TARIMDA YAPISAL SORUNLAR...
Et ve Sütte Kaos Devam Ediyor
Hayvansal ürünler insanların sağlıklı ve dengeli beslenmesinde büyük önem taşımaktadır. Uygulanan tarım politikaları nedeniyle en önemli hayvansal ürünler olan ette ve sütte ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İşin ilginç tarafı ette üretim azlığından kaynaklanan sorun, sütte tam tersine üretim fazlalığından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde kişi başına kırmızı et tüketimi 12 kg civarında olup bu miktar AB ve Rusya`da 18 kg, ABD`de 38 kg, Brezilyada 42 kg`dır. Piliç eti dahil kişi başına toplam et tüketimimiz 35 kg civarında seyrederken, bu miktar Rusya`da 63 kg, AB`de 77 kg, Brezilya`da 100 kg, ABD`de 108 kg`dır.
Ülkemizde ette yaşanan sorunun kaynağında ise başta Et ve Süt Kurumu`nun işlevsiz hale getirilmesi, yanlış destekleme politikaları, mera alanlarının amaç dışı kullanımı, yem üretim miktarının düşüklüğü ve et piyasasında yaşanan her sorunda ithalat yapılarak sorunu çözme anlayışı yatmaktadır.
2010 ile 2015 yılları arasında 1,5 milyon büyükbaş, 2,3 milyon küçükbaş hayvan ile 212 bin ton et ithali yapılması, karşılığında 3,8 milyar dolar ödenmiştir.
Fiyatları baskı altına almak için yapılan ithalata rağmen fiyatların artması bunun yanlış bir politika olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yükselen et fiyatları karşısında, Bakanlığın taraflarla anlaşarak kıymada 32, kuşbaşında ise 34 liralık tavan fiyat faydalı olmamıştır.
Hayvancılıkta ki, önemli sorunlarımızdan biri de üretim maliyetinin %60-70`lik bölümünü oluşturan yem üretiminde görülmektedir. Ülkemizde karma yem üretimimiz yaklaşık 9 milyon ton olup, ihtiyacımız ise 14 milyon ton civarındadır; açığımız 5 milyon tondur. Karma yem üretimimiz yaklaşık %50 oranında ithal yem hammaddelerine bağlı olduğundan dolayı açığımız GDO`lu mısır ve soya ithalatı ile karşılanmaktadır. Kaba yem ihtiyacı anlamında da durum pek parlak görülmemektedir. Kaba yem ihtiyacımız yaklaşık 74 milyon ton olup, üretimimiz ise 59 milyon ton civarındadır.
Süt piyasasında yaşanan sorunlar ise, kapitalist ekonomik düzenin zayıf olanı nasıl yok edebileceğine çok güzel bir örnek niteliğinde.
2014-2015 yılları arasında toplam süt üretimi çok fazla değişmezken, 2015 yılı süt üretimi 18.654.682 ton olmuştur. Toplam süt üretiminin yüzde 90.8`i inek sütü, yüzde 6.3`ü koyun sütü, yüzde 2.6`sını keçi sütü ve binde 3`ü ise manda sütüdür.
Süt piyasasını düzenlemek ve süt fiyatlarını belirlemekle görevli Süt Konseyinin piyasada gerçekte hiçbir etkinliğinin olmadığı görülmektedir. Eşit sayıdaki (3kişi) bakanlık, üniversite, sanayici ve üretici temsilcisinden oluşan konsey, süt üretim maliyetlerinin artmış olmasına rağmen 20 aydır değişmeyen ve kendilerinin belirlemiş olduğu litre başına 1 lira 15 kuruş olan üreticiden süt alım fiyatını bile sabit tutamamış, bugün itibariyle süt üreticinin satış fiyatı 70-80 kuruşlara kadar düşmüştür. Üretici bu durumda 1 litre süt satarak 1 kg yem alamamaktadır. Tüketici ise sütteki bu düşük fiyattan faydalanamamış marketlerden 1 litre sütü 2,5-4 liraya almak zorunda kalmıştır.
Bakanlık tarafından arz fazlası olarak hesap edilen çiğ sütün piyasadan alınarak süttozuna dönüştürülmesi için Et ve Süt Kurumunun devreye sokulması üreticilere nefes aldıracak önemli bir adım olmuştur. Çiğ sütteki fiyat düşüşünü engellemeyi ve inek kesimini önlemeyi amaçlayan bu uygulama kararlılıkla yürütülmelidir.
Sonuç olarak ülkemiz hayvansal üretimde uygulanan yanlış politikalar hem üreticiyi hem de tüketiciyi mağdur etmiştir. Hayvan hastalıkları ve gıda güvenirliliğini sağlamada yaşanan sorunlar, sektörün yeni pazarlar bulmasında özellikle de Avrupa`ya ihracatta en önemli güçlükler olarak görülmektedir.
Öncelikli olarak yapılması gereken sorunların gerçekçi bir biçimde tespiti ve bunların çözümü için kısa, orta ve uzun dönemli politikaların oluşturulmasıdır.
Sorunların çözümüne ilişkin öncelikle yapılması gerekenler.
Girdi masraflarının azaltılması için mazottaki ÖTV ile elektrik, gübre ve yemde uygulanan KDV oranları üreticinin faydalanabileceği şekilde düşürülmelidir.
Et açığımızın kapatılabilmesi için küçükbaş hayvancılıkta farklı projeler ve ıslah çalışmaları uygulanmalıdır.
Küçük aile işletmelerinin üretim zincirinde yer almamalarından dolayı besi materyali üretiminde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu konuda özel teşvikler verilerek küçük aile işletmeleri desteklenmelidir.
Buzağı kesimleri son derece yüksek rakamlara ulaşmıştır. Bu rakamlarla sürdürülebilir hayvancılık yapmak ve besi materyali üretmek son derece güçtür. Aynı durum besi danası ve damızlık dişi hayvan için de söz konusudur. Üretim kayıt altına alınmalı ve kontrolü sağlanmalıdır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından sözleşmeli üreticilere özel destekleme, hibe, faiz indirim vb. uygulamalar geliştirilmelidir.
Destek çeşidini artırmak yerine amaca yönelik az sayıda kalem üzerinden destek verilmeli ama toplam miktar azaltılmamalıdır. Desteklerin hayvan yerine ürüne, örgütlenmeye ve hayvan sağlığına verilmesi üzerinde durulmalı buna uygun modeller geliştirilmelidir. Doğru olan, bölgeler ve işletme tiplerine göre gerçek maliyetleri izlemeye imkân verecek bir yapı kurmaktır.
Sektörle ilgili kooperatifler desteklenmelidir.
Hayvancılık kayıt sistemi TÜRKVET ve Koyun Keçi Bilgi Sistemi verileri, destekleme uygulamaları ve hayvan hareketlerinin takibi için güncel ve kullanılabilir olmalıdır.
Hayvancılık politikaları uzun vadeli bir stratejiye uygun yürütülmelidir.
Et ve Süt Kurumu (ESK) piyasa düzenleyici görevini yerine getirecek yönetim anlayışı ve enstrümanlara kavuşturulmalıdır.
Okul sütü projesi kapsamında dağıtılan sütlerin, direkt üretici kooperatifleri vasıtasıyla teminine gidilmelidir.
Okul sütü uygulamaları tüm haftaya yayılmalı, üniversiteleri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
Et ve Süt Konseyinin öncelikli olarak üretici ve tüketicinin korunduğu bir yapıya dönüştürülmesi ve bu konseylerde tüm paydaşların temsilinin sağlanması gerekmektedir.