TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 45. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 45. Dönem Olağan Genel Kurulu 12-13 Mart 2016 tarihlerinde 27 şube ve 53 il temsilciliğinden 354 delegenin katılımıyla Ankara`da gerçekleştirilmiştir.
Genel kurulda ülkemizdeki kırsal/tarımsal yapının mevcut durumu ve sorunları ile meslek alanımıza ilişkin gelişmeler ve çözüm yolları ele alınmış ve aşağıda belirtilen temel sonuçların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir.
ODA`mızın diğer kurum, demokratik kitle örgütü ve akademisyenler ile yürüttüğü, tarım sektörünün ve tarım eğitimi almış disiplinlerin yaşadığı sıkıntıları ve çözüm önerilerini içeren çalışmalar kanun yapıcılara ve ilgili bakanlıklara sunulmasına karşın mesleğimizin, meslektaşımızın ve sektörün sorunları artarak devam etmektedir.
Kırsal alanı ve kentlerdeki yurttaşlarımızı yakından ilgilendiren 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve KHK`lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 2014 yerel seçimlerini takiben ülkemizdeki büyükşehir belediyesi sayısı 30`a yükseltilmiştir. Belediye sınırı il mülki sınırına genişletilmiş; 34 bin köyün 16 bini, tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle statüsünde belediyelere bağlanmıştır. Bu değişiklikle 78,7 milyonluk nüfusumuzun artık 72,5 milyonu (%92) kentlerde ve sadece 6,2 milyonu (%8) köylerde yaşamaktadır. Ülkemiz kırsalının yaklaşık yarısı artık şehir statüsündedir. Şikayet olması halinde çiftçi bahçesindeki ya da evinin altındaki ahır ve kümesini artık mahalle statüsüne kavuşan yerleşim biriminin dışına taşımak zorunda kalacak, tarlasına ahır gübresi atamayacak ve tarımsal üretimden kopacaktır.
Ülkemizde işsizlik sorunu büyürken, tarımın istihdama katkısı 2014-2015 döneminde 26 bin kişi azalmıştır. Kırsalı boşaltmaya yönelik politikalar sonucu çiftçi üretimden koparken, tarımsal destekleri de almaktan vazgeçmiştir. ÇKS`de kayıtlı çiftçi sayısı son 10 yıllık dönemde 2,8 milyondan 2,2 milyona gerileyerek yaklaşık 600 bin kişi azalmıştır. Diğer yandan, 2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu`na göre tarıma ayrılacak destek miktarının milli gelirin %1`inden az olamayacağı, 2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu ile hüküm altına alınırken, bu oran bugüne kadar %0,5-0,6`yı geçmemiştir. Ayrıca verilen desteklerin dağıtımındaki adaletsizliklerin de hızla giderilmesi gerekmektedir.
Bu olumsuzluklar tarım arazilerinden yeterince faydalanmayı da engellemektedir. Çiftçi, son 15 yıllık süreçte toplam 26 milyon dönüm tarım arazisi üzerinde üretim yapmaktan vazgeçmiştir. Bu miktar Belçika`nın yüzölçümüne yakın bir miktardır. Buna paralel olarak son 25 yıllık dönemde yeşil mercimek ekim alanı %94 daralırken, kırmızı mercimek %71, tütün %69, nohut %60, soya %50, kuru fasulye %48, şeker pancarı %29, pamuk %28, patates %25, buğday ve arpa %18, ayçiçeği ekim alanı ise %4 daralmıştır. Türkiye tarımsal hammadde ithalatı yapmaksızın tarım ürünleri ihracatı yapamayacak duruma gelmiştir. Son 12 yılda tarıma verilen destek 70 milyar TL iken, tarım ve gıda ithalatına 320 milyar TL ödenmiştir. Dünyada tarım desteğinin 4,5 katını tarımsal ithalata savuran başka ülke yoktur.
En çok gelir getiren üretim dalı olan yaş meyve sebze sektörü, son yıllarda girdi fiyatlarındaki sürekli artış, buna karşın ürünün beş yıldır aynı fiyatla satılması nedeniyle ciddi bir krize girmiştir. Seralarda üretim yapılmamakta, narenciye alanlarında bakım işleri yeterince yerine getirilememektedir. Üreticinin geleceğe yönelik umutları tükenmiş, sektöre girdi sağlayan meslektaşlarımızla birlikte serbest tarım danışmanlarının da iş kapasitesi ve gelir düzeyi etkilenmiştir. Rusya krizi nedeniyle bu olumsuz tablo giderek ağırlaşmış, üreticilerin yanı sıra sektör paydaşları da iflas etme noktasına gelmiştir. Bugün üreticisinden tüketicisine perakendeciden toptancıya distribütöründen ihracatçısına hiç kimsenin mutlu olmadığı bir tablo yaratılmıştır. Sorun başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı olmak üzere tüm yetkililere raporlarla iletilmesine karşın çözüm için hiçbir adım atılmamıştır. Sorumluların ve yetkililerin yaşanan panik havasını dağıtmak ve sektördeki çarkların yeniden dönmesi için derhal harekete geçmeleri şarttır.
Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kırmızı Et Stratejisi`nde et ve besilik hayvan ithalatının sorunu çözmekten uzak olduğu belirtildiği halde hayvancılığımızı geliştirmek ve üretimi kolaylaştırmak yerine hala ithalat kozu gündemde tutulmaya devam edilmektedir. Tavan fiyat uygulaması ile fiyatları sabit tutmak mümkün değildir. Hayvansal üretimde maliyetin %65-70`ini yem oluşturmaktadır. Ülkemizin 15 milyon ton kaba yem, 5 milyon ton karma yem açığı vardır. Açığı kapatmak için GDO`lu mısır ve soya ithalatı yerine yem bitkileri ekim alanları genişletilmeli, meralar amaç dışı kullanılmak yerine ıslah edilmeli, gerçek anlamda alana müdahale edebilecek kurumlar oluşturulmalıdır.
Üreticinin giderek yoksullaşması, tarım danışmanlığı sisteminin gelecekte var olmasının önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Sorunun çözülmesi için üreticilerin örgütlülüğünün güçlendirilmesi ve danışmanlık sisteminin bu yapı üzerinden sürdürülmesinden başka yol yoktur. Yapısal sorunlar giderilinceye kadar sahada danışmanlık yapan meslektaşlarımızın devlette istihdamına yönelik çözümler üretilmelidir.
Bitkisel üretimde kullanılan kimyasalların insan ve çevre sağlığı açısından yarattığı risklerin asgariye indirilmesi için gerekli önlemler alınmalı ve bu kapsamda iç piyasada tüketilen ürünlerdeki denetim sayısı artırılmalıdır. Bu alana yönelik düzenlemelerde başta karekod olmak üzere, yetkili bitki koruma ofisleri ve reçete yönetmeliği de gözden geçirilerek ODA görüşümüzün dikkate alındığı kalıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
İklim değişikliği kapsamında değerlendirilebilecek kuraklık, kuvvetli rüzgar ve fırtına gibi meteorolojik olumsuzlukların ülkemizde görülme sıklıkları artmıştır. Bu durum üretim miktar ve kalitesini olumsuz etkilerken üretici ve tüketiciyi de mağdur etmektedir. Bu kapsamda TARSİM`de yeniden düzenlemeye gidilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bir yanda tarım sektöründe yaşanan olumsuzluklar üretimi ve üretim alanlarını daraltırken, kamu kurumları küçültülüp, müdahale kurumları kapatılıp işlevsizleştirirken, alana hizmet veren özel sektör günden güne zayıflarken, diğer yandan ziraat fakültelerinin sayısı artmakta, her yıl binlerce mezun verilmekte, sektörde her geçen gün iş bulmak daha da zorlaşmaktadır. ODA`mızda örgütlü diğer meslek disiplinleri için de benzer olumsuz tablo vardır. Tarım eğitimi kimyasalların kullanıldığı, laboratuar ve uygulama çiftlikleri ile sera mevcudiyetine ihtiyaç duyan son derece pahalı bir eğitimdir. Bu nedenle, planlı bir tarımsal üretimde ülkemizin ihtiyaç duyduğu sayıda insanın eğitilmesi ülkemiz kaynaklarının doğru kullanılması açısından önemlidir. Diğer yandan, tarım gibi bir alanda gelişmelerin alana hızlı taşınabilmesi ve güvenilir gıdanın üretilebilmesi açısından kaliteli bir eğitimin sağlanabilmesi için ziraat fakülteleri de başarı sırası baraj uygulaması kapsamına alınmalıdır.
Ülkemizde yaşanan kaos ortamı yaşamın her alanında olduğu gibi tarımsal üretimi de olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye tarımının daha da geriye gitmemesi ve meslek alanlarımız açısından ülkemizde barış ve kardeşlik ortamının bir an önce yeniden tesis edilmesine ihtiyaç vardır. Ziraat Mühendisleri Odası emek, barış ve demokrasi mücadelesini meslek ve meslektaş hakları mücadelesi kapsamında sürdürmeye devam edecektir.
Yaşasın Ziraat Mühendisleri Odası
Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü