TARIM DÖZVİZE KUR-BAN OLMASIN-19.08.2020 İLKSES GAZETESİ
Şube II. Başkanımız Sayın Banu Erdal Artan Döviz Kurunun Tarıma Etkileri hakkında şube görüşlerimizi İlkses Gazetesine paylaştı.
Artan döviz kuruyla birlikte tarımsal girdi maliyetlerinin de katlanarak arttığını belirten Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 2. Başkanı Erdal, daha fazla üretici üretimden kopmadan ‘kamucu tarım politikasının’ devreye alınmasının şart olduğunu söyledi
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Tarım sektöründe üretim maliyetlerinin yüksekliğinde mazot, tohum, tarım ilaçları, gübre vb. ithalata bağlı tarımsal girdilerin kullanılması büyük rol oynuyor. Türkiye, bitki koruma ürünlerinin hammaddesinin hemen hemen hepsinde dışa bağımlı bir konumda yer alıyor. Ülke içinde kullanılan gübrelerin yüzde 40’ını ithal ürünler oluştururken, Türkiye doğalgaz, potasyum, fosfat gibi gübre üretimindeki ana girdilerin yüzde 95’ini ithalatla karşılamaktadır. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 2. Başkanı Banu Erdal, 2019’da CAN, DAP, ÜRE Amonyum Sülfat gibi temel gübre maddelerinin yüzde 120’lere varan zamlarla yılı kapattığının altını çizerek, “2020 Ağustos itibari ile bu girdiler kur artışından bağımsız yüzde 5 ile yüzde 16 arasında değişen oranlarda zam görmüştür” dedi.
KUR ARTIŞLARINDA ÇARPAN ETKİSİ
“Kur artışları bu zamlarla birleşerek çarpan etkisi göstermektedir” diyen Erdal, “Akaryakıt fiyatları, Türkiye’nin de dahil olduğu Akdeniz piyasasındaki işlenmiş ürün fiyatlarının ortalaması ile dolar kurundaki değişiklikler baz alınarak rafineriler tarafından hesaplanmaktadır. 2019 yılsonu itibari ile bir önceki yıla göre artış yüzde 11 olarak gerçekleşmiştir. En temel girdi olan mazotun güncel kur artışlarından ne derecede etkilendiği herkes tarafından bilinmektedir. Gübrenin yeterli miktarda kullanılmaması verimi doğrudan etkilerken, zararlılarla mücadelede yeterli ilaçlama yapılmaması ürün kayıplarına yol açma riski taşımakta, ülke içi ürün arzını sıkıntıya sokabilmektedir. Kur artışları ayrıca makine ekipman fiyatlarına da etki ederken, yatırım maliyetlerini arttırmakta, üreticileri yeni yatırım kararlarından uzaklaştırmaktadır” ifadelerini kullandı.
ÜRETİCİ DARBE ALIYOR
Üreticilerin kur artışından büyük darbe aldığını belirten Erdal, girdi fiyatlarındaki artıştan dolayı üreticinin çareyi daha az gübre, daha az zira ilaç kullanımda bulduğunu söyledi. Erdal, “Hali hazırda finansman sıkıntısı yaşayan üreticiler, kredi şartlarının da zorlaşmasıyla birlikte tarımsal girdi fiyatlarında yaşanan artışlardan büyük darbe almaktadır. Girdi fiyatlarındaki artış sonrası birim başına düşen girdi maliyetlerini azaltma yoluna giden üreticiler çözümü; daha az gübre, daha az zirai ilaç ve eski makine kullanımında bulmaktadır. Kurdaki yukarı doğru hareketlenme ile zaten yüksek olan üretim maliyetlerinin daha da artması kaçınılmaz olacaktır. 2020 yılı içinde Dolar’da kur artışı yaklaşık yüzde 24, Euro’da ise yüzde 31 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kur artışlarının sonucu olarak DİR (Dahilde İşleme Rejimi) (Dahilde İşleme Rejimi, ihracat yapan firmalar tarafından ihraç ürünleri üretmek için gerekli olan ve ithal edilen, bu yüzden de ithali gümrük vergisine tabi hammadde ya da girdilere gümrük muafiyeti getiren bir ihracatı teşvik sistemidir) kapsamında ithal edilen ürünler ile ülke içi fiyatlar aynı seviyeye gelmekte bu da iç talebi arttırmaktadır. Artan iç talep ile üretim maliyetlerinden kaynaklı fiyat artışları da birçok tarım ürünü ve mamulünündaha yüksek fiyatlara satın alınmasını kaçınılmaz kılacak tüketiciler büyük mağduriyet yaşayacaktır” diye konuştu.
ÜRETİMDEN KOPMA DEVAM EDECEK!
Artan kurla birlikte yanlış tarım politikalarla beraber üretimden kopmaların devam edeceğini vurgulayan Erdal, “Artan kurla birlikte artan maliyetler yüzünden uzun yıllardır yanlış tarım politikaları ile üretimden kopartılan üreticilere yenileri eklenecektir. Tarım sektörü, stratejik bir sektördür, peşin çalışılmayan, vade zamanları çok uzun olan sektör diğer sektörlere göre kurdaki artıştan çok daha fazla etkilenmektedir. Bu kadar uzun vadeli çalışan başka bir sektör yoktur denilebilir. Bunun sonucunda da üretimden vazgeçen üreticilerin tekrar tarımsal üretime dönmeleri oldukça zor olmaktadır. Gençlerin ekonomi, eğitim vb. kaygılarla köylerini terk etmesi sonucu her geçen gün genç nüfus kaybına uğrayan ve üretimden kopan köylerimiz yalnızlığa mahkum edilmektedir. En son Mera Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle JES’lere açılan mera ve çayır alanları için bu alanların yok edilerek hem ekolojinin mahvedildiği hem de yem ham maddelerinde dışa bağımlı hale getirildiğimizi ifade etmiştik. Genel Başkanımız Baki Remzi Suiçmez tarafından 16 Ağustos 2020 tarihinde ithalat ile değil üretim ile kalkınmak mümkün, tarım sektöründe dışsatım değil dışalım yasaklansın. Konulu basın açıklaması ile ‘Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO); “hububatta spekülatif kaynaklı fiyat artışlarının gıda enflasyonunu tetikleyici etkilerini önlemek ve hububatta fiyat stokçuluğunun önüne geçmek” gerekçesini öne sürerek, 500 bin ton buğday ile 60 bin ton arpa ithalatı için 25 Ağustos 2020 tarihinde ihaleye çıkacağını duyurması” üzerine açıklama yapılmış ve bu konudaki görüşlerimizi net bir şekilde ifade etmiştir” ifadelerine yer verdi.
‘KAMUCU TARIM POLİTİKASI’ ŞART!
Temel gıdalarda 2019’un ilk altı ayında ithalat rakamlarında ciddi bir artışın yaşandığını dile getiren Erdal, ‘Kamucu Tarım Politikası’nın şart olduğunun altını çizdi. Erdal, “Üzülerek görüyoruz ki mercimek, nohut, pirinç gibi temel gıdalarımızda ithalat rakamlarımız 2019’un ilk altı ayına nazaran iki katına yakın artış göstermiştir. Ülkemizdeki dışa bağımlı politikalar yerine bir an önce “kamucu tarım politikası” değişikliğine gidilmesi gerektiğini birçok kez söylememize karşın ithalata dayalı sistemden vazgeçmeme konusunda ısrar edilmektedir. Özellikle halen devem eden kovid-19 salgını ülkeler için tarım sektörünün önemini ve vazgeçilmezliğini çok net bir şekilde göstermiştir. En kısa zamanda gerekli önlemlerin alınması, tarım sektörünün her anlamda desteklenmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.