SON YASAL DÜZENLEMELER KAPSAMINDA TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN KORUNMASI KONUSUNDA TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI’NIN GÖRÜŞLERİ - TEMMUZ 2004

SON YASAL DÜZENLEMELER KAPSAMINDA TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN KORUNMASI KONUSUNDA TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI’NIN GÖRÜŞLERİ - TEMMUZ 2004
MERKEZ
04.08.2004
 

SON YASAL DÜZENLEMELER KAPSAMINDA
TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN KORUNMASI KONUSUNDA
TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI’NIN GÖRÜŞLERİ

                                                                                                                                                        TEMMUZ 2004

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI, TBMM’DE GÖRÜŞÜLMEKTE OLAN MAHALLİ İDARE BİRLİKLERİ YASA TASARISI, CUMHURBAŞKANINA GÖNDERİLEN 5227 SAYILI KAMU YÖNETİMİNİN TEMEL İLKELERİ VE YENİDEN YAPILANDIRILMASI HAKKINDA YASA, 5215 SAYILI BELEDİYE YASASI VE 5216 SAYILI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ YASASI, CUMHURBAŞKANINCA İADE EDİLEN 5197 SAYILI İL ÖZEL İDARELERİ YASASI İLE SON DÖNEMDE ÇIKARILAN 5195 SAYILI ENDÜSTRİ BÖLGELERİ YASASI, 5178 SAYILI MERA YASASI DEĞİŞİKLİĞİ, 5177 SAYILI MADEN YASASI DEĞİŞİKLİĞİ, 5200 SAYILI TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİ YASASI ÇALIŞMALARINDA ÖNGÖRÜLEN KİMİ DÜZENLEMELERİN TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZ ÜZERİNDE YARATACAĞI OLUMSUZ ETKİLER KONUSUNDA, ÜLKE YÖNETİMİNİN VE KAMUOYUNUN DİKKATİNİN BİR KEZ DAHA ÇEKİLMESİNİ, KAMUSAL GÖREVİ SAYMAKTADIR.

SÖZ KONUSU DÜZENLEME PAKETİNİN DOĞAL KAYNAK KULLANIMINI İLGİLENDİREN TEMEL AMACI, TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN TÜMÜYLE YOK EDİLEBİLMESİNE ORTAM HAZIRLANMASIDIR.

KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN KAPATILMASIYLA BİRLİKTE, ÜLKEMİZDE TOPRAK KAYNAKLARININ YÖNETİMİNDEN SORUMLU BİR KURUM KALMAMIŞTIR. SU KAYNAKLARININ SORUMLUSU DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GİBİ GÖRÜNSE DE, ŞU ANDA BİLE BİRDEN FAZLA KURUMUN SÖZ SAHİBİ OLDUĞU ALANIN GERÇEK SAHİBİ ARTIK YOKTUR.

İKTİDARIN, “DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY OLMAZ, AYNI HİZMETLER YEREL YÖNETİMLERCE YÜRÜTÜLÜR” SAVIYLA KAMU OYUNU ALDATMAYA ÇALIŞTIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. DOĞRU BİR DEĞERLENDİRME İÇİN, TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ, PLANLI KULLANILMASI KONUSUNDA BAZI SAPTAMALAR GEREKLİDİR.

1. TARIM SEKTÖRÜ, ÜLKEMİZDE ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ KONUMUNU SÜRDÜRMEKTEDİR.

TÜRKİYE’DE NÜFUSUN YÜZDE 34’Ü KIRSAL KESİMDE YAŞAMAKTA OLUP, BU NÜFUSUN YÜZDE 53’Ü GEÇİMİNİ DOĞRUDAN TARIMDAN SAĞLAMAKTADIR. YAN KOLLAR VE SANAYİE SAĞLADIĞI HAMMADDE VE ALTYAPIYLA BİRLİKTE ELE ALINDIĞINDA, ÜLKEMİZDEKİ ÇALIŞAN NÜFUSUN %42’Sİ TARIMDA İSTİHDAM EDİLMEKTEDİR. TÜRKİYE, BU ÖZELLİKLERİYLE OECD ÜLKELERİ ARASINDA BİRİNCİ SIRADADIR VE TÜM GÖSTERGELER, BU GİDİŞİN UZUN YILLAR BOYUNCA VARLIĞINI KORUYACAĞINI GÖSTERMEKTEDİR.

ÖTE YANDAN GAP, 1,6 MİLYON HEKTAR SULAMA HEDEFİYLE VE TARIMIN YATIRIMLARDAKİ VE GERİ DÖNÜŞ HIZINDAKİ YÜZDE 60’LIK PAYIYLA, TARIM AĞIRLIĞI ÖNDE OLAN BİR PROJE NİTELİĞİNİ KORUMAKTADIR. GAP’TAKİ SULAMA YATIRIMLARININ GERÇEKLEŞME ORANI İSE YÜZDE 12 DÜZEYİNDEDİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, BÖLGEDE TARIMSAL YATIRIMLARA AĞIRLIK VERİLMESİ GEREĞİ AÇIKTIR.

2. ÜLKEMİZDE TARIMSAL ALT YAPI BOZUKLUĞU, İVEDİLİKLE ELE ALINMASI GEREKEN BİR SORUNDUR.

TÜRKİYE’DE TARIMSAL İŞLETME SAYISI DÖRT MİLYONUN ÜZERİNDE OLUP, HEM TARIMLA UĞRAŞAN AİLELER YARI AÇ, YARI TOK YAŞAMAKTA, HEM DE BÜYÜK KAYNAK KAYIPLARI OLUŞMAKTADIR. BİRİM TARIMSAL İŞLETME BÜYÜKLÜĞÜNÜN DANİMARKA, HOLLANDA GİBİ ÇOK KÜÇÜK ÜLKELERİN BİLE ALTINDA KALMASI, İŞLETME BÜYÜKLÜKLERİNİN OPTİMAL BÜYÜKLÜKLERE GETİRİLMESİ İÇİN YENİ YASAL VE KURUMSAL DÜZENLEMELERİN ZORUNLULUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR. OYSA ŞİMDİKİ UYGULAMALARLA, VAR OLAN KURUMLAR YOK EDİLMEKTEDİR.

3. ÜLKEMİZ TOPRAK KAYNAKLARI BAKIMINDAN ZENGİN BİR ÜLKE DEĞİLDİR.

TARIM ALANLARININ KORUNARAK, AMACINA UYGUN KULLANILMASINI SAĞLAMAK, ÜLKEMİZDEKİ SINIRLI MİKTARDAKİ TARIM ALANLARINDA ÜRETİMDE BULUNABİLMENİN TEMEL ŞARTIDIR. OYSA, ÜLKENİN İŞLENEBİLİR TARIM ARAZİLERİNİN % 60,1’İNDE (15 859 455 HA) ORTA, ŞİDDETLİ VE ÇOK ŞİDDETLİ OLMAK ÜZERE SU EROZYONU SORUNU BULUNMAKTADIR. ÜLKE TOPRAKLARINDA TAŞLILIK, DRENAJ VE ÇORAKLIK SORUNLARI ÖNEMLİ BOYUTLARDADIR. HER TÜRLÜ TARIMA ELVERİŞLİ ARAZİ VARLIĞININ TOPLAM ARAZİ VARLIĞININ SADECE % 6,5 ORANINDA OLMASI NEDENİYLE, DOĞAL KAYNAĞIMIZ VE GELECEĞİMİZİN GÜVENCESİ OLAN TARIM TOPRAKLARIMIZ SANILDIĞI KADAR GENİŞ BİR ALAN KAPLAMAMAKTADIR.

TOPRAK KAYNAKLARIMIZIN KULLANILMASI KONUSUNDA DA DURUMUMUZ ÇOK KÖTÜDÜR. YAKLAŞIK 35 YILDIR, ARAZİLERİMİZİN KULLANIMA UYGUNLUK, KULLANIM DURUMU, SORUNLARI VB KONULARINDA SİSTEMATİK BİR ÇALIŞMA YAPILMAMAKTADIR. ELDEKİ ARAZİ VE TOPRAK VERİLERİNİN ESKİLİĞİ VE KULLANIŞSIZLIĞI TÜRKİYE’Yİ ULUSLAR ARASI AKADEMİK PLATFORMDA SÜREKLİ ZORA SOKMAKTADIR. TÜM DÜNYADA ARAZİ SINIFLAMA SİSTEMLERİ 1970’LERDE DEĞİŞMEYE BAŞLAMIŞ, AMA TÜRKİYE HENÜZ BU GELİŞMEYE AYAK UYDURAMAMIŞTIR. ADAY OLDUĞUMUZ AB, TOPRAK VERİ TABANI OLUŞTURULMASINDA ÜLKEMİZ TOPRAKLARINI DA HARİTADA GÖRME ARZUSUNU BİR ÇOK KEZ İLETMİŞTİR. EN İYİ UZMANLARA SAHİP, EN İYİ NİYETLİ BİR YEREL YÖNETİMİN BİLE BÖYLE BİR BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİ DÜŞÜNÜLEMEZ.

4. ÜLKEMİZ SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİLDİR.

ÜLKEMİZDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN YILLIK SU MİKTARI YAKLAŞIK 1400 M3 OLUP, ULUSLARARASI SINIFLAMAYA GÖRE TÜRKİYE SUYU “AZ” OLAN ÜLKE GRUBUNA GİRMEKTEDİR. BU SUYUN BÖLGESEL DAĞILIMI DA, SULAMA, İÇME-KULLANMA VE ENDÜSTRİ GEREKSİNİMLERİ YÖNÜNDEN HİÇ DE ELVERİŞLİ DEĞİLDİR. YANİ, ÜLKEMİZ GİDEREK ÖNEMİNİ ARTIRAN BİR SU AÇIĞI TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYADIR. TÜM GÖSTERGELER, ŞİMDİKİ DÜZENLEMELERİN VE UYGULAMALARIN SU KAYNAKLARIMIZIN AKILCI KULLANIMI YÖNÜNDEKİ YETERSİZLİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR. ÖRNEĞİN;

SULANABİLİR 8,5 MİLYON HEKTAR ALANIN ANCAK YARISINI SULAYABİLİYORUZ.

YİNE DE, SU KAYNAKLARIMIZIN YÜZDE 75’İ TARIMSAL SULAMALARDA KULLANILIYOR. OYSA BU ORAN HİÇBİR GELİŞMİŞ ÜLKEDE YÜZDE 65-70’İ AŞMIYOR. BU DURUM, SULAMA TEKNİKLERİNDEKİ YETERSİZLİĞİMİZİ GÖSTERİYOR.

1,6 MİLYON HEKTAR ALANIN SULANMASI PLANLANAN GAP’TA GERÇEKLEŞEN MİKTAR 300 BİN HEKTARI BULMUYOR, YİNE DE SU YETERSİZLİĞİ, TUZLULAŞMA, TABAN SUYU YÜKSELMESİ GİBİ SORUNLAR GİDEREK ARTMAYA BAŞLADI. PROJE BÜYÜYÜP GELİŞTİKÇE, SORUNLARIN İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GELMESİ KAÇINILMAZ BİR GERÇEK OLARAK ORTADA DURUYOR.

SON DÖNEMDE TUZLULAŞAN VE YÜKSEK TABAN SUYU TEHLİKESİ GÖSTEREN ARAZİ MİKTARINDA ORTALAMA YÜZDE 14 ARTIŞ OLDUĞU HESAPLANMAKTADIR.

5. TOPRAK VE SU KAYNAKLARI ÜLKESEL ÖLÇEKTE PLANLANMASI VE HAVZA-ALT HAVZA BAZINDA PROJELENDİRİLMESİ GEREKEN DOĞAL KAYNAKLARDIR.

ÜLKENİN GELECEĞİNİ GÜVENCEYE ALAN, MİLLİ PARK, DOĞA KORUMA ALANI, ÖZEL ÇEVRE, BİYOÇEŞİTLİLİK ÖĞELERİ VB ÖZEL ALANLARDA BÜTÜNSELLİK, SAĞLIKLI YAPILANMANIN TEMEL ÖĞESİDİR. KULLANIM ALANI GİDEREK YAYGINLAŞAN VE GELECEĞİN TEKNOLOJİSİ OLARAK SUNULAN UZAKTAN ALGILAMA, COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ, JEORADAR GİBİ TEKNİKLERDE, MÜLKİ BÖLÜNMELERE BAĞLI SINIRLARLA ÇALIŞILMASI SON DERECEDE ZORDUR. KALDI Kİ, BU TEKNİKLERLE, HER BİR YEREL BİRİMİN AYRI AYRI ÇALIŞMAYA KALKIŞMASI, OLAĞANÜSTÜ KAYNAK İSRAFINA YOL AÇMASININ YANI SIRA, PARÇALI HARİTALARIN BİR ARAYA GELMESİNİ DE ZORLAŞTIRACAKTIR.

BİRKAÇ YILDIR GÜNDEMDE OLAN, GEMBOS HAVZASINDAN BEYŞEHİR GÖLÜNE, YA DA GÖKSU NEHRİ’NDEN KONYA HAVZASINA SU AKTARILMASI PROJELERİ İNCELENDİĞİNDE GÖRÜLÜR Kİ, KONU, KONYA VE ISPARTA VALİLİKLERİNİN YANI SIRA, BU DEĞİŞİKLİKLERDEN ETKİLENECEK OLAN KARAMAN, MERSİN, BURDUR VE ANTALYA İLLERİNİ DE KAPSAMAKTADIR. BU TÜR PROJELERİN BAŞARILI OLABİLMESİ İÇİN DE BÜTÜNCÜL VERİ TOPLAYIP DEĞERLENDİRMEK ZORUNLUDUR.

VERİ SAĞLAMA VE KAYNAK KORUMA KONULARINDA MÜLKİ BİRİMLERİN YETERSİZ VE TEMELSİZ BİR ÖRGÜTLENME MODELİ OLDUĞU ÖTEDEN BERİ BİLİNMEKTEDİR. ÖRNEĞİN ERZURUM’UN PASİNLER OVASI’NDAN EROZYONLA HAREKETE GEÇEN ALÜVYONLAR, KEBAN BARAJI’NI TEHDİT EDİYORSA, BUNU ÖLÇMENİN VE ÖNLEM ALMANIN TEK YOLU, O HAVZAYI BÜTÜN OLARAK GÖREN BİR MODELDE ARANMALIDIR. BÜYÜK ÖZVERİLERLE, MÜLKİ BÖLÜNME BAZINDA DOĞAL KAYNAKLARA İLİŞKİN VERİLER TOPLANABİLSE DE, MÜLKİ SINIRLARDAKİ DEĞİŞİKLİKLERİN BU VERİLERİ YARAYIŞSIZ DURUMA GETİRDİĞİ SIK GÖZLENEN BİR GERÇEKTİR.

FIRAT VE DİCLE GİBİ İKİ DEV HAVZAMIZI İLGİLENDİREN BİR PROJE BÜTÜNÜNÜN KAYNAK GELİŞTİRME ÇALIŞMALARININ YEREL YÖNETİMLER ELİYLE SÜRDÜRÜLEBİLECEĞİNİN SANILMASI, AKLIN ALAMAYACAĞI BİR YANILGIDIR.

6. TOPRAK VE SU KAYNAKLARININ YÖNETİMİ MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVİDİR.

MİRAS HUKUKUNDA EŞİT DAĞITIMIN EGEMEN OLDUĞU ÜLKELERDE; TARIMSAL YAPIYI ELE ALAN, KIRSAL ALANIN SAĞLIKLI GELİŞMESİNİN TEMELİNİ OLUŞTURAN, DİĞER BİR ANLATIMLA ÇİFTÇİNİN AYAKLARI ÜZERİNDE DURMASINI SAĞLAYAN, ÜLKE DÜZEYİNDE BU HİZMETLERİ YAPAN KURUMLAR VARDIR. ÇÜNKÜ BU HİZMETLERİN GÖTÜRÜLMESİ, ÜLKE DÜZEYİNDE MERKEZİ SORUMLU BİR KURULUŞU VE UYGULAMA BİRLİĞİNİ GEREKTİRMEKTEDİR. TÜRKİYE’DE BU HİZMETLERİ TOPRAKSU VE KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜKLERİ ÜSTLENMİŞTİR.

TARIMSAL İŞLETME SAYIMIZI 4 MİLYONDAN ÖNCE 2 MİLYONA, SONRA DA 800 BİNE İNDİRMEK İÇİN, ARAZİ TOPLULAŞTIRMA ÇALIŞMALARINA AĞIRLIK VERİLMELİYDİ. BU TÜR ÇALIŞMALARIN DÜZENLEME VE UYGULAMALARINDA ÜLKE DÜZEYİNDE BİR BİRLİKTELİK VE KARARLILIK GEREKLİDİR. İNSANLARIN MÜLKİYETİNE MÜDAHALE EDİLDİĞİ İÇİN DİKKATLİ VE HATASIZ ÇALIŞILMALI VE İŞLER MUTLAK UZMANLIK İSTEYEN ELEMANLARCA YÜRÜTÜLMELİDİR. YAPILAN ÇALIŞMALARIN ÇOK İYİ KONTROL EDİLMESİ, DIŞ MÜDAHALELERİN OLMAMASI, BU NEDENLE DE ÜLKE DÜZEYİNDE MERKEZİ OTORİTEYE SAHİP KONTROL MEKANİZMALARININ BULUNMASI GEREKİR. ARAZİ TOPLULAŞTIRMASI UYGULAMALARINDA ARAZİ SAHİPLERİNİN ONAYLARI, DEMOKRATİK KATILIMLARI ZORUNLUDUR, ZAMAN ZAMAN İTİRAZLAR, KARŞI ÇIKMALAR OLABİLİR. BU DURUMDA DA ÜLKE GENELİNDE SORUMLU, GÜVENİLİR ÜST KURULUŞLARIN OLMASI GEREKİR. KHGM’NİN KAPATILMASIYLA BİRLİKTE, BU HİZMET FİİLEN DURDURULMUŞ OLMAKTADIR.

EROZYONUN YERİNDE YAPTIĞI ETKİLER KONUSUNDA GÜNCEL PRAGMATİK VE PARASAL YAKLAŞIM YAYGINLAŞSA BİLE, EROZYONUN ALT HAVZADA NEDEN OLDUĞU MİLLENME, BULANIKLIK, ÖTROFİKASYON (BATAKLIK OLUŞUMU) GİBİ SORUNLAR KAMU SORUMLULUĞUNU GEREKTİRMEYİ SÜRDÜRECEKTİR. KONUYA BÜTÜNCÜL YAKLAŞMAYAN BİR ORGANIN, BU TÜR SORUNLARLA İLGİLENEBİLMESİ OLANAKSIZDIR. SOMUT BİR ÖRNEK VERMEK GEREKİRSE, KAYSERİ’DE KIZILIRMAK SUYUNUN BULANMASINA YA DA KİRLENMESİNE NEDEN OLAN BİR ETKİNLİĞİN, SAMSUN’A DEĞİN TÜM ALT HAVZAYI ETKİLEYECEĞİ KUŞKUSUZDUR. AMA ÇAKMAK BARAJI’NDA VEYA BAFRA DELTASI SU VE TOPRAK REJİMLERİNDE BU YÖNDE OLUŞACAK BİR DEĞİŞİKLİĞİN KAYSERİ VALİLİĞİ TARAFINDAN İZLENMESİ VE ÖNLEM ALINMASI BEKLENEMEZ. BU İŞİ BİR MERKEZİ KURUM YAPMALIDIR.

ABD’DE 1930’LU YILLARDA TOPRAK KORUMA KURUMU (SOİL CONSERVATİON SERVİCE - SCS) OLARAK KURULAN ÖRGÜT, DOĞAL KAYNAKLARIN BÜTÜNCÜL KORUNMASININ ANLAŞILMASIYLA BİRLİKTE 1980’LERDE DOĞAL KAYNAKLARI KORUMA KURUMUNA (NATURAL RESOURCES CONSERVATİON SERVİCE-NRCS) DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR. YANİ HEM SU VE TOPRAK KAYNAKLARINI KORUMA POLİTİKALARI BİRLEŞTİRİLMİŞ, HEM DE MERKEZDEN YÖNETİM İLKESİ BENİMSENMİŞTİR. BU ÜLKEDE ABD TOPRAK VE SU KORUMA FONU (SWCF) ELİYLE YÖNETİLEN KAMU ARAZİLERİNİN MİKTARI, TOPLAM YÜZÖLÇÜMÜNÜN YÜZDE 28’İNİ BULMAKTADIR.

7. YASAMA ÇALIŞMALARI, AB HAZIRLIK SÜRECİNE AYKIRI UYGULAMALAR İÇERMEKTEDİR.

AB SU DİREKTİFİNDE; “SUYUN TİCARİ BİR ÜRÜN OLMADIĞI, TARİHSEL MİRAS OLARAK KORUNMASI, SAVUNULMASI VE ELE ALINMASI GEREKTİĞİ” VURGULANMIŞ, EKOLOJİK KALİTEYİ KAPSAYAN BİR TOPLULUK MEVZUATININ ESAS OLDUĞU BELİRTİLMİŞTİR. AB KONSEYİ; SÜRDÜRÜLEBİLİR SU POLİTİKASININ TEMEL PRENSİPLERİNİ OLUŞTURAN YENİ BİR ÇERÇEVE ÇİZİLMESİ İÇİN KARAR ALMIŞTIR. AB, TOPLULUK İÇİNDE FARKLI SPESİFİK ÇÖZÜMLER GEREKTİREN FARKLI ŞARTLAR VE GEREKSİNİMLER OLDUĞU İLKESİNİ BENİMSEYEREK, SUYUN SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIMI VE KORUNMASINI SAĞLAMAK İÇİN BU FARKLILIĞIN PLANLAMA VE UYGULAMALARDA DİKKATE ALINMASI GEREKTİĞİNİ VURGULAMIŞTIR. BU KARARLAR ÇERÇEVESİNDE “BÜTÜNCÜL BİR TOPLULUK SU POLİTİKASI GELİŞTİRME GEREKLİLİĞİ” DİLE GETİRİLMİŞTİR. TBMM TARAFINDAN KABUL EDİLEN YASA, AB’NİN BU TEMEL YAKLAŞIMI İLE, TABAN TABANA ZITTIR.

ABD, ALMANYA VE KANADA’DA, EYALET YÖNETİMLERİNE ÇEŞİTLİ ALANLARDA GENİŞ YETKİLER TANINMASINA KARŞIN, ARAZİ KULLANIM PLANLAMALARI VE SU HAVZASI YÖNETİMİ VE GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI, GENİŞ ÖLÇEKTE FEDERAL YASALARLA DÜZENLENMİŞTİR. BURADA GÖZETİLEN KAMU YARARI ÜSTÜNLÜĞÜNÜN, YEREL YÖNETİMLERE GÜVENSİZLİKTEN ÇOK, KAYNAKLARA BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM ZORUNLULUĞU OLDUĞU ÇOK AÇIKTIR.

SU KULLANIMI YEREL YÖNETİMLERE DEVREDEN BİR ANLAYIŞLA, SULARIN KORUNMASI, KİRLİLİĞİN ÖNLENİP, NİCELİK VE NİTELİK BAKIMINDAN GELİŞTİRİLMESİ, SÜRDÜRÜLEBİLİR SU KULLANIMININ ÖZENDİRİLMESİ, SINIR AŞAN SU KAYNAKLARININ ETKİN KULLANIMI, SU EKOSİSTEMLERİNİN VE KARASAL EKO SİSTEMLERİN KORUNMASI VE KOORDİNE EDİLMESİ SÖZ KONUSU OLAMAZ.

8. DOĞAL KAYNAKLARIN KORUNMASI, ULUSAL SAVUNMA STRATEJİSİNİN AYRILMAZ BİR PARÇASIDIR.

MERKEZİ YÖNETİMİN TEMEL GÖREVLERİNDEN BİRİSİ; TOPRAK VE SU KAYNAKLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIMINI SAĞLAMA, KORUMA İÇİN GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALMA, BU KAYNAKLARIN NİTELİK VE NİCELİK YÖNÜNDEN GELİŞTİRİLMESİNİ SAĞLAMA VE TOPRAK VE SU KAYNAKLARINA İLİŞKİN ETÜT, PLANLAMA, SINIFLANDIRMA, SİCİL KAYITLARINI TUTMA, KULLANIM AMAÇLARINI BELİRLEME VE BU DOĞRULTUDA TAHSİSLERİ YAPMA, ALTYAPI ÇALIŞMALARINI PLANLAMA VE KOORDİNE ETME, BU DOĞRULTUDA ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME ÇALIŞMALARINI PLANLAMA VE YÜRÜTMEDİR. SU VE TOPRAK POTANSİYELLERİNİ VE SINIFLANDIRMALARINI BELİRLEYECEK DETAYLI ETÜTLERİN YEREL YÖNETİMLER TARAFINDAN YÜRÜTÜLEBİLMESİ GEREK PERSONEL, GEREKSE TEKNİK VE İDARİ ALTYAPI NEDENİYLE MÜMKÜN DEĞİLDİR. SU VE TOPRAK VERİ TABANLARINI OLUŞTURMAK, UZAKTAN ALGILAMA VE COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİNİ KURMAK VE DEĞERLENDİREBİLMEK ULUSAL ÖLÇEKTE YAPILMASI GEREKEN İŞLERDİR. BU KONULAR YALNIZCA TOPLUMSAL YA DA EKONOMİK AÇIDAN DEĞİL, ULUSAL SAVUNMA AÇISINDAN DA ÖNEMLİDİR.

9. ALINMASI ÖNGÖRÜLEN ÖNLEMLER, SORUNLARIMIZI ÇÖZÜCÜ NİTELİKTE DEĞİLDİR.

ARTAN NÜFUS, ENDÜSTRİLEŞME, GÖÇ VE MEKANİZASYON GİBİ ETMENLER VE YETERSİZ KORUMA POLİTİKALARINA BAĞLI OLARAK, TARIM TOPRAKLARI ŞU ANDA DA GÜNDEN GÜNE AZALMAKTA, YER ALTI VE YERÜSTÜ SULARI KİRLENMEKTE VE YOK OLMAKTADIR. SULANABİLİR ALANLARIMIZIN YANINDA BÜYÜK YATIRIMLAR YAPILARAK SULAMA OLANAĞINA KAVUŞTURULMUŞ ALANLAR DA İMARA AÇILMAKTA, SANAYİ, YERLEŞİM, TURİZM ALANLARINA DÖNÜŞMEKTEDİR.

AÇIK SİSTEM SULAMA TESİSLERİNİN YAPILMASI VE HALEN SALMA USULÜ SULAMA YAPILMASI SULAMADA KAYIPLARIN FAZLA OLMASINA NEDEN OLMAKTADIR.

GÜNDEMDEKİ YASAL DÜZENLEMELER PAKETİ İŞLETİLİRSE, İŞİN DOĞASI GEREĞİ, HAKSIZ KAYNAK TRANSFERLERİ KONUSUNDA YEREL YÖNETİMLERE İLETİLECEK RİCALARDA PATLAMA YAŞANARAK, KAYNAK SAVURGANLIĞI DORUĞA ULAŞACAKTIR. SİYASAL KAYIRMA VE KOLLAMACILIĞIN EN ÜST DÜZEYE VARMASIYLA, DEĞERLİ TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN ELDE TUTULABİLMESİ OLANAKSIZLAŞACAKTIR.

10. KHGM VEYA KAYNAKLARIMIZI KORUYACAK MERKEZİ BİR ÖRGÜT ZORUNLUDUR.

YASANIN, KÖY HİZMETLERİNİ ORTADAN KALDIRAN 49/2. MADDESİNİN GEREKÇESİNDE, <İ> “KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN HİZMETLERİN MAHALLİ MÜŞTEREK NİTELİKLİ OLMASI” NEDENİYLE YEREL YÖNETİMLERE DEVREDİLDİĞİ ÖNE SÜRÜLMEKTEDİR. BU GEREKÇE, YÜRÜTME VE YASAMANIN KHGM’NİN TOPRAK VE SU KAYNAKLARININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİNDEKİ İŞLEVLERİNDEN HABERSİZ VEYA ALDIRMAZ OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR Kİ, HER İKİ OLASILIK DA ÇOK DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE ÜZÜCÜDÜR.

A) DOĞAL KAYNAKLARIMIZA TEMEL YAKLAŞIM YANLIŞLIĞI

YEREL YÖNETİMLERİ GÜÇLENDİRME PROJESİ KAPSAMINDA TBMM GENEL KURULU’NDA YAPILAN TARTIŞMALARIN HEMEN TÜMÜYLE “ALT YAPI HİZMETLERİNİN YÜRÜTÜLMESİ VE PERSONEL POLİTİKALARI KONULARI”NA YOĞUNLAŞIP, SORUNUN TOPRAK, SU VE GEN KAYNAKLARINI KORUMA BOYUTLARINA HEMEN HİÇ DEĞİNİLMEMİŞ OLMASI VE KAYNAK KORUMA VE TARIMSAL ALT YAPI GELİŞTİRME ÖNCELİKLERİNİN YETERİNCE DEĞERLENDİRİLEMEMESİ, GÜNÜ KURTARMA UĞRUNA ÜLKENİN GELECEĞİNİN RİSKE EDİLMESİ GİBİ, SON DERECEDE SAKINCALI BİR ANLAYIŞIN VARLIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.

B) KHGM’NİN ŞİMDİK İŞLEVLERİ

TOPRAKLARIMIZIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİNDEN SORUMLU OLAN KHGM’NİN ŞU ANKİ İŞLEVLERİ İKİ ANA BAŞLIK ALTINDA TOPLANABİLİR. BİRİNCİ GRUPTA, YOL, İÇME SUYU, KANALİZASYON, İSKâN GİBİ TEMEL ALTYAPI HİZMETLERİ, İKİNCİ GRUPTA İSE SULAMA, ARAZİ TOPLULAŞTIRMA, TARLA İÇİ GELİŞTİRME, TOPRAK KORUMA, GÖLET YAPIMI VE TOPRAK KORUMA GİBİ TARIMSAL ALTYAPI HİZMETLERİ YER ALMAKTADIR. HÜKÜMETİN SON DÖNEMDEKİ YAKLAŞIMLARINDA YALNIZCA İLK GRUPTAKİ HİZMETLERİN DİKKATE ALINDIĞI VE ÜLKENİN GELECEĞİNİ İLGİLENDİREN İKİNCİ GRUPTAKİ HİZMETLERİN TÜMÜYLE GÖZ ARDI EDİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR.

GÜNDEMDE OLAN DEĞİŞİKLİKLER YÜRÜRLÜĞE GİRERSE, TEMEL ALTYAPI HİZMETLERİNDE DE, ÖRNEĞİN İKİ İLİN KOMŞU İKİ BELDESİNİ BİRLEŞTİREN YOLLARDA OLDUĞU ÜZERE, ÜLKESEL ÖLÇEKTE STANDART SAĞLANABİLMESİ OLANAKSIZLAŞACAKTIR. ÇÜNKÜ BELDELERDEN BİRİNİN ÖNCELİĞİ BU YOLUN AÇILMASI VE NİTELİĞİNİN YÜKSELTİLMESİ İKEN, DİĞERİ ÇOK BAŞKA BİR KONUYA ÖNCELİK VEREBİLECEK, ORTAK NOKTAYI KURACAK BİR ORGAN BULUNAMAYACAKTIR. KAYNAK KULLANIM İSTEK VE GEREKSİNİMLERİ FARKLI OLAN İKİ KOMŞU YEREL YÖNETİMİN HEM TOPRAK VE SU KAYNAKLARI ÜZERİNE AŞIRI YÜKLENMELERİ, HEM DE ARALARINDA SÜRTÜŞMELER YAŞAMASI KAÇINILMAZ OLACAKTIR. YASA DÜZENLEME ÇALIŞMALARININ, HİÇ BİR AYRINTILI İNCELEME YAPILMADAN VE BU TÜR OLUMSUZLUKLAR GÖZ ÖNÜNE ALINMADAN YÜRÜTÜLDÜĞÜ ANLAŞILMAKTADIR.

BUGÜNE KADAR OLAN UYGULAMALARDA KÖY HİZMETLERİ ALANINA GİREN KONULARDA 30 İLDE ÖZEL İDARELERİN HİÇ KATKI VERMEDİĞİ, 51 İLDE VERİLEN KATKILARIN İSE KÖY YOLU VE İÇME SUYU AĞIRLIKLI OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR. BU DURUM, TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖZEL İDARELERE BAĞLANMASI HALİNDE, TARIMSAL YATIRIMLARIN İHMAL EDİLECEĞİNİN SOMUT BİR GÖSTERGESİDİR.

TARIMSAL YATIRIMLARIN İL ÖZEL İDARELERİNCE TÜMÜYLE İHMAL EDİLMESİNİN NEDENLERİ; HAVZA ISLAHI, EROZYONLA MÜCADELE, SULAMA PROJELERİ, ARAZİ TOPLULAŞTIRMASI GİBİ UZMANLIK GEREKTİREN UZUN VADELİ KALICI YATIRIMLARIN YAPILMASINI GÜÇLÜĞÜ VE KISA SÜREDE GETİRİSİNİN OLMAMASIDIR. TARIMSAL ALTYAPI YATIRIMLARININ HIZLA BİTİRİLEMEMESİNİN SONUCU İSE, ÜLKENİN ÖZ KAYNAKLARININ YİTİRİLMESİ, ÜRETİCİLERİN GELİR DÜZEYLERİNİN ARTIRILAMAMASI, GIDA SORUNU VE AÇLIK TEHLİKESİ OLACAKTIR.

C) BÖLGESEL VE YÖRESEL FARKLILIKLAR

“BÖLGELER ARASINDAKİ GELİŞME FARKLILIĞI” KAVRAMI, ALTYAPI FARKLILIĞINI DA KAPSAMAKTADIR. İL ÖZEL İDARELERİNİN NÜFUSA GÖRE MERKEZDEN PAY ALMASI VE ÖZ KAYNAKLARININ FARKLILIĞI NEDENİYLE YATIRIMLARDA BÖLGESEL EŞİTSİZLİKLERİN ARTACAK OLMASI, ÜLKE KAYNAKLARININ HAZIRLANACAK MASTER PLANLAR KAPSAMINDA ÖNCELİK SIRALAMASI YAPILMADAN YEREL DÜZEYDE SİYASİ ETKİLERLE DE SAVURGANCA KULLANILABİLECEK OLMASI, HAVZA BAZINDA YÜRÜTÜLMESİ GEREKLİ ÇALIŞMALARIN YAPILAMAMASI İLE YAŞANAN EKONOMİK KRİZ ORTAMINDA İL ÖZEL İDARELERİNE DEVİR SIRASINDA VE SONRASINDA YAŞANACAK KAYNAK SAVURGANLIĞI DİKKATE ALINACAK OLURSA; KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YAPMIŞ OLDUĞU ALT YAPI HİZMETLERİ İLE BÖLGELERARASI ALT YAPI FARKLILIKLARINI, GELİŞME FARKLILIKLARINI GİDERMEYE YÖNELİK HİZMET VERDİĞİ HALDE KAPATILMASININ AÇIKLANABİLİR YANI YOKTUR.

ÇOK SAYIDA COĞRAFİ BÖLGE VE İKLİM KUŞAĞINI BARINDIRAN ÜLKEMİZDE, HER BÖLGENİN SORUNU FARKLIDIR. ÖRNEĞİN, BATI BÖLGELERİNDE TARIMSAL YATIRIMLAR ÖN PLANDAYKEN, DOĞU VE KUZEYDOĞU BÖLGELERİNDE YOL VE İÇME SUYU HİZMETLERİ ÖN PLANA ÇIKMAKTADIR. BÖLGELER VE AYNI BÖLGEDEKİ İLLER İÇERİSİNDE DE HİZMET GEREKSİNİMİ FARKLILIKLAR GÖSTERMEKTEDİR.

GELİŞMİŞ BÖLGELERDE ALTYAPI HİZMETLERİNİN MERKEZİ YÖNETİMDEN AKTARILAN ÖDENEKLERLE TAMAMLANAMAMASI DURUMUNDA, ZENGİN ÖZ KAYNAKLAR KULLANILARAK HİZMETLER TAMAMLANMAKTADIR. GELİŞMEMİŞ YÖRELERDE İSE, ÖZ KAYNAKLARIN YETERSİZLİĞİ HİZMETLER ARASINDAKİ UÇURUMU DERİNLEŞTİRMEKTEDİR. BÖLGESEL DENGESİZLİKLERİ GİDERMEYİ AMAÇLAYAN KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, YATIRIM PLANLAMALARINDA ÖDENEK DAĞITIMINI GERİ KALMIŞ-GELİŞMİŞ, ÖZ KAYNAĞI YETERLİ-YETERSİZ GİBİ SOMUT ÖLÇÜTLERE GÖRE DAĞITARAK, KAYNAKLARIN ETKİN KULLANIMI YOLUYLA HİZMET AÇIĞINI OLABİLDİĞİNCE GİDERMEKTEDİR.

YASANIN UYGULAMADA YARATACAĞI EN OLUMSUZ ETKİLERDEN BİRİ DE, HİZMETLERİN SUNULMASINDA, YÖRE VE BÖLGE FARKLILIKLARININ BUNDAN BÖYLE GÖZETİLEMEYECEK OLMASIDIR. BU YOLLA, GELİR DÜZEYİ VE VERGİ TOPLAMA ORANI YÜKSEK, BUNA KARŞIN KULLANILABİLİR ARAZİ POTANSİYELİ DÜŞÜK OLAN BİR İLİMİZE AŞIRI TARIMSAL ALTYAPI GELİŞTİRME VE KAYNAK KORUMA OLANAĞI SAĞLANIRKEN, ARAZİ VARLIĞI ÇOK GENİŞ, SU KAYNAKLARI FAZLA İLGİ İSTEYEN, AMA O ÖLÇÜDE FİNANSAL OLANAĞI BULUNMAYAN BİR BAŞKA YEREL YÖNETİMDE, ŞU ANDA BİLE YETERİNCE YÜRÜMEYEN KAYNAK KORUMA PROJELERİ TÜMDEN DURABİLECEKTİR. BÖLGELER ARASI GELİŞMİŞLİK DÜZEYİ VE KAYNAK ZENGİNLİĞİ FARKLARI DİKKATE ALINMADAN HAZIRLANAN BU YASANIN, TOPLUMSAL HUZURSUZLUKLARI KÖRÜKLEYİCİ ETKİLERİ KAÇINILMAZ OLACAKTIR.

KIRSAL ALANIN VAROLAN COĞRAFİ, EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL SORUNLARINA, YÖNETİM BİÇİMİNİN ORTAYA ÇIKARACAĞI SORUNLAR DA EKLENİNCE, BU YÖRELERDE ÇÖZÜLMESİ OLANAKSIZ SORUNLAR YUMAĞI ORTAYA ÇIKACAKTIR.

Ç) KAYNAK SAVURGANLIĞI

BU SÜREÇTE YAŞANACAK İSRAFA İYİ BİR ÖRNEK; 1998 YILINDA KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE ALINAN MAKİNELERİN MALİYETİNİN DİĞER KURUMLARIN YAPTIĞI ALIMLARLA KARŞILAŞTIRILMASIDIR. İHALENİN YAPILDIĞI 1998 YILINDA, MERKEZ TARAFINDAN YAPILAN İHALE İLE GENEL MÜDÜRLÜĞE ALINAN BİR GREYDER 69 458, VAN ÖZEL İDARESİNE ALINAN BİR GREYDER 123 393, GİRESUN ÖZEL İDARESİNE ALINAN BİR GREYDER 134 047 DOLARA MAL OLMUŞTUR. LASTİK TEKERLEKLİ YÜKLEYİCİLERİN MALİYETİ GENEL MÜDÜRLÜK İÇİN 65 190, BAYBURT ÖZEL İDARESİ İÇİN 105 645 VE AYDIN ÖZEL İDARESİ İÇİN 122 086 DOLAR OLMUŞTUR. YİNE, VİBRASYONLU SİLİNDİR MALİYETİ GENEL MÜDÜRLÜK İÇİN 57 250 DOLAR İKEN, DMO’NUN YAPTIĞI İHALEDE 65 527, KÜTAHYA ÖZEL İDARESİ’NCE YAPILAN İHALEDE 74 563 DOLAR OLMUŞTUR. İHALELERDE ORTAYA ÇIKAN FARKLI RAKAMLAR, TOPLU MAKİNE ALIMLARININ MERKEZ TARAFINDAN YAPILMASIYLA MALİYETİN ÇOK DÜŞECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

SON DÖNEMDE GÜNDEME GELEN YASAL DÜZENLEMELER BU SAPTAMALAR DOĞRULTUSUNDA İNCELENDİĞİNDE, KARŞILAŞILACAK SORUNLAR NETLEŞMEKTEDİR.

KAMU YÖNETİMİ YASA TASARISI

KAMU YÖNETİMİ YASA TASARISININ GEÇİCİ 1. MADDESİNİN C)BENDİNE GÖRE; <İ>“C) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞINA BAĞLI 6831 SAYILI ORMAN KANUNU GEREĞİ ORMAN SAYILAN YERLER DIŞINDAKİ FİDANLIKLAR, PİKNİK YERLERİ, DİNLENME VE BENZERİ TESİSLER, BİNA, ARAÇ, GEREÇ, TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARI, ALACAK VE BORÇLARI, BÜTÇE ÖDENEKLERİ VE KADROLARI İLE BİRLİKTE OLMAK ÜZERE PERSONELİ BELEDİYE SINIRLARI İÇİNDE BELEDİYELERE, BELEDİYE SINIRLARI DIŞINDA İL ÖZEL İDARELERİNE; TAŞRA TEŞKİLâTININ GÖREV VE YETKİLERİ İLE BİNA, ARAÇ, GEREÇ, TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARI, ALACAK VE BORÇLARI, BÜTÇE ÖDENEKLERİ VE KADROLARI İLE BİRLİKTE OLMAK ÜZERE PERSONELİ İL ÖZEL İDARELERİNE,
D) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLâTININ GÖREV VE YETKİLERİ, ULUSAL VEYA BÖLGESEL DÜZEYDE FAALİYET GÖSTEREN ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ VE LABORATUVARLAR HARİÇ ENSTİTÜ VE LABORATUVARLARI İLE ÜRETME İSTASYONLARI BİNA, ARAÇ, GEREÇ, TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARI, ALACAK VE BORÇLARI, BÜTÇE ÖDENEKLERİ VE KADROLARI İLE BİRLİKTE OLMAK ÜZERE PERSONELİ İL ÖZEL İDARELERİNE,”
DEVREDİLMEKTEDİR.

TASARININ GEÇİCİ 2. MADDESİNDE İSE ŞÖYLE DENİLMEKTEDİR: <İ>“BİRİNCİ FIKRANIN (D) BENDİNDE İL ÖZEL İDARELERİNE DEVRİ ÖNGÖRÜLEN ENSTİTÜ VE LABORATUVARLAR TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN BELİRLENEN ESAS VE USULLERE GÖRE BİNA, ARAÇ, GEREÇ, TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARI, ALACAK VE BORÇLARI, BÜTÇE ÖDENEKLERİ VE KADROLARI İLE BİRLİKTE OLMAK ÜZERE PERSONELİ GÖREV ALANINA GÖRE ÜNİVERSİTELERE, KAMU KURUMU NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARINA VEYA BELEDİYELERE DEVREDİLEBİLİR. KAMU KURUMU NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARINA DEVİR HALİNDE PERSONELİN DEVRİ İSTEKLERİNE BAĞLIDIR.“

TÜRKİYE’DE TOPRAK KAYNAKLARININ BELİRLENMESİ, KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİNDE EN YETKİLİ VE DONANIMLI KURUM OLAN KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAKKINDA ÖNGÖRÜLEN HÜKÜMLERE GÖRE (MADDE 49, İKİNCİ FIKRA):<İ> “9/5/1985 TARİHLİ VE 3202 SAYILI KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNLA KURULAN KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KALDIRILMIŞTIR.”

AYNI TASARININ GEÇİCİ 2. MADDESİNE GÖRE DE: <İ>“GEÇİCİ MADDE 2. - KALDIRILAN KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN GÖREV VE YETKİLERİ; ARAÇ, GEREÇ, HER TÜRLÜ TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARI, BUNLARA AİT ÖDENEKLERLE BİRLİKTE İSTANBUL DIŞINDA İL ÖZEL İDARELERİNE; İSTANBUL İLİNDE İSE BU HİZMETLERİ İL HUDUTLARI DAHİLİNDE YAPMAK ÜZERE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNE DEVREDİLMİŞTİR. KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MERKEZ TEŞKİLATI, ULUSAL VEYA BÖLGESEL DÜZEYDE FAALİYET GÖSTEREN ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ İLE TARIMSAL HİDROLOJİ ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜNÜN KADRO VE POZİSYONLARI İLE BİRLİKTE PERSONELİ VE ARAÇ, GEREÇ, TAŞINIR MALLARI İLE HİZMET BİNALARI VE DİĞER TAŞINMAZ MALLARI VE BUNLARA AİT ÖDENEKLER TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞINA; İSTANBUL DIŞINDAKİ TAŞRA TEŞKİLATI PERSONELİ BULUNDUKLARI İLLERDEKİ İL ÖZEL İDARELERİNE, İSTANBUL'da ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına kadro ve pozisyonları ile birlikte devredilmiş ve bunlar da başkaca bir işleme gerek kalmaksızın bu kadro ve pozisyonlara atanmış sayılır.

3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda geçen "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü" ibareleri İstanbul ilinde "İstanbul Büyükşehir Belediyesi", İstanbul dışında ise "il özel idaresi" olarak uygulanır.

Birinci fıkrada belirtilen tasfiye ve devir işlemleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulacak esas ve usullere göre bir yıl içinde gerçekleştirilir.”

Tasarının, toprak ve su kaynaklarının korunmasına ilişkin hükümleri, kaygı uyandıracak oranda yanlışlar ve özensiz uygulamalar öngörmektedir. Örneğin İstanbul için getirilen özel uygulama, hiçbir hukuk normuyla bağdaşmayan biçimde, Büyükşehir Belediyesi’ni tüm ilden sorumlu kılmaktadır. Böylece İstanbul adeta ikinci bir başkent olarak ilan edilmektedir. Bu uygulama, Anayasa’nın değiştirilmesi mümkün olmayan üçüncü maddesine aykırıdır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda hazırlanması gereken Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası ile Arazi Toplulaştırma Yasası tasarıları, hazır olmasına ve ilgili kuruluşlardan uygun görüş alınmasına karşın, TBMM gündemine getirilememektedir.

Ulusal bir kaynak olan ve havza bazında planlanması gereken toprak ve su kaynaklarına yönelik çerçeve yasalar ile yönlendirici ve denetleyici merkezi yönetim kurumlarının olmadığı bir ortamda yerel yönetimlere devir, yeni rant alanları yaratacak ve doğal kaynakların talanını hızlandıracaktır. Nitekim, 1983 sonrası Belediye Meclislerine verilen imar planı yaptırma ve onama yetkisinin yol açtığı olumsuzlar kamuoyunca bilinmektedir.

Tarım topraklarının amaç dışı kullanımlarının ve haksız işgallerinin önlenmesi kararları ile, uzmanlık ve özveri gerektiren arazi toplulaştırması çalışmalarında dışarıdan müdahalelere olanak tanınmamalı ve tarafsız karar verilmelidir. Bu hizmetlerin yerel yönetimlere bırakılması sonucu, yatırım programına alma ve ayrılacak ödenekleri belirleme yetkisine sahip il genel meclis üyelerinin baskıları tarafsızlığı zedeleyecek, program yapıcı kişiler ile uygulayıcı konumundaki teknik personel arasında ciddi sorunlar yaşanacak, siyasi baskılar bilim ve tekniğe uygun işlemler yapılmasını olanaksız kılacak, yapılan ihaleler sürekli tartışılabilecek, “bizden-bizden değil” mantığıyla yapılacak ödenek aktarımları gereksiz hizmetleri yapılmasına yol açacağı gibi, gerekli hizmetlerin yapılamaması sonucunu da doğurabilecektir. Sonuçta, kaynak israfı yanında, ilçeler arasındaki dengesizlikler artacak ve yurttaşın devlete olan güveni sarsılabilecektir.

Toprak ve su kaynaklarının kullanılması, korunması, araştırılması-geliştirilmesi ve yönetimi ile iskan hizmetlerinin ülke düzeyinde planlanması ve buna dayalı olarak uygulamaların yapılması bir zorunluluktur.

Dünya ölçeğinde toprak ve su kaynaklarının kullanılması, geliştirilmesi ve korunması ile ilgili yapılacak tüm çalışmalar havza bazında yapılmaktadır. Bu hizmetlerin, il düzeyinde, ülke planlarına bağlı kalmadan yapılması, kaynak savurganlığına yol açacağı gibi, bölgesel dengesizlikleri de artıracaktır. Toprak ve su gibi doğal kaynakların “il sınırları” ile yapay olarak sınırlanamamaları nedeniyle, tarımsal altyapı hizmetlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı, ülke-bölge-havza düzeyinde teşkilatlanmış, özel (katma) bütçeli bir genel müdürlük tarafından yürütülmesi gerekmektedir.

5197 Sayılı İl Özel İdaresi Yasası

Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması kısmen uygun bulunmayan, 3., 6., 7., 10., 11., 13., 15., 18., 25., 35., 45., 47., 52. ve geçici 1. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'NCE BİR KEZ DAHA GÖRÜŞÜLMESİ İÇİN, ANAYASA'nın değişik 89. ve 104. maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'NA GERİ GÖNDERİLEN YASANIN 5. MADDESİNE GÖRE; <İ>“İL ÖZEL İDARESİNİN GÖREV ALANI İL SINIRLARINI KAPSAR.”

İL ÖZEL İDARESİNİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI BAŞLIKLI 6. MADDEDE; <İ>“İL ÖZEL İDARESİ; KANUNLARLA BAŞKA BİR KAMU KURUM VE KURULUŞUNA VERİLMEYEN MAHALLî MÜŞTEREK NİTELİKTEKİ HER TÜRLÜ GÖREV VE HİZMETİ YAPAR, GEREKLİ KARARLARI ALIR, UYGULAR VE DENETLER.“ DENİLMEKTE VE GÖREVLER ŞU ŞEKİLDE SAYILMAKTADIR. <İ> “A) EĞİTİM, SAĞLIK, TARIM, SANAYİ VE TİCARET; İLİN ÇEVRE DÜZENİ PLâNI, BAYINDIRLIK VE İSKâN, TOPRAĞIN KORUNMASI, EROZYONUN ÖNLENMESİ, SOSYAL HİZMET VE YARDIMLAR, YOKSULLARA MİKRO KREDİ VERİLMESİ, ÇOCUK YUVALARI VE YETİŞTİRME YURTLARINA İLİŞKİN HİZMETLERİ İL SINIRLARI İÇİNDE, B) İMAR, YOL, SU, KANALİZASYON, KATI ATIK, ÇEVRE, ACİL YARDIM VE KURTARMA, KÜLTÜR, TURİZM, GENÇLİK VE SPOR; ORMAN KÖYLERİNİN DESTEKLENMESİ, AĞAÇLANDIRMA, PARK VE BAHÇE TESİSİNE İLİŞKİN HİZMETLERİ BELEDİYE SINIRLARI DIŞINDA, YAPMAKLA GÖREVLİ VE YETKİLİDİR.”

YASAMA ORGANININ, BİR HİZMETİN YEREL Mİ, YOKSA ÜLKE DÜZEYİNDE Mİ OLDUĞUNU BELİRLEMESİ, YANİ YEREL DÜZEYDE GÖRÜLEN HİZMETLERİN YASADA SAYILMASI GEREKMEKTEDİR. TERSİ DURUMDA, YURTTAŞLARA STANDART BİR KAMU HİZMETİ SUNMA OLANAKSIZLAŞACAK, HİZMETLER YÖNÜNDEN BÖLGESEL VE YEREL DENGESİZLİKLER ARTACAKTIR. ÖRNEĞİN; ARAZİ KULLANIM PLANININ SOMUT ŞEKLİ OLAN İL ÇEVRE DÜZENİ PLâNI, YASAYA GÖRE, VALİNİN KOORDİNASYONUNDA, BÜYÜKŞEHİRLERDE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ, DİĞER İLLERDE İL BELEDİYESİ VE İL ÖZEL İDARESİ İLE BİRLİKTE YAPILIR. İL ÇEVRE DÜZENİ PLâNI BELEDİYE MECLİSİ İLE İL GENEL MECLİSİ TARAFINDAN ONAYLANIR. BÖYLECE, GEÇMİŞTE VARSA BÖLGE PLANLARINA UYGUN OLARAK BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI İLE ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI TARAFINDAN ONAYLANAN ÇDP’LERDE, MERKEZİ YÖNETİMİN YETKİSİ YERELE DEVREDİLMEKTEDİR.

TOPRAKLARIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ, PLANLI KULLANIMI, MÜLKİYET BAĞI DA DİKKATE ALINIRSA, ÇEVRE DÜZENİ PLANLARININ HAZIRLANIP UYGULANMASI, MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVİDİR. GEÇMİŞTE, KİMİ YEREL YÖNETİCİLERİN, İLLERİNE SANAYİ TESİSİ KURULMASI İÇİN NİTELİKLİ TARIM TOPRAKLARINI KORUMAYI GÖZARDI ETTİKLERİ SIK YAŞANMIŞ BİR GERÇEKTİR.

YASA'nın 6. maddesinin birinci fıkrasında, "İl özel idaresi; kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki her türlü görev ve hizmeti yapar, gerekli kararları alır, uygular ve denetler." denilmektedir. Anayasa'NIN 126. MADDESİNDE, MERKEZİ YÖNETİMİN ÖRGÜTLENMESİNE İLİŞKİN ÖLÇÜTLER<İ> "COĞRAFYA DURUMU, EKONOMİK KOŞULLAR VE KAMU HİZMETLERİNİN GEREKLERİ" OLARAK SAYILMIŞTIR. MADDEDE, MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVLERİNİ BELİRGİNLEŞTİREN YA DA SINIRLAYAN BİR DÜZENLEME YAPILMAMIŞTIR. BUNA KARŞIN, ANAYASA'nın 127. maddesinde, yerel yönetimlerin örgütlenmesi hem "coğrafya" hem de "konu" yönünden sınırlandırılmıştır. Maddeye göre, yerel yönetimler, ancak yöresel olarak örgütlenebilmekte ve yalnızca yerel ortak gereksinimlerin karşılanması yönünden görevlendirilebilmektedir.

Anayasa'YA GÖRE MERKEZİ YÖNETİM, DEVLET İKTİDARINI VE TÜM KAMU HİZMETLERİNİ ÜLKE GENELİNDE ÖRGÜTLERKEN, YEREL YÖNETİMLER, SINIRLI BİR COĞRAFYADA ORTAK YEREL GEREKSİNİMLERİN KARŞILANMASI GİBİ SINIRLI BİR KONUDA ÖRGÜTLENEBİLMEKTEDİR. BUNA GÖRE, YÖNETSEL ÖRGÜTLENMEDE, MERKEZİ YÖNETİM KONU YÖNÜNDEN GENEL, YEREL YÖNETİMLER İSE ÖZEL GÖREVLİDİR. BAŞKA BİR ANLATIMLA, YASALARDA MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVLERİ SOYUT VE GENEL, YEREL YÖNETİMLERİN GÖREVLERİ SOMUT VE BELİRGİN BİÇİMDE DÜZENLENMELİDİR.

İL ÖZEL YÖNETİMİNİN GÖREV VE YETKİLERİ, İNCELENEN YASA'nın 6. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş; bu görevlerden kimilerinin hangi coğrafi sınırlar içinde yerine getirileceği de ikinci fıkrasında kurala bağlanmıştır. Maddenin birinci fıkrasıyla, il özel yönetimi, "yasalarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen", "mahalli müşterek nitelikteki" her türlü görev ve hizmeti yapmak, gerekli kararları almak, uygulamak ve denetlemekle görevlendirilmiş, başka bir anlatımla kamu hizmetlerinin yürütülmesi yönünden "genel görevli" kılınmıştır. Maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde sayılan hizmetlerin il sınırları içinde; (b) bendinde sayılan konuların ise belediye sınırları dışında il özel yönetimince yürütüleceği kurala bağlanarak, kimi görevler yönünden yetkinin sınırları, konu yönünden değil, yalnızca yer yönünden çizilmektedir.

Yasanın 7. maddesine göre; “a) Kanunlarla verilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek için her türlü faaliyette bulunmak, gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri için kanunlarda belirtilen izin ve ruhsatları vermek ve denetlemek. b) Kanunların il özel idaresine verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, emir vermek, yasak koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek” il özel idaresinin yetkileri ve imtiyazlarıdır.

Yasa Tasarısı'NIN 7. MADDESİNDE, MERKEZİ YÖNETİMCE YÜRÜTÜLECEK GÖREVLER SAYILARAK SINIRLANDIRILMIŞ; 8. MADDESİNDE İSE, YEREL ORTAK GEREKSİNİMLERE İLİŞKİN TÜM GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARIN YEREL YÖNETİMLERCE YERİNE GETİRİLECEĞİNİN BELİRTİLMESİ YETERLİ GÖRÜLMÜŞTÜR.

MADDE GEREKÇELERİNDE DE, MERKEZİ YÖNETİMLER İLE YEREL YÖNETİMLERİN GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARININ, GETİRİLEN YENİ KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞINA UYGUN OLARAK ELE ALINDIĞI; MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREV VE YETKİLERİNİN SAYILARAK SINIRLANDIRILDIĞI, BUNLAR DIŞINDA KALANLARIN YEREL YÖNETİMLERCE YÜRÜTÜLMESİNİN ÖNGÖRÜLDÜĞÜ BELİRTİLMİŞTİR.

BU YASA TASARISI'nın 7 ve 8. maddeleri ile incelenen Yasa'NIN 6. MADDESİNİN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİNDEN, YEREL YÖNETİMLERİN, BU BAĞLAMDA İL ÖZEL İDARELERİNİN, KAMU HİZMETLERİNİN GÖRÜLMESİNDE GENEL GÖREVLİ ÖRGÜT DURUMUNA GETİRİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR.

İL GENEL MECLİSİNİN GÖREV VE YETKİLERİNİ DÜZENLEYEN 10. MADDEYE GÖRE; <İ> “STRATEJİK PLâN İLE YATIRIM VE ÇALIŞMA PROGRAMLARI, İL ÖZEL İDARESİ FAALİYETLERİ VE PERSONELİN PERFORMANS ÖLÇÜTLERİNİ GÖRÜŞMEK VE KARARA BAĞLAMA, BÜTÇE VE KESİN HESABI KABUL ETME, BORÇLANMAYA KARAR VERME” DIŞINDA, “C) İL ÇEVRE DÜZENİ PLâNI İLE BELEDİYE SINIRLARI DIŞINDAKİ ALANLARIN İMAR PLâNLARINI GÖRÜŞME VE KARARA BAĞLAMA, L) İL ÖZEL İDARESİ TARAFINDAN ÇIKARILACAK YÖNETMELİKLERİ KABUL ETME, M) NORM KADRO ÇERÇEVESİNDE İL ÖZEL İDARESİNİN VE BAĞLI KURULUŞLARININ KADROLARININ İHDAS, İPTAL VE DEĞİŞTİRİLMESİNE KARAR VERME” GÖREV VE YETKİLERİ VERİLMİŞTİR.

MERKEZİ YÖNETİMİN DÜZENLEME YETKİSİNİ KALDIRAN BU HÜKÜMLERE GÖRE, TOPRAĞIN KORUNMASI, EROZYONUN ÖNLENMESİ VE SU GİBİ KONULARDA 81 ADET İL ÖZEL İDARESİ FARKLI İÇERİKTE YÖNETMELİK ÇIKARMA, 81 ADET İL GENEL MECLİSİ DE BU YÖNETMELİKLERİ KABUL ETME YETKİSİNE SAHİP OLMAKTADIR.

YASANIN 16. MADDESİ İLE GETİRİLEN İHTİSAS KOMİSYONLARI, ARASINDA, EĞİTİM, KÜLTÜR VE SOSYAL HİZMETLER KOMİSYONU, İMAR VE BAYINDIRLIK KOMİSYONU, ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU İLE PLâN VE BÜTÇE KOMİSYONU KURULMASI ZORUNLUDUR. KAYMAKAMLAR VE İLDEKİ KAMU KURULUŞLARININ AMİRLERİ VE İLDEKİ KAMU KURUMU NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARI, ÜNİVERSİTE VE SENDİKALAR İLE GÜNDEMDEKİ KONULARLA İLGİLİ KÖY VE MAHALLE MUHTARLARI İLE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN TEMSİLCİLERİ, <İ>OY HAKKI OLMAKSIZIN KENDİ GÖREV VE FAALİYET ALANLARINA GİREN KONULARIN GÖRÜŞÜLDÜĞÜ İHTİSAS KOMİSYONU TOPLANTILARINA KATILABİLİR VE GÖRÜŞ BİLDİREBİLİR.

OY HAKKI VERİLMEYEN VE ÇAĞRIYA BAĞLI KATILIM ÖNGÖREN BU DÜZENLEME, KAMU YARARINA ÇALIŞAN MESLEK ODALARINI VE ÜNİVERSİTELERİ “KATILIMCILIK” ALDATMACASI ADI ALTINDA SÜRECE EKLEMENİN ÖTESİNDE BİR İŞLEV GÖREMEZ.

İL ÖZEL İDARESİ TEŞKİLATI, MADDE 35’E GÖRE; <İ>“GENEL SEKRETERLİK, MALî İŞLER, SAĞLIK, TARIM, İMAR, İNSAN KAYNAKLARI, HUKUK İŞLERİ BİRİMLERİNDEN OLUŞUR. İLİN NÜFUSU, FİZİKİ VE COĞRAFİ YAPISI, EKONOMİK, SOSYAL, KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ İLE GELİŞME POTANSİYELİ DİKKATE ALINARAK NORM KADRO SİSTEMİNE VE İHTİYACA GÖRE OLUŞTURULACAK DİĞER BİRİMLERİN KURULMASI, KALDIRILMASI VEYA BİRLEŞTİRİLMESİ İL GENEL MECLİSİNİN KARARIYLA OLUR. BU BİRİMLER BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ OLAN İLLERDE DAİRE BAŞKANLIĞI VE MÜDÜRLÜK, DİĞER İLLERDE MÜDÜRLÜK ŞEKLİNDE KURULUR.”

İSTİHDAMI DÜZENLEYEN 36. MADDEYE GÖRE; NORM KADRO İLKE VE STANDARTLARI İÇİŞLERİ BAKANLIĞI VE DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI TARAFINDAN MÜŞTEREKEN BELİRLENİR. İL ÖZEL İDARESİ PERSONELİ, VALİ TARAFINDAN ATANIR VE İLK TOPLANTIDA İL GENEL MECLİSİNİN BİLGİSİNE SUNULUR. İL ÖZEL İDARELERİ, NORM KADRO UNVAN VE SAYILARI DAHİLİNDE OLMAK KAYDIYLA, ÇEVRE, SAĞLIK, VETERİNERLİK, TEKNİK, HUKUK, SOSYAL VE EKONOMİ, KÜLTÜR VE SANAT, BİLİŞİM VE İLETİŞİM, PLâNLAMA, ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME, EĞİTİM VE DANIŞMANLIK ALANLARINDA; TABİP, UZMAN TABİP, VETERİNER, AVUKAT, MÜHENDİS, ÇÖZÜMLEYİCİ VE PROGRAMCI, MİMAR, EBE, HEMŞİRE, TEKNİSYEN VE TEKNİKER GİBİ İHTİYAÇ DUYDUKLARI UZMAN VE TEKNİK PERSONELİ, SÖZLEŞME İLE ÇALIŞTIRABİLİR.

CUMHURBAŞKANININ VETO GEREKÇESİNDE,

<İ>“MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİMLER, DEVLET İKTİDARININ ÖRGÜTLENMESİNDE HİZMETİ VE COĞRAFYAYI ESAS ALARAK İKİ TEMEL PARÇAYI OLUŞTURMAKTADIR. BU İKİ PARÇALI YAPININ YÖNETSEL ÖRGÜTLENMEDE FARKLI SONUÇLARA YOL AÇMAMASI İÇİN, ANAYASA'da "idarenin bütünlüğü" ilkesine yer verilmiş ve yerinden yönetim, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliği ve yönetimin tümlüğü ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. "İdarenin bütünlüğü" ilkesi, tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir. Oysa, Yasa ile İl özel yönetimleri "genel yetkili" organlara dönüştürülmektedir.

Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, Devlet'İN BİRLİĞİNİ VE KAMU HİZMETLERİNİN TUTARLILIĞINI BOZABİLMESİDİR. BU SAKINCAYI ÖNLEMEK İÇİN DEVLET'e ve onu temsil eden merkezi yönetime, yerinden yönetim kuruluşlarının eylem ve işlemlerini denetlemek ve gerektiğinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır. Bu yetki, "idari vesayet" kavramı ile Anayasa'DA YERİNİ ALMIŞTIR. İDARİ VESAYET YETKİSİ, İL ÖZEL YÖNETİMLERİNİN TÜM EYLEM, İŞLEM VE ETKİNLİKLERİNİN MERKEZİ YÖNETİMİN DENETİMİNDE OLMASINI; BU BAĞLAMDA, YASADA BELİRTİLEN İL GENEL MECLİSİ KARARLARININ VALİNİN ONAYINA BAĞLI TUTULMASINI GEREKTİRMEKTEDİR. İNCELENEN YASA'daki düzenleme bu gereğe uygun düşmemektedir. İncelenen Yasa'YLA İL ÖZEL YÖNETİMİNDEKİ YETKİLERİ ZAYIFLATILAN VALİ, DEVLET'in ve Hükümet'İN İLDEKİ TEMSİLCİSİ OLMASINA KARŞIN GÜCÜNÜ VE ETKİSİNİ YİTİRMEKTEDİR.

<İ>AYRICA, PEK ÇOK MADDESİ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GENEL KURULU'nca kabul edilen Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı'NDA, MERKEZİ YÖNETİMİN İL ÖRGÜTLERİNİN ÇOĞUNUN KALDIRILMASI, KİMİLERİNİN DE YEREL YÖNETİMLERE DEVREDİLMESİ ÖNGÖRÜLEREK VALİNİN İL GENEL YÖNETİMİNDEKİ YETKİLERİ DE AZALTILMAKTADIR. BU DÜZENLEMELER, AMAÇLANMASA DA, ANAYASA'da öngörülmeyen bir yönetim sistemine geçilmesine neden olabilecek niteliktedir.”
denilmektedir. TMMOB ZMO olarak bizler de bu değerlendirmelere katılmaktayız.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasası

Cumhurbaşkanınca incelenen Büyükşehir Belediyeleri Yasası, “çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını” belediyelerin görevleri arasında saymaktadır (md 7/i). Bu hükümde birbiriyle çelişebilecek koruma önlemlerinin, yerel yöneticilere ne denli esnek uygulama olanakları sağlayacağı, gözden uzak tutulmamalıdır. Örneğin Tahtalı barajı İzmir’in içme suyunun sağlanmasında çok önemli bir işlev görmektedir. Ama baraj havzasında, on binlerce insan yüzyıllardır geçimini tarımsal etkinliklerden sağlamaktadır. Burada öncelikleri yerel yönetim kurabilir mi? Başka bir örnek, önümüzdeki otuz yıllık dönemde Konya kentinin içme suyunun yüzde sekseninin, kentin 40 km kuzeyindeki yer altı sularından sağlanacak olmasıdır. Havzada yer altı sularının şimdiden 30-40 metre düştüğü dikkate alınırsa, merkezi bir karar organının ne denli yaşamsal önem taşıdığı açıkça görülür.

5195 sayılı Endüstri Bölgeleri Yasası

5195 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu (Endüstri Bölgeleri Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun)’nun 3. maddesine göre; “Endüstri bölgesi ilan edilmiş yerlerde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu Maddesinde ve “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği”nde düzenlenen Çevresel Etki Değerlendirme Raporunu hazırlayıp Çevre Bakanlığına sunmakla yükümlüdürler. Ancak bu faaliyetler yer tetkiki kararından muaftırlar. “

Oysa, bir arazide kurulacak tesisin çevresel etkisinin değerlendirilmesi, yer seçimi (tetkiki) aşamasından başlamalıdır. I. sınıf tarım arazisinde kurulan bir fabrikanın havaya saldığı emisyonu kontrol altında tutma ile, fabrikanın bu değerli arazide kurulmaması aynı önemle değerlendirilmelidir. Nitekim, geçmişte ZMO tarafından yüksek yargıya taşınan konularda verilen Danıştay kararları bu duyarlılığımızın haklılığını defalarca gözler önüne sermiştir.

5178 sayılı Mera Yasası Değişikliği

“Çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliklerinin artırılması, böylelikle hayvancılığın geliştirilmesi, toprak koruma ve erozyon kontrolünün sağlanması amaçlarını gerçekleştirmek için” çıkarılan 4342 sayılı Mera Kanunu, uygun yönetim ve finans organizasyonlarının bir türlü kurulamaması nedeniyle, aradan geçen zaman içinde arzu edilen uygulama sonuçlarını üretememiştir. Yasanın çıktığı günden bu yana, çayır - mera alanlarının tespit – tahdit ve tahsisi konusundaki yetersizliklerin ve uygulama yanlışlıklarının varlığı ortadadır.

Ancak, gelişmeler, “üzüntü” boyutunun çok üzerinde bir durumun doğmasına yol açmıştır. Çayır ve meraların korunması, geliştirilmesi ve amacına uygun kullanımı için çıkarılan 4342 sayılı yasada değişiklik yapan 5178 sayılı yasa ile, sözü edilen alanların rant kaygısı ile talanına kapı açılmaktadır !..

5178 sayılı Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4342 sayılı yasanın 6’ncı maddesinde değişiklik yapan 1. maddesinde tespit için oluşturulan komisyonda “Bakanlık il veya ilçe müdürlüğünden bir ziraat mühendisi, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden bir ziraat mühendisi veya teknik eleman, Kadastro Müdürlüğünden bir teknik eleman, Millî Emlak Müdürlüğünden bir temsilci, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları ile ilgili olarak bir orman mühendisi, 22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun uygulama alanlarında Tarım Reformu Teşkilatından bir ziraat mühendisi ile meradan yararlanan köy ise köyün muhtarı, belediye ise belediye temsilcisi ile komisyonun teklifi ve valinin onayı ile seçilen iki mahallî bilirkişi” yer alırken, orman tahdidi yapılmamış orman içi mera, yaylak ve kışlaklardaki çalışmayı düzenleyen ve 4342 sayılı yasanın 9 uncu maddesinde değişiklik yapan 2. maddede oluşturulan komisyon, “Çevre ve Orman Bakanlığınca illerde görevlendirilen iki üye”den oluşmaktadır. Oysa, orman tahdidi yapılmış ya da yapılmamış orman içi mera, yaylak ve kışlaklarda da 1. maddede yer alan komisyon üyelerinin vereceği görüş teknik açıdan daha doğru olacaktır.

5173 sayılı yasanın 5. maddesi ile, 4342 sayılı yasaya eklenen geçici madde; “Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır.” hükmünü getirmektedir. “Af” niteliğinde bu düzenleme ile, Türkiye genelinde belediye mücavir alanlarında yer alan ve üzerinde yasa dışı inşaat bulunan mera alanları, tahsis amacı değiştirilerek meralıktan çıkarılmakta, imar planı içerisine alınmaktadır.

5173 sayılı yasanın 3. maddesi ile; 4342 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 14. — Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan,b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,c) Kamu yatırımları yapılması için gerekli bulunan,d) Köy yerleşim yeri ile uygulama imar plânı veya uygulama plânlarına ilave imar plânlarının hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, millî park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,e) 442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,f) Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,g) Doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,Yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır.

4342 sayılı yasada sınırlı amaçla yapılabilen tahsis değişikliklerini artıran bu düzenlemeler, mera alanlarında nerede ise mera dışı amaçlı tüm kullanımlara izin veren bir düzenlemedir.

4342 sayılı yasada “verimliliği saptanmış” madenler için tahsis değişikliği olanaklı iken, Madenci lobisinin dayatması üzerine Maden Yasası tasarısında yer alırken Mera Yasası değişikliğine kaydırılan a) bendi gereği; “arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan” alanlarda arama yapılabilecektir. Bu, mera alanlarının kum, kil gibi maden kapsamına alınan faaliyetler için delik deşik edilmesine yol açacaktır.

4342 sayılı Yasa uyarınca, tahsis amacı değişikliği, ilgili bakanlığın (örn. İçişleri Bakanlığı) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na talebi, Maliye Bakanlığı’nın ve valiliğin uygun görüşü üzerine ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılabilirken, çıkarılan yasada, yetki taşra teşkilatına devredilmiş olup, buna göre, ilgili Bakanlığın il müdürlüğünün talebi (örn. kültür ve turizm il müdürlüğü), illerdeki mera komisyonu ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine valilikçe tahsis amacı değiştirilebilecektir.

Bu hüküm son derecede sakıncalıdır. Mera Kanunu uygulama dönemi boyunca, personel ve finansman yetersizlikleri nedeniyle Türkiye genelinde hedeflenenin çok altında tespit ve tahdit yapabilen bir taşra teşkilatı yapısının, bu yetkiyi doğru bir şekilde kullanabileceğini öngörmek olanaklı değildir.

Tam tersine, bu alandaki yetkinin taşra teşkilatına devri, sözü edilen yetersizlikler yanında, yerel siyasi baskıların da etkisi ile, çayır ve meraların işgali sürecini hızlandıracaktır.

5173 sayılı yasanın 6. maddesi ile, 442 sayılı Köy Kanununun ek 12 nci maddesinde yapılan; “Ek Madde 12. — Köy yerleşme plânında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan seyrangâh, yol ve panayır yerleri gibi alanlar ve Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazlardan, 4342 sayılı Mera Kanununun 5 inci maddesi hükümleri uyarınca incelenmesine müteakip mera, yaylak ve kışlak ile otlak ve çayır olarak yararlanılamayacağı anlaşılan yerler köy yerleşme plânının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybeder.” şeklindeki değişiklik te, mera alanlarını azaltacak bir düzenlemedir.

5173 sayılı yasanın 7. maddesi ile, 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun ek 9 uncu maddesinde yapılan; “Ek Madde 9. — 1 inci maddede öngörülen afetlerle ilgili olarak yeni yerleşim alanları sağlanması amacıyla mera vasfı taşıyan yerlerin tahsis amacı, 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre değiştirilerek, Hazine adına arsa olarak tescil ettirilir. Bu arsalar, tescil tarihi itibarıyla öngörülen amaçla kullanılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına tahsis edilmiş sayılır.” şeklindeki değişiklik de, mera alanlarını azaltacak bir düzenlemedir.

Mera, yaylak ve kışlaklarda turizm amaçlı kullanımlara yönelik düzenleme 8. maddede; “2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde yer alan mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacı 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre değiştirilir.” şeklinde yer almaktadır. 5173 sayılı yasanın 3. maddesi ile 4342 sayılı yasanın 14. maddesinin değişik b) bendinde yer alan “Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,” alanların tahsis amacının değiştirilmesi hükmü, yaşanacak talanın ve kaçak yapılaşmanın af edilmesinin açık bir göstergesidir.

Mera alanları içerisindeki yasa dışı yapılara, 4342 sayılı yasanın 19 ve 27’nci maddelerinin uygulanarak tecavüzlere son verilmesi gerekirken, yasa hükümleri ile doğal kaynaklarımızı işgal edenlere yönelik bir af ilan edilmekte, işgalcilere mülkiyet tahsisi için bir “yol haritası” çizilmektedir.

1.1.2003 tarihinden önce mücavir alan içerisindeki mera üzerinde inşaat çukuru açarak, birkaç temel inşaat demiri atıp betonlayarak temel direk oluşturulmuş alanlarda tahsis amacı değişikliği yapılması kime hizmet etmektedir? Bu değişiklik ile “yasallık kazanacak” yayla evlerinin – villaların – otellerin sayısı kaçtır, bunlar hangi bölgelerde yer almaktadırlar, bunları kimler yapmışlardır? Bu şekilde, mücavir alanlar içinde betonlaştırılan mera alanı ne büyüklüktedir? “Tecavüzcülere af” mantığı, yeni af beklentileri içinde, meraların işgali sürecini hızlandırmayacak mıdır? Meraları korumak - geliştirmek ve amacı uyarınca kullanılmasını sağlamakla görevli kamu yönetiminin, bu görevi yerine getiremediği için tüm ulustan özür dilemek ve gereğini yapmak yerine, af yoluna gitmesi nasıl açıklanabilir? Hükümetin, ulusun ortak değeri olan meraların işgaline af sağlama hak ve yetkisi var mıdır?

Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının, ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesinin, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacağı ortadadır. Yasanın RG’de yayımlanış tarihi olan 28.02.1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı içinde olan ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak ilan edilen ve Türkiye genelindeki çok geniş alanlarda yer alan meralar üzerinde tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da (villa, bağ evi, belli grupların kooperatif evleri v.b.) yasal hale getirilmesi sağlanmıştır.

Yasa, Anayasa’nın, “çayır ve meraların amaç dışı kullanılması ve tahribinin önlenmesi için devleti gerekli tedbirleri alması için görevlendiren” 45. maddesine açıkça aykırıdır.

Bu doğrultuda, Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi durumunda, yasanın iptal edileceği kuşkusuzdur. Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarının “geriye yürümezliği” çerçevesinde, doğal kaynaklarımızı işgal edip el koyanlar, çayır meralarımızda mülkiyet tesis edeceklerdir.

5177 sayılı Maden Yasası Değişikliği

5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 28. maddesinde; 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesine, “Petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır.” fıkrası eklenmiştir. 31. maddede de; Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununun 15 inci maddesinin (e) bendi , “Bu Kanun hükmüne göre tahsis edilen sahada halen petrol ve madencilik faaliyeti yapılmakta ise bu faaliyetin izin süresinin bitimine kadar, ruhsat süresinin uzatılması halinde de bu süre bitimine kadar bu sahalar hakkında ormansız alan statüsü uygulanır.” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklikler, madenlerin öncelikli, doğal kaynakların ise korunmaya gerek olmayan önceliksiz boş alanlar olduğu mantığını göstermektedir.

Mahalli İdare Birlikleri Kanunu Tasarısı

Mahalli İdare Birlikleri Kanunu Tasarısı’nın 4. maddesine göre; “su, atık su, katı atık ve benzeri alt yapı hizmetleri ile çevre ve ekolojik dengenin korunmasına ilişkin projelerin zorunlu kılması durumunda; Bakanlar Kurulu, ilgili mahallî idarelerin, bu amaçla kurulmuş birliğe katılmasına karar verebilir. Bu fıkrada belirtilen birliklerden ayrılma da Bakanlar Kurulunun iznine bağlıdır. Mahallî idarelerin bütün görevlerini kapsayacak şekilde genel amaçlı veya amacı açıkça belirlenmemiş birlik kurulamaz.” Köy birlikleri başlıklı 17. maddeye göre; “İlçelerde; köylere ait hizmetlerin yürütülmesine yardımcı olmak, tarım ürünlerinin üretim ve pazarlanması hariç, gerektiğinde bu hizmetleri bizzat yapmak ve kırsal kalkınmayı sağlamak üzere, tüm köylerin iştiraki ile o ilçenin adını taşıyan köy birlikleri kurulabilir. Bakanlar Kurulu, bu konuda genel izin vermeye yetkilidir. Köy birliğinin meclisi, kaymakam, birliğe üye köylerin muhtarları ve o ilçeden seçilen il genel meclisi üyelerinden oluşur. Köy birliğinin encümeni birlik başkanının başkanlığında meclisin kendi üyeleri arasından gizli oyla seçeceği dört üyeden oluşur. Köy birliklerinin meclis ve encümeninin başkan ve üyelerine huzur hakkı ödenmez. İl özel idareleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, köye yönelik hizmetlerine ilişkin yapım, bakım ve onarım işlerini aralarında yapacakları anlaşmaya göre köy birlikleri aracılığıyla gerçekleştirebilir. Bu takdirde, gerekli kaynak bu birliklere aktarılır ve söz konusu iş, birliğin tâbi olduğu esas ve usullere göre sonuçlandırılır. Köy birlikleri, ihtiyaca göre hizmet akdiyle personel istihdam edebilir. Ancak, köy birliklerinin yıllık toplam personel giderleri, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın yüzde 10’unu aşamaz. Vali ve kaymakamlar birlik muhasebe ve idarî işlerini yürütmek üzere diğer kurum ve kuruluşlardan personel görevlendirebilir. Bu şekilde görevlendirilenlere birlik bütçesinden, her türlü ödemeler dâhil kurumundan almakta olduğu brüt maaşının üçte birini aşmamak üzere ödenek verilir. İl özel idaresi bütçe gelirlerinin yüzde 10’una kadar olan kısmı, köy birliklerinin sunacağı yatırım planı, yıllık çalışma programı ve uygulama projelerine göre köy birliklerine aktarılır. Bu oran, İstanbul İli için binde 5 olarak uygulanır. Köy birliklerinin bütçesine ilişkin esas ve usuller ile muhasebe ve raporlama standartları, harcama esas ve usulleri, çerçeve hesap planı ile düzenlenecek raporların şekil, süre ve türleri Maliye Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

Geniş alanları ve çok sayıda mülki yönetimi ilgilendiren projelerde güç birliğini öngören bu düzenlemenin en önemli zaafı, oluşturulacak birliğin üyelerinden birinin çıkarını ilgilendirmeyen, ya da zarar veren proje uygulamalarının o yerel yönetim tarafından baltalanabilecek olmasıdır. Bu durum, özellikle farklı siyasi görüşe sahip yerel yönetimlerin ortak karar alması ve çalışması gerektiği durumlarda bir çok kez yaşanmıştır. Daha önce de belirtildiği üzere, geniş alanları ilgilendiren projelerde yerel yönetimlerin öncelikleri ve finans olanakları çok farklı olabilmektedir. Yasada merkezi eşgüdümün öngörülmemesi, büyük bir eksikliktir.

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası Tasarısı

7. ve 8. BYKP’nın öngördüğü yasal düzenlemelerden birisi olan “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası”nın bir an önce TBMM gündemine getirilmesi ve yasalaşması, ODA’mızın yıllarca gündeme getirdiği bir konudur.

Anayasamızın 44., 45. ve 166. maddelerine işlerlik kazandıracak “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası”nın özü; doğal, sınırlı ve yok edilebilir canlı bir kaynak olan toprağın korunması, geliştirilmesi ve planlı kullanımıdır. Bu bağlamda, toprağın korunması ve tarımsal niteliği yüksek toprakların tarım dışı amaçlı kullanılmaması amacıyla, Anayasanın 35. maddesine uygun şekilde kamu yararı doğrultusunda topraktaki mülkiyet haklarının kısıtlanması doğal olarak gündeme getirilmektedir.

Yasa Tasarısının Geçici 33. maddesi ise; Anayasaya, toprakları koruyucu hükümler içeren diğer ilgili Yasalara, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasa Tasarısının özüne aykırıdır.

Geçici 33. madde; Yasanın yürürlük tarihinden önce izin alınmadan tarım arazilerini tarım dışı kullanıma açan kişi, kurum ve kuruluşları, para cezası karşılığı af ettiğini açıklayan, imar affı niteliğinde bir düzenlemedir.

Bu hüküm;

- ODA’mızın İzmit ve Düzce’de toprakları yok eden şirketlere karşı açtığı iptal davaları sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun toprakların korunmasının en üstün kamu yararı olduğu şeklinde verdiği kararları yok sayan bir düzenlemedir.

- Toprağı yağmalayan ve talan edenlerin beklentilerini karşılamaya yönelik bir düzenlemedir.

- Tasarı, yasanın yürürlük tarihinden sonra izinsiz kullanımlara çok ağır cezai yaptırımları gündeme getirirken, af için bir başlangıç tarihi sınırlaması konulmaması nedeniyle yeni talan ve yağmalara çağrı niteliği taşıyan bir düzenlemedir.

- Geçici maddenin tasarıda kalması durumunda, topraklarımızı koruyucu bir yasa şeklinde değil, toprak talanına yasal kılıf hazırlayan bir yasa olarak kamuoyu gündemine gelecek ve olumlu düzenlemelerin de çıkmasını geciktirecek bir düzenlemedir.

- Geçici maddeyi içeren tasarının yasalaşması durumunda, Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilecek bir düzenlemedir.

Bu nedenlerle, geçici madde tasarıdan çıkarılmalıdır.

Sonuç:

Kamu yönetimini yeniden yapılandıran yasa tasarısı çalışmalarında, toprak ve su kaynaklarımızı bütüncül ve ülkesel ölçekte gözeten bir yapılanmaya gidilmesi gereğini ve zorunluluğunu, kamuoyunun dikkatlerine sunarız.

Gelişmekte olan bir çok ülkede, bizdekine çok benzer yerel yönetim reformları gerçekleştirildikten sonra yerel yönetimlere devredilen arazilerin yabancıların eline geçtiği bilinmektedir.

Yerelleşme modeli gelişmiş bir ülke olan İtalya örneği incelenecek olursa; 1970’li yıllarda merkezi yönetimin görev ve yetkilerinin yerel yönetimlere devredilmesi sonucu çok önemli sorunlar yaşanmaktadır. Nüfus, vergi, coğrafi koşullar, tarım ya da sanayi ağırlıklı yaşam tarzına göre merkezi yönetimden kaynak aktarılan yapı, 20 bölge ve 120 alt bölgeden oluşmaktadır. Merkezi yönetimden aktarılan kaynakların yeterli olmaması durumunda bölge yönetimleri ek vergiler almaktadır. Eskiden Roma'DA TEK PARLAMENTO VARKEN, OLUŞAN TOPLAM 141 PARLAMENTO CİDDİ MİKTARLARDA EK MASRAF YARATMIŞTIR. DEVLETİN TÜM ULUSU VE GELECEĞİ DÜŞÜNMESİNE KARŞIN, YEREL YÖNETİMLERİN GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK POLİTİKALARI SONUCU, KALICI YATIRIMLAR YAPILAMAMAKTADIR. HER BÖLGENİN ÖNCELİĞİNİN FARKLI OLMASINA KARŞIN, GELİŞMEMİŞ BÖLGELERE DAHA AZ YATIRIM YAPILMAKTA VE BÖLGESEL DENGESİZLİKLER GİDERİLEMEMEKTEDİR. YEREL YÖNETİMLERCE YAPILAN İHALELER İLE MAKİNE PARKI VE İNŞAAT ŞİRKETLERİ MAFYANIN KONTROLÜNE GİRMİŞTİR. YEREL YÖNETİMLERCE EROZYON, SEL GİBİ DOĞAL AFETLERE KARŞI ÖNLEMLER ALINMAMASI VE DERE YATAKLARININ ISLAH EDİLMEMESİ NEDENİYLE, DOĞAL AFETLERDE ÖNEMLİ MAL VE CAN KAYIPLARI YAŞANMAKTA, DEPREM VE SEL FELAKETLERİ MAFYAYA KAYNAK AKTARMAYA YARAMAKTADIR.

HAZİNE ARAZİLERİNİN VE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞA ÇIKARILDIĞI, KÖY YASASI VE TAPU YASASI’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERLE YABANCILARA TAŞINMAZ ALMA HAKKI TANINDIĞI, MADEN YASASI VE ORMAN YASASI’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERLE ORMAN VASFINI KAYBETMİŞ ARAZİLERİN TARIM DIŞI KULLANIMA AÇILDIĞI, MERA YASASI’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLERLE YENİ TALANLARA ZEMİN HAZIRLANDIĞI, ENDÜSTRİ BÖLGELERİ YASASI İLE KONTROLSUZ VE SINIRSIZ ARAZİ KULLANIMINA İZİN VERİLDİĞİ ORTAMDA, MERKEZİN KARAR VERME YETKİSİNİN YERELE DEVREDİLMESİ İLE, TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN HER TÜRLÜ YERLİ VE YABANCI KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERE PEŞKEŞ ÇEKİLME PROGRAMINDA YENİ BİR AŞAMAYA GEÇİLMİŞ OLMAKTADIR.

ANAYASANIN “SOSYAL DEVLET” İLKESİ İLE 44. VE 45. MADDELERİNDE TARIMA, 166. MADDESİNDE PLANLAMAYA YÖNELİK DEVLETE YÜKLENEN GÖREVLER, BEDEL ÖDEYEMEYEN YA DA ÖDEMEK İSTEMEYEN YURTTAŞLARIN HİZMETTEN YARARLANMASINI SAĞLAMAYA VE DENGESİZLİKLERİ GİDERMEYE YÖNELİKTİR.

SANAYİLEŞMESİNİ TAMAMLAYARAK BİLGİ TOPLUMUNA GEÇEN ÜLKELER, 18. YÜZYILDAN İTİBAREN GÜÇLÜ MERKEZİ KURUMLAR YOLUYLA VE UZUN VADELİ PLANLAMALARI ÖDÜNSÜZ UYGULAYARAK TEMEL ALTYAPI HİZMETLERİNİ BİTİRMİŞLER VE SÜREÇ İÇERİSİNDE BİRÇOK GÖREV VE YETKİYİ MAHALLİ İDARELERE DEVRETMİŞLERDİR. ALTYAPISINI TAMAMLAYAMAMIŞ ÜLKEMİZDE, MERKEZİ KURUMLARI TASFİYE EDEN TASARILAR İLE ÜLKE VE BÖLGE PLANLARINA BAĞLI KALMAKSIZIN GÖREV VE YETKİLERİN MAHALLİ İDARELERE DEVRİ, UYUM SÜRECİ YAŞADIĞIMIZ VE ÇEŞİTLİ FONLARLA BÖLGESEL KALKINMAYA ÖNEMLİ MİKTARLARDA KAYNAK AKTARAN AB ÜLKELERİ İLE ARAMIZDAKİ UÇURUMU DAHA DA AÇACAKTIR.

TÜRKİYE’DE VAR OLAN UZMANLIK KURULUŞLARININ SİYASİ DÖNEMSEL ÇIKARLAR DOĞRULTUSUNDA, DENEME-YANILMA YÖNTEMİNE GÖRE, SÜREKLİ OLARAK YENİDEN YAPILANDIRMA-REORGANİZASYON ADI ALTINDA DAĞITILMASI, ÜLKEMİZİ GERİYE GÖTÜRMEKTEDİR.

KAMUSAL BİR HİZMET OLAN ALTYAPI HİZMETLERİNİ YÜRÜTMEKLE GÖREVLENDİRİLEN KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN KURULUŞ AMACI, “SOSYAL ALTYAPI” VE “TARIMSAL ALTYAPI” HİZMETLERİNDE ZAMAN VE KAYNAK İSRAFINDAN KAÇINMAK, SEKTÖRLER ARASINDA İŞBİRLİĞİNİ SAĞLAYARAK TEKRARLARI ÖNLEMEK, KISA SÜREDE DAHA ÇOK, DAHA EKONOMİK VE DAHA ETKİN HİZMET ÜRETMEKTİR.”

KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN DEVRE DIŞI BIRAKILMASI, ÜLKEMİZDE ZATEN ÇOK BÜYÜK SORUNLARA SAHİP OLAN TOPRAK YÖNETİMİNİN İLERİDE ÇOK DAHA BÜYÜK AÇMAZLARLA KARŞILAŞACAĞI ANLAMINA GELMEKTEDİR. ÖZELLİKLE TARIM DIŞI AMAÇLI ARAZİ KULLANIM KARARLARI VE ARAZİ KULLANIM PLANLAMALARI ULUSAL VE YÖRESEL DÜZEYDE YAPILAN TOPRAK ETÜTLERİNDEN SAĞLANAN VERİLER ESAS ALINARAK OLUŞTU

Okunma Sayısı: 5923