"TMMOB, KRİZE, AKP'YE, GERİCİLİĞE, NEOLİBERALİZME, IRKÇILIĞA KARŞI SOKAKTA SÖZÜNÜ SÖYLÜYOR’’ BASIN AÇIKLAMASINA KATILDIK.
22 Kasım 2008 Günü Krize AKP’ye Gericiciliğe, Irkçılığa Neoliberalizme Karşı sözümüzü söylemek için alandaydık.
TMMOB Yönetim Kurulunun kararı doğrultusunda ‘‘TMMOB Krize AKP‘ye Gericiciliğe, Irkçılığa Neoliberalizme Karşı SÖZÜNÜ SOKAKTA SÖYLÜYOR‘‘ basın açıklaması 22 Kasım 2008 Cumartesi saat 12:30 da Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi önünde yapılmıştır.
İzmir İl Koordinasyon Kurulu‘nu oluşturan oda birimlerimiz yanında emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin de destek verdiği basın açıklamasına Yönetim Kurulu Üyelerimiz Ferdan ÇİFTÇİ, Z. Vezan KARABULUT, Şube Genel Sekreterimiz Erman TUTUMLU ve üyelerimizle birlikte katıldık.
İzmir İKK Sekreteri Ferdan ÇİFTÇİ tarafından okunan basın açıklaması metni aşağıdadır.
"TMMOB, Krize, AKP‘ye, Gericiliğe, Neoliberalizme, Irkçılığa Karşı SOKAKTA SÖZÜNÜ SÖYLÜYOR"
Değerli basın mensupları,
Bugüne dek her çalışma dönemimizde meslek alanlarımız üzerinden bizi, ülkemizi ve halkımızı ilgilendiren her konuda çok sayıda sempozyum, kongre ve kurultay, açık oturumlar ve paneller gerçekleştirdik. Aydınlık bir Türkiye için çok sayıda yaptığımız salon toplantılarında görüş biriktirdik, biriktirdiklerimizi görüşlerimizi gerek basın yoluyla gerek zaman zaman gerçekleştirdiğimiz TMMOB mitingleri ile alanlarda kamuoyuyla, halkımızla paylaştık.
Şimdi de tüm yurtta olduğu gibi TMMOB örgütlülüğü olarak sözümüzü hep birlikte sokakta söylemek için bu gün buradayız.
Kapitalizmin küresel krizi tüm dünyayı hızla sarmış durumda. Başlangıçta finans krizi olarak ortaya çıktı, hızla büyüdü ve ekonomik bir krize dönüştü. Yıllardır bizlere kapitalizm en doğru ekonomik sistemdir dediler, adildir dediler, sorunları vardır ama çözülür dediler. Çözüldü mü? Hayır. Kriz, bunalım kapitalizmin kendisidir. Kapitalizm her krizde kendini yeniler, ancak krizin bedelini dünyanın emekçi halklarına ödetir. İşsizlik, açlık, yoksulluk hep bu dönemlerde ortaya çıkar. Baskı rejimleri, faşizm, savaşlar da krizin bir başka faturasıdır dünya halklarına ödetilen. Artık bu krizlerin faturasını bizler ödemek istemiyoruz, bunu söylemek için sokaktayız.
Son yıllarda Türkiye‘de istihdam yaratmayan ve gerçekte sıcak para destekli olarak "büyüyen"‘ ekonominin dünya finans sektöründe yaşanan bu krizden etkilenmemesi mümkün değildir. Bu ülkeyi yönetme iddiasında olanlar aksini söyleseler de gerçek bu dur. Nitekim son günlerde krizin ayak sesleri iyice hissedilir olmuştur. Bu durumda çoğu küçük ölçekli olmak üzere birçok iş yerinin kapanacağını, ayakta kalanların üretimlerinin ise çok ucuza kapatılacağını, ekonomideki genel daralmanın imalat sanayine, vergi gelirlerine, istihdama, enflasyona, tüketim ve yatırım harcamalarına yansımasının ise devasa boyutlarda olacağını söylemek kehanet değildir. Veriler de bunu göstermektedir.
Ekim ayı sonu itibariyle imalat sanayinde kapasite kullanım oranı Ekim 2007‘ye göre 6,4 puan azalarak %76,7‘ye gerilemiştir.
TÜİK verilerine göre Ekim ayı itibariyle işsiz sayısı 2 milyon 458 bin oran %9,1 olmuştur. Bu rakama eksik istihdamda çalışan 717 bin kişi ile iş bulmaktan ümidini kesmiş 1 milyon 737 bin kişi eklendiğinde işsiz sayısı 4 milyon 908 bine, işsizlik oranı %18,2 ye ulaşmaktadır. Son bir ayda sanayide önde gelen 7 ilde işten çıkartılanların sayısı 22 000‘i bulmuştur.
Patronlar örgütü TİSK‘in başkanı işyeri sahiplerinin biriken kıdem tazminatları nedeniyle işçilerini işten çıkaramamasından dert yanmış ve işsizlik sigortasında biriken nemalara göz dikmiş, bu nemanın işverenlere destek olarak verilmesini isteyebilmiştir.
Ülkemizde 2002 yılından beri iş başında bulunan AKP iktidarı ülkeyi sermayeye pazarlamış, yoksulları daha da yoksullaştırmıştır.
Bir yandan tüm ülke çapında gericileşme dalgası yaratılırken, diğer taraftan mağdur rolü bir türlü terk edilmemekte, bir yandan sosyal devlet tahrip edilirken, cemaat ağları, sadaka dernekleri ülkeyi sarmakta, yurttaş olmanın gereği olan sosyal hakların elde edilmesinin yerini biat kültürü, el pençe divan durmak almaktadır. Tüm bunların adı da iktidar tarafından ne yazık ki sosyal devlet olarak dile getirilmektedir. Bu ikiyüzlülüğü söylemek için sokaktayız.
Bu düzen "Üsttekine han hamam, alttakine din iman" düzenidir. Bu düzeni emperyalizm şekillendirmiştir, yürütücüsü de AKP iktidarıdır. Bu iktidarın IMF ve Dünya Bankası açısından karnesi pekiyilerle doludur. Bakmayın siz onların mangalda gül bırakmayan demeçlerine onlar İMF‘ye yumuşak, emekçiye gelince Kasımpaşalıdır. Bu gün bu düzene dur demek için sokaktayız. "Yangına körükle gitmeyin" diyenlerin aslında yangını çıkartanlar olduğunu, "Hamdolsun, kriz bize teğet geçti" diyenlerin aslında bu krizin faturasını bizlere ödetmeye niyetli olduklarını bir kez daha ifade etmek için sokaktayız.
Gördüğümüz o ki bugüne kadar Türkiye‘yi yönetenler, halkımıza büyük bir bunalım, çözümsüzlük ve alacakaranlık dışında hiçbir şey yaratamamıştır. Daha çok yoksulluk, IMF‘ye ve emperyalizme daha çok bağımlılık, baskı, şiddet, işkenceler çeteler ve yolsuzluklar, bu düzenin ve ülkeyi yöneten siyasi iktidarların marifetleridir.
Bu ülkede sıkılan her kurşun, atılan her bomba, patlayan her mayın, yapılan her türlü saldırı, gerçekleşen her türlü silahlı çatışma ülkemizde barış içinde bir arada yaşama umuduna vurulan bir darbe oluyor. Sıkılan kurşunlar, atılan bombalar, patlayan mayınlar sorunu askerileştirmekten ve çözüm umudunu azaltmaktan başka sonuç vermiyor. Yıllardır devam eden silahlı çatışmaların kimseye fayda getirmediği ortada, silahların konuştuğu yerde barışın sesi duyulamıyor ne yazık ki. Şimdi bu çatışma ortamına; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasiyi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamayı savunma zamanıdır bunu söylemek için sokaktayız.
Bu ülkenin geleceğini düşünen, emek ve meslek örgütlerine, demokrasi güçlerine, emekten ve halkımızdan yana olan ülkemizin aydınlık yüzü siz yurttaşlarımıza önümüzdeki dönemle ilgili bir çağrımız var;
"Küresel krizin bedelinin halkımıza ödetileceği böylesi bir dönemde, insanlar ya kapitalist küreselleşmenin yarattığı yoksulluğa, yoksunluğa, işsizliğe, eğitimsizliğe karşı ırkçı, faşist, dinci, gerici tepkilere sarılacaklar, ya da örgütlü yapılarla bir direniş sergileyecekler. Bu nedenle, tam da bugün, ülkemizdeki emekten ve halktan yana güçlerin "daha demokratik, daha barışçı, gelirini adaletli paylaşan" bir dünya için mücadelelerini yükseltme zamanıdır. Gelin bir olalım, birlik olalım, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görelim. Yaşananlara karşı ortaklaştığımız konularda programlarımızı oluşturalım. Mücadelemizi birlikte örelim. Yapacağımız eylemlerimizi ortaklaştıralım. Omuzlarımızı birbirine yaslayalım."
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz...
Yaşasın örgütlü mücadelemiz, Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü...
TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU