ŞEKERİN VE ŞEKER SANAYİNİN TARİHÇESİ - KARASABAN

İSTANBUL
06.10.2008

Şeker ihtivası yüksek meyveler ve diğer bitkilerin öz suları ile bal insanlık tarihi boyunca en sevilen besin maddeleri oldu. İsveç ve İspanya’da bazı kayalar üzerine çizilmiş ve Taş Devri’ne ait olduğu tespit edilmiş resimler, insanoğlunun onbinlerce yıldır yabani arılardan bal elde edebildiğini göstermektedir. İnsanoğlu baldan sonra ağırlıklı olarak şeker ihtiyacını karşılamada şeker kamışına yöneldi.

 

Ahmet ATALIK - TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı

Şekerin anavatanı olarak Doğu ve Güneydoğu Asya kabul edilmektedir. Pasifik Okyanusu'ndaki adalarda Polynesialılar 5.000 yılı aşkın süredir şeker kamışından şeker elde etmektedirler. İlk başta insanlar kamışı çiğneyerek şekerinin tadını alıyorlardı. Şeker konusundaki net belgeler MÖ 510 yılına dayanmaktadır. O tarihlerde Hindistan'a sefer yapan Pers İmparatoru Darius, İndus Nehri boyunca şeker kamışı yetiştirildiğini ve halkın bunları gıdaları tatlandırmak için kullandıklarını gördü. O zamana dek gıdalarını tatlandırmada bal kullanan Pers halkı şeker kamışına "arı olmadan bal üreten kamış" adını verdi.

200 yıl sonra Asya'nın batı kısımlarını fetheden Büyük İskender "kutsal kamış" adını verdiği şeker kamışını beraberinde götürdü, şekeri Akdeniz ülkelerine ve Afrika'nın doğu kıyılarına tanıttı.

Hindistan halkı, Gupta sülalesi yönetiminde oldukları MS 350 yıllarında şekeri nasıl kristalize edebileceklerini keşfetti.

MS 7. yüzyılda İran'ı işgal eden Araplar şeker kamışı ile tanıştı. Nasıl yetiştirildiğini ve nasıl şeker elde edildiğini öğrendiler. İşgal ettikleri Kuzey Afrika ve İspanya gibi ülkelere de bu bilgilerini aktardılar. Araplar girişimciler 8. ve 13. yüzyıllar arasında şeker üretim tekniklerini büyük ölçekli sanayiye dönüştürdüler; ilk büyük ölçekli şeker imalathanelerini, rafinerilerini, fabrikalarını ve üretim alanlarını oluşturdular.

İstilalar, işgaller ve diğer ülkelerle artan ticari ilişkiler vasıtasıyla şeker kamışı Suriye, Mısır, Rodos, Kıbrıs, Kuzey Afrika (Fas ve Tunus) ve Güney İspanya gibi pek çok yere ulaştı.

Araplar şeker kamışını 15. yüzyılda İspanya ve Portekiz'e kadar yaydılar. Geliri yüksek bir bitki olması dolayısıyla her iki ülke şeker kamışı yetiştirebilecekleri yeni yerler aramaya koyuldular. Amerika'nın keşfinden sonra, 1493 yılında Kristof Kolomb deneme dikimleri yapmak üzere Karayip Adaları'na şeker kamışı götürdü. Şeker kamışı buradaki bol güneş ışığı, yoğun yağmur ve verimli toprak şartlarına son derece güzel uyum sağladı. Bu uyum şeker kamışı tarihinin dönüm noktası oldu. Kolomb, İspanya Kraliçesi Isabella'ya şeker kamışının bu yörelerde dünyanın diğer kısımlarındakinden daha hızlı büyüdüğünü rapor etti.

Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra pek çok Avrupalı bu heyecan ve umut veren "Yeni Dünya"ya göç etti. Buradaki yeni keşiflerin çoğunu İngiliz, Fransız ve Hollandalı çiftçiler şeker kamışı yetiştirebilecekleri yerleri ararken yaptılar ve Brezilya, Meksika, Küba ve Batı Hint Adaları'nda kamış tarımı yapmaya başladılar. Şeker üretimi tamamıyla ihracata yönelik olarak yapılıyordu ve yerli halkın tamamı kamış tarımı amacıyla istihdam edildi.

Amerika'nın keşfinden sadece 28 yıl sonra 1520 yılında, Antillerin bir adası olan St. Thomas'da 60'tan fazla şeker fabrikası kuruldu. 1540 yılında Brezilya'nın güneyinde bulunan Santa Catarina Adası'nda şeker fabrikası sayısı 800'ü, Latin Amerika'nın kuzey kıyılarında yer alan ve şimdiki Guyana'nın içinde kalan Demarara ve doğusundaki Surinam'daki fabrika sayısı ise 2 bini bulmuştu. 1550 yılına kadar küçük ölçekli fabrika sayısı 3 bini bulmuştu.

Bu gelişmeler beraberinde o güne dek görülmemiş ölçüde dökme demirden yapılmış aletlere, kaldıraçlara, millere ve diğer mekanizmalara olan talebi arttırdı. Şeker üretiminin büyümesiyle birlikte kalıp yapımı ve demir dökümü gibi uzmanlık gerektiren ticaret Avrupa'da hızla gelişti. Büyük ölçekli şeker fabrikalarının kurulmaya başlanması, 17. yüzyılın başlarından itibaren yaklaşmaya başlayan sanayi devriminin gereksinim duyduğu teknolojinin de gelişmesini sağladı. Şeker aynı zamanda içinde şeker kullanılan gıda maddelerinin de sanayilerinin gelişmesini sağladı.

Amerika'nın Avrupa kolonilerinin kurulduğu bölgeleri ile Karayipler dünyanın en büyük şeker kaynağı oldu. Sanayi gelişip daha fazla işçiye ihtiyaç duyulunca tarlalarda çalıştırılmak üzere Afrika'dan köleler getirildi. Bu yönüyle şeker aynı zamanda kölelik sisteminin de ortaya çıkmasına neden oldu. Köle işçiliği üretim maliyetlerinin düşmesini ve fiyatların Doğu'dan ithal edilen kamış şekeri fiyatlarının çok daha altında oluşmasını sağladı. Şeker tarımı öylesine kazanç getiriyordu ki, insanlar şekere "beyaz altın" adını taktılar. Şeker kamışı tarlası olanlara da altın tarlası varmış gözüyle bakılmaya başlandı. Kölelik 1800'lerde kaldırıldı (1833'te İngiltere'de, 1863-65 Amerika'da) ve işçilere para ödenmeye başlandı.

Günümüzde Brezilya ve Hindistan sırasıyla 32,6 milyon ton ve 30,7 milyon tonla dünya şeker üretiminde birinci ve ikinci sıraları paylaşmaktadırlar.

Avrupa şeker kamışıyla tanışmadan önce diğer ülkelerde olduğu gibi tatlandırıcı olarak bal kullanıyordu. Avrupa'da ilk kamış şekerini tadabilenler MS 11. yüzyılda birinci Haçlı Seferi'ne katılmış olan askerlerdi. Hatta Alman Şövalyeleri 12. Ve 13. yüzyıllarda kutsal topraklarda şeker kamışı ticareti ile de uğraştılar.

İkliminden dolayı İngiltere'de şeker kamışı yetiştirilemiyordu. İngilizler 1655 yılında İspanya'dan Jamaika ve Batı Hint Adaları'na götürdükleri şeker kamışı ile şeker sanayiyle daha yakından ilgilenir oldular. İngiltere'de 1750 yılında 120 şeker rafine fabrikası vardı ve şeker kamışından yılda 30 bin ton şeker üretebiliyorlardı.

18. yüzyılın sonlarında şeker üretimi tamamen makineleşmeye başladı. İlk olarak 1768 yılında Jamaika'da bir şeker fabrikasında buhar makinesi kullanılmaya başlandı ve kısa süre sonra ısıtma prosesi kaynağı olarak da ateşin yerini buhar aldı.

Dünyada tüm bu süreçler yaşanırken şeker pancarının henüz şeker kaynağı olduğu bilinmiyordu; gıda ve hayvan yemi olarak yetiştiriliyordu.

Bir Fransız ziraatçısı ve döneminin ünlü bir tiyatro oyunu yazarı olan Oliver de Seddes 1575 yıllarında beyaz pancarı kaynatınca çok tatlı bir şurup elde edilebildiğini tespit etti. Ancak çalışmalarını daha ileri götüremedi.

İlk olarak, Alman kimyacı Andreas Sigismund Marggraf pancarı analiz ederken bu ürünün kristalleşen ve son derece tatlı bir madde içerdiğini 1747 yılında fark etti. Marggraff, pancarda bulduğu maddenin şekere benzemekle kalmayıp kamıştan elde edilen şekerle aynı olduğunu, şekerin pancardan da kamıştan olduğu gibi kazanabileceğini ispat etti. Bu tarih şeker pancarının ilk kez şeker kaynağı olarak tanımlandığı tarihtir.

Marggraf'ın bu çalışmasını Fransız öğrencisi Carl Achard daha da geliştirdi ve dünyanın ilk pancar şekeri fabrikasını 1802 yılında Aşağı Silezya'da kurmayı başardı.

Fransa ile İngiltere arasında 1793-1815 tarihleri arasında yapılan Napolyon Savaşlarına kadar Avrupa ana şeker kaynağı olarak kamış şekerini kullanmaya devam etti. Bu dönemde İngiliz Donanması, Fransa'nın başta kamış şekeri olmak üzere mal ithalatını önlemek amacıyla limanlarını ablukaya aldı. Böylelikle Avrupa kıtasına şeker girişi durdu. Bu andan itibaren kamış şekerinin yerini alması amacıyla Avrupa'da şeker pancarı tarımı çok hızlı bir şekilde yayılmaya başladı.

Avrupa'nın ikliminde son derece iyi yetiştiği görülür görülmez pancar şekeri kamış şekerine rakip olmaya başladı ve 1880'lerde Avrupa'da pancar, şekerin ana hammaddesi durumuna geldi. Günümüzde Almanya, Fransa, Polonya, İspanya ve İtalya dünyanın en önemli pancar şekeri üretici ülkeleri arasında yer almaktadır.

Avrupa'da şeker pancarı tarımı hızla yayılırken İngiltere'nin şeker pancarına olan ilgisi Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) esnasında başladı. Savaşta Alman denizaltıları ticaret gemilerini batırmaya başlayınca İngiltere'nin kamış şekeri temini hızlı bir düşüş gösterdi. İngiliz hükümeti çiftçileri şeker pancarı yetiştirmeleri için teşvik etti. O tarihten beri İngiltere şeker ihtiyacının önemli bölümünü pancardan üretmektedir ve dünyanın en büyük pancar şekeri üreticilerindendir.

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra pancar şekeri sanayinin geliştiği Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan, Rusya, Belçika ve Hollanda'dan sonra 1876 yılında Romanya'da, 1880 yılında İsveç ve Danimarka'da, 1898 yılında ise Bulgaristan ve İspanya'da ilk şeker fabrikaları kuruldu.

Türkiye'de ise ilk pancar şekeri 26 Kasım 1926 yılında üretildi.

Kaynakça

A Brief History of Sugar – www.irish-sugar.ie
Dünya Şeker Sanayinin Tarihçesi – www.kutahyaseker.com.tr
History of Sugar – www.britishsugar.co.uk
How Sugar is Made – The History – www.sucrose.com
Sugar – en.wikipedia.org
TC Şeker Kurumu – www.sekerkurumu.org.tr

Okunma Sayısı: 40451