TARIM ÖĞRETİMİNİN 162. YILI ETKİNLİĞİ

TARIM ÖĞRETİMİNİN 162. YILI ETKİNLİĞİ
ADANA
11.01.2008
 

Tarım Öğretiminin 162. Yılı Kutlamaları, 10 Ocak 2008 Perşembe günü Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Ayzin KÜDEN ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanımız Ayhan BARUT‘un Atatürk Anıtına Çelenk koymasıyla başladı.

Mithat ÖZSAN Amfisinde devam eden etkinlik programında saat 13.30‘da açılış konuşmalarını Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Ayzin KÜDEN, ardından Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanımız Ayhan BARUT yaptı.

Etkinlik kapsamında Adana Valimiz İlhan ATIŞ, ÇÜ Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu ve ÇÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Ekrem Aslan da birer konuşma yaptı. Ülkemizde tarım sektörünün önemine değinen konuşmacılar tarım öğretiminin daha ileri düzeylere taşınabilmesi için çalışmalar yapılması gereğine işaret ettiler.

ÇÜ kurucu öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şahabettin Elçi de "Tarımın Dünden Bugüne Gelişimi" başlıklı sunum gerçekleştirdi. Etkinliğin son bölümünde Prof. Dr. Mithat ÖZSAN (Kurucu Rektör), Nur ÖZKAN (Adana Tahıl Üreticileri Derneği Başkanı), Bülent ÖZLER (Baler Ziraat İşletmesi Yöneticisi), Zir. Müh. Ahmet Nedim NAZLICAN (Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü) ve Zir. Müh. Sedat SOYKAN‘ın (Adana ZMO Yönetim Kurulu Üyesi) konuşmacı olarak katıldığı "Tarımsal Öğretimden Paydaş Beklentileri" konulu bir panel düzenlendi.

Bu kutlama töreninde açılış konuşmalarından sonra Ç.Ü. Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlileri Dania Kainova ve Slava Kainov‘un öğrencileri bir müzik dinletisi sundular. Törende meslekte 40. ve 30. yılını dolduranlara plaket verildi.

Törenlere DSP Adana Milletvekili Mustafa Vural, ÇÜ öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve davetliler katıldı.

    

  

ZMO Adana Şube Başkanımız Ayhan BARUT‘un

Tarım Öğretiminin 162. Yılı Konuşma Metni

  

Ziraat Fakültemiz ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesinin, ortaklaşa düzenledikleri Tarım Öğretiminin 162‘inci yılı kutlama etkinliklerine hoş geldiniz. Hepinizi şahsım ve Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Arkadaşlarım adına en derin saygılarımla selamlarım.

Değerli konuklar; öğretimde 162 yıllık köklü bir tarihsel geçmişe sahip olmak bir meslek gurubu olarak biz tarımcılar için haklı bir gurur kaynağıdır. Her yıl 10 Ocak, Ziraat Fakültelerimiz ve Ziraat Mühendisleri Odası tarafından güzel bir gelenek olarak Türkiye‘nin dört bir yanında kutlanmaktadır. Fakültelerimizin olmadığı yerlerde de odamız tarafından bu etkinlik gerçekleştirilmektedir. Toplumsal hayatın önemli bir parçası olan ve uygarlık tarihinin en eski ekonomik faaliyeti olan tarımsal faaliyetlerle ilgili sistemli ve programlı bir öğretimin başlaması elbette ki bu öğretimi almış insanlar tarafından kıvanç içinde kutlanmaya değer bir olaydır. Bu haklı kıvancın kaynağı, çiftçisiyle, teknik elemanıyla, bilim insanıyla ziraat camiasının, toplumun beslenmesi, giyinmesi ve ekonomik kalkınmasına geçmişte yaptığı paha biçilmez katkılardır. Toplumun bu ihtiyaçları her dönemde var olacağı için tarım da, her dönem de olmazsa olmaz bir etkinlik olarak varlığını sürdürecek, tarım bilimiyle tarım teknolojisini toplum yararına çiftçiyle buluşturan biz ziraat mühendisleri bu sorumluluk bilinciyle 10 Ocakları sonsuza dek kutlamaya devam edeceğiz.

Son yıllarda yaşanan istihdam sorunu ve değişen dünya koşulları Ziraat Fakültelerinin öğretim programlarını günün koşullarına uydurmayı zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda bir süreden beri Ziraat fakültelerinde yeniden yapılanma çabaları sürdürülmektedir. Bu çabaların sancılı bir şekilde yürüdüğü bir gerçektir. Gerçekte tarımsal üretim doğası gereği biyoloji fizik kimya yer bilimleri gibi temel bilimlerden ekonomi, kırsal sosyoloji, tarım hukuku gibi sosyal bilimlere kadar çok sayıda bilimle ilişkili olması tarımsal eğitimi zor ve karmaşık bir hale getirmektedir. Tarımsal öğretimin bu kendine özgü yapısından kaynaklanan sorunlara ek olarak tarımsal öğretim ile ilgili sorunların bir bölümü de, Ülkemiz Yüksek Öğretiminin genel sorunları ile yakından ilgilidir. Her şeyden önce ülkemizde günümüz koşullarında ihtiyaç duyulan Ziraat mühendisi tipi nedir? Hangi nitelikler kazandırılmalıdır? Bu konuda, kamu, özel kesim, meslek odaları ve Ziraat fakülteleri gibi olayın doğrudan ilgilileri arasında netleşmiş bir görüş oluşturulmalıdır. Oluşturulacak bu ortak görüş, tarımsal öğretimin şekillendirmesine büyük ölçüde ışık tutacaktır. Bu yılki kutlama programında yer alan ve biraz sonra mesleğimizin büyüğü, saygıdeğer hocamız, Prof. Dr. Mithat Özsan başkanlığında gerçekleştirilecek "Tarımsal Öğretimden Paydaş Beklentileri" konulu panel bu amaçla düzenlenmiş ve bu konuya mütevazı katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.

Değerli konuklar Odamız, tarımsal öğretimin yeniden yapılanması konusuna oldukça duyarlıdır. Bu amaçla 2004 yılı 10 Ocak kutlamalarının ana temasını "Tarım ve Mühendislik" olarak belirlemiş Tarımsal Yüksek öğretim ile ilgili oldukça kapsamlı uluslar arası bir sempozyum düzenlemiş, bu sempozyumda dünyadan örneklerle ülkemiz tarım yüksek öğretimi karşılaştırmalı olarak tartışılmış, bildiri ve tartışmalar kitaplaştırılarak önemli bir başvuru kaynağı olarak ilgili kesimlerin kullanımına sunulmuştur. Yine geçtiğimiz yıl içinde Tarımsal Yüksek Öğretim çalıştayı düzenleyerek ilgilileri bir araya getirmiştir. Tarım Yüksek öğretimini öğrenci kurultaylarında, kariyer günlerinde, sürekli gündemde tutarak bu konuda üzerine düşeni yerine getirmeye çalışmıştır.

Toplumumuz, yalnızca ziraat fakültelerinden değil, tüm yüksek öğrenim kurumlarından yurt ve dünya sorunlarına duyarlı, girişim yeteneği gelişmiş, sorun çözebilen, yaratıcı bireyler, iyi insan, iyi yurttaşlar yetiştirmesini beklemektedir.

Tarım disiplinler arası uygulamalı bir alan olması nedeniyle, öğretimde uygulamalar önem kazanmaktadır. Uygulamaların eğitimdeki ağırlığı artırılmaya çalışılmalıdır. Kuşkusuz uygulamaların istenilen düzeyde olması laboratuar uygulama alanları gibi yeterli altyapı ve kaynak gerektirmektedir. Bu bakımdan fakültelerimiz tarımsal iş dünyası ile işbirliğini geliştirerek eğitim ve araştırma için ihtiyaç duyduğu kaynakları çeşitlendirmeli, yalnızca kamu kaynaklarına bağımlı olmaktan kurtulmalıdır. Bu yalnızca kaynak bulmak için gerekli değil aynı zamanda eğitim programlarını güncelleştirmek pratik hayatın gereksinim duyduğu eleman tipini belirlemek için de gereklidir.       

Değerli konuklar, tarımsal yüksek öğretimle yakından ilgili olduğunu düşündüğüm onu çevreleyen tarım sektörünün durumunu 2007 yılı itibariyle değerlendirmek istiyorum. 2007 yılı tarım sektörü açısından, son yıllarda yaşanılan yakınılan sorunların giderek ağırlaştığı, kronikleştiği bir yıl oldu. Son 20-25 yıldır küreselleşmenin ekonomik politika merkezleri olan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşların dayatmaları ile şekillenen bağımlı politikalar 2007 yılında da kararlılıkla sürdürülmüş bunun sonucunda ağır yara alan bir tarım sektörü yaratılmıştır.         

Uzun yıllardır süren ve son yıllarda da artan başarısız tarım politikaları nedeni ile tarımsal üretim gerilemiş, kırsal kesimde ciddi sosyal çözülmeler yaşanmış, 1,5 milyon kişi tarımsal istihdamdan kopmuştur. Bunun en önemli nedeni olarak, ürün fiyatları ile girdi fiyatları arasındaki fiyat paritesinin ürün fiyatları aleyhine gelişmesi sonucu küçük aile tarımının sürdürebileceği bir gelirin elde edilememesi ileri sürülebilir. Boratav (2007) yaptığı bir araştırmada; ürün/girdi fiyatları paritesinde 1998-2006 döneminde yıllık ortalama olarak, buğdayda % 3,3, arpada %4,3, mısırda %3,1 ayçiçeğinde %10,6 pamukta %8,14 pancarda %6,12 tütünde %9 ürün fiyatları aleyhine gerileme yaşandığını hesaplamıştır. Girdi fiyatları karşısında her yıl bu önemli oranda gerileyen ürün fiyatlarıyla tarımda sürdürülebilir bir gelişmenin gerçekleştirilemeyeceği açıktır.

Tarımdaki bu gerilemeyi devletin resmi istatistikleriyle açıklamayı sürdürelim. Tarımın GSMH içindeki payı 2002 yılında %13,6 iken 2006 yılında bu pay %11,2 ye gerilemiştir. 2002 de GSMH bir önceki yıla (2001 yılının ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı yıl olduğunu hatırlatalım) göre %7,9 büyürken tarımdaki sektörel büyüme %7,5 olmuş, 2004 te GSMH %10 yaklaşan büyüme gösterirken, tarımda büyüme %2 ile sınırlı kalmış, 2007 yılının açıklanan 9 aylık dönemi için GSMH sabit fiyatlarla % 4 dolayında büyürken tarım sektörü %5,6 oranında küçülmüştür. 2002 yılında tarım sektörünün istihdamdaki payı yaklaşık %35 iken 2006 da bu oran % 27 ye gerilemiştir.  

2007 yılında tarımsal üretimdeki gerilemeler büyük ölçüde yaşanılan kuraklık ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Yaşanılan kuraklık önemli bir dışsal faktör olmakla beraber tek açıklayıcı faktör değildir. Üretimdeki gerilemeler biraz önce  sözünü ettiğimiz yapısal sorunların kronikleşmesi önemli bir faktör olarak varlığını sürdürmektedir. Yaşanılan kuraklık, küresel ısınma ve iklim değişmelerinin ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu ülke kamuoyunun gündemine taşımıştır. Yıllardan beri ilgili bilim kesimleri ve odamız bu konunun önemini hükümete ve kamuoyuna anlatmış, gerekli önlemlerin alınması için yoğun bir çaba içerisine girmiştir. Daha Nisan ve Mayıs aylarında tahıl üretiminde ortaya çıkacak açığın 3 milyon ton dolayında olacağı belli iken Hükümet gelişmelere seyirci kalmış zamanında gerekli önlemleri almayarak buğday ithalatının ülkeye 300 milyon dolar daha pahallıya mal olmasına neden olduğu gibi ithalatı da riske sokmuştur.

Tarımsal üretim ve çiftçi gelirlerinin artırılmasında önemli bir araç olan sulama yatırımlarında geçmiş yıllarda olduğu gibi 2007 yılında da kayda değer bir gelişme sağlanmamış, yaklaşık 4,5 milyon hektar tarım alanı suya kavuşmayı beklemektedir. Cumhuriyet döneminin en büyük projesi olarak sunulan ve 2005 yılında tümüyle bitirilmesi planlamış olan GAP ta sulama yatırımlarının gerçekleşme oranı bu gün %13 dolayındadır. Kamu eliyle çiftçilere götürülmesi gereken tarımsal yayım hizmetlerinden Tarım Bakanlığı elini çekmiş, tarımsal araştırma kuruluşları kapatılmış ya da işlevsiz bırakılarak küresel acımasız rekabet karşısında ülke tarımı savunmasız, sahipsiz bırakılmıştır. Özellikle 2005 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla toprak ve su kaynaklarının geliştirmesinde önemli bilgi birikimi ve uzman insan kaynağı heba edilerek önemi giderek artan toprak ve su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi konusu kaderine terk edilmiştir.  

Sayın Valim, Değerli Meslektaşlarım Ziraat Mühendisliği mesleğinin son yıllardaki en önemli iş ve istihdam alanlarından biri de zirai mücadele alanıdır. Zirai mücadele alanında çalışan meslektaşlarımızla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü‘nce hazırlanan "Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ve Depolanması Hakkında Yönetmelik" değiştirilerek 11.10.2007 gün 26670 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen yönetmelikte halen zirai mücadele bayiliği yapan ve ileride yapmayı düşünen Ziraat Fakülteleri‘nden mezun olan Ziraat Mühendislerine yönelik sınav zorunluluğu getirilmiştir. Bu durumu hayret ve üzüntü ile karşılıyoruz. Zirai mücadele hizmetleri 7472 sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkındaki Kanunun 2. Maddesi ile Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine İlişkin Tüzük‘ün 5. Maddesi hükümleri uyarınca Ziraat Fakültelerinden mezun olup Ziraat Mühendisi diploması alması ile kazanılan bir görev ve yetki alanı olup tüm Ziraat Mühendisleri bu alanda münhasıran yetkilidirler.       

Bu hukuki temele rağmen ve piyasada çok sayıda çalışan farklı meslek disiplinlerine mensup insanlar varken meslektaşlarımıza getirilen bu sınavı eğitimini aldığımız fakültelerimize ve mesleğimize yönelik bir hak ihlali olarak değerlendiriyoruz. Yasa ve tüzüklerle verilen yetki yönetmeliklerle değiştirilemez.

Ziraat Mühendisleri Odası ve meslektaşlarımız olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na yaptığımız tüm girişimler sonuçsuz kalmış ve Ziraat Mühendisleri Odası olarak 27.11.2007 günü konuyla ilgili olarak Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan Ve Perakende Satılması İle Depolanması Hakkında Yönetmeliğin İptali Ve Yürütmesinin Durdurulması İçin Danıştay İlgili Dairesinde dava açtık. Umut ediyorum kısa zamanda mesleğimiz adına istediğimiz sonuç ortaya çıkacaktır.

Değerli konuklar Ziraat Mühendisleri Odası olarak kamuoyu ile paylaşmak istediğimiz bir konuda önceki Anayasa ile yeni hazırlanmakta olan Anayasa‘daki tarımla ilgili hükümleridir. "Toprak mülkiyeti, Tarımın ve Çiftçinin korunması" 1961 ve 1982 Anayasalarında çeşitli maddelerle hüküm altına alınmışken Yeni Anayasa Taslağında konuya ilişkin maddelerin yer almaması, büyük bir eksikliktir. Bir yandan, iklim değişikliği, erozyon, yanlış kullanım gibi çevresel olumsuzluklar, bir yandan da küresel sermayenin talanı yüzünden tarım toprakları her zamankinden daha fazla korunmaya muhtaçtır.

Yeni anayasada, toprak mülkiyeti, tarımın ve çiftçinin (özellikle küçük çiftçi ailelerinin) korunmasına ilişkin 1961 ve 1982 Anayasalarındaki hükümlere yer verilmesinin ötesinde daha da geliştirilmeli, tarım topraklarının yabancılara, yabancı şirketlere satışının önlenmesine yönelik ve toprağın yanında, su ve genetik (biyolojik çeşitlilik) kaynakların korunması, geliştirilmesi için özel önlemlerin alınmasını zorunlu koşan ve güvence altına alan maddelere yer verilmelidir.

Konuşmamı burada bitirerek hepinize saygılar sunar, esenlikler dilerim

 

AYHAN BARUT

TMMOB

Ziraat Mühendisleri Odası

Adana Şube Başkanı

  

Okunma Sayısı: 1437
Fotoğraf Galerisi