`SULAR HES`E PEŞKEŞ ÇEKİLEMEZ`
Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, iklim bilimcilere göre yaşadığımız kuraklığın 2017 yılına kadar sürmesinin öngörüldüğünü belirterek, Malatya‘nın içme ve sulama suyu kaynaklarının doğru, verimli ve etkili kullanılması gerektiğini vurguladı. Kuraklığın Malatya‘da tarımsal ve hayvansal faaliyetleri büyük ölçüde olumsuz etkilediğini, baraj ve gölet debilerinin düştüğünü ifade eden Fevzi Çiçek, şehirlerin içme ve sulama sularının ticarileştirilmesinin de yaşanan tehlikeleri daha da derinleştirdiğini söyledi.
"Acilen ikinci bir içmesuyu kaynağı bulunmalı"
Malatya‘da yaşanan kuraklığın yarattığı sonuçlar ve su yönetimi konusunda yaptığı özel açıklamalar kapsamında Malatya‘nın su kaynaklarındaki azalma, kaçak ve kayıplar ile HES‘lerin yanı sıra su kullanımına ilişkin önemli değerlendirme ve uyarılarda bulunan Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, "İnsan ve diğer canlıların yaşam kaynağı olan su kaynaklarımız her geçen gün azalıyor. En basit örneği ile bugün bütün şehrin sadece bir kaynaktan içme suyunun karşılandığı, her geçen artan nüfusa rağmen azalan su kaynağı gerçeği önünde ikinci bir kaynak arayışı yapılmaması, tedbir alınmaması, bütün bunlar yetmiyormuş gibi rant amaçlı kaynak sahalarının taş ocaklarına, HES yatırımlarına peşkeş çekip ticaretleştirilmelerini izah etmek ve anlamak da oldukça zor bir durumdur" diye konuştu.
Kuraklığın Malatya‘da çiftçilerin arazilerini ve ürünlerini sulama faaliyetlerine ciddi bir darbe vurduğunu ifade eden Fevzi Çiçek, sulama suyu konusunda yaşanan sıkıntılarda çiftçilerin de sorumluluğu olduğuna vurgu yaparak, "Konunun bir başka paydaşı ise suyun bizzat kullanıcıları olan çiftçilerimizdir. Bu ve benzeri durumlarda görev sorumluluk her zaman kamu kurumlarına devlete yüklense de sorunu bizzat yaşayan ve birinci derecede etkilenen çiftçilerin, kullanıcılarında bu konuya yeterli hassasiyet göstermeleri kaçınılmazdır" dedi.
Kuraklık yönetiminin başarıyla yönetilememesi durumunda sadece tarımsal ürünlerde değil, et ve süt konusunda da darboğazlar yaşanacağına işaret eden Fevzi Çiçek "Bu süreç gerek yetkililer, gerekse de üretici tarafından iyi yönetilmezse ve gerekli tedbirler alınmazsa 2011 yılında yaşadığımız kırmızı et ve sütte yaşanan sorunun tekrarlanması anlamına gelmektedir". şeklinde konuştu.
Malatya‘daki kuraklığın bir başka tehlikeli yansımasının çiftçilerin kanalizasyon şebekelerini kırarak kirli su ile tarımsal sulama yapması olduğunu ifade eden Malatya Ziraat Odası Başkanı Çiçek, su kanallarının eski ve tahrip olması nedeniyle sudaki kayıp kaçak oranının % 60‘a vardığını söyledi.
Çiçek, "Mesele sadece tarımsal kuraklık değil top yekun yaşam meselesidir" diyerek, sorununçözümü için de 7 madde halinde önerilerini sundu.
Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek‘in kuraklığın sulama suyu, tarımsal faaliyetler, baraj ve göletlerdeki debi düşüşü ve sulama suyunun iyi yönetilmemesi durumunda Malatya‘da yaşanması muhtemel tehlikelere vurgu yaptığı özel açıklamalarının ana çizgileri ile şöyle:
"Sulama suyu sıkıntısı nedeniyle Battalgazi‘de kanalizasyon hatları kırılmaktadır "
Kuraklık sadece kıraç alanlarda etkili olduğu kadar su kaynaklarının da azalmasına neden olmuştur. İlimde özellikle tarımsal sulamada kullanılan baraj ve göletlerde geçen yılın aynı dönemine ve olması gereken doluluk oranlarına göre oldukça düşük seviyelerde olduğu ilgili kurum tarafından ifade edilmektedir. Bu ise geçtiğimiz günlerde özellikle Battalgazi bölgesinde yaşanan su sıkıntısı nedeni ile kanalizasyon hatlarının kırılmasına kadar uzanmaktadır. Sorun sadece baraj ve göletler sulanan alanlarda yaşanmamaktadır. Çiftçi kendi imkanları ile sulama yaptığı alanlarda da benzer problemler yaşamaktadır. Yer altı su seviyeleri her geçen gün düşmekte, akar suların miktarları ya azalmakta yada tamamen kurumaktadır.
İlimiz genelinde yaklaşık 85.000 hektar alanda meyve yetiştiriciliği 5.000 hektar alanda ise sebze yetiştiriciliği yapılmaktadır. Buda yaklaşık 90.000 hektar alanın mutlak sulama yapılması gereken alanlar olduğunu göstermektedir. Özellikle meyve alanlarında kısa vadede ürün deseni değişikliği yapmak mümkün olmadığından içinde bulunduğumuz kurak periyotta ihmal edilmez araziler olarak karşımızda durmaktadır. Yaşanan kuraklığa bağlı olarak tarımsal sulamada kullanılan Baraj ve Göletleri besleyen akarsu debi`lerinde düşüşler olmuştur. Yazıhan ve Battalgazi sulama sahalarını besleyen geçtiği güzergah boyunca tarımsal sulamada kullanılan Tohma uzun yıllar ortalaması 18,5 m3 iken şuan 6,9 m3 düşmüş ve her geçen gün de azalmaktadır. Baraj ve göletlerde su seviyeleri oldukça düşmüş en kötüsü ise bu baraj ve göletleri besleyen su kaynakları kuruduğu için besleyen sularda bulunmamaktadır.
"Kuraklık, kayısıdaki dona benzemez"
Kuraklık sadece bir yıla yada yaşandığa yıla ait tabii afet değildir. Kayısı da don dolu afetine benzemez. Çünkü etkileyen sektörleri çok daha geniştir. Kuraklık olunca başta hububat olmak üzere kayısı ve diğer meyve alanlarını da bütün bitkisel üretim de azalacak bitki fizyolojisi olumsuz etkilenecektir. Buda bir yıl sonra ağaçlarda meyve gözü oluşmadığından verim düşüklüğü ve kalite kaybına neden olacaktır.
Kuraklık sadece tarım alanlarında etkili olmamıştır. Su kaynaklarının azalması yer altı sularının düşmesi aynı zamanda evsel kullanım suyunda da azalmalara neden olmuştur. Geçmiş yıllarda özellikle tarımsal sulamada yer altı sularının kullanımı tercih edilmesi işin kolayına kaçılması bugün ve takip eden yıllarda bize problem olarak çıkacağı belliydi. Ferdi anlamda tesisi ve işletmesi ciddi maliyet getiren hatta tarımsal üretimde nerede ise ekonomikliliği ortadan kaldıran bu uygulama görüldüğü üzere bugün ihtiyacı karşılamamaktadır. Bu kaynakları akarsularımızın rehabilitasyonuna, kanalların modernizasyonuna harcansaydı hem yer altı suları gibi stratejik sularımız muhafaza etmiş hem de şuan bir çok tesiste % 60`lara varan kayıp kaçakları önlenmiş olacak ve daha verimli kullanılmış olacaktık.
"Malatyalı çiftçilerimiz de sorumluluklarının farkına varmalıdır"
Konunun bir başka paydaşı ise suyun bizzat kullanıcıları olan çiftçilerimizdir. Bu ve benzeri durumlarda görev sorumluluk her zaman kamu kurumlarına devlete yüklense de sorunu bizzat yaşayan ve birinci derecede etkilenen çiftçilerin, kullanıcılarında bu konuya yeterli hassasiyet göstermeleri kaçınılmazdır. Yapılan uyarılara dikkat ederek, ilgili kurum ve kuruluşlarca belirlenen ürün münavebesine, uyarılarına dikkat etmesi gerekmektedir. Sadece birilerinden çözüm bekleme çaresizliğe ve sorunun büyümesine neden olmaktadır. Her ne kadar ülkemiz tarım politikaları ve üretim deseninde isteğe bağlı münavebe uygulansa da çiftçi de üretim kaynaklarını gözeterek ürün münavebesini oluşturmalıdır. Unutulmamalıdır ki; Sulama: Bitkilerin normal gelişmesi için gerekli olan fakat doğal yollarla karşılanamayan suyun zamanında, bitkinin istediği miktarda ve uygun biçimde toprağa verilmesi işidir. Dolayısı ile aşırı sulama marifet değildir. Verime çokta etkisi olmamaktadır. Doğru zamanda, ihtiyaç kadar ve doğru metotla verilmesi esastır. Özellikle grup sulamalarında her kullanıcı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
"Kanalların eski ve tahrip olması nedeniyle kayıp kaçak oranı % 60‘a vardı "
Malatya‘da bir çok su kanalların eski ve tahrip olmuş olması nedeni ile %60 lara varan kayıp kaçak meydana gelmektedir. Bu kayıp kaçakların önlenmesi ile mevcut sulama yaptığımız alanın yaklaşık iki katı daha sulama yapacağımız anlamına gelmektedir. Buna modern sulama metotları dediğimiz basınçlı ve kapalı sulama sistemlerinin uygulamamızla yine yaklaşık %70 oranında bir başka tasarruf anlına gelmektedir ki aslında bu kurak periyotta bile su kaynaklarımızla yetinme imkanımız bulunduğunu ortaya koymaktadır. Esas mesele sorunu toplumsal kabul edip sadece bir yerden ve birilerinden beklemeden herkes üstüne düşeni yapması temeline dayanmaktadır.
Tarımsal üretim süreklilik ister. Özellikle çok yıllık bikriler ürün olsun olmasın bakım yapmak zorundasınız. Dolayısı ile ilimizde birçok bölgesinde sulama elektrik enerjisi ile yapılırken bu yıl için geliri olmayan üretici hangi kaynakla maliyeti karşılayacaktır. Bu ise göz ardı edilemeyecek ve sosyal sorun olmadan çözümü düşünülmesi, tedbiri alınması gereken bir başka konudur.
Kuraklık sadece hububat üretimini değil, et ve süt üretiminin de düşmesine yol açtı. İçinde bulunduğumuz durumu sadece arpa ve buğday verimden düşüşü olarak kalmayacak tek yıllık ürünlerin tamamında kalite ve verim düşüklüğü olacaktır. Bu yıl kuraklık ve hasat edilemeyen arazilerden dolayı saman miktarında da azalma kaçınılmazdır. Bu durum hayvancılıkta teknik olarak önemli olması da yöremizde hayvan beslemesinde olmazsa olmaz olarak görülen saman fiyatının artmasına neden olacaktır. Bu süreç gerek yetkililer, gerekse de üretici tarafından iyi yönetilmezse ve gerekli tedbirler alınmazsa 2011 yılında yaşadığımız kırmızı et ve sütte yaşanan sorunun tekrarlanması anlamına gelmektedir.
Kuraklık sadece tarımsal sulama ve üretimi açısından ele alınırsa eksik olur. İklim bilimcilerine göre içinde yaşadığımız kurak periyot 2017 yılına kadar süreceği öngörülmektedir. Bu ise sadece tehlikenin tarımsal boyutunda kalmayacağını göstermektedir. İnsan ve diğer canlıların yaşam kaynağı ve olmazsa olmazları olan su kaynakları her geçen gün azalırken ve önümüzdeki süreçte tehlikenin artarak süreceğini bildiğimiz halde tedbir almamamız kayıtsız kalmamız yada birilerinden beklememiz büyük sorumsuzluk olarak adlandırmak gerekir. En basit örneği ile bugün bütün şehrin sadece bir kaynaktan içme suyunun karşılandığı, her geçen artan nüfusa rağmen azalan su kaynağı gerçeği önünde ikinci bir kaynak arayışı yapılmaması, tedbir alınmaması, bütün bunlar yetmiyormuş gibi rant amaçlı kaynak sahalarının taş ocaklarına, HES yatırımlarına peşkeş çekip ticaretleştirilmelerini izah etmek ve anlamak da oldukça zor bir durumdur.
Konuya geniş ve etkilediği bütün sektörler açısından baktığımızda en yakın örneği ile Ülkemizin 1940‘lı yıllarda yaşadığı kuraklıktan çok da farkı yoktur. Bu dönemki avantajımız gıdaya ulaşım imkanının artması, ekonomik olarak o yıllara göre daha iyi durumda olmamızdan kaynaklanmaktadır. Ancak unutulmaması gereken husus hiç bir kaynak sonsuz değildir. Bu nedenle başta su kaynağı olmak üzere doğal kaynaklarımızı doğru kullanıp tedbirini bu günden almalıyız.
...Ve başarılı bir kuraklık ve su yönetimi için öneriler
Mesele sadece tarımsal kuraklık değil top yekun yaşam meselesidir. Bu kapsam da;
1-Öncelikle şehre içme suyu kaynağını beslemek ve tedbir amaçlı ikinci bir kaynak tespit ederek kullanıma hazır hale getirilmelidir. Sadece bir odaklı düşünmeden bütün yaşam merkezleri ilçe mahalle ihtiyaçları tespit edilerek potansiyel kaynaklar belirlenmeli ve kullanıma hazır hale getirilmelidir.
2-Sorunun çözümü sadece yöneticiler değil kullanıcılarda birinci derecede sorumludur. Durumun ciddiyetini anlamaları ve buna göre görevlilere ve yöneticilere yardımcı olmaları kolaylaştırıcı olmaları gerekmektedir.
3-Dünyanın hiçbir yerinde ne kadar bol su kaynağı olursa olsun yarını hesap etmeden proğramsız ve bir o kadar verimsiz kullanımı yoktur. Geleneklerden vazgeçip, en ekonomik sulama yolu seçilmelidir.
4-Yer altı suları stratejik sulardır. En son kullanılması gereken kaynaklardır. Oysa önce yer altı suları kullanılmaktadır. Bu ise sadece yer altı sularının bitmesi anlamına gelmiyor akarsuların kaynakları da yok oluyor demektir. Önce akarsularımız ıslah etmek, kayıp kaçakları azaltmak en son çare yer altı sularını kullanmamız gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki yer altı sularını kullanmak için harcanan maliyet akarsuların ıslahının 3-4 katıdır.
5-Tarımsal üretimde ürün desenleri ve münavebe kullanılabilecek su miktarına göre programlanmalı ve kullanıcıların buna uyması gerekmektedir.
6- Her geçen gün tarımsal üretimdeki maliyet artışı, kurak geçen bu ve öngörülen önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir. Bu nedenle tedbirin bu günden alınması, üretim planlamasının yapılması kaçınılmazdır. Plansız üretim kısa vadede çözüm önerilerini ortaya çıkarmaktadır ki bunun en pratiği ise ithalatla çözüm. İthalat çözümünün etkilerini hepimiz çok iyi biliyoruz.
7-Su kaynakları ticarete konu edilmemelidir. Ülke enerji ihtiyaçları başka kaynaklardan karşılanmalıdır. Suyun ticaretleştirilmesi insanların yaşam haklarının ellerinden alınması anlamına gelir.