TARIM HAFTASI ETKİNLİKLERİ

TARIM HAFTASI ETKİNLİKLERİ
DENİZLİ
11.01.2007
 

  Şubemiz "Tarım Haftası" etkinlikleri kapsamında 10 Ocak 2007 tarihinde Vilayet önünde çok sayıda üyemizin katılımı ile Atatürk anıtına Çelenk Koyma, Saygı Duruşu ve ardından Basın Açıklaması etkinliğini gerçekleştirdi.

  Daha sonra Denizli TMMOB Lokalinde Pamukkale ve Vehbi Bey Şarapçılık işletmelerinin katkıları ile başta Tarım İl Müdürü, Ziraat Odası Başkanı ve yöneticilerinin yine 100‘ü aşkın üyemizin katılımı ile Kokteyl verildi.

  Etkinliklerimiz Denizli görsel ve yazılı medyasında geniş yer almıştır.

  Basın açıklaması metni aşağıdadır.

                                                                                               10.01.2007

                                             BASIN DUYURUSU

              Bilindiği gibi 10 Ocağı kapsayan haftayı her yıl Tarım Haftası olarak kutlamaktayız. 161.  yılını kutladığımız bugün  Türk Tarımının geldiği noktaya baktığımızda, uzun yıllardır uygulana  gelen ve dışardan  dayatmalar sonucu biçimlendirilen Türk Tarımı çökme noktasına gelmiştir. Gelinen bugünkü noktada Türkiye tarım ürünleri dış alımcısı olmuş , her türlü destekten yoksun bırakılan   üreticimiz   yoksullaşmış,  kent varoşlarına göçe zorlanmıştır. Tarımda yaratılan katma değer bir avuç aracı ve tefecinin eline  geçmekte, üreticimiz hangi ürünü üreteceğini ve bunu kime ve kaça satacağını bilememekte, emeğinin hakkını da alamamaktadır. Tüm bunlara karşılık Türkiye tamamen dış güçlerin açık  pazarı konuna getirilmektedir.

         Bununla birlikte, meslektaşlarımız hızla işsizlığe  itilmekte yada düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar.

         Özetle bugüne kadar  uygulanan işbirlikçi ve yanlış tarım  politikalarının  sonucu Türk Tarımının geldiği nokta bellidir ve bundan sonrada varacağı nokta da  bellidir. O nokta da tek yanlı ipoteğe bağlanmış, her  yönüyle teslim alınmış, diz çöktürülmüş, işsizliğin,  yoksulluğun ve açlığın  egemen olduğu bir Türkiye gerçeği  olacaktır.

       Peki,  ne yapmalıyız?

    Bu tür bir soruya yanıt aramadan önce, sorunu doğru koymamız, artı eksileri dengeli değerlendirmemiz, tabloya ille de kara ya da ak gibi totalci bakmak yerine, analitik yaklaşımla eğilmemiz gerekmektedir. Gerçekçilik açısından ne yapmamız gerektiğinin yanında, neleri yapamayacağımızı da doğru görebilmemiz gerekmektedir. Ne ah vah etmek, ne komplo teorileri üretmek, ne dünya gelişmelerinden bihaber olmak ve ne de küreselleşmeci rüzgarın ardına takılmak lüksümüz yoktur.

    Ulusal yararlarımızı her koşulda temel öncelik  sayan bununla birlikte bilim-teknoloji-ekonomi-siyaset alanında oluşan küresel gelişmeleri de iyi izleyen, o gelişmeler karşısında rasyonel bir ulusal duruş oluşturmak zorundayız. Fakat bunu başarmak için teslimiyetçilikten uzak, eleştirel tavırlarla yetinmeyen, ulusal nitelikli tarım siyasetlerini oluşturmak durumundayız.

    Toplumun sağlıklı geleceği, ekonominin sağlıklı gelişimi ve insan odaklı bir kalkınma için, öncelikle tarımın misyonunu doğru anlaşılmalı. Tarımın yalnızca köyde yaşayan %30‘lük bir nüfusun sorunu olmadığını, tarımın ekonomiden % 11 dolayında pay alan bir sektörden ibaret olmadığını kavramalıdır. Tarımın, nüfus payıyla, istihdam gücüyle, sanayiye hammadde üretimi rolüyle, iç ticaretin temel dinamiği niteliğiyle, ihracattaki önemli yeriyle ve çok daha önemlisi yetmiş milyona ulaşan ve hızla büyüyen toplumumuzu aş ve ekmeğini üreterek taşıdığı yaşamsal misyonuyla, aslında toplumumuzun bütününün, ekonomimizin tümünün sorunu olduğunun ayırdına, bilincine varmak durumundayız. Bütün bu nedenlerle tarımın sorunları çözülmeden Türkiye‘nin sorunlarının çözülemeyeceğini anlamak zorundayız.

    Toplumun ve ekonominin talebini karşılayacak, doğal kaynaklar ve ekolojiyi ekonomik kılacak, sektörün ülkeye katkısını en üst düzeye çıkaracak, üreticinin refahını sağlayacak, gelir dağılımı dengesini kuracak ve "üretkenlikle - yarışmacılık doğrultusunda gelişecek" tarım, geleceğin Türkiye‘sinin belirleyici temel sektörleri arasında yer almalıdır.

    Bu temel amaca ulaşması için;

    İnsan kaynağını, toprağı, suyu, ekolojiyi, girdiyi, sermayeyi etkin ve verimli kılan bir yapısal dönüşüm gerçekleştirilmelidir.

    Sorunların çözümünün ön koşulu, onların doğru tanımlamak ve durumu doğru saptamaktır.

    AB üyeliğini ulusal yaralara dönüştürmek için dayatılan koşullar geriletilmelidir.

    Ön koşul güvenilir bilgi ve veri tabanı oluşturmaktır.

    Yapısal sorunlar korunarak AB‘ne uyum sağlanamaz.Tarımsal yapı ekonomiklik doğrultusunda dönüşmelidir.

    Nüfus yoğunluğu, işletme sayısının çokluğu ve işletme ölçeklerinin küçüklüğü tarımsal gelişme, verimlilik ve üretici refahı açısından öncelikle giderilmesi gereken temel sorundur.

    Yapısal dönüşümün toplumsal ekseni demokratik üretici örgütlenmesidir.

    AB karşısında tasfiye olmamak ve yarışmak için gerçekçi ve yeni bir üretim doğrultusu oluşturulmalıdır.

    Amaçlanan üretim için, doğal üretim kaynaklarımızı geliştirmek, bilgi-girdi ve teknoloji kullanımı ekonomik kılarak üretim verimliliğini gerçekleştirmek zorundayız.

    Toplumun temel gereksinimini için, stratejik ürünlerimizi kesinlikle korumak ve geliştirmek zorundayız.

    Sanayisi ticareti ile ekonomimizi gerek duyduğu üretimler geriletilmemelidir.

    Doğal üretim potansiyelimiz ve ekolojimizin avantajlı kıldığı yarışmacı ürünlerimizi geliştirmeliyiz.

    Kamu politikaları öngörülen üretimi gerçekleştirmek doğrultusunda kullanılmalıdır.

   Türkiye  mevcut sulayabildiği topraklarını iki katına çıkarmalıdır.

    Temel ürünlerde tasfiye olmamak ve üreticimizi işsiz yığınlar haline getirmemek için, orta dönemde gümrük tarifelerinin indirilmesi dayatmalarına karşı, mücadele anlayışı ile direnmeliyiz.

    Yarışabilmenin önemli bir koşulu da kaliteli üretim yapmaktır. 

    AB karşısında sorun yaşayacağımız alanların başında gelen hayvancılık, tarımsal gelişim senaryomuzun önceliği olmalıdır.

    Tarımın genel gelişim amacı için de AB‘ne uyum için de yeni ilkeli seçici ve rasyonel destekleme politikaları kurgulanmalıdır.

    Türkiye bugün için Tarımında var olan destekleri kesmek bir yana rekabet gücü yaratılması için var olan destekleri 6 katına çıkarmalıdır.

    Desteklemenin toplumsal eksenini demokratik üretici örgütlenmesi oluşturmalıdır.

    Desteklemelerin bir önemli hedefi de, üreticinin bilgiye erişmesini ve teknoloji ile buluşmasını özendirmek olmalıdır.

    AB karşısında yarışabilmek açısından, üreticiyi güçlendirecek pazarlama destekleri de uygulanmalıdır.

    Gelişmeci hangi senaryo geçerli olursa olsun, tarımsal gelişmenin bilimsel temeli olan sorun çözümleyici araştırmaların, geleneksel çizgisini aşıp atılımcı bir dinamiğe kavuşturulması zorunludur.

    Yapısal dönüşüm stratejisi, kesinlikle ona yönelik destekleme ve üretim politikalarının da etkisiyle, toplumsal anlamda "ekonomik-demokratik üretici örgütlenmesi" eksenine oturtulmalıdır.Üreticinin örgütlenerek hakkını aldığı, karar süreçlerine katılarak özgürleştiği,

 Ürününün piyasalarında söz sahibi olduğu, ürünün sanayisini kurabildiği, bir örgütlenme, zaman geçirilmeden ülke ölçeğinde yaşama geçirilmelidir.

    Biz, herkes için özgür, karnı tok ve mutlu şekilde  yaşanabilir bir ülke ve  dünya isteyen, her zaman insandan, emekten, barıştan, laik ve sosyal hukuk devletinden ve ulusal bağımsızlıktan yana olan Ziraat Mühendisleri olarak diyoruz ki Tarım Yaşamdır. Kaderine terk edilemez. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

     Denizli kamuoyuna saygıyla duyurulur

                  

                                                                                          İbrahim GÜR

                                                                      TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

                                                                                        Denizli Şb. Başkanı

                                                                                     Yönetim Kurulu Adına

,

Okunma Sayısı: 895
Fotoğraf Galerisi