SONSÖZ GAZETESİ: ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI (ZMO) YÖNETİM KURULU BAŞKANI BAKİ REMZİ SUİÇMEZ: İLAVE DESTEKLER ÖNEMLİ AMA ÇÖZÜM İÇİN YETERLİ DEĞİL- 22 MART 2022
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, tarımda açıklanan ilave destekler ile ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Kasım 2021’de açıklanan tarım desteklerine ilave amacıyla Mart 2022’de açıklanan ek destekler hakkında değerlendirmelerde bulundu. yapılan ilave desteklerin sorunların çözümü için yeterli olmadığını savunan Suiçmez; “4 tane değişiklik var. İlki, 2021 üretim yılı için hububat, arpa, buğday, çavdar, tritikale, yulafta bir defaya mahsus 52 TL ek gübre ve mazot desteği verildi. İkincisi, hububatların yanında çeltik de eklenerek sertifikalı tohum desteği de 16 TL’den 20 TL’ye çıkarıldı. Üçüncüsü, tarım danışmanlarına verilen destek 46 binden 52 bine çıkarıldı. Dördüncüsü de 4 il 7 havzada yağlık Ayçiçeği ekimi alanını destekleme kapsamı artırıldı. Biz bu değişiklikleri olumlu görüyoruz ama yeterli bulmuyoruz. Buğday, hububat lehine bir ayrımcılık yapılmış. Çünkü buğday dışında diğer ürünlerde de kendi kendimize yeterlilik sorunumuz var.” dedi.
‘İLAVE DESTEKLERDE BUĞDAY, HUBUBAT LEHİNE AYRIMCILIK YAPILMIŞ’
Daha önce 10 Kasım 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararı ile açıklanan tarımsal desteklerin bütününe bazı değişiklikler getirilerek açıklanan yeni kararda hangi desteklerin yer aldığına ilişkin bilgi veren Suiçmez, şunları aktardı; “Biz bu değişiklikleri olumlu görüyoruz ama yeterli bulmuyoruz. 4 tane değişiklik var. İlki, 2021 üretim yılı için hububat, arpa, buğday, çavdar, tritikale, yulafta bir defaya mahsus 52 TL ek gübre ve mazot desteği verildi. İkincisi, hububatların yanında çeltik de eklenerek sertifikalı tohum desteği de 16 TL’den 20 TL’ye çıkarıldı. Üçüncüsü, tarım danışmanlarına verilen destek 46 binden 52 bine çıkarıldı. Dördüncüsü de 4 il 7 havzada yağlık Ayçiçeği ekimi alanını destekleme kapsamı artırıldı.
Tek tek bakacak olursak; buğday, hububat lehine bir ayrımcılık yapılmış. Çünkü buğday dışında diğer ürünlerde de kendi kendimize yeterlilik sorunumuz var. Örneğin; yağlık Ayçiçeği. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale 22 lira mazot, 20 lira gübre 42 lira destek toplam 92 lira oldu. Ama yağlık Ayçiçeğinde bu toplam destek 37 TL’de kaldı. Ülkemizde sadece buğday ekim alanlarını artırırsak kendimize yeterli olmadığımız bakliyatlarda, yağlık tohumlarda, mısırda, şeker pancarında üretim alanlarının azalması o alanlardaki yetersizliğimizi de doğuracak. Dolayısıyla buğdaya yönelik bu tür somut destekler önemli ama kendimize yetersiz olduğumuz diğer tüm temel ürünlerde de bu desteğin verilmesi gerekli. Bu destek çiftçiye biraz rahatlama sağlayacak olsa bile mazotun 25 bin liralara çıktığı, ÜRE gübresinin 9 bin 200’den 15 bin liralara çıktığı, sulamada kullanılan elektriğin KDV’sinin yüzde 8’e indirilmesine rağmen yüzde 92 zammın olduğu, tohumda, yemde, ilaçta fiyatların arttığı bir ortamda sadece çiftçi kayıt sistemine (ÇKS) kayıtlı çiftçilere değil, sadece tahıl ürünlerine değil, ülke düzeyinde ilan edilecek üretim seferberliği kapsamında tüm ürünlerde, tüm girdilerde somut desteklerin yaşama geçirilmesi gerekir. Bu anlamda önemli ama yetersiz.”
‘DESTEKLER ÖNEMLİ AMA ÇÖZÜM İÇİN YETERLİ DEĞİL’
Sertifikalı tohum desteği, tarım danışmanları ve Ayçiçek ekimi ile ilgili yapılan ek destekleri yorumlayan Suiçmez, şunları dile getirdi; “Sertifikalı tohum desteği önceden açıklanmıştı. Diğer ürünlerde hiçbir değişiklik olmadı ama burada buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale artı çeltiğe 16 TL’den 24 TL’ye çıkarılması ile yine bir pozitif ayrımcılık uygulanmış. Çiftçiye biraz yararı olsa bile bu da ana çözüm değil.
Tarım danışmanlarının ücretleri 3 yıldır sabitti. Pandemiyi yaşadık, kuraklığı yaşadık, ağır ekonomik kriz içindeyiz. Asgari ücret yüzde 50 artırılmış. Böyle bir ortamda 46 binde tutulması zaten yanlıştı, bunun 52 bine çıkarılması da son derece yetersiz. Çünkü artış oranı yüzde 13. Yüzde 13 gibi bir oranla bilimi, toprakla, çiftçiyle buluşturan tekniker, teknisyen, ziraat mühendisi meslektaşlarımızın sağlıklı çalışması, mühendise yakışır ücretle çalışması mümkün değil. Bu rakamın da yeni bir tebliğ ile yükseltilmesi, insanca yaşanır bir düzeye çıkarılması gerekir.
Dördüncüsü, 4 il 7 havzada yağlık Ayçiçek ekim alanı genişletildi. Bunu bir müjde olarak göremeyiz. Çünkü ekim alanını genişletip oradan vereceğimiz destekleri eğer Ayçiçeğindeki sorunu çözmek istiyorsak buğday, tahıl grubuna verilen o 50 TL mazot, gübre desteğini Ayçiçeğine vermemiz gerekirdi. Dolayısıyla bunların hepsi birbirinden kopuk.”
‘TARIMSAL DESTEK BÜTÇESİ 79 MİLYAR TL’YE ÇIKARILMALI’
Tarımsal üretimde kendi kendimize yeterliliği sağlamak için öncelikle tarımsal destek bütçesinin yasa gereği olası gereken bütçeye ulaştırılması gerektiğini savunan Suiçmez, sözlerine şöyle devam etti; “Bunlar, ülke düzeyinde bu ürünler arasında dengeyle tarımsal üretim planlaması yapılmasına uygun olmayan, gelen tepkileri azaltmaya yönelik önlemler. Bu önlemlerin içerisinde toplam tarımsal destek bütçesini söylüyoruz. Eğer enflasyon yüzde 50’lerdeyse ve 2022 yılında ödenecek destek yüzde 12.5 artırılmışsa, 25.8 daha sonra 3 milyar ilave ile 29 milyar TL’ye çıktıysa bu destek miktarıyla artık yurtdışından alınan ürünlerle artış nedeniyle kendi kendimize yeterlilik sorunumuzu çözemeyiz. Çiftçinin, tüketicinin bugün yaşadığı ve çiftçinin gerekli somut önlemler alınmazsa üretimden çekilerek gelecek yıllarda yaşayacağımız sorunları çözmenin yolu Tarım Yasasının 21’inci maddesi gereği toplam destek bütçesinin bu yıl içinde hızlı bir şekilde 29 milyar TL’den en az 79 milyar TL’ye çıkarılmasıdır. Burada da ekonomik koşullar denilebilir, bakanlıklar arası bütçe paylaşımı denilebilir. Ama biz şunu söylüyoruz, pandemi de gösterdi ki gıda olmazsa yaşam olmaz. Dolayısıyla tasarruf edilecek en son sektör tarım sektörü, tasarruf edilecek en son bakanlık bütçesi de Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi.”
‘ÇİFTÇİLER ALANDAN ÇEKİLİYOR, EKİM ALANLARI AZALIYOR’
Girdi maliyetlerindeki artışlar ve somut olmayan desteklerden kaynaklı olarak çiftçilerin alandan çekildiğini ve ekim alanlarının giderek azaldığını belirten Suiçmez, şunları ifade etti; “Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)’ne göre 4,5 milyon çiftçimiz var. ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayımız 2.8’den 1.8 milyona düşmüş. Aktif sigortalı çiftçi sayısı 530 binlere düşmüş. Yarı yarıya azalmış. Çiftçinin böylesine alandan çekildiği bir ortamda 4.2 milyar hektar arazide çiftçi ekim yapmaktan vazgeçmiş. Geçtiğimiz haftalarda buna yönelik de bir kararname çıktı. Boş nadasa bırakılan atıl arazileri tarıma kazandıranlara hibe verilecek denildi. Bunun usul ve esasları bakanlık tarafından çıkarılacak ayrı bir mevzuata bırakıldığı için ayrıntısını çok bilmiyoruz ama bu konuda da şunu söylüyoruz: Ek hazine arazilerini tarıma açmak yerine çiftçinin ekimden vazgeçtiği arazileri yeniden üretime kazandıralım. Burada yine karşımıza çıkan, toplam destek bütçesini artırmak, bir yıl geriden değil zamanında destekleri vermek, destekleri ürünlere göre yönlendirici olarak önceden açıklamak, yağlı tohumlar, baklagil, hububat arasında üretimi dengeleyecek farklı ayrımcılıklar yapmaktır. Ama önceden açıklanan desteklerle ve girdi maliyetlerinin somut olarak düşürülmesi ile çiftçi önünü gördüğü takdirde o arazilere geri döner. Aksi halde tarımsal üretimde şöyle bir sosyolojik gerçek var. Çiftçi üretimden bir kere koparsa bir daha geri dönmez.”
Yapılan düzenlemeler ve desteklerde hep geç kalındığını iddia eden Suiçmez, şunları söyledi; “Bu aşamada başka düzenlemeler de yapıldı. Bir tanesi, stoklarımız yeterli denilse de Ayçiçeği, kanola, pamya, mısır yağı, soya gibi yurtdışından alacağımız yağlarda gümrük vergisi sıfırlandı. Yağ konusuna bir önlem olarak bir diğer düzenleme, zeytinyağı dâhil olmak üzere dış ticaret yasağı getirildi. Bunların amacı, ülkemizde stoklar yeterli denilse de açık olduğu belli. Bunlar, bu açığın raflara yansımaması ve gıdanın yeterli olması için her ülkenin yaptığı korumacı politikalar. Bunlar yapılmalı ama bizler bu konuda hep geç kalıyoruz. Şu an aldığımız önlemler sorunları çözmüyor. Buğday konusunda bu destekler önemli ama buğday ekimleri bitti. Önemli olan şimdi geçen yıl yapılan yanlıştan vazgeçip buğdayın gerçek maliyeti TÜİK’in yüzde 152 açıkladığı gübre zammı değil, gerçek zam üzerinden, mazottaki şu anki fiyatlar üzerinden, tohum, yem, ilaç, işçilik dahil hepsini katıp buğdayın, arpanın gerçek fiyatını şimdiden açıklamak, alım garantisi vermek gerekir. Eğer dünyada küresel artış devam ederse de yıl sonunda piyasada oluşabilecek fiyat farkına göre çiftçiye fiyat farkı ödemesi yapılması gerekir. Bu somut gerçeği ortaya koymadan, maliyetleri düşürmeden, destekleri yıl içinde vermeden, alım garantisi vermeden, maliyet üstü taban fiyatı açıklamadan, fark ödemesini gündeme getirmeden hububatta da bakliyatta da yağlık tohumlarda da şeker pancarında da diğer ürünlerin hiçbirinde istediğimiz, arzuladığımız üretim düzeylerine erişemeyiz. Korkumuz bu. Yapılabilir mi, istenirse yapılabilir. Politika tercihleri bu dönemde özel olarak tarımdan yana bir şekilde gündeme getirilmeli. Yeni gelen Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi Ziraat Mühendisi meslektaşımız, bir akademisyen. Dolayısıyla onun da Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve diğer bakanlıklarla görüşmelerinde tarımın önemini daha fazla gündeme getirip tarım bütçesini daha fazla ayırmak için çaba harcaması gerekir. O çabaları biz de Ziraat Mühendisleri Odası olarak destekleriz.”
‘5 GEMİNİN GELMESİ İLE AYÇİÇEK YAĞINDAKİ SORUNU ÇÖZEMEYİZ’
Ayçiçeğine yönelik vatandaşların market raflarına koşması ve kendi stokunu yapmasına yönelik değerlendirmelerde bulunan Suiçmez, şunları söyledi; “Eğer bir ülkede kendi kendinize yeterli olamazsanız, dışarıya bağımlı olursanız ve pandemi, savaş gibi olağanüstü koşullarda gıda tedarik zinciri kırılırsa, arz açığınızı diğer ülkelerden alıp kapatamazsanız yeterli ürüne ulaşılamaz dolayısıyla fiyatlar artar. Bu konuda da sağlıklı, güncel açıklamalarla halkımız bilgilendirilmeli. Ayçiçek stoklarımız yeterli demek bir anlam ifade etmiyor. Nüfusumuz ne kadar, Ayçiçek üretimimiz ne kadar, ne kadar ihracat-ithalat bağlantımız var ve elimizde ne kadar stok var? Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı bir, bir buçuk aylık stoğumuz var dedi ve son derece tepki çekti. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de Rusya’dan, Ukrayna’dan Ayçiçek yağı alıyor. Onlar da bizim bir buçuk aylık stokumuz kaldı dedi. 5 geminin gelmesi ile bu sorunu çözemeyiz. Buradaki temel sorun şu; desteklerde de bahsettiğimiz gibi hububat gibi yağlık tohumlara da bir pozitif ayrımcılık yapılmazsa bizim önceki yıl kendi kendimize yeterliliğimiz yüzde 66’ydı, yüzde 60’a düştü. Kuraklığı yaşadık, yeterince gübre atılamıyor, mazot pahalı. Bu noktada da gerek Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin gerekse Trakya Birlik, Marmara Birlik gibi üretici örgütlerinin şimdiden maliyet üstü taban fiyatını açıklayıp alım garantisi vermesi halinde çiftçiler Ayçiçeğini eker, bu yüzde 60’daki yeterlilik oranımız tekrar yukarılara çıkabilir. Ama ekim yapmazsa bu gıda arz açığını yine yurtdışından sağlama yoluna gidersek artık dünyadaki ekonomik kriz ortada. Artan fiyatlar ortada. Tarım uzun soluklu bir sektör. Kendi tüketicimizi 2022 ve daha sonraki yıllarda da korumak için öncelikle üreticimizi korumamız, üreticimizin moral desteğe değil, maddi desteğe, acil desteğe ihtiyacı var. Moral vermek kadar tarımsal ek bütçe ile çiftçinin önünü açacak somut desteklerin de yaşama geçirilmesi gerekir. Aksi halde Ayçiçek yağı fiyatındaki artışlar ve buğdaydaki artışlar bize ekmek zammı olarak, yağ bulamama ya da yüksek fiyattan yağ bulma olarak önümüzdeki dönemde de yaşanacak.”
‘DIŞ ALIMA BAĞIMLILIK EKMEKTE DE, HUBUBATTA DA, YAĞDA DA, ŞEKERDE DE SORUNLARIMIZI ÇÖZMEZ’
Ekmeğe gelen zammı da gündeme getiren Suiçmez, üretimdeki gidişatın böyle devam etmesi ile ekmeğe daha da zam geleceğine vurgu yaparak şunları ifade etti; “200 gr ekmek 2,25’ten 2,75 liraya çıktı. Maliyetin altında buğdayı 2 bin 250 TL’den alırsanız çiftçi size satmaz. Piyasada 4 bin 800’lerde oluşur. Büyük tüccarlar ve stokçular mallarını bekleterek, dünyadaki fiyat yükselişlerini de göz önünde bulundurarak buğday fiyatının yükselmesine neden olur. Savaş öncesinde de bu sorunu yaşıyorduk. 20 milyon tondan 17 milyon tona düştü denilen buğdayda TMO’nun Haziran’da açtığı ihalede Rusya, Ukrayna dahil 262 dolardan buğday alırken Mart başındaki ihalede bu rakam 434 dolara çıktı. Yani şu anda yurtdışından 3 bin liraya aldığımız buğday 5 bin 500 civarında. Çiftçiye 2 bin 200 destek verdik, fark ödemesi de yapmadık. Dolayısıyla şu son düzenlemelerle çiftçi alana gider mi? TMO yurtdışından 5 binin üzerinde aldığı unu 4-5 aydır 2 bin 700 TL’den sanayiciye, fırıncıya veriyor. Dolayısıyla gıda zararı yazarak ekmeğin yükselmemesini istiyor. TMO daha da artacak fiyatlara karşın 2 bin 700 TL’de tutarsa şu andaki gibi küçük artışlar olabilir. Ama tutamazsa çok daha büyük zamlar gelir. Çünkü sadece un değil, maya, su, işçilik, elektrik, doğalgaz gibi üretimin diğer maliyetleri de artıyor. Bu nedenle sanayiciyi ve değirmenciyi sübvanse eden yaklaşımın aslında sorunun temelini oluşturan üretim yetersizliği boyutunda üreticiyi sübvanse edip üreticiye önünü görecek en azından bu dönemde küçük artışlar değil, önünü görüp gelecek 5 yıl üretimde bulunabileceğini görerek devamlılık sağlanmalıdır. Son ürün üstünden KDV düzenlemeleri ya da dış alıma bağımlılık ekmekte de, hububatta da, yağda da, şekerde de sorunlarımızı çözmez.”
Rusya ve Ukrayna arasından sadece buğday, Ayçiçek yağına yönelik bir dış ticaretin olmadığını bu ülkelerden mısır, kepek, arpa gibi başka gıda maddelerinin de ithal edildiğini kaydeden Suiçmez; “Bu gıdalar yemin hammaddeleri. Yemin hammaddesini de yüksek aldığımız ya da yüksek almak zorunda kaldığımız ortamda yem bitkilerine de yine somut destekler verip yem bitkilerindeki dışa bağımlılığımızda kendi kendimize yeterli olmamız mümkün. Bu da uzun vadeli somut planlamalarla ve desteklerle olur.” şeklinde konuştu.
Haber: Esma ALTIN
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.