TARIM SEKTÖRÜNDE ALARM ZİLLERİ
- BASIN TOPLANTISI -
TARIM SEKTÖRÜNDE ALARM ZİLLERİ
4 Temmuz 2010
Ülkemiz tarım sektörü uzun zamandır ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. TÜİK‘in geçen hafta yayımladığı veriler, sorunun büyüklüğünü teyit edici niteliktedir.
TÜİK "dönemlere ve yıllara göre tarım katma değeri büyüme hızı" istatistiklerine göre, genel ekonominin ithalata dayalı bir tempoyla % 11.7 büyüdüğü 2010 yılı ilk çeyreğinde, tarım sektörü % 3.8 küçülmüştür.
Sözü edilen küçülme, uzun yıllar rekoru niteliğindedir. 2000 - 2001 - 2009 kriz yılları ve 2007 - 2008 kuraklık yıllarında dahi küçülmenin bu boyutlarda yaşanmamış olması, durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Üstelik, ülkemizin temel tarım sektörlerinde yaşanan verim ve üretim kayıpları, küçülmenin ilk çeyrekle sınırlı kalmayacağını ve etkilerini yıla yayabileceğini göstermektedir.
2009/ 2010 yılında kaydedilen iklimsel koşullar, aşırı yağış ve yüksek nemden kaynaklanan özellikle Pas, Septorya, Kök ve Kökboğazı Çürüklüğü gibi hastalıklar ve süne zararlısı, bunların yanında don - dolu - sel doğal afetleri, Türkiye genelinde buğday verimi ve üretiminin % 20 düzeyinde azaltabilecektir.
Oda‘mızın ülke genelinde yaptığı araştırmalar sonucunda, buğdayda verim ve üretim kaybının yüksek olduğu iller aşağıdaki gibi saptanmıştır;
•· Verim kaybının % 10‘dan az olduğu iller : Antalya, Balıkesir, Denizli, Manisa,
•· Verim kaybının % 10 - % 25 aralığında olduğu iller: Adana, Çanakkale, Kastamonu, Kayseri, Konya, Mersin, Muğla, Şırnak, Tokat, Uşak,
•· Verim kaybının % 25 - % 50 aralığında olduğu iller: Aydın, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kırklareli, Şanlıurfa, Van
Üreticinin pas nedeniyle zamanında uyarılmaması ve gerekli mücadelenin yapl(a)maması nedeniyle ortaya çıkan ekonomik zararın 200 milyon TL düzeyinde olduğu hesap edilmektedir.
62 kr maliyeti olan buğdaya 55 kr fiyat açıklayan TMO uygulamaları, üretici zararını daha da artırır niteliktedir. Gerek yeterli sayıda alım yerinin açılmaması ve oluşan kuyrukların doğurduğu sıkıntılar, gerekse iklimsel koşullar nedeniyle kalite yetersizliği yanında borçlu üreticinin malını TMO‘ya satamaması, piyasa buğday fiyatının 46 - 47 kr düzeyinde şekillenmesine neden olmaktadır.
Öte yandan TMO, bu yıl 11 bankanın (Ziraat Bankası, Halkbank, Akbank, Garanti Bankası, ING Bank, Yapı Kredi Bankası, Denizbank, Al Baraka Türk, Fortisbank, TEB ve HSBC) kartı ile ürünü teslim edenlere 10 gün erken ödeme yapacağını duyurmuştur. Banka kartı ile gelinmemesi halinde ise ödemeler 1 ay içerisinde gerçekleştirilecektir. Bu uygulama banka kartı olmayanlara bir ceza niteliği taşımaktadır. TMO, üreticileri bankalara mahkum eden ve büyük tepki çeken bu uygulamadan derhal vazgeçmelidir.
Uygulanan yanlış politikalar, Türkiye‘yi buğdayda da hızla ithalatçı konuma sürüklemektedir. Üretici, zarar ettiği buğday üretiminden vazgeçme eğilimindedir. 2002 yılında 9.3 milyon hektar alanda yapılan buğday ekimi, günümüzde 8 milyon hektara kadar gerilemiştir. Buna paralel biçimde Türkiye, 2003 - 2009 döneminde 12 milyon ton buğday ithal etmiş ve karşılığında 3.5 milyar dolar ithalat bedeli ödemek zorunda kalmıştır.
Zirai mücadele alanında bir diğer önemli sorun da, Antalya seralarında büyük zarara yol açan domates güvesi (Tuta Absoluta) dir. 2006 yılında İspanya‘da görülmüş olan bu zararlı, dış karantina önlemlerinin yetersizliğine bağlı olarak 2009 yılında Türkiye‘de Ege Bölgesi‘nde ortaya çıkmış, iç karantina önlemi yokluğu koşullarında Antalya‘ya sıçramıştır. Solanacea familyasına ait domates yanında patates, patlıcan ve biberde de zarara neden olan ve ürün verim ve kalitesini önemli ölçüde bozan zararlı nedeniyle, Türkiye‘nin Ukrayna‘dan 350 ton domates ihracat partisi geri döndürülmüştür.
Türkiye‘nin sebze üretiminin %17‘si, örtü altı üretiminin %68‘i, dış satımının %50‘sini domatesin oluşturduğu değerlendirildiğinde, sorunun ciddiyeti açıktır.
Ziraat Mühendisleri Odası olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı bir kez daha göreve davet ediyoruz.
Bi başka ciddi gelişme de, kırmızı et sektöründe yaşanmaktadır. Son olarak, Et ve Balık Kurumu‘na (EBK) damızlık olmayan canlı sığır ithalatı için 100 bin ton tarife kontenjanı açan 2010/623 sayılı Bakanlar Kurulu kararı, 29 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. EBK‘ya 30.4.2010 tarihinde verilen 23 bin 500 tonluk ithalat yetkisi kapsamında bugüne kadar, 12 bin ton kasaplık hayvan, 4 bin ton da besilik hayvan olmak üzere toplam 16 bin ton hayvan ithalatı için ihale yapılmıştır. Ancak, ithalata karşın et fiyatlarında düşüş sağlanamamıştır. Fiyatların inmesine hizmet etmeyen bu ithalat, ne yazık ki birçok hayvan hastalığının Türkiye‘ye gelmesine ve çok sayıda üreticinin iflas etmesine neden olacaktır.
Ziraat Mühendisleri Odası olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki, Türkiye gibi dinamik nüfus yapısına sahip bir ülkenin kırmızı et tüketiminde yurtdışı üretime bağımlı kalması, iktisadi - sosyolojik - fiziksel - düşünsel kapasite kayıplarını daha da artıracak, beslenmeye dayalı sağlık sorunlarını yükseltecektir.
Geçen haftanın bir önemli olayı da, AB ile yürütülen süreç kapsamında, İspanya‘nın dönem başkanlığının son gününde, Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı dosyasının açılmasıdır.
Bilindiği üzere, toplam 35 dosya altında yürütülen müzakereler kapsamında, tarım sektörü ile doğrudan bağlantılı üç dosya bulunmaktadır. Bunlardan Balıkçılık dosyasının Konsey raporu dahi Türkiye‘ye iletilmiş değildir. Tarım ve Kırsal Kalkınma dosyası ise, aralarında Kıbrıs‘ın da bulunduğu 6 açılış kriterini karşılayamadığı gerekçesiyle, halen askıdadır.
3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi sonrasında, Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı dosyası için de 6 açılış kriteri belirlenmiş idi. Avrupa Birliği, Trakya‘nın şap hastalığından ari hale getirilmesi, et ve hayvan ithalatı yasağının kaldırılması, mevzuatın uyumlaştırılması, hayvan kimlik sisteminin geliştirilmesi gibi alanlarda belirlediği açılış kriterlerinin yerine getirilmesi bağlamında, dosyayı müzakerelere açmıştır.
Bilinmelidir ki bu durum, Türkiye‘nin gıda güvenliği sorunlarının giderildiği anlamını taşımamaktadır. Tersine, çıkarılan "Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu" ile 30 BG altındaki işletmelerde sorumlu yönetici çalıştırma zorunluluğunun ortadan kaldırılması, hem 20 bin mühendisin işini kaybetmesine neden olmakta hem de ülkemizde üretilen gıdaların % 80‘inin mühendis gözetimi dışında üretileceği yeni ve tehlikeli bir sürecin daha kapısını açmaktadır. Hayvan ithalatının açılması ise, anlaşılan AB tarafından bir olumlu gelişme olarak tanımlanmaktadır. Ancak 10 yıl evvel 507 bin ton kırmızı et üreten, geçen yıl ise ancak 410 bin ton‘luk bir üretim gerçekleştirebilen ülkemizde, canlı hayvan ve et ithalatının yıkıcı etkileri, giderek daha boyutlu biçimde kendisini gösterecektir.
Ziraat Mühendisleri Odası olarak, yukarıda belirtilen önemli konularda kamuoyunu bilgilendirmeyi ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı göreve çağırmayı, sorumluluğumuz ve ödevimiz sayıyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Doç. Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Başkan