TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 44. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 44. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU
SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 44. Dönem Olağan Genel Kurulu 8-9 Mart 2014 tarihinde 27 şube ve 53 il temsilciliğinden 390 delegenin katılımıyla Ankara`da gerçekleştirilmiştir.
Genel Kurulda ülkemizde kırsal-tarımsal yapının mevcut durumu ve sorunları ile meslek alanımıza ilişkin gelişmeler ve çözüm yolları ele alınmış ve aşağıda belirtilen temel sonuçların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir.
Günümüzde dünyada uygulanan tarım politikaları küçük ve orta ölçekli işletmeciliği tasfiye ederek, yerine çokuluslu şirketler tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modelini öne çıkarmaktadır. Küçük çiftçiler gıda egemenliğini ve güvenliğini yitirirken; çokuluslu şirketler tarafından üretilen/pazarlanan (GDO`lu) tohum, ilaç ve gübre gibi girdilere pazar yaratılmakta; tekellerin tarımdaki hakimiyeti güçlendirilmektedir. Çokuluslu şirketler günümüzde, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından dayatılan serbest ticaret anlaşmaları aracılığıyla, küresel pazarlardaki tarım/gıda ürünlerini tümüyle kontrol etmekte ve insanların gıdaya ulaşma hakkına engel olmaktadırlar.
Ülkemizde 1980 sonrasında IMF ve Dünya Bankası`nın güdümünde uygulanan neoliberal yeniden yapılandırma programları çerçevesinde tarım, devletin destek ve koruma alanından çıkmış, tarım ve bir bütün olarak köylülüğün kaderi, çokuluslu şirketlerin insafına terk edilmiştir. Çiftçiye girdi ve destek sağlayan kamu iktisadi teşekkülleri (KİT`ler) özelleştirilmiş, başlıca çiftçi örgütlenmesi olan tarım satış kooperatifleri güçsüzleştirilerek işlevleri aşındırılmıştır. Kamunun tarıma yönelik politikaları küçük çiftçileri korumaktan ziyade büyük ve orta çiftçilere hizmet eder hale gelmiştir.
Bu çerçevede 2014 yılının başında Türkiye`nin kırsal-tarımsal yapısı ve temel sorunları şöyle özetlenebilir;
Neoliberal ekonomik koşullar, sosyo-politik gelişmeler bir ekonomik faaliyet olarak tarımı yeter gelir sağlamaktan çıkarmış, bir kültür olarak köylülüğü yok etmiş kırsal yerleşmeleri yaşanılır olmaktan çıkarmıştır. Köyler bu gün yaşlılara terk edilirken, göç eden genç nüfus kentlerin varoşlarında işsizler ordusunu büyütmüştür. Bu süreç yasal düzenlemelerle de hızlandırılmaya çalışılmıştır. 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu`yla 30 Mart 2014`ten sonra 16 bini aşkın köy, mahalleye dönüşecektir. Bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer varlıklar belediyelere devredilecek ve imara açılabilecektir. Böylelikle tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin hazırlanmış olmaktadır.
* Türkiye`de tarımın en önemli sorunu dışa bağımlı, çokuluslu şirketlerin kontrolündeki girdi piyasalarındaki fahiş fiyat artışlarıdır. Önemli bir girdi olan tarımsal kredi alanında özel bankaların yabancı sermayeli bankaların egemenliği giderek pekişmektedir. Ürün/girdi fiyat paritesi çiftçi aleyhine seyrine devam etmektedir. Örneğin çiftçi günümüzde rafineri çıkış fiyatı 1,9 TL olan mazotu 4,7 TL`den satın almaktadır. 2002–2013 yıllarını kapsayan dönemde mazot fiyatlarındaki artış %300`ü bulmuştur. Aynı dönemde kimyasal gübre fiyatları cinsine göre %240 - %320 oranın artmıştır. Karma yem fiyatlarındaki artış ise %300 dolayındadır. Oysa bu dönemde ekmeklik buğdayın TMO tarafından belirlenen fiyatı %210; şeker pancarının TŞFAŞ tarafından belirlenen alım fiyatı ise %95 düzeyinde artmıştır.
Neoliberal politikaların uygulandığı 1980`li yıllardan bu yana Türkiye`nin tarımsal üretim yapısında ve dış ticaretinde büyük değişiklikler olmuştur. Tarımda büyük ölçüde kendine yetebilen bir ülke olan Türkiye, bu konumunu yitirerek, pek çok ürünü ithal etmek zorunda kalmış; tarımda net ihracatçı konumdan net ithalatçı konuma gelinmiştir. Son 12 yıldan 9`unda tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiş, ülkenin milyarlarca dolar döviz kaybına yol açmıştır. Türkiye 2013 yılında önemli miktarda buğday, mısır yağlı tohum, pamuk ithal ettiği gibi tarihinde ilk kez saman ithal eder duruma düşürülmüştür.
* Uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi tarımdan kopmakta, tarlalar boş bırakılmaktadır. 1990 yılında çayır ve mera alanları hariç toplam tarım alanları 27,9 milyon hektar iken, 2013 yılında 4,1 milyon hektarın üzerindeki kayıpla 23,8 milyon hektara düşmüştür. Yalnızca 2000 sonrası dönemdeki kayıp 2,6 milyon hektar dolayındadır. Tarımsal üretimin vazgeçilemez doğal kaynakları olan tarım toprakları yapılaşmaya açılarak, sular HES ler için borulara hapsedilerek ve ticarileştirilerek çifçi hakları gasp edilmekte, gerçek sahiplerinden koparılmakta gelecek kuşakların hakkı hiçe sayılmaktadır.
*2013 yılında bütçeden tarımsal desteklemeye 8,7 milyar TL, buna karşılık borç faizi olarak 50 milyar TL ödenmiştir. Tarım destekleri Tarım Kanunu`nun 21. maddesine göre en az %1 olarak belirlenmesine karşın %0,6 düzeyinde kalmıştır. 2010 yılından itibaren geçilen havza bazlı modelde, prim desteklerine 2013 yılı için hububat, bakliyat gibi birçok kalemde artış yapılmazken, yalnızca pamuk, aspir ve zeytinyağında sembolik artışlar yapılmıştır.
* Bakanlık yetkilileri büyükbaş hayvancılıkta işletme ölçeğinin büyütülmesinin hayvancılıktaki gelişmenin göstergesi olduğunu öne sürmektedirler. Hayvancılıkta şirket tarımını öne çıkaran politikalar terk edilerek, mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara geçilmeli, var olan imkânlar ithalat için değil bu ülkenin üreticileri için kullanılmalıdır.
* Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, ODA`mızın da içerisinde yer aldığı GDO`ya Hayır Platformu bileşenlerinin açtığı dava sonucunda, Biyogüvenlik Kurulu`nun 24.12.2011 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan MON810 ve MON88017xMON810 mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına izin verilmesi yönündeki 16 ve 18 numaralı kararları ile bunların ithalatına dayanak oluşturan 29.04.2010 günlü GDO ve Hükümlerine Dair Uygulama Talimatı`nın yürütmesini durdurma kararını 13 Aralık 2013 tarihinde kamuoyuna açıklamıştır.
* Bakanlık tarafından Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelikte 7 Ocak 2014 tarihinde yapılan değişiklikle, gıda işletmelerinde istihdamı zorunlu olan Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri ile Veteriner Hekimlerin bağlı oldukları meslek odalarınca belgelendirilmeleri zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu değişiklikle meslek odalarımızın Anayasa ve kanunlarından aldıkları mesleki icra yetkileri yok sayılmıştır. Bundan böyle eğitimsiz veya sahte diploma sahibi kişilerin ürettiği gıdalar nedeniyle gıda güvenliği sorunlarımız daha da artacaktır.
* Artan fakülte sayılarına paralel olarak mezun sayısı sürekli artış göstermektedir. Kamunun küçültülmesi kapsamında meslektaşlarımızın ve ODA`mız çatısı altında örgütlü meslek disiplinlerinin kamudaki istihdamı her geçen gün azalmaktadır. Öte yandan uygulanan yanlış politikalar sonucu meslektaşlarımızın özel sektördeki istihdamında sıkıntı da artmaktadır.
44. Olağan Genel Kurulu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününe denkgelen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, kamu yararına, emekten yana bir tarım ve tarım politkaları oluşturmasında kadın üyelerinin paha biçilmez katkılarının farkındadır. Kadınların eşit, özgür her türlü ayrımcılıktan uzak bir dünyada yaşama mücadelesinin sonuna kadar destekçisidir.
TMMOB ve Bağlı odaları bu dönemde üzerine düşen muhalefeti hayatın her alanda yerine getirirken iktidarın saldırılarının hedefi olmuştur. Bu saldırıda 12 Eylül cunta yönetiminin çıkarıp da uygulamadığı bir kararnameye işlerlik kazandırmakta medet umarak Odaların mali ve idari denetimlerini ilgili bakanlıklara bağlamıştır. Odamız ve TMMOB nin iktidarlarca hedef haline gelinmesi onun kamu yararı ve toplumsal faydayı önceleyen emekten ve bilimden yana tutumu ve muhalefetidir. Bu yolda eğilmeden bükülmeden omuz omuza yürüdükçe hedef olmaya devam edeceğinin bilerek, yolundan inatla vazgeçmeyecektir.
Yaşasın Ziraat Mühendisleri Odası
Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü