TARIMSAL EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN BAŞLAMASININ 169. YILI KUTLANDI

TARIMSAL EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN BAŞLAMASININ 169. YILI KUTLANDI
ÇANAKKALE
12.01.2015

Tarımsal Eğitim ve Öğretimin Başlamasının 169. Yıldönümü Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk Anıtı önünde yapılan tören ile kutlandı.

 

Tarımsal Eğitm ve Öğretimin 169. Yıldönümü, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesinin düzenlediği etkinlikle kutlandı. Şube Yönetim Kurulu, oda üyeleri ve diğer sivil toplum örgütlerinin katılımı ile 10 Ocak 2015 günü Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk Anıtına çelenk konuldu ve ardından saygı duruşu yapılarak İstiklal Marşı okundu.

Daha sonra ZMO Çanakkale Şube Başkanı Prof. Dr. Türker SAVAŞ tarafından basın aşıklaması yapıldı. Prof. Dr. Türker SAVAŞ yapmış olduğu basın açıklamasında şunları söyledi;

Türkiye, birçok ürünün yetiştirilmesine imkan veren iklim ve ekolojik özellikleri nedeniyle tarımsal üretim açısından avantajlı bir ülkedir. Bu nedenle Türkiye bir tarım ülkesidir. Zira sanayimizin büyük kesimi henüz montaj sanayinden öteye gidememişken tarım sektörü üretmektedir.

Ne yazık ki yanlış tarım politikaları sonucu çiftçimiz her geçen yıl daha da fakirleşmektedir. Bunun en başta gelen nedeni girdi fiyatlarındaki artıştır. Örneğin 2002 yılından bu yana kimyasal gübre fiyatları %240-%320, karma yem ve mazot fiyatları %300 düzeyinde artmıştır. Ancak ekmeklik buğdayın fiyatı %210, şeker pancarı fiyatı ise %113 artmıştır. Bu iki örnek tarımsal ürün, stratejik sayılabilecek ürünlerimizdendir.

Size yine Ülkemiz açısından çok önemli başka bir tarımsal ürünümüzden söz etmek istiyorum. Türkiye, bir zamanlar dünyanın en önemli pamuk üreticilerinden ve ihracatçılarından birisiydi. Ancak pamukta öyle politikalar uygulandı ki, Türkiye ürettiğinden daha fazla pamuk ithal etmek zorunda kaldı. Yüksek girdi maliyetleri ve fiyat istikrarsızlığı nedeniyle üretici pamuk üretiminden hızla uzaklaştı. Bugün yıllık ortalama 1,3 milyon ton olan pamuk ihtiyacımızın yarısı Amerika`dan ve Yunanistan`dan ithal edilmektedir.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz; örneğin yemeklik dane bakliyatta üretim 1990‘dan bu yana %43 azalmıştır. Hâlbuki aynı dönemde nüfusumuz %35 artmıştır.

Başka bir dram zeytinliklerimizde yaşanmaktadır. Zeytincilik yıllarca desteklenmiştir. Ancak şu anda Meclis‘te bekleyen bir yasa tasarısı ile zeytinliklerimiz maden ve enerji sermayedarlarına, inşaat devlerine kurban edilmek istenmektedir; hatta Soma Yırca‘da olduğu gibi kurban edilmiştir.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz Ekim ayında Balıkesir ve Çanakkale İlleri 1/100 binlik çevre düzeni planı yürürlüğe girmiştir. Planın katılımcı bir anlayışla yapıldığı zikredilmiştir. Ancak bu plana yerellerden kimler katılmıştır bilemiyoruz. Zira TMMOB‘a bağlı odaların hiçbiri bu planda öngörülen çevre katliamlarına "evet" demezler. Bu plan ile özellikle Bandırma ile Ayvacık arası kıyı kesimi, İzmit körfezi gibi bitirilmek istenmektedir. Eğer plan hükümleri uygulanırsa Çanakkale boğazı kıyıları termik santrallerle "süslenecek", yaşamımız çekilmez hale getirilecektir. Bir yandan bilim insanları, küresel iklim değişimine yol açan CO2 emisyonlarını azaltmak için termik santrallerin sayılarının azaltılması gerektiğini söylerden, diğer yandan Türkiye termik santraller cenneti olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Geçtiğimiz dönem Kazdağları‘nda altın madenciliğine karşı "Kazdağlarının üstü altından değerlidir" sloganı ile verdiğimiz mücadele sonucu, özellikle Odamız önderliğinde açılan davalarla püskürttüğümüz madenciler yine işbaşı yapmıştır. Bugüne kadar sondaj sürecinden işletme sürecine geçemeyen madenciler emellerine ulaşmak için sinsice faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak madenciler yine karşılarında, yaşamı savunan ve Çanakkale Çevre Platformu‘nda örgütlenen, başta Odamız olmak üzere tüm bileşen STK‘ları bulacaklardır.

Sektörümüzü savunmak adına, mesleğimizi savunmak adına, yaşamı savunmak adına tüm bu yaptığımız kötülüklerden (!) dolayı iktidar TMMOB‘yi tasfiye etmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen bir torba yasa tasarısı ile odalar parçalanmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak üst örgütümüzle birlikte bu sürece karşı da sesimizi yükseltiyor, demokratik karşı duruşumuzu sergiliyoruz.

TMMOB bu ülkenin demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri bağlamında gelişmesi anlamında köklü bir geleneği olan bir örgütlenmedir. TMMOB‘ye bağlı tüm odalar bu ülkenin geleceğinin aydınlanma yönünde inşa edilmesi için canla başla mücadele etmektedirler. TMMOB geleneğinin yok olması durumunda bu ülke çok şey kaybedecektir. Buna izin vermeyeceğiz.

Zorlu bir görevimiz var. Ancak bu bir ülke savunması sorumluluğudur. Bu nedenle yılmadan, azimle bu yolda mücadeleye devam edeceğiz. Bu düşüncelerle hepimizin 10 Ocak‘ını kutluyor, saygılar sunuyorum.

Okunma Sayısı: 189
Fotoğraf Galerisi