SONSÖZ GAZETESİ: KDV İNDİRİMLERİ TARIMSAL GİRDİ MALİYETLERİNDE DE UYGULANMALI- 16 ŞUBAT 2022

SONSÖZ GAZETESİ: KDV İNDİRİMLERİ TARIMSAL GİRDİ MALİYETLERİNDE DE UYGULANMALI- 16 ŞUBAT 2022
MERKEZ
17.02.2022
 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’ye bağlı Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, yüzde 8’den yüzde 1 oranına düşürülen KDV indirimi ve temel girdi maliyetlerinde de KDV indiriminin yapılması hakkında gazetemize konuk oldu.

ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, 13 Şubat 2022 tarihinde gerçekleştirilen KDV indirimine ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Yüzde 8’den yüzde 1’e indirilen KDV oranlarının vatandaşları olumluluk açısından çok az etkilediğini, üretici ve satıcıları ise yüzde KDV oranından alıp düşük KDV oranından ürünlerini satacakları için zarara uğratabileceğini belirtti. Bu konuda tüm yönleriyle ciddi bir hazırlık yapılmadığını iddia eden Suiçmez; “Gıda ürünlerinde örneğin; lokanta esnafı dahil olmak üzere bundan son derece olumsuz etkilenecek. Yine bakkallar yüzde 8 KDV ile aldığı ürünü yüzde 1 KDV ile satması onların zarar etmesi anlamına gelir. Bazı zincir marketler fiyatları öncesinde artırıp sonrasında indirerek kendini korusa bile ki çok ciddi denetimlerin yapılacağı söyleniyor. Market baskınlarıyla, talimatla enflasyon düşmez. Enflasyon üretimle ve ürerim maliyetlerinin düşürülmesiyle düşer. Dolayısıyla KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e indirme tüketiciye çok az bir olumluluk olarak yansısa bile bu KDV farkından kaynaklanan ve bir yıla kadar sarkabilecek bu fark ile ilgili önleyici önlemler alınmazsa esnafı da çok ciddi olumsuz etkiliyor.” dedi.

‘KDV İNDİRİMİNİ OLUMLU KARŞILIYORUZ AMA YETERLİ DEĞİL’

Temel tüketim maddelerinde yapılan KDV indirimine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan Suiçmez, şunları kaydetti; “KDV indirimi 13 Şubat 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı kararı olarak yayınlandı. Ülkemizde çok hızlı hareket ediliyor. Yanlışlar yapılmış. Ana ürünlerin birçoğu eksik bırakılmış. 15 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı kararı düzeltilerek ana temel ürünlerin çoğu KDV’si yüzde 1’e indirilen ürünlerin arasına dahil edilmiş. Bunu olumlu karşılıyoruz. Epeydir gündemde olan bir düzenleme. Tüketici açısından çok düşük bir rahatlama sağlayabilir. KDV yüzde 8’den yüzde 1’e indirilirken şuna dikkat etmek gerekir. Üretim aşamasındaki sorunlar çözülmeden bu tür önlemlerle tüketicilerin pahalıya gıdaya ulaşması sorunu ve gıda enflasyonu sorunu da çözülmez. Bu konuda da özellikle zincir marketlerin bu Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce fiyatlarına zam yapıp daha sonra KDV’yi indirmesi aslında gıda tedarik zincirindeki sorunlu yapının da süre gittiğini göstermektedir. Yüksek cezalar, denetimler önemli ama sorun denetimden ziyade üretim. Sayın Cumhurbaşkanının denetim seferberliği ilan edeceğiz sözüne şunu söylüyoruz; bu ülkenin denetime tabi ki ihtiyacı var ama aynı zamanda gıda enflasyonunu düşürmek, üreticilerin sorunlarını çözme, üreticilerin alanında kalması, tüketicinin ucuz, sağlıklı gıdaya erişmesinin yolu üretim seferberliği ilan etmesinden geçer.”

Öncesinde yüzde 8 KDV oranı ile alıp yüzde 1 KDV oranı ile ürünleri satacak olanların zararlarından da bahseden Suiçmez, şunları söyledi; “Bu olay çok boyutlu. Ülkemizde üç tür KDV var. yüzde 1 KDV, yüzde 8 KDV ve yüzde 18 KDV. Gıda ürünlerinde örneğin; lokanta esnafı dahil olmak üzere bundan son derece olumsuz etkilenecek. Yine bakkallar yüzde 8 KDV ile aldığı ürünü yüzde 1 KDV ile satması onların zarar etmesi anlamına gelir. Bazı zincir marketler fiyatları öncesinde artırıp sonrasında indirerek kendini korusa bile ki çok ciddi denetimlerin yapılacağı söyleniyor. Market baskınlarıyla, talimatla enflasyon düşmez. Enflasyon üretimle ve ürerim maliyetlerinin düşürülmesiyle düşer. Dolayısıyla KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e indirme tüketiciye çok az bir olumluluk olarak yansısa bile bu KDV farkından kaynaklanan ve bir yıla kadar sarkabilecek bu fark ile ilgili önleyici önlemler alınmazsa esnafı da çok ciddi olumsuz etkiliyor. Buna yönelik yeterli hazırlık da yapılmamış. 13 Şubat’ta çıkan kararnameyi 15 Şubat’ta düzeltip unutulan ürünlerin eklendiği bir ortamda yeterli hazırlık yapılmadığını düşünüyoruz. Unutulan ürünler ise; arpa, çeltik, soya, kuru fasulye, kuru barbunya, kuru bakla, nohut, mercimek, patates, kuru soğan, sarımsak, zeytin, zeytinyağı, küçük ve büyükbaş hayvanlar. Devlet ciddiyet ister. Bir kararname hazırlanıp sunuluyorsa bunun önceden tüm hazırlıklarının yapılıp kontrol edilip ilgili kesimlerle de görüşülüp hangi ürünleri kapsadığının tek seferde çıkarılması gerekirdi. Yüzde 8 yüzde 1 fark arasında da zarar edeceklere yönelik somut önlemlerin yer alması, bu önlemlerin de yine bu kararnamede yer alması gerekir. Geçmiş yıllarda da başka ürünlerde de KDV yüzde 1’e indirildiğinde tüketiciler açısından çok önemli düşüşler olmamıştı.”

‘ÜFE, OCAK 2022’DE YÜZDE 52’YE YÜKSELDİ’

Tarımsal üretici fiyat endeksindeki yükselişe dikkat çeken Suiçmez, yapılan desteklerin yetersiz ve gecikmeli olduğunu iddia ederek şunları dile getirdi; “Üretici fiyat endeksi geçen yıl yüzde 36,39 iken Ocak 2022’de yüzde 52’ye çıktı. Genel anlamda üretici fiyat endeksi yüzde 93,5 iken tüketici fiyat endeksi yüzde 48,49 iken, gıda enflasyonu TÜFE’de yüzde 55,61 iken, tarımsal üretici fiyat endeksinin 36,39’dan yüzde 52’ye çıkması üretim maliyetlerinin artışı, bu artışın da 2-3 ay içinde yeni zamlar olarak raflara yansıması sonucunu doğuracak. Dolayısıyla bu TÜFE ile ÜFE arasındaki makasın daraltılıp üretim maliyetlerinin düşürülmesi temel seçenek. Maalesef o konuda somut adımlar atılmıyor. Üretim ayağındaki temel sorunlar ilk olarak desteklerimizin yetersiz olması ve geç ödeniyor olması. 2022 yılında ödenecek yılında destekler 2020 yılında hasat edilmiş ürünlerin destekleri. Oysa desteklerin önceden açıklanıp yönlendirici olması gerekir. Bugün 2022 yılındaki üretim maliyetleri ile çiftçinin önünü göremediği bir ortamda açıklanan destekler geçen yılın enflasyon rakamlarına göre açıklanan destekler ki orada da şu yanlış yapıldı; enflasyonun yüzde 48,69 olduğu bir ortamda tarımsal destekleri yüzde 12,5 artırdık yani artırmadık. 25,8 milyar TL, son Cumhurbaşkanı açıklamasıyla 3,2 milyar TL daha ilave ile 29 milyar TL’ye çıktı. Oysa Tarım Yasası’nın 1’inci maddesi gereği Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’nın yüzde 1’i olması gerekir. Yani 25,8’den 29 milyara çıkması çözüm değil, yasa uygulansa bunun en az 79 milyar olması gerekir ve onun da kendi yılı içinde ödenmesi gerekir. Destekler yetersiz ve sonradan ödeniyor.”


‘TEMEL GİRDİ MALİYETLERİNDE DE KDV İNDİRİMLERİ YAPILMALI’

Tarımsal girdi maliyetlerinin üretim için birer zorunluluk olduğunun altını çizen Suiçmez, bu maliyetlerdeki dışa bağımlılığa ilişkin şunları söyledi; “İkinci aşama ise, üretimde bulunmak için tarımsal girdileri kullanmak bir zorunluluk. Bunların başında da mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, sulamada kullanılan elektrik geliyor. Bugün gübrede Haziran 2021’de 4 bin 200 olan üre, Aralık’ta 13-15 binlere çıktı. En son Tarım Kredi Kooperatifleri yüzde 30 indirim yapacağını söyleyerek 9 bin 200 TL’ye indirdi. 6 aylık bir sürede 4 bin 200’den 9 bin 200’e çıkmasını mı önemsemeli yoksa 13 binden 9 bin 200’e düşmesini mi? Buradaki en temel faktör 4 bin 200’den 9 bin 200’e çıkıyorsa çiftçinin bu gübreye ulaşması nasıl sağlanmalı? Temel gıda ürünlerinde tüketiciler açısından ürünlere göre değişmekle birlikte 2 lira ile 4 lira arasındaki bir indirim değil, bu artan üretici fiyatlarıyla daha yüksek maliyetle önümüzde marketlere, bakkallara, manavlara gelecek ürünlerin daha düşük maliyetle üretilmesi çözüm. Bu anlamda mazotta ÖTV’nin kaldırılması gerekli. Çünkü traktör çiftçinin kullandığı bir temel araçtır ve bunu özel tüketim için kullanmıyor, üretim için kullanıyor. Dolayısıyla mazotun bugün 15,5 TL olduğu bir ortamda çiftçiden kullandığı mazot için ÖTV’nin kaldırılması, KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi gerekir. Gübrede KDV oranlarının yeniden düzenlenmesi, kamu gübre politikalarının yeniden piyasaya girerek tümüyle alanı 5-6 tane özel tekele bırakma yanlısından vazgeçilmesi gerekir.”

Enerji tüketimine yapılan zamların tüketicileri etkilediği gibi üretim ayağında üreticileri de zorladığını söyleyen Suiçmez, şunlara dikkat çekti; “Elektrik zammı tüm tüketicileri etkiliyor. Üreticiyi de etkiliyor. Özellikle bu kış döneminde sera üretiminin temel maliyeti enerji, doğalgaz, işçilik. Bunların artması, kış koşullarındaki nakliye zorlukları dahil olmak üzere diğer artan girdilerle bugün salatalığın 30 lira olduğu bir dönemde yaşıyoruz maalesef. Seralarda kullanılan elektrik enerjisi özellikle sulu tarım yapılan yerlerde su olsa bile çiftçinin pahalı diye kullanamadığı sulamada kullanılan elektrik maliyetlerinin de düşürülmesi, onlarda da ciddi KDV indirimlerinin yapılması gerekir.”

‘YEMDE CİDDİ ÖNLEMLER ALINMAZSA HAYVANCILIK VE HAYVANSAL ÜRÜNLERDE CİDDİ SORUNLAR YAŞAYACAĞIZ’

Yemdeki dışa bağımlılığın hayvan kesimlerinin artmasına da sebep olduğunu, bundan dolayı büyükbaş sayısının azaldığını kaydeden Suiçmez, şu ifadeleri kullandı; “Başka bir girdi maliyeti ise yem. Yemde dışa bağımlıyız. Yem fiyatlarındaki artış doğrudan süt ve et üretimini de etkiliyor. TÜİK’in açıkladığı son rakamlara göre büyükbaş hayvan sayımızda azalma, küçükbaş hayvan sayımızda artma var. Ülkemizde yemde ciddi önlemler alınmazsa süt, et dahil olmak üzere hayvancılık ve hayvansal ürünlerin tüketiminde de çok ciddi sorunlar yaşayacağız. Eğer bir ülkede nüfus sürekli artarken bitkisel üretim bitkisel ürünler, hayvansal üretim hayvansal ürünler, süt ürünleri yeterli miktarda ve düşük maliyetli üretilemiyorsa iki aşamalı dış alım gündeme geliyor. Ya yüksek fiyatlar bahane edilerek dışarından daha ucuz hayvan ve et alımı ya da gerçekten arz açığı, üretim açığı olduğu için zorunlu olarak yurtdışından yüksek fiyatlarla alma söz konusu oluyor. Et dış alımı halen devam ediyor ve bu yanlış politikalar devam ederse ette de sütte de bizi ciddi dışa alım yanlışları bekliyor. Üreticilerin girdi maliyetlerini düşürmek, desteklerini artırmak noktasında borçlu olan çiftçilere yönelik Ziraat Bankası bir düzenleme yaptı. Tarım Kredi Kooperatiflerinin de çok hızlı bir şekilde düzenleme yapıp çiftçi borçlarının ötelenmesi ve ipotekli arazilerinin ellerinden alınmamasına yönelik somut önlemlerin alınması gerekir.”

KDV indirimlerinin olumlu bir adım olduğunu ancak yeterli olmadığını özellikle girdi maliyetlerinde KDV indiriminin olması gerektiğini savunan Suiçmez, sözlerine şöyle devam etti; “Girdilerde KDV indiriminin olmadığı bir yerde, bugün kuraklığın da etkisiyle buğdayda çok ciddi gıda arz açığımız varken yurtdışından getirilen hububat, buğday, mısırda gümrük vergilerini geçen yıldan beri sıfırladık. Yurtdışından gelen ürünlerin gümrük vergilerini sıfırlarken artık insanlar tek tek domates, salatalık, patlıcan alma yoluna giderken ve bu gıda enflasyonunun yakıcı etkisi, özellikle seçim dönemine girerken herkesi farklı bakış açılarına iterken üretimdeki girdilerin dışa bağımlılığın azaltılması, bunlarda somut KDV indirimlerinin yapılması, desteklerin artırılıp zamanında ödenmesi, üretimde devamlılığın sağlanması, buğday dahil olmak üzere yeterli gübre, ucuz mazot, diğer ürünlerde düşük sulama suyu ihtiyacıyla gıda arz açığımızın kapatılıp dışarıya bağımlılığımızın azaltılması temel çözümdür. Bunun da yolu söylemle değil, somut önlemlerle yerli üretimin ve üreticinin desteklenmesidir.”


‘OLASI BİR RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI BUĞDAY ALIMI NOKTASINDA BİZİ OLUMSUZ ETKİLER’

Sonbaharda kışlık ekimlerde çiftçilerin gübre atamadığını belirten Suiçmez, üretimdeki dışa bağımlılığın dünya gündemini meşgul eden Rusya-Ukrayna krizinde olası bir savaş çıkması durumunda ülkemizi çok ciddi etkileyeceğine dikkat çekerek şunları söyledi; “Mart-Nisan ayları tarımsal-bitkisel üretimin en yoğun olacağı dönem. Çiftçi diyor ki; eğer siz şimdi bize gübre indirimi yapmazsanız, şimdi mazot indirimi yapmazsanız üretim yapamazsak üretim azaldıkça hem fiyatlar artar hem nüfus artışına göre yeterli ürün olmadığı için dışa bağımlılık yurtdışından daha yüksek fiyatlarla alım artar. Rusya ve Ukrayna bizim en fazla ürün aldığımız iki ülke. Olası bir Rusya-Ukrayna savaşında ya ürün alamama ya da daha çok yüksek fiyatla alma yolunu doğuracaktır. Bu nedenle bizim hiç gecikmeden bu girdilerde KDV indirimlerinden daha önemli olan gıda enflasyonunu düşürmek, enflasyonu düşürmek için temel girdilerdeki indirimleri Şubat ayı en geç Mart başında açıklayıp buna göre çiftçiye yansıtmamız gerekir. Yoksa üretemeyiz. Üretemezsek tüketemeyiz.”


‘TASARRUF EDİLECEK EN SON SEKTÖR TARIM VE GIDA SEKTÖRÜDÜR’

Son olarak insanların temel ihtiyaçlarını gidermek için gerekli olan tarımsal üretim ile Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesinde tasarruf yapılamayacağını dile getiren Suiçmez; “Pandemi, kuraklık koşullarında tüm dünyada yaşanan gıda krizinin tüketicileri olumsuz etkilediği, ülkemizde çok ciddi ekonomik krizin yaşandığı ortamda sağlık kadar tarım önemli diyoruz. Tasarruf edilecek en son sektör tarım ve gıda sektörüdür ve kamu yönetimi bütçesinde tasarruf edilecek en son bakanlık bütçesi de Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesidir. Bu nedenle ek bütçeyle Tarım ve Orman Bakanlığı’nın desteklerini artırıp üreticimizin üretimde devamlılığını sağlaması, önünü görmesi ve düşük maliyetle üretilen ürünlerin tüketicimize düşük fiyat olarak yansıması, tüketici gelirlerinin de artırıldığı bir ortamda üreticinin de tüketicinin de mutlu olduğu bir ülkede yaşamak mümkün.” şeklinde konuştu.

 

Haber: Esma ALTIN

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 213
Fotoğraf Galerisi