SONSÖZ GAZETESİ: TARIMSAL ÜRETİM PLANLAMAMIZ YOK- 4 EKİM 2021
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Rize İkizdere, Tekirdağ Ergene Ovası ve atanamayan mühendisler ve tarım danışmanları hakkında açıklamalarda bulundu.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Rize İkizdere’de gündeme gelen liman yapımı ve taş ocakları, Tekirdağ Ergene Ovası’nda bir plastik organize sanayi kurulmasının gündeme gelmesi ve pek çok mezun atama bekleyen mühendisler ile tarım danışmanlarının sorunları hakkında açıklamalarda bulundu. Rize İkizdere’ye bir lian yapımının ve bu liman için taş ocaklar kurulmasının tartışmalı bir konu olduğuna dikkat çeken Suiçmez; “Köylü bu taş ocağı iznine itiraz etti. Taş ocakları ülkemizde ÇED raporuna göre 25 hektardan büyük ise ÇED raporu isteniyor. 24,9 hektar ise ÇED gerekli değildir kararı veriliyor ve çevresel etkileri araştırılmadan izin veriliyor. Yöre halkının açtığı davada biz de Ziraat Mühendisleri Odası olarak davaya müdahil olduk. ÇED gerekli değildir raporunu iptal edilmesi, çevresel etkilerin bütün olarak hatta tek tek taş ocakları olarak değil, daha önce açılmış ve şimdiden ruhsat verilmiş, açılacak tüm taş ocaklarının ormanlara, doğaya, çevreye etkisini bütün olarak değerlendirilmesini talep ettik.” dedi.
Rize İkizdere’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 11’inci Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan işletilmek istenen Cevizlik Bazalt Ocağı Projesi ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kararının gerekli olmamasına ilişkin açıklamalarda bulunan Suiçmez şunları anlattı; “Ülkemizin bir yandan üretim alanı olan toprakları, meraları, ormanları, su kaynaklarımızı korumamız gerekirken maalesef bunları hoyratça amaç dışı kullanıma devam ediyoruz. Tarım alanlarını, meraları yok ettiğimiz gibi ormanlar üzerinde de büyük bir baskı var. Karadeniz’de uzun yıllardır yapılan çok sayıda aşırı hidroelektrik santralleri (HES) yüzünden zaten dere yataklarında ciddi sorunlar oluşmuştu. Su kaynaklarında ciddi azalma gündemdeydi. Ormanlarda tahribatlar gündemdeydi. Bunlar zaman içerisinde sel, taşkın, heyelan olarak bizlere geri döndü. Dere ile denizin buluşmasını engelleyen yapılar yüzünden hem insanlarımız canından oldu hem de ciddi mal kayıpları yaşadık. İkizdere’de bir liman doldurularak lojistik bir merkez yapılması gündemde. Bu limanın varlığı tartışmalı. Çünkü bir yanda Trabzon Limanı bir yandan da Rize Limanı varken bunlar kapasitelerini altında çalışırken İkizdere’ye böyle bir limanın yapılması planlama mantığı açısından da ihtiyaçlar açısından da tartışılmalı. Bu limanı doldurmak üzere yörede değişik alternatif yöntemler arandı denilerek İşkence Dere vadisinde bir inşaat firmasına ait taş ocaklarına izin verildi. Köylü bu taş ocağı iznine itiraz etti. Taş ocakları ülkemizde ÇED raporuna göre 25 hektardan büyük ise ÇED raporu isteniyor. 24,9 hektar ise ÇED gerekli değildir kararı veriliyor ve çevresel etkileri araştırılmadan izin veriliyor. Yöre halkının açtığı davada biz de Ziraat Mühendisleri Odası olarak davaya müdahil olduk. ÇED gerekli değildir raporunu iptal edilmesi, çevresel etkilerin bütün olarak hatta tek tek taş ocakları olarak değil, daha önce açılmış ve şimdiden ruhsat verilmiş, açılacak tüm taş ocaklarının ormanlara, doğaya, çevreye etkisini bütün olarak değerlendirilmesini talep ettik. Bölgede aynı zamanda çaylıklar, üretim alanları, çiftçinin geçim kaynağı var, doğal arıcılık var. Biz yerde doğallığı öngörüyoruz. Burası doğal arıcılığın çok önemli bir alanı. Arıcılığın olumsuz etkilenmesi, su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi söz konusu.”
ZMO olarak İkzdere gittiklerini ve bilirkişi raporunun düzenlendiğini fade eden Suiçmez sözlerine şöyle devam etti; “İkizdere’e gittiğimizde şunu gördük. Taş ocağına gidecek yol için açılan yol 600 metrelik alanda doğanın izin vermemesi, orada bir şelalenin olması nedeniyle farklı yollardan projede olmamasına rağmen taş ocaklarına yönelik yeni yol çalışmaları olduğunu gördük. O aşamada da çok ciddi doğa tahribatı var. Hakim beye burayı görüp yürütmeyi durdurma kararı vermemiştiniz, bu sefer verin dedik. İkizdere’deki mücadelemiz, yöre halkının haklı mücadelesi sürüyor. ÇED gerekli değildir kararının iptal edilmesi, şu anda yaşanan tahribatın önlenmesi için yürütmeyi durdurma kararının verilmesini bekliyoruz.”
‘ERGENE OVASI, BİRİNCİ SINIF TARIM ARAZİSİDİR’
Tekirdağ Ergene Ovası’nda plastik organize sanayi bölgesi kurulmasının gündeme gelmesi üzerine önemli bir tarım ve üretim arazisi olan bu bölgede yaşanabilecek olumsuzluklar hakkında konuşan Suiçmez şunları dile getirdi; “Tarım alanları, üretim alanımız. Onlar olmazsa üretim yapamayız. Ergene Ovası birinci sınıf sulu tarım arazisi. Burada plastik organize sanayi kuruması gündemde. 2004 yılında oda olarak burada bir dava açmıştık ve iptal olmuştu. Daha sonra bu yıl içerisinde tekrar orası için bir izin gündeme geldi. Yine oda olarak tekrar bir dava açtık ve yürütmeyi durdurma kararı aldık. Dolayısıyla birinci sınıf mutlak tarım arazisi, sulu tarım arazisi burada plastik organize sanayi bölgesi yapılamaza yönelik iki tane yargı kararına rağmen ÇED olumlu kararı çıktı. Bilerek hukuku zorlayarak doğal kaynakları yok etmek bu ülke halkına, bu ülke doğasına, dünya doğasına yapılacak en büyük suçtur. Biz topraklarımızı koruyoruz, ormanlarımızı koruyoruz, biz çevreciyiz diyenlerin uygulamalarına bakınca bu yanlışları görüp kamuoyunun da daha dikkatli olması bizlerin verdiği mücadeleye destek olmasını bekliyoruz. Biz bu ÇED olumlu kararının iptali konusunda da yine yargıya gideceğiz. Büyük ihtimalle yine kazanacağız ama kazandığımız davaların karşılığını bulmaması da çok üzücü bir durum.”
‘EĞİTİM, İSTİHDAM VE YATIRIM PLANLAMASINDA DA CİDDİ YANLIŞLAR İÇİNDEYİZ’
Tarımsal üretim, üretim alanlarının kalitesi, sağlıkla gıdaya ulaşım için doğanın korunması ile birlikte bu alanda çalışacak uzmanların da önemli bir rol oynadığını, bu anlamda ziraat fakültelerine ve atanamayan pek çok mühendisin varlığını gündeme getiren Suiçmez, şunlara dikkat çekti; “Tarımsal üretim planlaması yapamadığımız için üretimde sorumluyuz. Arazi kullanım planlaması yapamadığımız için verimli tarım alanlarını koruyamıyoruz. Biz başka bir planlamada da ciddi yanlışlar içindeyiz. O da eğitim, istihdam ve yatırım planlaması. Çok sayıda ziraat fakültesi açıp bir fakültede de yaklaşık 12-13 bölümün tümünü açıp gençlerimizi üniversitelerden mezun edip bilimle, çiftçiyle, toprakla buluşturma amacı güzel bir amaç. Ama 1980 yılına kadar 5 fakülte varken yıllık mezun 500 kişi iken, işsizlik sorunu yok iken, ziraat mühendisleri o dönemler 5 yıllıktı, tıp fakültesini gitmeyip ziraat mühendisliği tercih edilir bir alan iken, bugün 46 fakülte, 37’si öğrenci alıyor. Her yıl 5 bin öğrenci alıyor ve 5 bin öğrenci mezun ediyor. Dolayısıyla plansız yükseköğrenim, altyapısız, laboratuvarı, kütüphanesi, öğretim elemanı yetersiz üniversiteler ile çok sayıda çok sayıda ziraat mühendisi mezun etmenin sonuçlarını bugün özel sektörde işe giremeyen, girse bile çok düşük ücretlerle güvencesiz çalışan meslektaşlarımızın varlığı boyutunu da yaşıyoruz. Özel sektör dışında kamuda atama bekleyen ziraat mühendisleri var. Uzun yıllardır toplu atamaları Tarım Bakanlığı yapmadı. Eşref Fakıbaba döneminde 3 bin ziraat mühendisi alınacak denilmişti, şimdiki bakan 700 kişi alınacak dedi. Ama şu anda ziraat mühendisi alımı konusunda hiçbir gelişme yok. Öğretmenler okullar açıldığı için önemli. Atanamayan öğretmenlerin atanması tabiki önemli, yine sağlık personelleri için de önemli. Ancak bu ülkede sağlıkla gıdaya ulaşmanın yolu tarımsal üretimin doğru yapılması, gıda üretiminin sağlıklı bir şekilde yürümesi. Bu nedenle Tarım Bakanlığı’nın bünyesindeki ziraat mühendisi, gıda mühendisi, veteriner hekim gibi bileşenlerin bir an önce bakanlık bünyesinde yeterli miktarda atamasının yapılması gerekir.”
Gıda denetimlerinin, personelin yetersiz olduğu yerde gıda denetçisi olarak toprak etüt haritalarının yapılması gerektiği, yapılmadığı ortamda toprak etüt haritalama işlerini, arazi toplaştırma çalışmalarını, çiftçi ile diyalog kurulabilecek her yerdeki nitelikli personel eksikliğini gidermenin yolu atamaların yapılmasıdır. Tarım Bakanlığı’nın bu konuda Maliye Bakanlığı bize gerekli sayıda kişi istihdamına imkan vermiyor, açıklamasını da yetersiz buluyoruz. Hep birlikte bu konudaki eğitim, istihdam planlamasını yaparak mezun ettiğimiz gençlerimizin kamu adına, kamu denetimini, kamu adına yatırımları düzenleyecek şekilde kamuda çalışmalarının önünün bir an önce açılması gerekir. Bu anlamda da Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açık olarak rakamları vererek, süreyi vererek ve belli yıllarda bu alımları tekrarlayarak kamuda atama sorununu da çözmeleri gerekir.
Atama bekleyen mühendisleri ile birlikte önemli bir göreve sahip olan diğer bir iş kolu olan tarım danışmanlarının da ciddi sıkıntılar içinde olduğunu savunan Suiçmez; “Türkiye Ziraat Odaları Birliğ (TZOB) üstünden Traım Bakanlığı ile bir proje kapsamında çalışan tarım danışmanları var. Genç arkadaşlarımız, yaklaşık 10 yıldır bu işte çalışan arkadaşlarımız geceleri, gündüzleri yok. Sürekli köylerde, çiftçilerle birlikte onların bilgilerini tazelemek, yatırımlarını yönlendirmek istiyorlar. Ama gerek bakanlık gerekse TZOB’nin arasından koordinasyonsuzlukTan dolayı bu arkadaşlarımızın aldığı ücret şu anda asgari ücretin altında ve söylemeye utanıyorlar. Tarım danışmanı arkadaşlarla da bir araya geldik, konuştuk. Zaten onlar bir proje kapsamında alınmıştı. İki kapsamda 400-400 kişi şeklinde iki alımda tüm danışmanların ve fiilen zaten arazide olan danışmanların da bakanlığın personeli haline getirilmesinin yolunun açılmasını da talep ediyoruz. Çok zor koşullarda çalışan ama işini gerçekten bilerek yapan donanımlı bu tarım danışmanlarının da bakanlık bünyesinde atamalarının yapılmasını bekliyor ve istiyoruz.” şekline konuştu.
Haber: Esma ALTIN/ ANKARA
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.