"TARIMSAL DESTEKLEMEDE KARMAŞA YAŞANIYOR"
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Prof. Dr. Haydar ŞENGÜL, tarım sektörü ile ilgili olan birçok sivil toplum kuruluşunun Başbakan Erdoğan‘ın "Tarımda uygulanan Doğrudan Gelir Desteği bu yıldan itibaren kaldırılacak, 2007‘den kalan ödemeler yapılacak, 2008 için ise araziye değil ürüne destek verilecek" açıklamasının hangi yöntemlerle ve nasıl yapılacağına ilişkin açıklama beklediğini bildirdi.
12.02.2008 tarihli Yeni Adana gazetesi haberidir.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Prof. Dr. Haydar ŞENGÜL, tarım sektörü ile ilgili olan birçok sivil toplum kuruluşunun Başbakan Erdoğan‘ın "Tarımda uygulanan Doğrudan Gelir Desteği bu yıldan itibaren kaldırılacak, 2007‘den kalan ödemeler yapılacak, 2008 için ise araziye değil ürüne destek verilecek" açıklamasının hangi yöntemlerle ve nasıl yapılacağına ilişkin açıklama beklediğini bildirdi.
60. hükümet tarafından 10 Ocak 2008 tarihinde açıklanan Eylem Planı‘nda, YDY - 01 koduyla, "tarımsal destekleme uygulamaları gözden geçirilecek, tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunacak şekle dönüştürülecektir" ifadesinin yer aldığını hatırlatan ŞENGÜL, aynı tarihte Başbakan Erdoğan‘ın açıkladığı ürüne destek açıklamasına tarım sektörü ile ilgili birçok sivil toplum kuruluşunun olumlu değerlendirmede bulunduğunu ancak ZMO‘nun somut bir açıklama yapıldıktan sonra değerlendirmelerde bulunacağını bildirdi.
ŞENGÜL, Eylem Planı açıklamasının üzerinden bir ay geçmesine karşın bu alanda bir belirlemenin yapılmamış olması karşısında, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından açıklama yapma gereği duyduklarını belirtti.
ŞENGÜL, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"1 - Doğrudan Gelir Desteği, 1999 yılında IMF ile imzalanan Stand by Anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankası ile imzalanan "Tarım Reformu Uygulama Projesi" (TRUP) nin hükümleri gereğince, 57 inci Hükümet tarafından uygulanmaya başlanılmıştır.
2 - Sözü edilen yıllarda Avrupa Birliği‘nin uyguladığı DGD verime, ürüne ve üretim yapılan bölgeye göre farklı şekillerde uygulanmakta idi. Böylelikle AB DGD uygulaması bir taraftan üretim planlamasının bir aracı iken, diğer taraftan verimliliği desteklemekte ve bölgesel farklılıklara da duyarlı bir politika aracı niteliği taşımakta idi. Kısacası, AB DGD sistemi üretimle bağlantılı idi.
3 - Buna karşılık Türkiye‘de uygulanan DGD sistemi, yalnızca ekim yapılmak koşulu ile dekar başına ödeme yapılması esasına dayanıyordu. Kişi başına ödeme yapılacak en çok alan (200 dekar ila 500 dekar) ve dekar başına ödeme miktarı (16 YTL ila 10 YTL) zaman içinde değişme göstermekle birlikte, Dünya Bankası uzmanlarının Türkiye için dayattığı üretimle bağlantısız (de-coupled) DGD esası hiç değiştirilmedi.
4 - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, teknik eleman eksikliği nedeniyle, DGD beyanlarını etkin bir şeklide kontrol edemedi. Bu nedenle, özellikle sulama yatırımı yapılmayan alanlarda hiç ekim yapılmadan DGD ödemesi alınmaya başlandı. Ayrıca toprağı işleyen değil, arazi sahibi DGD‘den yararlandı. Üreticinin günlük ihtiyaçlarını karşılamada çektiği güçlükler, DGD‘nin tarıma geri dönüş oranını da oldukça düşürdü. Kısacası DGD, üreticiyi üretimden kopardı.
5 - Bu gerekçelerle yapılan tüm eleştirilere karşın, 57 inci Hükümet zamanında başlayan uygulama, 58 - 59 ve 60 ıncı Hükümet dönemlerinde de "kararlılıkla" sürdürüldü.
6 - Öncelikle tarıma ayrılan bütçe büyüklüklerinin, 2000‘li yıllar boyunca sürekli bir yetersizlik içinde olduğunun saptanması gerekmektedir. 2001 - 2007 yılları arasında tarım bütçesi 1.032 milyar YTL‘den başlayarak sırasıyla 1.867 milyar YTL, 2.805 milyar YTL, 3.084 milyar YTL, 3.707 milyar YTL, 4.747 milyar TL olarak artmış ve 2007 yılında 5.576 milyar YTL düzeyinde gerçekleşmiştir. 2008 tarım bütçesi 5,4 milyar YTL olarak açıklanmıştır. Tarım bütçesinin GSMH‘ya oranı ise aynı dönemde yüzde 0.59‘dan başlayarak yüzde 0.83‘e kadar yükselmiş, ancak 25 Nisan 2006 tarihinde yürürlüğe giren Tarım Yasası‘nın hükmüne rağmen, bu tarihten önce ve sonra, hiçbir zaman GSMH‘nın yüzde 1‘i düzeyine çıkamamıştır.
7 -2001 yılında tarım bütçesinin yüzde 49‘u (501 milyon YTL), 2002 yılında yüzde 79‘u (1,469 milyar YTL), 2003 yılında yüzde 83‘ü (2,320 milyar YTL) DGD için kullanılmıştır. Son dört yılın tarım bütçesini gösterir aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, 2004 yılında yüzde 69‘u (2,125 milyar YTL), 2005 yılında yüzde 45‘i (1,673 milyar YTL), 2006 yılında yüzde 56‘sı (2,653 milyar YTL), 2007 yılında yüzde 29‘u (2,618 milyar YTL) ve 2008 yılında yüzde 32‘si (1,710 milyar YTL) DGD ödemelerine ayrılmıştır.
8 - 2004 - 2007 döneminde fark ödemesi destekleme (prim) ödemeleri ise, yağ bitkileri (kütlü pamuk, zeytinyağı, ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, dane mısır), hububat ve çayın toplamı olarak, 2004 yılında tarım bütçesinin yüzde 11‘i (334 milyon YTL), 2005 yılında yüzde 24‘ü (897 milyon YTL), 2006 yılında yüzde 27‘si (1,292 milyar YTL), 2007 yılında yüzde 32‘si (1.794 milyar YTL) ve 2008 yılında yüzde 33‘ü (1,758 milyar YTL) olarak gerçekleşmiştir.
9 - Prim desteği ödemeleri, Türkiye‘nin arz açığı bulunan yağ bitkilerinde ekim alanı ve üretimi artırmak üzere etkinlik göstermekte, tahıl ürünleri ve çayı desteklemekte, başka bir deyişle, sınırlı da olsa üretim planlamasının bir aracı olarak çalışmaktadır.
10 - Avrupa Birliği, Türkiye‘nin tarım bütçesi içinde üretimle bağlantısız DGD ödemelerinin payının azalması ve buna karşılık prim desteği ödemelerinin artış göstermesini şiddetle eleştirmektedir. Çünkü AB, 2003 yılında Ortak Tarım Politikası‘nda yaptığı bir değişiklikle DGD ödemelerini Tek Ödeme Planı (Single Payment Scheme) denilen üretimle bağlantısız bir temele oturtmuştur.
11 - Bu bağlamda, Avrupa Komisyonu‘nun 6 Kasım 2007 tarihli "Türkiye İlerleme Raporu"
nda bu durum aşağıdaki şekilde eleştirilmektedir;
"Türkiye politikasını ve mevzuatını uyumlaştırma konusunda çok sınırlı bir ilerleme kaydetmiştir. Önemli bir alanı kapsayan destek araçları üretimle bağlantılı olarak uygulanmaya devam etmektedir. Bu uygulama, tarımsal destek araçlarının üretimle bağlantısız bir şekilde hemen tüm sektörleri içerecek şekilde genişletildiği reformdan geçmiş OTP‘nın mevcut çizgisinden esaslı bir değişiklik göstermektedir".
12 - Daha da önemlisi, aynı konu, AB müzakerelerinin en önemli dosyalarından birisi olan "Tarım ve Kırsal Kalkınma" dosyası için bir açılış kriteri olarak öngörülmüştür. Başka bir deyişle AB, Ortaklık Anlaşması‘nın Ek Protokolü uyarınca, Güney Kıbrıs bayraklı gemi ve uçakların serbest dolaşımı üzerine Türkiye‘nin koyduğu engellerin kaldırılmadığı sürece bu dosyanın görüşülmeye başlanılmayacağını bildirdiği gibi, prim desteği uygulamalarının sürmesini de, Tarım ve Kırsal Kalkınma dosyasının açılması önünde bir engel olarak kabul etmektedir.
Tarım ve Kırsal Kalkınma dosyasında bulunan 6 açılış kriterinden birisi olan bu konuda, AB‘nin ifadeleri aynen şöyledir; "Üretimle ilişkili doğrudan destek ödemeleri ve fiyat destek tedbirlerinin öneminin artması yönündeki eğilimi, üretimle ilişkisi olmayan doğrudan destekler lehine tersine çevirecek bir stratejinin hazırlanarak Avrupa Komisyonu‘na sunulması gerekmektedir".
13 - O halde, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL‘ün AB yılı ilan ettiği 2008 yılında, Hükümet, AB‘nin açılış kriteri saydığı ve şiddetle eleştirdiği bir konudaki mevcut uygulamayı daha da ileri götürmeyi göze alabilecek midir ? Asıl tartışılması gereken konu budur.
14 - Son olarak, Ziraat Mühendisleri Odası‘nın konuyla ilgili tutumunun kamuoyuyla paylaşılmasında yarar görülmektedir. Tarımsal destekleri pazar fiyatı destekleri (üreticinin ürününe ödenen taban fiyat ve fiyat primi uygulamaları, iç pazarı korumak amacıyla uygulanan sınır önlemleri, dışsatım teşvikleri ve dışalım kısıtları) temeline oturtacak her türlü yaklaşım doğru bir yaklaşım olacaktır. Bunun yanında dolaylı gelir destekleri olarak tanımlanan ve genel olarak üretim masraflarını azaltıcı etkiye sahip önlemler de (üretim girdilerine sübvansiyon uygulamaları, finansman kolaylıkları ve ürün sigortalamasına verilen devlet destekleri) sektörü güçlendirici etkiye sahip olacaktır. Tarıma sağlanan genel hizmetler ise, (Tarımsal altyapı hizmetleri, eğitim - araştırma ve yayım hizmetleri, tarım sektörüne tanınan vergi kolaylıkları, taşımacılıkta tanınan ayrıcalıklar) uzun dönemde tarım sektörü üzerinde maliyetleri azaltıcı etki yaratacaktır. Bu bağlamda, tarımsal destekleme politikalarının sayılan temele oturtulması, Oda‘mızca da desteklenecektir.
15 - Buna karşılık, doğrudan gelir desteğinin azgelişmiş dünyada sıklıkla uygulanan diğer formlarına geçiş yapılması ve bunun kamuoyuna DGD ödemelerinin kaldırılıyor gibi lanse edilmesi halinde, Ziraat Mühendisleri Odası, kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirmeyi görev sayacaktır."