SU HALKIN EGEMENLİĞİDİR, ÖZELLEŞTİRİLEMEZ!
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi “Her Cumartesi” etkinliklerine 3 Nisan 2010 günü Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER’in “Suyun Özelleştirilmesi” sunumu ile devam edildi.
Açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN, Türkiye‘nin su zengini bir ülke olmadığını belirterek, kişi başına 8 bin metreküp ve üzeri su kullanan ülkelerin su zengini, bin metreküp su düşen ülkelerin su fakiri olduğunu kaydetti. Türkiye‘nin bin 500 metreküp su kullanımıyla su sıkıntısı çektiğini ifade eden GÜNAYDIN, "Ülkenin 113 milyar m3 yeraltı ve yerüstü su kaynağına sahip olduğunu, yılda 40 milyar m3 su kullanıldığını ve bunun 4/3‘nün tarımda kullanıldığını bilmemiz gerektiğini ifade etti. Suyun hem sektörler arasında doğru dağıtılması hem de bir insan hakkı, bir kamu kaynağı niteliği ile kullanılması gerektiğini belirtti. Suyu sermayenin emrine vermenin telafisi mümkün olmayan sorunlar yaratacağını söyleyen GÜNAYDIN, suyu sermayenin emrine vermek demek, suyu faturalamak ve ancak o faturayı ödeyebilene suyu satmak anlamına gelir. Bunun iki ucu vardır, bir tarafında faturayı ödemek için uğraşan yurttaş ve üreticiler, diğer tarafta ise bu suyu satan ve her geçen yıl daha fazla para kazanmak isteyen şirketler olabilir" dedi.
Türkiye‘de 2 bin hidroelektrik santral başvurusu yapıldığını, bunların bin 500‘üne ruhsat verildiğini belirten GÜNAYDIN, "2 bin mikro hidroelektrik santrali denilen küçük çaplı HES‘ler yapılacak. Yani Türkiye‘de 4 bin HES olacak. HES‘lerin yapılacağı bölgede doğa için ölüm kaçınılmaz hale gelecek" diye konuştu.
Türkiye‘nin kırsal alanında toprak ve su alanını geliştirilmesinden sorumlu kurumlar olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Toprak Su Genel Müdürlüğü‘nün kapatıldığını, Devlet Su İşleri‘nin (DSİ) de içi boşaltılıp, işlevsizleştirildiğini kaydeden GÜNAYDIN, toprak ve su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi yerine, bunların ranta açık, siyasete açık yapılar olarak kullanımının önünün açıldığını belirtti.
GÜNAYDIN, İstanbul‘da düzenlenen ‘Dünya Su Formu‘nun da suyun sermayenin emrine verilmesi projesi olduğunu kaydetti. GÜNAYDIN, "Bu ülkenin toprağı da bizim, suyu da bizim, yönetimi de bizim olmalıdır. Memlekete sahip çıkmak yönetime de sahip çıkmakla eş anlamlıdır" diyerek sözlerini noktaladı.
PROF. DR. GÜLER: "SU, VAROLUŞ DEMEKTİR"
Konferansa konuşmacı olarak katılan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER ise 1995‘li yıllarda özelleştirilen Antalya şehir içme suyunun özelleştirilmesinin unutulmaması gerektiğini belirterek,
Antalya Büyükşehir Belediyesi‘nin 1995 yılında su hizmetlerinin işletme imtiyaz hakkını 10 yıllığına biri yerli diğeri ise dünyada su tekeli niteliğindeki çok uluslu bir su şirketine devrettiğini, bir süre sonra yerli şirketin ortaklıktan ayrılmasıyla işletmeyi tek başına yabancı şirketin üstlendiğini vurgulayan GÜLER, yabancı şirketin yönetimine bırakılan su fiyatlarının olağanüstü pahalandığını, şirketin su fiyatlarını artırma talebinin hiç bitmediğini kaydetti.
Şirketin fiyat artış talebinin gerekçesi olarak alt yapı yatırımlarını ve işletme maliyetlerinin yükselmesini gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. GÜLER, "Daha sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi 10 yıllık süre dolmadan Şirket ile yapılan sözleşmeyi feshetmek zorunda kalmıştır, dedi. Konuyu uluslararası tahkime götüren şirket tazminat talebinde bulunmuştur. Tahkim henüz sonuçlanmamıştır. 1885‘lerden 1930‘lu yıllara kadar ülkemizde su üzerinde egemenlik kurmaya çalışan kapitülasyoncuların torunları bugün daha büyük projelerle karşımıza çıkıyor" dedi.
Suyu işletmenin verimli bir iş olduğuna dikkat çeken GÜLER, ekonomiye inanılmaz katkısı olan suyun yabancılara bırakılamayacak kadar stratejik öneme sahip olduğunu söyledi. Antalya‘da şehri terk eden Fransız su devi Suez‘in sürekli zam yaptığını, teknoloji ve altyapıya önem vermediğini kaydeden GÜLER,
"Suez‘in Antalya‘dan ayrılmasına yönelik çabalar bir yabancı düşmanlığı değildir. Bu suya olan ihtiyaçtır ve suyun iyi yönetilmesine yönelik girişimdir. Su, yalnızca insan hakkı değil, yaşam, doğa ve varoluş hakkıdır. Suyun kontrolü toplumların kontrolü anlamına gelir. Su sektörü yıllık 800 milyar dolarlık cirosu olan büyük bir sektördür. AB, OECD, Dünya Bankası ve IMF destekli dünya su tekelleri az gelişmiş ülkelerde suyun kontrolünü eline geçirmeye çalışıyor. Suyun kontrolünde kamu sökülüp atılırsa yerine büyük tekellerin kavgası başlar. Bu tekeller 130 ülkede su işini ele geçirmeye çalışmaktadır" dedi.
"YENİ ADANA ÖNEMLİ BİR GÜÇ"
Dünyadaki ulusların suyu stratejik öneme sahip olarak değerlendirdiklerini, ülkemizin Dicle-Fırat örneğinde olduğu gibi kendi kendini yönetmesinin elinden alınmaya çalışıldığını aktaran Güler, "Yeraltı ve yerüstü sularımızın özelleştirilmesine müsaade etmek ülkenin yönetiminin elimizden gitmesi demektir. Anayasa‘ya ‘su egemenlik meselesidir‘ hükmü konmalıdır. Su hiçbir şekilde özelleştirilemez, ticarileştirilemez" dedi.
Suyun özelleştirilmesine karşı Türkiye‘de güçlü bir mücadele verildiğini anımsatan Prof. Dr. GÜLER, bu mücadelenin yaygınlaştırılması gereğinin altını çizdi.
Yerellerdeki su özelleştirmelerinde TMMOB gibi sivil toplum örgütlerinin öneminden bahseden Prof. Dr. GÜLER, katılımcılara seslenerek, "Sizin elinizde çok önemli bir güç var. O da Yeni Adana Gazetesi‘dir. 1918‘den bu yana onurlu, ilkeli ve dürüst bir şekilde yayın hayatına devam eden Yeni Adana gibi bir gazeteye sahip olunması Adana için bir güç kaynağıdır" dedi.
Konuşmaların ardından Genel Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN, Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER‘e teşekkür plaketi sundu.
Toplantıya ZMO Onur Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haydar ŞENGÜL, ZMO Adana Şube Başkanımız Şahin YETER ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz, CHP Çukurova İlçe Başkanı Ayhan BARUT ve çok sayıda davetli katıldı.