TARIMSAL ÖĞRETİMİN 164. YILINI KUTLADIK

TARIMSAL ÖĞRETİMİN 164. YILINI KUTLADIK
ANTALYA
09.01.2010

Antalya'da Tarımsal Öğretimin 164.yılı kuttlama törenlerine katıldık ve basın açıklaması yaptık.

 

Antalya‘da 8 Ocak 2010 tarihinde Tarımsal Öğretimin 164. yılı kuttlama törenlerine katıldık. Akdeniz Üniversitesi Kampüsündeki törende Atatürk Anıtına çelenk bırakıldı, saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Daha sonra Rektörlük Senato Salonu‘nda Şube Başkanımız Vahap TUNCER tarafından konu ile ilgili basın açıklaması yapıldı.

BASIN AÇIKLAMASI                                                                                          08.01.2010

  

TÜRK TARIMININ GELECEĞİ VE ÜRETİCİ-MÜHENDİS İLİŞKİLERİ

72 milyonluk nüfusunun 21 milyonu kırsalda yaşayan ve sanayisi tarıma dayalı Türkiye‘nin tarım ülkesi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Başta tekstil olmak üzere birçok sanayi dalına hammadde sağlayan tarım sektörü beslenme ihtiyacımızın ötesinde istihdama da çok önemli katkılar sağlamaktadır.

Dünya nüfusu hızla artarken işlenebilir arazinin sınırlı olması, verimlilikte üst sınırlara ulaşılması ve giderek artan yetersiz beslenme ve açlık sorunu tarımın gelecekte daha çok önem kazanacağını ortaya koymaktadır. İnsanoğlu gelecekte modern yaşamın gereği olan enerjinin yanı sıra yaşamını sürdürebilmek için tarıma daha çok kaynak aktarmak zorunda kalacaktır.

Bu gerçeklere karşı Türkiye‘de tarım sektörünü güçlendirecek ve geleceğe taşıyacak politikaların tersine bir yol izlenmekte ve ülkemiz tarım alanında dışa bağımlı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Geçmişte tarım ürünleri ihracatçısı olan Türkiye bugün ithalatçı hale gelmiştir. 2007 yılında 916 milyon dolar, 2008 yılında ise 2456 milyon dolar tarım ürünleri ithalatı yapılmıştır.

Üreticiyi kırsalda tutabilmenin ve sosyal çalkantıların önüne geçmenin yolu tarımı para kazanılan bir sektör haline getirmekten geçmektedir. Tarımda yaşanan çözülmenin ve göçün engellenmesi için tarıma verilen destekler gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılmalı ve tarım kanununda ifade edildiği gibi bütçenin en az %2‘si tarıma aktarılmalıdır.

Türk tarımında görülen sorunlar bölgesel olarak değişmekle beraber ana sorunların verimlilik, örgütlenme, üretici-mühendis ilişkileri, üretim planlaması ve pazarlamandan kaynaklandığı görülmektedir. Verimliliğin istenilen düzeye çıkarılması ve özellikle yem ve yağ bitkilerinde dışa bağımlı olmaktan kurtulmanın yolu sulanabilir nitelikteki tarım alanları ivedikle sulamaya açılmasından geçmektedir. Türkiye sulanabilir nitelikteki 8,5 milyon hektar arazinin ancak 4,5 milyon hektarını sulayabilmektedir. Bu tarıma aktarılan kaynaklarla Türkiye geriye kalan 4 milyon hektarı ancak 50 yılda sulamaya açabilecektir. Bunun doğal sonucu ise Türkiye pazarının insan ve çevre sağlığı ile Türk tarımının geleceği açısından tehdit oluşturan GDO‘lu ürünlerin ülkemizi işgal etmesidir.

Çeltik ve mısırda görülen üretim artışının dışında bitkisel üretim giderek azalmaktadır. Hayvan varlığımız sürekli azalmakta, büyük ve küçükbaş hayvan sayımızda ciddi düşüşler görülmektedir. Sadece beyaz ette 1 milyon tonluk üretimi ile dünyada önemli yere gelen Türkiye gelecekte kırmızı ette giderek daha çok dışa bağımlı hale gelecektir.

Avrupa Birliğindeki üreticinin 2,5 katı fiyata mazot ve elektrik kullanan Türk üreticisi dünyanın en pahalı enerji kaynaklarını kullanmaktadır. Başta ilaç ve gübre olmak üzere üretim girdilerinde dışa bağımlı bir yapı söz konusudur. Bunun sonucu girdi fiyatları dışarıdan belirlenmekte ve sürekli artmaktadır. Buna karşı ürün fiyatları geriye gitmekte veya yerinde saymaktadır. Sera ürünlerinin fiyatlarında 2007-2009 yılları arasında ciddi bir değişme görülmezken bazı meyve satış fiyatlarında %40 oranında bir düşüş yaşanmış olup Narenciye ürünlerinde ciddi bir artış görülmezken tarla ürünleri ve Narda %20‘lik bir artış söz konusudur. Buna karşı ürün satış fiyatlarındaki bu artışın üretim maliyetinin karşılamadığı da bir gerçektir.

Yeterince örgütlenemeyen üretici piyasa aktörlerine teslim edilmiştir. Üretici alın terinin karşılığını alamazken tüketici pahalıya beslenmektedir. Tarım ürünlerinin üretici fiyatı ile toptancı hal, pazar, market fiyatı arasında %80 ile %400 bir fark olduğu görülmektedir.  Bunun yanı sıra özellikle ihracatta yaşanan ilaç kalıntısı sorunu bütünüyle çözümlenmemiştir ve zaman zaman ciddi sıkıntılara yol açmaya devam etmektedir.

Verimliliği ve karşılığı arttırmanın bir diğer önemli yolu da üreticilerin üretimin her aşamasında Ziraat Mühendisleri ile bir araya gelmesinden geçmektedir. Ülkemizde bu yapı yeterince kurulamadığından üreticiler bilgi ve teknolojiyi yeterli düzeyde ve doğru kullanamamaktadır. Bunun sonucunda da insan ve çevre sağlığı açısından risk oluşturan ürünler üretilmekte, ihracatta yaşanan sıkıntıların yanı sıra halkımızın sağlığı da ciddi anlamda risk altına girmektedir. Bu alandaki sıkıntıların aşılması için nitelikli ve birikimli mühendislere daha çok ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Bunun için sayıları giderek artan Ziraat Fakültelerinin yenilerinin açılmasına son verilmeli, eğitim kalitesi günün koşullarına uygun hale getirilmelidir.

Üreticilerin Mühendislik hizmetlerinden yeterince yararlanmalarını sağlamak için gelişmiş ülkelerdeki modelleri örnek alarak üreticilerin daha kolay örgütlenmelerini sağlayacak bir yasal düzenleme acilen hayata geçirilmelidir. Ziraat Mühendisliğinin daha etkin ve saygın olmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı 7472 sayılı Türk Ziraat Mühendisliği Hakkındaki Kanun ve Yetki Tüzüğümüze aykırı yasa ve yönetmelikler yürürlükten kaldırılmalıdır.

Üretenin, Tüketenin, Öğretenin ve Yönetenin mutlu olduğu güçlü bir tarım sektörü Türkiye‘nin geleceğe daha güçlü taşınmasının temel öğelerinden biridir. Ziraat Mühendisleri Odası olarak geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu konuda üzerimize düşen görev ve sorumluluklarımızı yerine getireceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.  

 

  Saygılarımızla.

 

   Vahap TUNCER

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

        Antalya Şube Başkanı

       (Yönetim Kurulu Adına)

Okunma Sayısı: 1059
Fotoğraf Galerisi