TARIMSAL ÖĞRETİMİN 167. YILI KUTLANDI

TARIMSAL ÖĞRETİMİN 167. YILI KUTLANDI
ADANA
14.01.2013

Tarım Öğretiminin 167. Yılı, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Şubemizin ortak düzenlediği tören ve etkinliklerle kutlandı.

 

 

Kutlama etkinlikleri, 11 Ocak 2013 Cuma günü sabahı Çukurova Üniversitesinde Atatürk Anıtına çelenk konulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşının söylenmesi ile başladı. Çelenk koyma törenine Ç.Ü. Rektör yardımcıları Prof. Dr. Hasan Fenercioğlu, Prof. Dr. Seyhan Tükel ve Prof. Dr. Yaşare Aktaş Arnas, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İ. Halil Elekçioğlu ve Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Ekrem Atakan ve Prof. Dr. Ahmet İnce, ZMO Adana Şube Başkanı Şahin Yeter ve Yönetim Kurulu üyelerimiz ve Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri katıldılar.

Kutlama programı öğlen Mithat Özhan Amfisindeki etkinliklerle devam etti. Ç.Ü. Öğrenci Temsilcisi Bekir Sıddık Koç, Şube Başkanımız Şahin Yeter, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İ. Halil Elekcioğlu ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Fenercioğlu`nun konuşmalarının ardından, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nafiz Delen "Türkiye‘de Tarım İlacı Kullanımı ve Bazı Resmi Uygulamaların Değerlendirilmesi" konulu konferans verdi.

Şubemiz Türk Halk Müziği Ekin Korosu`nun konserinin ardından meslekte 30, 40 ve 50 yılını tamamlayan 55 Ziraat Mühendisine plaket sunuldu. Etkinlikler akşam Ç. Ü. Sosyal Tesislerindeki kokteylle sona erdi.

Şube Başkanımız Şahin Yeter`in konuşma metni:

167 yıl önce 1846 yılının da İstanbul Yeşilköy Ayamama çiftliğin de başlayan tarım eğitimi daha sonra Halkalı Yüksek Ziraat Okulu ile devam etmiştir. Bilimsel ve rasyonel gerçeklere uygun günümüz üniversite eğitimin temeli ise cumhuriyetimizin kuruluşunun 10. Yılında kurulan Yüksek Ziraat Enstitüsü ile olmuştur. Yüksek Ziraat Enistitüsü`nde orman, veteriner, tabi bilimler ve ziraat öğrenim görmüştür. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi 1948 yılında açılmış arkasından Ege, Atatürk ve Çukurova üniversitesinin de kurucu fakültesi olan fakültemiz açılmıştır. Şu an henüz öğrenci almamış fakülteleri de sayar isek 31 adet ziraat fakültesi açılmış olup her yıl 6000 üzerinde ziraat mühendisi mezun verir hale gelmiştir. Oysa ülkemizin mevcut şartları yılda 3000 ziraat mühendisini istihdam eder durumdadır. Bundan dolayı; ziraat fakülteleri tüm bölümleri açma gayretinde olmamalı fiziki ve akademik altyapılarına göre uygun bölümler açmalıdır. Ayrıca bölüm kontenjanı 25 öğrenci ile sınırlandırılmalıdır.

Tarımsal eğitim de uygulama, tıp doktorunun hastane eğitimi alması gibidir. Yani bir ziraat mühendisi yalnızca dört duvar arasında yetişmez, fakülte arazileri de bizim sınıflarımızdır, okulumuzdur. Eğitimde devam zorunluluğu olmadığı dönemlerde dahi, tatbikat -yani uygulama- zorunluluğu vardı, buradan da anlaşıldığı gibi lisans ve lisansüstü eğitimin olmazsa olmazı fakültenin eğitim araştırma ve deneme alanlarıdır bu imkânları ne kadar geniş olur ise buradan mezun olan mühendis üreticiye ve ülkeye o oranda katkı koyar.

Tarımsal eğitimin ihtiyaca yönelik önlemleri alması için, ülkenin tarım potansiyeli ve mevcut durumu önem arz eder, araştırmalar ve tarımın geleceği buna göre planlanmalıdır. Son on yıllık tarım verilerine bakacak olur isek. Tarım ürünlerinde ihracat fazlası veren bir ülke iken 2011 yılında 5 milyar 150 milyon dolar ihracata karşılık 8 milyar 670 milyon dolar ithalat yaparak 3 milyar 520 milyon dolar ithalat fazlası vermişiz. Girdi maliyetlerinin aşırı artmasına karşın (gübre 6-7 kat, mazot 3,5 kat) ürün fiyatlarının aynı oranda artmaması, zarar eden üreticiyi, üretim yapmaktan vazgeçirmiş, yaklaşık 30 milyon dekar-yani Ankara ili yüzölçümü büyüklüğündeki – alanda tarımsal faaliyet yapılmaz olmuştur. Ülke nüfusu artar iken bitkisel ve hayvansal üretim yetersiz kalmış, ülke tarihinde ilkler yaşanarak, canlı hayvan, karkas et ve samanın dahi ithal edilir olmasını görmek biz tarımcıları fazlasıyla üzmüştür.

İzlenen tarım politikaları ülkemiz üreticisini değil, ithalat yapılan ülkelerin üreticisini destekler duruma gelmiş, ne acıdır ki Fransa hükümeti ithalatı artırdığımızdan dolayı kendi çiftçisini desteklediği için Türkiye cumhuriyeti tarım bakanına şövalye nişanı vermiştir. Gönül isterdiki bakanımız bu anlamda ödülü ülke üreticilerimizin örgütlerinden alabilmeliydi.

Biz neden ithalatçıyız sorusunu kendimize sormamız lazım. Kalitesiz mi üretiyoruz? Verimi düşük? Hayır. İthalatta en çok döviz ödediğimiz iki kaleme bakalım birincisi yağlı tohumlar ve türevleri ikincisi pamuk 2011 yılında yağlı tohumlar, bitkisel ham yağ ve türevlerine 3 milyar 122 milyon dolar, lif pamuk ithalatına da 2 milyar 44 milyon dolar olmak üzere 5 milyar 166 milyon dolar ödemişiz yani yıllık devletin çiftçiye verdiği tüm desteklerden fazla bu parayı başka ülkenin üreticilerinin faaliyetinin devamı için ödemişiz.

Yağlı tohumlardan asıl kalem soya fasulyesi dünya ortalama verimi: 225 kg/dekar bizim ithalatını yaptığımız ülkelerde dekara verim ABD: 300 kg. Brezilya: 320 Arjantin: 290 kg. ve hepside GDOlu tohum kullanıyor. TÜRKİYE verimi ise dekara 370 kg. Pamuk; dünya ortalaması 190 kg./dekar Türkiye ise verimde Avustralya ve İsrail den sonra dekara 410 kg. la 3. Sırada ithalat ettiğimiz ülkeler de verim dekara Yunanistan: 240 kg. ABD: 230 kg. Buda gösteriyor ki siz değerli akademisyenlerin yetiştirdiği meslektaşlarımız tarım alanlarında kendilerine düşen görevi yerine getiriyor. Asıl sorun bilimsellikten ve akılcılıktan uzak, popülist ve politik karar alan ve bu yanlış tarım politikalarını uygulayanlardadır.

Düşününki bir ülkede sektöre teknik elaman alır iken ülke gerçekleriyle uyuşmayan ihtiyaç nedir sorusu göz ardı edilerek, meslek torpili yapılarak alım yapılsın bu tavır ülkeye fayda yerine zarar verir. Birleşmiş milletler, dünya nüfus artışını göz önüne alarak 2030 yılına kadar gıda üretiminde % 50 oranında bir artış yapılması için çağrıda bulundu, bu artışta biz tarımcılar kadar ülkede yöneticilere de büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu görevler, sektöre verilen desteğin artırılması, üretim girdilerinin vergi yükünün azaltılması, sulanabilir tarım arazilerinin bir an önce sulamaya kavuşması ve en önemlisi de arttırma imkânı olmayan tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi.

Önümüzdeki süreçte ülke kaynaklarına sahip çıkan, tarım toprağını ve tarım üreticisini koruyan, bilimsel verilere dayanan ve ülke gerçekleri ile örtüşen bir tarım politikaları beklentisi dileği ile şahsım ve ziraat mühendisleri odası adana şubesi yönetim kurulu adına katılımlarınızdan dolayı teşekkür eder saygılar sunarım.

Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İ. Halil Elekçioğlu`nun konuşma metni:

Bugün Tarım Öğretiminin 167.Yıldönümünü kutlamanın kıvancı ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu mutlu günümüzde bizlerle beraber olan siz konuklarımıza ve fakültemiz öğrencilerine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Türkiye`deki tarımsal eğitim-öğretim faaliyetleri 1846 yılında İstanbul`da Ayamama Çiftliğinde kurulan Ziraat Mektebi ile başlamıştır. Bu okulu 1891 ve 1893 yıllarında Bursa ve İstanbul Halkalı`da açılan okullar ve daha sonra 1933 yılında kurulan Yüksek Ziraat Enstitüsü izlemiştir. Bu enstitü 1948 yılında çıkarılan yasayla Ziraat Fakültesi adını alarak Ankara Üniversitesi`ne bağlanmıştır. 1955`te Ege, 1957`de Atatürk, 1967`de de Adana`da Ziraat Fakültelerinin kuruluşu ile tarım eğitimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Bugün 25`i öğrenci alan 26 Ziraat Fakültesi bulunmaktadır.

1967 yılında Ankara Üniversitesine bağlı olarak kurulan Ziraat Fakültemiz, Tıp Fakültesi ile birlikte Çukurova Üniversitesinin kuruluşunu gerçekleştirmiş olup, 1970 yılından beri eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürmekte ve bugüne değin 10 eğitim programından yaklaşık 12.000 Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisi ile Peyzaj Mimarı mezun etmenin gururunu ve sevincini yaşamaktadır. Bu mezunlarımızın yaklaşık 10 binini de Ziraat Mühendisleri oluşturmaktadır.

Ülkemizde, "toplumumuzun temel ihtiyaçlarını karşılayan, geniş istihdam yaratan, sanayiye hammadde sağlayan, önemli ihracat ürünleri yetiştiren ve ülkeye döviz getiren milli ekonomimizin temel sektörlerinin başında tarım gelmektedir". Tarım, ülkemiz için sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda istihdam olanaklarıyla sosyal açıdan da önemlidir. Halen toplumuzun yaklaşık % 23-25`i tarımda istihdam edilmektedir.

Türkiye`de yasalar ve yönetmeliklerin Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde yeniden ele alınması ve düzenlenmesi ile kaliteli, uluslararası standartlara uygun ve kaliteli ürün üretim yapılmasını yolu açılmıştır. Son yıllarda ülkemizde Gıda, tarım ve Hayvancılık Bakanlığının teşvikleri ve Türkiye ekonomisindeki canlanma, tarıma olan yatırımların da hızla artış göstermesini sağlamıştır. Günümüzde Bölgemizde hayvancılıkla bütünleştirilmiş entegre tarım tesisleri, bahçe ve sera yatırımları ile hasat sonrası depolama ve pazarlama alanındaki gelişmeler sonucu hem tarımsal üretimde hem de tarıma dayalı sanayi üretiminde önemli artışlar olduğunu görmek ülkemiz tarımı adına çok sevindiricidir. Bu gelişmeler ve yoğun üretim, ülkemizin 2023 yılı tarımsal ihracat hedeflerinin tutacağı tahminlerini güçlendirmektedir. Bu hedef çerçevesinde sadece yaş sebze ve meyve ihracatının 10 milyar dolar olacağını düşündüğümüzde ve bunun da önemli bir kısmının Çukurova Bölgesinde gerçekleşecek olması tarımın gelecekte hangi düzeylere geleceğini ortaya koymaktadır.

Tarım ve tarıma dayalı sanayi sektöründe son yıllardaki olumlu gelişmelerle özel sektörde istihdam olanaklarının artması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yarattığı istihdam olanakları ile artık günümüzde "işsiz ziraat mühendisleri" ve "İşsiz Ziraat Mühendisleri Derneği" gibi kavramların geçerli olmadığını görmek bizleri çok memnun etmektedir. Gelecek yıllarda Ziraat Mühendisliği, Gıda Mühendisliği ve peyzaj Mühendisliğinin daha fazla talep edilen meslekler içinde olacağının işaretlerini görmek mesleğimiz adına bizleri ayrıca memnun etmektedir.Son yıllarda özel sektörden Bölümlerimize istihdam edilmek üzere ziraat mühendislerinin sorulmasını görmek mesleğimiz açısından çok sevindirici bir gelişmedir.

Günümüzde ziraat mühendislerinin ciddi anlamda kendi iş sahalarını oluşturduklarını da göz ardı etmemek gerekiyor. Antalya, İzmir ve Adana gibi önemli tarım illerinde tohumculuk, gübre, zirai ilaç vb. alanlarda kendi şirketlerini kurmuş yüzlerce girişimci ziraat mühendisleri bulunmaktadır. Kendi alanlarında yavaş yavaş rekabet güçleri artan ve bünyelerinde ziraat mühendisleri barındıran bu şirketlerin son yıllarda ar-ge bölümlerini kurma girişimleri de ayrıca istihdamda çok önemli gelişmelerden sayılabilir. Bu bağlamda biz öğretim üyeleri ve siz öğrencilerimize daha büyük sorumluluklar düşmektedir. Öğrencilerimizin daha 1. Sınıftan itibaren mesleklerine sahip çıkmaları ve benimsemeleri, eğitimiz kalitesini kuşkusuz daha da artıracaktır. Biz öğretim üyeleri de karşımızda işsizlik kaygısı nedeniyle boş gözlerle dersi izleyen öğrenciler yerine, sorgulayan katılımcı bir anlayışla dersleri izleyen, teorik ve uygulamalı bilgilerle donanmış, yabancı dili iyi olan, bilişim teknolojisi konusunda yeterli bilgiye sahip ve başarılı yani donanımlı bir şekilde sizleri mezun etmenin gururunu yaşayacağız.

Yüksek Öğretim Kurumu`nun Bologna sürecinde oluşturduğu temel yeterlilikler çerçevesinde tarımsal eğitim alan öğrencilerimizin; yeterince kuramsal ve uygulamalı bilgiye, kavramsal/bilişsel ve uygulamalı beceriye, bağımsız çalışabilme, sorumluluk alabilme, öğrenme, kendini yenileme, iletişim ve sosyal yetkinlik ile alana özgü ve mesleki yetkinliklere sahip olması gerekmektedir. Bu süreçteki gelişmeler sayesinde öğrencilerimiz Erasmus gibi öğrenci değişim programlarından daha fazla yararlanabilecektir.

Fakültemizde bölümlere dayalı eğitim programı bu yıl ilk mezununu verecektir. Bu durumdan hem öğretim üyelerimiz hem de öğrencilerimiz son derece memnundur. Öğrenci fakülteye başladığı günden itibaren hocalarıyla kaynaşmakta, hatta birinci sınıfta dahi laboratuarlara girerek, araştırmalara yardım etmektedir. Fakültemizde çift ana dal ve yan dal programı ile öğrencilerimizin kendilerini mesleklerinde daha iyi geliştirebilme fırsatı verilmekte ve bu da onların bilgi ve becerilerinin daha da gelişmelerine fırsat vermektedir. Bu durum, Ziraat Fakültelerindeki kaliteyi arttıracak ve fakülteler tarımın artan önemi yanı sıra daha fazla rağbet görecektir.

Ziraat fakültesinin artık tezsiz yüksek lisansa önem vermesi ve yaşam boyu öğrenme prensibinden yola çıkarak, mezun olmuş ziraat mühendislerimize mesleklerinde uzmanlaşma fırsatı vermeliyiz. Tezsiz yüksek lisans ile yıllar önce bu fakülteden mezun olmuş meslektaşlarımızla tekrar bütünleşme ve onların özel ve kamu sektöründeki tecrübelerine tarımda yeni gelişmeleri ekleme olanağı sağlamalıyız.

Çukurova Üniversitesi kurulurken, 22000 da`lık bir alan üzerine 2 fakülte ile kurulmuş olup, bugün 15 fakültesi, spor, kütüphane, kongre, 1000 da`lık teknokent alanıyla tüm kampüsün 2/3`ünü kaplamış durumdadır. Bugün ziraat fakültesine araştırma alanı için ayrılan alan yaklaşık 7.500 da bunun da yaklaşık yarısını sulanamayan kıraç alanlar oluşturmaktadır. Halen mevcut alanlar bitkisel üretim ve hayvancılık alanında araştırma ve eğitim faaliyetlerini yürüten bir kuruluş için aslında mütevazı bir büyüklük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarım bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin kullanımında olan alanların minimum 4000-5000 da büyüklüğünde olduğunu ve bunun da ülkemiz için bir zenginlik olduğunu övünerek söyleyebiliriz. Fakültemiz Araştırma ve Uygulama Çiftliği bünyesinde 1970 yılından beri değişik zamanlarda oluşturulan ve 900 den fazla Genotipi içeren, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından tescillenmiş Narenciye Gen Bahçesi bulunmaktadır. Türkiye Turunçgil üretiminin %70`i bu bölgede gerçekleştiği göz önüne alındığında bu gen bahçesinin tarımsal araştırma ve uygulama açısından ne kadar önemli olduğu ortadadır. Ben bu vesile ile bu gen bahçesini ülkemiz ve Dünya tarımına kazandıran sayın hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Bölgemizde son yıllarda erkenci sert çekirdekli meyve yetiştiriciliğinin hızla artış gösterdiğini düşündüğümüzde, ayrıca diğer tarla ürünleri, hayvancılık, sulama, tarımsal mekanizasyon, bitki besleme ve Bitki Koruma ile araştırmalarını dikkate aldığımızda mevcut araştırma alanlarımızın bile yeterli olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarım eğitimi uygulamaya dayalı bir eğitimdir. Laboratuarların yanı sıra Araştırma ve Uygulama Çiftlikleri uygulamaların yapılması yapılabilmesi için çok önemli mekânları teşkil etmektedir. Ayrıca bilgi çağında bir taraftan ekolojik tarım (organik tarım) ürünlerine olan gereksinim artarken, diğer taraftan artan nüfus yoğunluğunu besleyebilmek için tarım teknolojileri ve tarımsal bilişim metotları da yaygın olarak öğretilmelidir. Tarımda inovasyon ve bilişim teknolojileri en ileri düzeyde eğitimin bir parçası olarak geleceğin yaratıcı mühendisleri yetiştirilmelidir. Bu bağlamda fakültemizin sahip olduğu araştırma-uygulama alanları, gelecek yıllarda fakültemizin her zaman dünyadaki yeni gelişmelere anında ayak uydurabilmesi için en önemli avantajı olacaktır.

Üniversitemiz, Fakültemiz ve Araştırma ve Uygulama Çiftliğimiz, kurulduğu yıldan beri Çukurova Bölgesi`nin tarımsal üretimle ilgili gereksinim duyduğu araştırmalara ev sahipliği yaptığı gibi, GAP Bölgesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nde yürütülen tarımsal araştırmalara da büyük hizmet ve destekler vermiştir. Bu bağlamda fakültemizin Bölge tarımına katkılarını belirtmek, gelecekte tarımsal öğretim ve araştırma hedeflerimizi oluşturmak, gıda, toprak ve su kaynaklarının korunması vb. konularda önümüzdeki süreçte biz dizi paneller ve toplantılar yapmayı planlıyoruz. Bütün bu olumlu gelişmeler tarıma henüz daha yeterli destek verildiği anlamına gelmemektedir. Özellikle tarımsal girdilerin maliyetinin yüksekliği üretim maliyetlerine yansımakta ve üreticilerimizin rekabet koşullarında olumsuz etkilemektedir. Mevcut tarım politikasındaki eksiklerin tamamlanması ve üreticiye verilecek doğru ve yerinde teşviklerle tarımsal ürünlerin ihracatının hedeflenen düzeye gelmesini sağlayacak ve hayvancılıkta olduğu gibi ithalata gerek kalmayacaktır.

Mesleğimiz adına olumsuz gelişmelerden birinin de, bazı kanunlar ve yönetmeliklerinde Ziraat Mühendisleri ve Gıda Mühendislerinin bazı görev ve yetkileri alanları, veteriner ve hatta eczacılar ile örtüştüğü ve haksız rekabete neden olduğunu belirmekte fayda görüyorum. Eczacılara zirai ilaç bayiliği verilebilmesi bunun en acı örneğini teşkil etmektedir. Burada söz konusu mesleklerimize haksızlık etmek istemiyorum. Ancak yukarıda belirttiğim uğraş alanları tamamen tarımın bünyesinde olup, Ziraat Mühendisleri ve Gıda Mühendislerinin yetki ve sorumluluklarında olması gerekmektedir. Ziraat Fakültelerinin fazlalığı bilinmektedir.

Bundan sonraki yıllarda yeni ziraat fakültelerinin açılmasının yerine mevcut olanların desteklenmesi bilime ve ülkeye çok daha faydalı olacaktır. Fakültemiz gibi 30-40 yıl önce kurulan fakültelerin zamanla öğretim üyeleri kadrolarının yaşlandığı ve ağırlıklı olarak profesör kadrolarından oluştuğu; mevcut alt yapıların ise eskidiğini görüyoruz. Yeni kurulan fakültelerin de yetersiz öğretim üyesi kadrosu ile ve henüz alt yapılarını oluşturmamaları nedeniyle eğitim kalitesini henüz istenilen seviyeye getiremedikleri bilinmektedir. Bu bağlamda hem üniversitemizin kaynaklarından hem de maliye tarafından özellikle bizim gibi alt yapısı eskimiş fakültelere destek verilmesi büyük önem arz etmektedir.

Fakültemiz bünyesindeki Bölümlerimiz şu anda elde ettikleri projelerle kurumlarını zorda olsa ayakta tutmaya çalışmaktadırlar. Aslında fakültemiz proje bakımından sadece üniversitemizin değil aynı zamanda Türkiye genelinde oldukça aktif bir çalışma içindedir. Bu bağlamda projeleri ile eğitim ve araştırmalara destekte bulunan öğretim üyesi hocalarıma teşekkür etmek istiyorum. Ancak rektörlüğümüzün de konuya el atarak kendi olanakları veya başka olanakları devreye sokarak bu konuda fakültemize destek vereceğine inancımızı da burada belirtmek istiyorum. Bu vesile ile Fakültemize önümüzdeki süreçte destek verip bizi güçlendireceğine inancımız tam olan rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mustafa Kibar ve rektör yardımcılarımıza, toplantımızı birlikte organize ettiğimiz Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi Başkanı Sayın Şahin YETER`e, Sayın Dekan Yardımcılarıma, Sosyal ve Sportif Faaliyetler Komisyonu üyeleri ile emeği geçen tüm akademik ve idari personelimize teşekkür ediyorum. Ayrıca, toplantımıza katılarak bizleri onurlandırdığınız için siz değerli konuklarımıza teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Okunma Sayısı: 746
Fotoğraf Galerisi