TARIM VE GIDA BAKANLIĞI YASA TASARISI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

BURSA
04.03.2010

TARIMA SON DARBE

 

                                                    

                                                     BASIN AÇIKLAMASI                                 4 MART 2010

                                                     TARIMA SON DARBE

                                                        

Küresel ekonominin garantörleri ve yöneticileri olan IMF ve Dünya Bankası‘nın Türkiye tarımını biçimlendirme girişimleri 1945‘lere kadar gitmektedir. Ancak bunlardan en yıkıcı olanı 2000-2008 döneminde Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP) adı altında yürütülen "yapısal dönüştürme" programıdır.

Son 20 yılda özellikle 2000‘li yıllardan  günümüze uygulanan ve uygulamaya devam edilen IMF/Dünya bankası destekli/güdümlü tarım politikaları çerçevesinde yürütülen programla tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan alt yapı  desteği veren kurumların özelleştirilmesi/içlerinin boşaltılarak iş göremez duruma getirilmesi; tarım birliklerinin zayıflatılması, işlevsizleştirilmesi ve tasfiye edilmesi koşulları yaratılmıştır. Bu şekilde girdi, teknoloji ve alt yapı desteğinden yoksun bırakılarak serbest piyasa ekonomisinin insafına bırakılan yüksek girdi maliyetleri altında ezilen, ürünlerini üretim maliyetlerinin altında satmak zorunda kalarak sürekli olarak zarar eden,  tarımsal üretime ve toprağına küstürülen üreticiler tarımdan ve tarımsal üretimden kopmuştur.

Bundan 20 yıl önce, toplam istihdamda tarımın payı yüzde 47‘ye yakın iken 2009‘da yüzde 25‘e kadar gerilemiştir.  Bu süreçte tarımdan geçinenlerin sayısı 8.4 milyondan 5.1 milyona azalmıştır. Bu ise 3.3 milyon iş gücünün tarım dışına itilmiş olması anlamına gelmektedir. Tarımdaki hızlı erozyon, ulusal gelir içinde tarımın payını da 20 yılda yüzde 17.5‘ten yüzde 9-10‘a kadar geriletmiştir. Bu gerilemede, birçok faktörün yanı sıra bütçeden tarıma aktarılan desteklerin azalması kadar, tarımla ilgili kurumların kapatılması ve özellikle KİT‘lerin, Et Balık Kurumu ;EBK, Orman Ürünleri Sanayi;ORÜS, Türkiye Zirai Donatım Kurumu;TZDK ve Türkiye Gübre Sanayi (TÜGSAŞ)) özelleştirilmesi, tasfiyesi edilmesi de etkili olmuştur. Sonuç olarak uygulanan ulusal olmayan ve dayatılan politikalarla 1980‘lere kadar ülke ekonomisinin lokomotifi olan tarım sektörü çökmüş, ülkemiz tarımda kendi kendini besleyen, üreten ve ihraç eden olmaktan çıkarılarak üretemeyen, dolayısı ile kendi kendini besleyemeyen net ithalatçı bir ülke konumuna getirilmiştir.

IMF/Dünya bankası destekli veya güdümlü politikalar, tarımdan ve tarımsal üretimden kaçışı artırarak tarım arazilerinin boş kalmasına,  sanayileşme kentleşme baskısı altındaki kırsal alanlarda  tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmalarına, küçük işletmelere ait arazilerin küresel sermayenin ve işbirlikçilerinin eline geçmesine, köylerin  boşalmasına, sanayileşmiş kentlere göçe neden olmuştur.

 

TARIMIN SON KALESİ DE  İÇİ BOŞALTILARAK YOK EDİLİYOR

Bakanlığın mevcut yapısı ve teşkilatının günün ihtiyaçlarını karşılamak ve tarım sektörünün hızla değişen ve gelişen taleplerine cevap vermekte yetersiz kaldığı ifade edilerek;

çağın koşullarına,

halkın taleplerine,

siyasi-ekonomik-kültürel-teknolojik değişime cevap verebilmek için,

görev yetki sorumluluk çatışmalarını önlemeye yönelik, konu bazında bir yapılanma ile mevcut sorunların aşılmasının hedeflendiği ifade edilen bir gerekçeyle Bakanlık tarafından hazırlanan ve  TBMM‘ne sevk edilen Tarım ve Gıda Bakanlığı‘nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, Bakanlık yapısını önemli ölçüde değiştirmektedir.

Gerekçede belirtildiği gibi olsaydı Tarımın paydaşları olan Kurum ve Kuruluşların Yetkilileri, çalışanları, üreticiler ve sivil toplum örgütlerinin düşünceleri alınır, yukarıda da açıklandığı gibi ülke tarımını çökerten yanlış uygulamalardan politikalardan ders çıkarılırdı. Asıl amacın ucu ve sonu belli olmayan Avrupa Birliği üyeliği masalında Avrupa Birliği müktesebatına uyum adı altında Tarımın son kalesinin de içinin boşaltılarak üreticilerin sahipsiz, çalışanlarının büyük bir çoğunluğunun işsiz veya emekli olmasını sağlayacak tasfiye sürecinin başlatılması olarak değerlendirilebilir. Söz konusu uyum yasası ile  aynı IMF ve Dünya Bankası güdümlü Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP) adı altında yürütülen "yapısal dönüştürme" oyununda (programında) olduğu gibi sadece başrol oyuncuları farklı ancak figüranları ve sahnesi aynı olan yeni bir oyunun sahneleneceği söylenebilir.

•·         Bu günkü Basın Açıklaması ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak  TBMM‘ne sevk edilen ve Bakanlık yapısını önemli ölçüde değiştirecek olan  Tarım ve Gıda Bakanlığı‘nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Bakanlığa bağlı kurum çalışanları, üreticiler, tarımsal ve hayvansal üretim, gıda güvenliği ve üretimi  ve  ilgili meslek grupları için yaratacağı risklerin ve olumsuzlukların kamuoyuna duyurulması, farkındalık yaratılması ve konunun Ülke tarımının paydaşları ile tartışılmasının sağlanması amaçlanmıştır.

Bakanlığın Adının Değiştirilmesi:  Bakanlığın Tarım ve Köyişleri olan adı, Tarım ve Gıda olarak değiştirilmektedir. Bu basit bir isim değişikliği olmayıp, Köy Kalkınması Anlayışının terki, köye ve üretime dayalı desteklenen tarımsal ve hayvansal üretimden devletin çekilişi anlamına gelen bir zihniyet değişikliğini ortaya koymaktadır.  

Ayrıca Rekabetçi bir tarım sektörünün oluşmasını sağlayacak bir yasa olarak sunulan tasarı; küçük üreticileri tasfiye eden tarımsal ve hayvansal üretimden koparan yüksek girdileri nasıl aşağı çekeceği konusunda da bir planlamadan  da yoksundur.

Müsteşar yardımcılığı kadrolarının Kaldırılması:1997 yılına kadar dört ve bu yıldan itibaren beş adet olan Müsteşar yardımcılığı kadrosunun kaldırılmasıyla, Müsteşar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın yaygın hizmet ağını en üstte ve tek başına yönetme konumunda bırakılmaktadır.

Merkez ve Taşra Teşkilatı : Küçülme mi, Büyüme mi, Karmaşa mı ?..

•a)      Mevcut TÜGEM (Tarımsal Üretim Genel Müdürlüğü), Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü ve Hayvancılık Genel Müdürlüğü olmak üzere iki ayrı Genel Müdürlük altında yeniden yapılandırılmaktadır.

•b)      Mevcut KKGM (Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü)‘nün adı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü‘ne dönüştürülmekte, gıda - yem - bitki sağlığı - hayvan sağlığı konularında görevli ve yetkili kılınmaktadır. Tarımsal kamuoyuna egemen olan görüş, mevcut KKGM‘nün bu işve görev yükünün altından kalkmakta zorlandığı yolundadır.

•c)      Halen KKGM içinde bulunan Su Ürünleri hizmetlerinin ayrı bir Genel Müdürlük olarak yapılandırılması, yukarıdaki temel yaklaşımlar çerçevesinde, olumlu olarak değerlendirilmektedir. Ancak Su Ürünleri Genel Müdürlüğü‘nün altı maddede sayılan görevleri, yeterli olarak değerlendirilmemektedir.

•d)     Mevcut TEDGEM (Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü) ve TRGM (Tarım Reformu Genel Müdürlüğü) kaldırılmakta ve yerlerine Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü kurulmaktadır. Bilindiği gibi, toprak ve su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi, tarımsal altyapı hizmetlerinin etkinleştirilmesi, günümüz tarım yapısının en önemli sorunları ve öncelikleri arasındadır. Buna karşılık; önce Topraksu, ardından Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü‘nün kapatılması toprak ve su kaynaklarının yönetimini adeta sahipsiz bırakmış, İl Özel idarelerine egemen olan siyasi yapılar, tarımsal altyapı hizmetlerine gereken önemi vermemişlerdir.

•e)      Mevcut TAGEM (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) kaldırılmakta ve yerlerine Tarımsal Politikalar ve Araştırmalar Genel Müdürlüğü kurulmaktadır.

Zararlı ve yabancı ot konusu Yasa Tasarısı kapsamına alınmamıştır. Türkiye‘nin bitki koruma hizmetleri açısından böylesine önemli iki konunun kapsam dışında bırakılması, önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Ayrıca, Tasarı, Ek II sayılı listede yalnızca Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü‘ne yer vererek, Ege Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘ne hizmet veren sırasıyla Bornova Adana Diyarbakır Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinin kapatılacağını zımnen ifade etmektedir. Bu bir birleştirme olarak tanımlanamaz. Bölgesel zirai mücadele hizmetlerinin ve araştırmalarının ancak bölge enstitüleri aracılığıyla yapılabilir olması yanında, geçmişteki her türlü birleştirme konu uzmanlarının dağılması ve görev alanının daralması hizmetlerin etkinsizleştirilmesi ile sonuçlanmıştır.

Tarım ve Gıda Bakanlığının teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları"nı düzenleyecek yasa bakanlığın görev yetki alanında olup da kısıtlı bir biçimde özveri ile yürütülmeye çalışılan ve iyileştirilmesi gereken tarımsal yayım, üretim ve denetim gibi alanları özelleştirme ve taşeronlaşmaya açıyor. Tasarıda kısacası taşeronlaştırma olarak adlandırabileceğimiz "Bakanlık, bu Kanunda sayılan hizmetleri daha etkin ve verimli olarak yerine getirmek amacıyla hizmet satın alabilir denmektedir. Üreticileri; kâr hırsıyla uluslararası şirketlere veya yerli uzantılarına köle edeceği gibi; kamuda çalışan işçi ve memurların da iş güvencesi ellerinden alınarak çıkarılacağı söylenen kamu personel yasasıyla birlikte düşünüldüğünde hemen hemen tamamının iş güvencesinden yoksun bırakılabileceği veya  4C‘li olabilecekleri açıkça ifade edilebilir.

Tasarı  ile getirilmeye çalışılan bazı değişiklikler 3046 sayılı  kanuna açıkça aykırıdır.

Mevcut Tarım Ve Köyişleri Bakanlığı, sanki özelleştirilen kamu kurumu gibi değerlendirilerek bazı unvanlarda yeni kadro ihdasları  yapılarak 4046 sayılı  "öZELLEŞTİRME UYGULAMALARI HAKKINDA" kanun çerçevesinde işlem yapıldığı görülmektedir.

Hiç kuşkusuz başarının sırrı iyi bir örgütlenmeden geçmektedir. Örgütlenme modeli örgütteki her kişiye belirli bir görevin verilmesini gerektirir.

Bu nedenle Ülkemizde bugüne kadar Reorganizasyon adına yapılan ve hantallıkları bahane edilerek kapatılan kurumların yerleri doldurulmuş mudur? Kapatılan kurumların yerine kimler geçmiştir ve ekonomiye kazandırdıkları reel değerler ölçülmüş müdür? Bugün tarımda Türkiye‘nin geldiği noktada ne gibi değişiklikler yapılmıştır. Sosyal yapıya ne fayda getirmiştir. Uzman olmayan ancak yarı siyasetçi - yarı bürokrat, belediye başkanı, il özel idaresi müdürü, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü başkanı niteliklerinden birini üzerlerinde taşımayan "yeni yöneticilerin" keyfi uygulamalarına muhatap olacakları bir döneme girmeyeceğini kim garanti altına alabilir.

Bugüne kadar tarım alanında yapılan özelleştirmeler, üretici ve tüketici geniş halk kesimleri aleyhine sonuçlar üretmedi mi? Kurumların zayıflamasına çalışanların neden olduğu söylenerek kapatılan kurumların yerine kurulan veya adı değişen kurumlarda ne değişti. Buralarda Yetişmiş personeli emekli ederek veya teşkilattan ayrılmasına neden olarak yeni uzman personel takviyesi ise mümkün olmadığı görülmedi mi? Hazır bir okul görevi gören bu kuruluşları kapatarak ihanet edilmedi mi?

Tarımsal kit‘lerin boşalttığı alanlara giren yerli ve yabancı "özel tekeller" tarafından tutulmadı mı? Çiftçi ürettiğini maliyetine satamaz konuma gelerek üretmekten vazgeçmedi mi? Bunun sonucunda yoksullaşmış, üretim yapıları kırılmış, buna karşılık tüketici, gıda harcamaları için giderek yükselen fiyatlar ödemek zorunda kalmadı mı?

Özelleştirmeler sonucu kapatılan veya devredilen kurumlardan sonra oralarda bulunan nüfus sanayi bölgelerine gelerek işsiz kalmadı mı? Bugün geldiğimiz işsizlik sonucu bunun neticesinde olmadı mı?

Özel sektörün kar amacı gütmesi sosyal projelere el atmaması nedeniyle istihdam imkanlarını özellikle kırsal kesimde ne kadar yerine getirmiş ve devlet kendini ne kadar hissetmiştir. Yoksa kırsal kesimde az da olsa devlete olan güvenin zamanla azalması sonucu bu halkın devletine küsmesine neden olmadı mı? Bu nedenle de

Devleti kar eden bir kuruluş  olarak mı görmek lazım yoksa sosyal faydası yönünden mi ele almak lazım, bunu bir kere daha enine boyuna düşünmek gerekmez mi?

Tasarıda özellikle Tarım  İşletmelerinin adları geçmemektedir. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘ne bağlı bu işletmelerin önemli arazi-teknoloji ve makine parkına da sahip olmaları nedeniyle bu işletmelerin bitkisel ve hayvansal üretim materyallerinin sağlanması, demonstrasyona ve deneme özellikle sertifikalı tohum üretimine dayalı tarımsal eğitim ve yayım faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi açısından önemli imkanlara sahip işletmeler haline getirilmesi sağlanarak, konuşlandırıldıkları yörelerde tarımsal kalkınma faaliyetlerini organize etmeleri ve bu yoldaki çalışmalara ivme katmaları ve Ziraat-Gıda-Veteriner ve diğer ilgili Fakültelerin araştırma geliştirmelerine imkan verilerek yeni projeler üretilmesi neden düşünülmezde bunlarda kar eden kuruluşlar gibi sat veya kapat gitsin kolaycılığına kaçılır yoksa Tarımda Tekeller yaratmak daha mı iyi olmaktadır. Ülke gen kaynaklarının hayata geçirilmesi ve gerekiyorsa tarıma verilen desteklerin kamu özel sektör iş birliği yapması bu Ülkenin faydasına olmaz mı?

Yasa tasarısıyla kurum çalışanlarına performans ölçütü getirilmektedir. Bauda Bakanlığın gündemdeki yeni kamu personel rejimi yasası daha çıkmadan kendi iç hazırlığını yaptığını göstermektedir. Ayrıca hizmetin daha kal,f,ye personel tarafından yapılacağı iddiasıyla tarım uzmanlığı ve uzman yardımcılığı kadroları açılacağı ifade edilmektedir.

Kapatılmak istenen ya da işlevsiz hale getirilmek istenen birimler daha yaygınlaştırılmalı ve tarımsal üretimin ve üretici köylünün desteklenmesi için hizmetlerini yürütmelidirler. Tarımsal girdiler (mazot, gübre, ilaç vb.) doğrudan üretici köylü üzerinden desteklenmelidir.

Düzenleme Görevi: Tasarının "Yetki Devri, Düzenleme Görevi ve Yetkisi" başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü bendinde yer verilen; "Bakanlık, tarım sektörünün geliştirilmesi, tarımsal bilgi ve teknolojilerin yaygınlaştırılması, tarımsal verimliliğin artırılması ve tarım sektörünün örgütlenmesi amacıyla sivil toplum örgütlerini, özel sektör kuruluşlarını ve çiftçileri teşvik eder, destekler ve görev alanına giren hususlarda denetler; bu kişi, kuruluş ve üniversitelerle işbirliği yapar" ifadesi,  Tasarının sivil toplum örgütlerini denetleme yetkisini üzerine alma amacının bir göstergesidir.

Başka bir anlatımla Yasada küçük üreticilerin birlikler ve kooperatifler yoluyla örgütlenmesinin desteklenmesine gereksinimi varken "... kooperatif, birlik ve diğer üretici örgütlerinin kurulmasına izin vermek; kooperatif, birlik, oda, üretici örgütleri ve bunların iştiraklerini denetlemek, bunların eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olarak sonuçlandırılması için gerekli tedbirleri almakla yetinildiği söylenebilir.

Tarım Uzmanlığı/Yardımcılığı:Tasarının "Atama, Kadrolar ve Tarım Uzmanlığı" bölümünde ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği, su ürünleri mühendisliği, balıkçılık teknolojisi mühendisliği ve veteriner hekimlik dışında meslek gruplarını da sayarak, bu meslek gruplarına ilgili prosedürleri tamamlamaları halinde herhangi bir oran tanımı yapılmaksızın tarım uzmanı ve uzman yardımcısı olma hak ve yetkisi tanımaktadır. Buna göre; hukuk - siyasal - iktisat -işletme - iktisadi ve idari bilimler - kimya mühendisliği fakülteleri ile yönetmelikle belirlenen fakültelerden mezun olanlar, tarım uzman yardımcılığı için başvuruda bulunabileceklerdir.

Bakanlığın, ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği, su ürünleri mühendisliği, balıkçılık teknolojisi mühendisliği ve veteriner hekimlik dışındaki meslek gruplarının bilgi ve deneyiminden yararlanmak istemesi doğaldır. Elbette meslek disiplinleri, aynı amaç için bir arada çalışmalıdırlar. Ancak bunun yolu, tarım uzmanlığı kadrosunu, tarımla ilgili olmayan meslek disiplinleri mezunlarına açmak değildir.

İptal / İhdas Edilen Kadrolar : Tasarıda Bakanlığın Merkez Teşkilatında 615, Bakanlığın Taşra Teşkilatında 556 ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü‘nün Merkez ve Taşra Teşkilat Yapısından da 110 olmak üzere  iptal edilen kadro sayısı 1281  iken  Tasarı ile Merkez ve Taşra Teşkilatında ihdas edilen kadro  sayısı ise 7 Genel Müdürlük, 72 Daire Başkanlığı, 7 Hukuk Müşavirliği, 115 Tarım Başdenetçiliği, 133 Tarım Denetçiliği, 111 Tarım Denetçi Yardımcılığı, 100 Tarım Uzmanlığı, 300 Tarım Uzman Yardımcılığı, 209 Araştırmacılık, 191 Bakanlık Müşavirliği, 81 İl Tarım ve Gıda Müdürlüğü, 55 Araştırmacı olmak üzere toplam 1385 kadro ihdas edilmektedir. Sunulan veriler Tarımla ilgisi olmayan meslek gruplarına açık ve tarihin En Hızlı Kadrolaşmasının yaşanacağını göstermektedir.  

Enstitülerinin Kapatılması: Tarım sektörünün hızla gelişen taleplerine, çağın koşullarına ve teknolojik değişimlere ayak uydurabilmek için ön koşul, ar-ge faaliyetlerinin artırılmasından geçer.  Bu taleplere dün olduğu gibi her türlü teknik ve ekonomik kısıtlara rağmen bu günde başarılı çalışma ve araştırmlarla  ilgi alanlarına göre ülke tarımını  bu güne taşıyan enstitülerin kapatılması tasarı gerekçesinde sunulan Teknolojiye uyum hedefine taban tabana zıt bir biçimde, daha önce kapattıklarına ilaveten yeni Araştırma Enstitüleri‘ni de kapatan bir anlayışın, tarım sektörünü geliştirme iddiasını taşıması, mümkün görülmemektedir. Kapatılacak Enstitüler;

Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Diyarbakır Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Tarsus Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Menemen Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Eskişehir Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Tokat Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Samsun Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Erzurum Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Kırklareli Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü

 

SONUÇ OLARAK,

Büyüyen bütçe açıklarını azaltmanın yolu devletin her türlü sosyal ve ekonomik işlevlerinden geri çekilmesi olarak görülen bu anlamda, faiz ödemelerini garantilemek ve güvence altına almak amacıyla devletin alt yapı yatırımlarına, tarımsal desteklemeye, sosyal yönlü harcamalara ayırdığı kaynakların yük olarak görüldüğü ulusal olmayan AB/İMF/Dünya bankası güdümlü politikalarının ivedilikle terk edilmesi ülke tarımının ve üreticilerinin geleceği, tarım arazilerinin sürdürülebilir kullanımı, sürdürülebilir toprak ve su yönetimi dolayısı ile sürdürülebilir bir tarım ve kalkınma için bir zorunluluktur.

Ayrıca ülkemiz tarımının çöküş ve sömürgeleştirme ortamından kurtulabilmesi toplumun temel gereksinimlerine ve çıkarlarına uygun,  emek, üretim ve eşit paylaşım odaklı yerli sermaye ile finanse edilen bir tarımsal programın uygulanmasına bağlıdır.

Tasarının hazırlanması bütünüyle antidemokratik ve katılımcılıktan uzak bir yaklaşımla tamamlanmış olup meslek örgütlerine görüş sorulması bir yana, Bakanlığın birçok üst düzey yetkilisinin ve dolayısı ile çalışanlarının dahi tasarıdan haberdar olmaması ve tasarının kapsamı hakkında ZMO Genel Merkezin konuyla ilgili açıklamalarından bilgi sahibi olmaları Ülke tarımı açısından çok kaygı verici bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.

Saygılarımızla kamuoyuna duyurulur.

 

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi                                  

TVHB Bursa Veteriner Hekimler Odası Bursa Şubesi     

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi 

Türk Kamu  Sen Türk  Tarım Orman Sen 7 Nolu Şube                 

 KESK  Tarım Orkam Sen Bursa Şubesi

  

 

Okunma Sayısı: 4131