TARIM SEKTÖRÜ MODELİ BEĞENDİ, YAPILACAK UYGULAMAYI BEKLİYOR - DÜNYA

MERKEZ
10.07.2009

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın hazırladığı "Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli" haberi, büyük yankı uyandırdı. İlk kez DÜNYA tarafından yayınlanan ve ayrıntıları 4 gündür okurlarla paylaşılan model, genel itibariyle olumlu karşılansa da hazırlık aşamasında yerel kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinden görüş alınmadığı yönünde tepkilere de neden oldu. Sektör temsilcileri, sağlıklı bir değerlendirme yapmak için modelin ayrıntılarını görmeyi bekliyor.

 

Ahmet USMAN / İZMİR

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tararından hazırlanan ve ilk kez DÜNYA‘nın açıkladığı Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli‘ tarım kesiminin büyük ilgisiyle karşılaştı. Düzenlemeyle getirilen bakış açısının isabetli olduğu görüşünde birleşen sektör temsilcileri, yine de ayrıntıları göremedikleri için temkinli yaklaşıyorlar. Düzenlemeye getirilen en büyük eleştiri, hazırlık çalışmaları sırasında havzalardaki sivil toplum örgütleri ve yerel kuruluşlardan destek alınmaması.

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın, DÜNYA Gazetesi‘nin yılın gazetecilik olayına imza attığını belirterek, havza bazlı modelin özünde doğru olduğunu ancak çok dikkatli uygulanması gerektiğini söyledi. Başarılı bir tarım politikası için ekolojik üstünlüklerle ekonomik üstünlüklerin çakışması gerektiğini belirten Günaydın: "Fındık, Doğu Karadeniz Bölgesi ekolojisine uygun bir ürün. Fakat insanlar Düzce‘ye, Samsun‘a ve diğer bölgelere de fındık dikti. Neden dikti sorusuna yanıt vermek lazım. İnsanlar orada mısır ekti zarar etti, soya ekti zarar etti. Sonra fındık dikmek zorunda kaldı. Konunun bir de dış ticaret politikası yönü var. Bir havzada soyayı desteklerseniz ve piyasası oluşmadıysa, daha ucuz diye dışarıdan soya ithal ederseniz havza modelinin hiçbir anlamı kalmaz" dedi.

Havza modeli uygulanırken belli oranda kaynak transferi yapılacağını bu nedenle iller arası dengeye çok dikkat etmek gerektiğini vurgulayan Günaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir havzada veya ilde buğday üreten üretici diğerine göre çok daha yüksek verim elde ediyorsa vereceğiniz destek bu iki il veya havza arasında dengesizliğe neden olabilir. Verimliliği yüksek olan il veya havza daha hızlı büyürken diğeri geride kalır ve bir süre sonra üretim yapamaz duruma gelebilir. Bu nedenle küçük üreticiliği ve aile işletmelerini, geçimlik tarım yapanları koruyucu önlemlerin alınması gerekir."

Günaydın, hedefleri doğru saptanmazsa modelin dış ticaret dengesini de bozabileceğini sözlerine ekledi.

Bilinç düzeyinin artırılmasına ve izlenilebilirliğe bağlı

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkam Işınsu Kestelli de tarımda doğru ve sürdürülebilir bir politika oluşturulamamasının temel sorunlardan biri olduğuna dikkat çekerek, "Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli bu anlamda bir dönüm noktası olmuştur. Bu modelin, yıllardır kanayan ve kapanmayan yaralara çare olacağı umudunu taşıyorum. Sağlıklı veri tabanı oluşması, toprak ve su kaynaklan ve arz-talep dengesi dikkate alınarak üretim planlaması yapılması, rasyonel ve etkili bir destekleme sistemi kurulması kuşkusuz sektörde verimliliğin artmasına ve ekonomik değerin yükselmesine neden olacak. Bu model layıkıyla uygulandığında, verim, üretim ve ekonomik değer anısı kaçınılmazdır. Ancak, kalite artışı ancak üreticinin bilinç düzeyinin artmasına ve izlenebilirliğin sağlanmasına bağlıdır. Tarımın vizyonunu belirleyecek en belirgin unsurlardan biri de izlenebilirlik olacaktır" şeklinde konuştu.

Arkasının nasıl geleceğini görmek lazım

Yeni destekleme sistemini genel itibariyle çok olumlu bulduğunu belirten Söktaş Tarım Yatırımlarından Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hilmi Kayhan, "Ama içeriğinin tam olarak açıklanması lazım. Örneğin ekim alanları düşerken üretimin nasıl artacağı daha ayrıntılı belirtilmeli. Kanola ve soyanın teşvik edilmesi çok yerinde bir karar. Fındık, narenciye gibi ürünlerle ilgili herhangi bir düzenleme görülmüyor. Arkasının nasıl geleceğini görmemiz lazım. Örneğin Söke Ovası‘nda soya da teşvik kapsamındaysa, bunun için çok ciddi teknik yardım gerekecektir. Bunların nasıl sağlanacağı konusu da önem arz ediyor" diye konuştu.

Toprağın bazı ürünler için şimdiden hazırlanması lazım

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semih Erkan da "Model güzel ama üretimi iyi planlayarak hayata geçirilmeli" diyerek, şunları kaydetti: "Ürünlere göre bazı bölgelerde azalmalar bazılarında aşırı artışlar var. Bu artışı ne yapacağımızı biliyor muyuz? Belki bununla ithalat nedeniyle oluşan açık kapatılmaya çalışılıyor. Ancak olaylara üretici bazında da bakmak lazım. Çiftçilerle konuştuğumuzda ‘biz ekip biçeceğiz ama araziyi de hazırlamamız lazım‘ diye tepki veriyorlar. Modelin 2010‘da uygulanacağı söyleniyor.

Bunun için toprağın bazı ürünlerde şimdiden hazırlanması lazım, ayrıntılar belli değil. Bazı bölgelerde farklı ekipmanlara ihtiyaç olacak. Biraz hızlı geçiyoruz. Üretici olayın farkına varmış ama bilgisi yok."

Havzalar daha da detaylandırılmalı

Geçmişte böyle bir model oluşması için çaba harcadıklarına dikkat çeken Ege Çiftçiler Derneği Başkanı Hulusi Tanınan, "Bakış açısı doğru. Başarı sağlanırsa son derece isabetli olacaktır. Fakat henüz detaylarını bilmiyoruz. Biz isterdik ki düzenleme yapılırken bizler gibi sivil toplum örgütlerine de danışılsın. Şu haliyle bürokratik anlayışla hazırlanmış bir görüntüsü var. Havzaları 30 tane ile sınırlandırmak bize çok doğru görünmüyor.

Örneğin Söke ile komşusu Nazilli‘yi aynı torbaya koymak son derece yanlış. Her havza içinde mikro klimalar var. Havzaların daha detaylandırılması, nokta atışı yapılması lazım" görüşünü savundu.

Tartışılmadan yasalaşması sakıncalı

Kırsal kalkınma konusundaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Cevat Geray ise Türkiye‘nin tarım bölgelerinin yıllarca önceden bilindiğini hatırlatarak, "DSİ‘nin 36 havzası bulunuyor. Bunların nasıl bir yönetsel çerçeve içinde planlama ve uygulamaya geçilebileceği sorusunun yanıtı açıkta. Bu havzaların Kalkınma Ajanslarının öngördüğü bölgeleme ile ilişkisi nasıl kurulacak? Daha da önemlisi, tarıma desteğin azaldığı, IMF ve Dünya Bankası politikalarıyla nasıl bağdaşacağı belirsiz" diye konuştu. Prof. Dr. Geray, "Kamuoyunda ve bilimsel çevrelerce tartışılmadan böyle bir yasal düzenleme yapılması sakıncalı. Umarız bu konu dikkate alınır" şeklinde konuştu.

Teknik anlamda doğru kurgulandıysa önemli fayda sağlar

Bakanlığın destekleme politikaları açısından çok ciddi bir adım attığını ifade eden İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Barış Kocagöz, "Fakat henüz modelin detaylarını göremedik. Oysa bizim şimdi bunun detaylarını öğrenmeye çalışıyor olmak bir tarafa, düzenlemenin hazırlık aşamasına katılıp o detaylara katkıda bulunuyor konumda olmamız gerekirdi. Herhangi bir sivil toplum örgütü ya da yerel kuruluşun görüşleri sorulmadı, her şey bizim dışımızda gelişti. Hangi şartlarda kurgulandığını bilmiyoruz" diye konuştu.

Modelin, eğer teknik anlamda doğru kurgulandıysa, üretimin planlanması ve disipline edilmesi açısından çok önemli bir adım olduğunu dile getiren Kocagöz, "Çünkü planlama üretimin disipline edilmesi ve hedeflenmesiyle yapılabilir. Bizim uzmanlık alanımız olan pamukta çok değişen bir durum görünmüyor. Meyve ve sebze ile ilgili planlama göremedik. Sadece tarla bitkileri ve endüstriyel ürünler ele alınmış. Söz konusu 16 ürünün birinden vazgeçen üretici, bu 16 ürün arasındaki diğeri yerine meyve sebzeye de yönelmek isteyebilir. Bu noktanın açıklığa kavuşması lazım" şeklinde konuştu.

Okunma Sayısı: 862