TMMOB ZMO 49. DÖNEM I. DANIŞMA KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

TMMOB ZMO 49. DÖNEM I. DANIŞMA KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
7 Aralık 2024
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın 49. Dönem I. Danışma Kurulu Toplantısı, ZMO Ana Yönetmeliği`nin 45. ve 46 maddeleri gereği, geçmiş dönem Oda Başkanları, Genel Merkez Yönetim Kurulu asıl ve yedek üyeleri, Onur Kurulu ve Denetleme Kurulu asıl üyeleri, Şube Başkanları ve Saymanları, TMMOB organlarındaki temsilcilerimiz, Genel Sekreterimiz ile Genel Merkez çalışanlarımızın katılımı ile 07 Aralık 2024 tarihinde 10.30-18.00 saatleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirilmiştir.
Son yıllarda yayımladığımız tüm bildirilerde ifade etmiş olduğumuz, ülkemizde insan/toplum ve çevre için her alanda yaşanan çoklu, çok katmanlı ve kesintisiz krizler, bu dönemde de artarak ve derinleşerek, toplumsal ve çevresel maliyeti çok yüksek olacak olan kritik eşiğe doğru ilerlemektedir.
2020 Mart ayında başlayan Pandemi afeti sonrası kapitalizmin/neoliberalizmin daha çok kar ve daha düşük maliyet amacıyla sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamı yeni bir forma dönüştürmek üzere kurguladığı/dayattığı yeni ve vahşi düzenleme ve uygulamalara alışamadan, 6 Şubat 2023’de Kahramanmaraş merkezli depremler yaşanmış ve çok büyük bir yıkıma neden olmuştur.
Yıllardan beri uygulanan şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı, rantçı imar anlayışı, yapı kontrol ve denetim eksiklikleri, yapı stokunun deprem mukavemetinin olmaması, depremin afete dönüşmesine neden olmuş, bu etki kırsal için, azalan kamu idaresi duyarlılığı nedeniyle katmerlenmiştir.
Yıllar içinde özendirilen ve yaratılmış kaygılarla manipüle edilerek, kırdan kente, kentlerden büyük şehirlere doğru yönlendirilen iç göç ile köy nüfusu azalmış, köyler boşalmış, tarımsal üretimin devamlılığını sağlayacak genç nüfus köyleri/tarımsal üretimi terk etmiştir.
Uygulanan politikalarla son yıllarda eğitilmiş tarım iş gücü (Ziraat Mühendisleri, teknikerler) ve şehirlere ucuz iş gücü olmaları için göç ettirilip işsiz kalan köy gençleri düzenli, düzensiz ülke dışına göç etmekte ya da göç etme yolları aramaktadır. Buna karşın ülke dışından gelen düzenli ya da düzensiz göçmenlerin bir kısmı kırsalda ucuz, güvencesiz ve istikrarsız olarak çalıştırılmaktadırlar.
Meslek Odaları kamu kurumu niteliğinde anayasal kurumlardır. Anayasanın 2. Maddesinde ifade edilen Türkiye Cumhuriyeti “Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir.” temel hükmünün çizdiği çerçevede faaliyetlerini sürdürmeye çalışan meslek odalarının bilim ve tekniğe dayalı kamucu ve ekoloji duyarlı demokrasi, barış ve temel insan haklarından yana duruşunu engel olarak gören iktidarın, meslek odalarının faaliyetlerini engelleyici uygulamaları kabul edilemez. Bu durum meslek odalarının mesleki demokratik yapısına hukuki olmayan antidemokratik müdahaledir. TMMOB örgütlülüğü Anayasa ve yasaların verdiği hak ve ödevlerin bilincinde ve her türlü antidemokratik müdahaleye karşı, mücadele etme kararlılığında olan büyük bir örgüttür.
Açlık sınırının altında maaşlarla geçinmeye çalışan ücretli, güvencesiz veya işsiz meslektaşlarımızın ve toplum kesimlerinin, artan hayat pahalılığı karşısında onurlu yaşayabilme taleplerine kulak tıkanmış durumdadır. Uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi ve kamu yararını savunmaya devam edeceğiz. Meslektaşlarımızın taleplerinin taşıyıcısı, emeğiyle geçinen tüm toplumsal kesimlerin gür sesi olmaya devam edeceğiz.
Tarım sektörümüzün yıllardır uygulanan özelleştirme, ticarileştirme ve metalaştırmaya dayalı neoliberal/kapitalist tarım politikaları nedeniyle yapısal sorunları her geçen gün artmakta ve tarımsal ürün yeterliliği giderek azalmaktadır. Üretim artışını sağlamak yerine ithalata dayalı yeterlilik sağlama ve regülasyon politikaları tarımda temel politika halinde yürütülmektedir. Pandemi ile artan küresel tarım ürünleri ve tarımsal girdi fiyatları, düşmeye devam ederken ülkemizde arz daralması, ihracatçı ülkelerin süren koruma önlemleri, kur ve enflasyon artışına ilişkin radikal önlemlerin ve kamusal alana, çiftçiler ve kırsal bölgelere yönelik gerekli tedbirlerin alınmaması tarım sektöründe yaşamsal sorunların devam etmesine neden olmaktadır.
Eylül 2024’de 2025-2027 yılları için açıklanan 20. Orta Vadeli Plan (OVP), diğer OVP’lerde ifade edilen tarımsal politika çerçevesi, temel amaçlar, hedefler ve düzenlemeler bakımından genellikle benzerlikler içermekte yaklaşık 20 yıldır ifade edilen plan hedefleri büyük ölçüde tutturulamamaktadır.
1955 yılında yürürlüğe giren 6534 sayılı Yasa ile Genel Tarım Sayımlarının sonu (0) ile biten yıllarda yapılması hükme bağlanmış olmasına karşın 2001 yılından bu güne 24 yıl yapılmamıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜİK arasında imzalanan protokol gereği 2024-2025 yıllarını kapsayan dönem içerisinde gerçekleştirilecek Tarım Sayımı bir an önce sağlıklı ve güncel verilerle tamamlanmalıdır.
Sırasıyla 14 ve 15 Eylül 2023 tarihlerinde yayımlanan “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik” ve “Sözleşmeli Üretimin Usül ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, Tarım sayımı yapılmadan, Türkiye’nin tarımsal verileri bilinmeden bilimsel ve doğru hükümleri içeremez. İptal davası açtığımız her iki yönetmelik geri çekilmelidir. 22 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe giren “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” , yaşanan arazi mülkiyeti sorunları, girdi maliyetleri yüksekliği, maliyetlerin altında açıklanan tavsiye alım fiyatları, üreticilerin pazarda yaşadığı sorunlar vb. birçok nedenle tarım, evrensel normlara göre dizayn edilmeden gerçekleştirilmesi çeşitli kırılmalar yaratacak bir uygulama olacağından geri çekilmelidir.
Tarımsal üretimin temel girdilerinin yerli üretimini yapan özelleştirilmiş tarımsal KİT’ler kamulaştırılmalı, kapatılanlar yeniden açılmalı ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılmalı, özerkleştirilerek yönetimlerinde çiftçi örgütlerinin aktif katılımı sağlanmalıdır. .
İklim değişikliği, kuraklık, yangınlar vb. afetler sonucunda oluşan üretici zararları, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde karşılanmalı, yeniden üretim yapabilmesi için gereken girdiler sübvanse edilmeli, mevcut su, elektrik borçları silinmeli ya da faizsiz ertelenmelidir. Borçlu çiftçilere uygulanan haciz ve takipler durdurulmalı, kamu idaresi tarafından karşılanmalıdır.
Kentte Tarım kent içinde bulunan tarımsal üretim yapılmasına uygun arazilerde yapılan tarımsal üretimi ifade etmektedir. Kentte tarım için gerekli mevzuat oluşturulmalı, gerekli plan çalışmaları yerel yönetimlerce yapılmalıdır. Kent çeperlerinde zaten tarım yapılması gereken tarım arazilerinin talan edilmesine yeni bir yol olacak olan Kent Tarımı kavramı yanlıştır.
Tarımsal niteliği korunacak arazi vasfı taşıyan araziler “Hobi Bahçeleri” adı altında zaman içinde havuzlu villa ve sitelere dönüştürülerek tarım dışına çıkarılmakta, parçalanarak küçülmelerine, tarımsal bütünlüklerinin bozulmasına yol açılmaktadır. Kırsalda yapılan hobi bahçeciliği yeni imar alanları yaratmanın yeni bir yoludur. Hobi bahçeciliği kentsel bir kavramdır. Denetlenerek ve belirli kurallar çerçevesinde, kent içinde uygun arazilerde yapımına izin verilmelidir. Tarım arazileri tarımsal üretim yapmak için kullanılmalıdır.
Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, kendine yeter üretim için toplumsal örgütlenme, eğitim ve planlamalar hemen yapılmalıdır. Kamu sağlığını tehdit eden merdiven altı ve riskli katkı ve kalıntılar taşıyan gıda ham maddeleri ile yapılan üretim denetlenmeli, izin verilmemeli, stokçuluk ve fahiş fiyatlar doğru, etkin ve hızlı şekilde denetlenmeli, gerekli cezalar verilmelidir.
Öncelikle tarımsal ilaç, gübre, tohum olmak üzere yerli girdi üretimi ve ıslah çalışmaları desteklenmeli, Tohumculuk Yasası ekosistem, tarımsal varlıklarımız, çiftçiler ve kamuoyu çıkarları gözetilerek bir an önce yeniden düzenlenmelidir.
AB ve diğer pazarlara ihraç ettiğimiz yaş sebze, meyve ürünleri ve tarım ürünlerindeki pestisid kalıntıları, iade sorunları yaratmakta, kalıcı çözüm için AB ülkelerinin kullandığı ortak Maksimum Rezidü Limitleri (MRL) kullanılmalıdır. Üretim aşamasında uygulama, kontrol ve denetimler yapılmalı, konu uzmanı Ziraat Mühendislerinin yeterli istihdamı sağlanmalıdır. İade edilen ürünlerle ilgili mevzuat, alınan kararlar ve yapılan uygulamalar şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, reçetelendirilmesi, eğitimi ve uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur. Ziraat Mühendisleri dışında bitki koruma konusunda yeterliliği olmayan herhangi bir meslek grubunun yetkilendirilmesi yanlıştır. Çevre ve halk sağlığının güvenliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için ivedilikle düzeltilmelidir. Mevcut bitkisel ilaç satış bayilerinin yıllardır çözülemeyen sorunları bir an önce çözümlenmelidir.
Bitki koruma, gübre, tohum, tarım alet ve makinası gibi girdileri satan tarımsal bayilere yönelik halk sağlığının korunması ve haksız rekabet ortamı oluşmaması için Tarım ve Orman Bakanlığı’nca ülke düzeyinde ortak uygulama başlatılmalı ve süreç sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Biyosidal ürün veya aktif maddelerin imalinden sorumlu olacak meslek grupları içerisinde eskiden olduğu gibi yine Ziraat Mühendisleri de olmalı, halk sağlığı açısından biyosidal uygulaması yeterli eğitim almamış her meslek grubuna açılmamalıdır.
Adalet Bakanlığı’nca planlanan Bilirkişi Eğitimleri yeniden açılmalı, ODA’mızca verilen bilirkişilik temel ve yenileme eğitimlerine ivedilikle izin verilmelidir. Bilirkişilik uzmanlık ve alt uzmanlık alanlarında meslektaşlarımızı mağdur eden düzenlemeler ve uygulamalar derhal düzeltilmelidir. Yerel yönetimler kamusal eğitim programları ve uygulamalarına ilişkin ortak çalışma protokolleri imzalamalıdır.
Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici olarak çalışan kadın ve erkek mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sosyal güvenlik, emeklilik vb. sorunlar ile tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik kalıcı önlemler alınmalı, şehirlerarası nakil, barınma, beslenme ve hijyen koşulları, çalışma ve sosyal hayatları ivedilikle iyileştirilmelidir.
Tarım arazileri gelişen tarım teknolojisinin sağladığı olanaklar ile yeniden taranarak sulanabilir araziler yeniden tespit edilmeli, yeterli kaynak ayrılarak ivedilikle sulu tarıma açılmalı, tasarruflu, basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, sulanan alanlarda eşgüdümlü olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır.
Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak, üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri tüketmesi için kalıcı önlemler alınmalıdır. Kırmızı et sorununun giderilmesi için dönemsel olarak açılan tarife kontenjanlarıyla dışalım yolu tercih edilmemeli, devlet üretim çiftlikleri yoluyla üreticiye teknik destek sağlanmalı, yem, ilaç, aşı desteği verilmeli, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir. Et-yem ve süt-yem paritesinin uluslararası değerlere çıkarılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Endüstriyel hayvancılık çok boyutlu değerlendirilmeli, agroekolojik hayvancılığa geçiş özendirilmelidir.
Artan gıda ihtiyacının karşılanmasında önemli bir besin kaynağı olan su ürünleri halkın beslenmesinde gerektiği kadar yer almamaktadır. Ekolojik özellikleri birbirinden farklı 3 deniz, 1 iç deniz ve 25 farklı akarsu havzasına sahip olan Türkiye zengin balık biyoçeşitliliğine sahiptir. Sahip olduğu büyük potansiyele rağmen bu kaynakları doğru ve sürdürülebilir bir şekilde değerlendirememektedir. Balık stoklarının sömürülmesi, suların kirlenmesi, kaçak avcılık, av yasaklarına uyulmaması engellenmeli, yasaklara uyulmasının sağlanması için kamu kurumlarının denetimlerini artırması gerekmektedir. Su Ürünleri Mühendisleri, Su Bilimleri ve Mühendisleri ile Balıkçılık Teknolojisi Mühendislerinin kamuda istihdam edilmesi sağlanarak denetim ve planlamaların yetkin mühendisler tarafından yapılması sağlanmalıdır.
Eğitim, istihdam ve üretim politikaları birlikte planlanmalı, eğitimde altyapı ve kalite sorunu çözülmeli, işsizlik sorununun çözümüne yönelik kamuda ve özel sektörde çalışma olanakları ile tarımsal eğitimin kalitesi artırılmalıdır.
Taşımalı eğitim uygulaması ile kapatılan Köy Okulları köyden göçü artırmıştır. Köye dönüş için Köy Okulları yeniden açılmalıdır.
Odamız Ziraat Mühendisliği akademik eğitiminde kalitenin yükseltilmesi için Ziraat Fakülteleri Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon çalışmalarına destek vermeye devam edecektir.
ZMO olarak emeğin ve işin sağlık ve güvenlik standartlarının çağdaş demokratik standartlara ulaşabilmesi için İSİG mücadelesi sürdürülecektir.
“Çiftçi Yayım ve Eğitim Şubeleri” tekrar açılıp eğitim ve yayımda birlik sağlanmalıdır. Tarım Danışmanlığı kamu dışında da etkin hale getirilmeli, tarımda özel sektör ve gelişen tarımsal üretim ve tüketim kooperatifçiliği için de zorunlu olmalıdır. Tarım Danışmanlarının ücreti yeterli düzeye çıkarılmalıdır. Kentte Tarımı planlamaları ve uygulamalarında Ziraat Mühendisi istihdamının zorunlu olacağı düzenlemeler yapılmalıdır.
Kamu personeli meslektaşlarımız, düşük ücretler almakta ve alınan ücretin tamamı emekliliğe yansımamaktadır. 6400 ek göstergenin verilmemiş olması mimar, mühendis ve şehir plancılarının emeğini yok saymaktır. Emek ve insan odaklı, güvenceli bir çalışma yaşamı ve güvenceli bir gelecek tüm mühendis, mimar ve şehir plancılarının en temel hakkıdır. Kamuda çalışan veya emekli meslektaşlarımızın mali ve özlük sorunlarının çözümü için mücadelemiz sürecektir.
Cinsiyet ayrımcılığına, toplumsal rollere, dayatılan yaşam biçimine, kültürel kabullere, dinsel referanslara bağlı olmadan özgür ve bağımsız bir birey olarak toplumda yer alma, toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak var olma mücadelesinde taraf olmaya ve üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmeye devam edilecektir. Cinsiyet eşitliği eğitim çalışmalarına devam edilecektir.
5403 sayılı Yasa kapsamında İllerde kurulan Toprak Kuruma Kurullarının tarım dışına çıkarma kurulları olmaktan çıkarılarak topraklarımızı ve verimli tarım arazilerimizi korumaya yönelik kurullar olmalıdır. Oda’mız kamu yararı, alternatif alan, tarımsal bütünlük ve idarenin korkusu ile yazılmış kurum görüşleri gibi çeşitli gerekçelerle kurulda alınan yanlış kararlara itiraz ederek, süreci takip etmeye, bu bağlamda gıda egemenliğine sahip çıkmaya ve gerekirse yargıya taşımaya devam edecektir.
Yerel yönetimler, büyükşehir yasasından sonra mahalle olan köyleri geliştirmek, tarımsal üretimi ve kaliteyi artırmak için Ziraat Mühendisleri görevlendirmelidir. Çiftçiler, yerel yönetimlerce, geçici destekleme programları yerine uzun vadeyi esas alan yapısal dönüşüm yaratacak kalıcı, kurumsal modeller planlanarak desteklenmelidir. Büyük ve küçük ölçekli kentsel planlama ve kentlerin gelişim alanları planlama süreçlerinde Ziraat Mühendislerinin bulunması zorunluluktur. Tarım ve mera arazilerinin, hayvan varlığının, su rezerv ve sulama yapılarının, kırsal çevrenin ve rekreasyonun korunması için olduğu kadar rezerv alan tespit ve tahsislerinden, toprak koruma projelerine kadar gerekli planlama süreçleri Ziraat Mühendisleri olmadan sürdürülemez.
6 Şubat depremleri, kırsalın deprem güvenliğinin önemini acı bir faturayla öğretmiştir. 10 ilde yaşanan depremler tarım arazilerini, tarımsal yapıları, barajlar ve sulama yapılarını, depo ve siloları, tarım ve gıda işletmelerini, hayvan varlığını ve çiftçileri/köylüleri çok büyük ölçekte etkilemiştir. Kırsal nüfus önemli ölçüde köyü terk etmiştir. Kentlerdeki yıkıntılar tarım arazileri ve su kaynakları çevrelerine dökülerek tarımsal üretim ve çiftçi sağlığı dikkate alınmamıştır. Yaklaşık 2 yıl geçmiş olmasına rağmen kırsalda yıkılan veya ağır ve orta hasarlı konutların çok büyük bölümü halen yapılmamıştır. Konutlar hızla yapılıp teslim edilmeli, çiftçilerin tarımsal üretime yeniden kazandırılması, köye dönüşün sağlanması için Deprem Bölgesi Tarım Destekleme bütçesi planlanmalı ve hızla verilmelidir.
Deprem bölgeleri ve deprem riski taşıyan illerde yeni yerleşim planlamalarında yerleşim yerleri olarak tarım arazilerinin seçilmesi tarımsal varlıklara, tarımsal üretime ve gıda güvencesini tehdit etmektedir. Tarım arazilerinin zemin açısından güvenli olmadığı depremlerde yıkılan kentlerden acı tecrübelerle öğrenilmiş olmasına karşın tarım arazilerinden ucuz arsa üretimi temel politika olmuştur. Yaşayan nüfus ve gelecek nesillerin beslenme ihtiyaçlarının üretildiği tarım arazileri korunmalı deprem güvenliğinin sağlanması için uygun yerleşim alanları seçilmelidir.
Marmara Denizinde öteden beri görülen fakat 2021 yılında yaygın olarak ortaya çıkan müsilajın çeşitli derinliklerde bulunduğu ve kirlilik koşullarının önlem alınmadığından artarak devam etmesi nedeniyle büyümeye devam ettiği, uygun meteorolojik ve oşinoğrafik şartlar oluştuğunda yüzeye çıkacağı bilinmektedir. Marmara Denizi başta olmak üzere tüm deniz ve iç sularımızda kirlilik sorununun çözümü için evsel, endüstriyel ve tarım kimyasalları atıklarının ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulması için gerekli kararlı önlemler alınmalıdır.
ODA’mız ülkemizde demokratik hak arama mücadelesinde hak, hukuk ve adaletin gecikmeden yaşama geçirilmesinden yana taraftır. Yargı kararı olmadan seçilmişler yerine atanan kayyum uygulamalarına karşıdır. Gezi için Adalet Nöbetlerimiz hukuksuz Gezi Davası kapanıncaya ve tutuklu arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşuncaya kadar devam edecektir.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki;
Yerli üretimi ve üreticiyi koruyan “Kamucu Tarım Politikaları” yaşama geçirilmelidir.
Üretimdeki yapısal sorunlara kalıcı çözüm getirilmeli, üretim maliyetleri düşürülmeli, çiftçinin kazandığı, tüketicinin alım gücüne uygun fiyatlarla ürüne erişebilmesi sağlanmalıdır.
Ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere korunan ve sulanabilecek olan tarım arazilerimizin artırılarak üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve kamu zoruyla değil Tarım Kanunu’na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek havza bazlı “Planlı Tarımsal Üretim”e geçilmelidir.
Meralar korunmalı ve mera ıslahları hızla yapılmalıdır.
“Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, artırılacak ürün ve girdi destekleri üretime ve üretene verilmelidir.
Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, ilgili yönetsel birimlere meslek dışı atamalardan vazgeçilmeli liyakat sahibi Ziraat Mühendisleri atanmalıdır. Kamuya yeterli sayıda yeni mühendis alımı hızla gerçekleşmelidir.
Tarım ve gıda sektörü özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalı, özel sektörde de liyakat sahibi Ziraat Mühendisleri istihdam edilmelidir.
Çiftçilerin ve tarım kesiminin satın alma, eğitim, üretim ve ürün satış konularında güçlenmesi için kooperatifleşmesi desteklenmelidir.
Ülkemizdeki açlık ve yoksulluk sınırları gözetilerek genelde kamu emekçisi mühendis, mimar ve şehir plancılarının, özelde ziraat, su ürünleri, su bilimleri, balıkçılık teknolojileri, biyosistem, tarımsal genetik ve tütün teknolojisi mühendislerinin maaşları insanca yaşayacakları bir düzeye yükseltilmeli ve ek göstergeleri 6400’e yükseltilmelidir.
Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda olumsuz etkileyen ekonomik kriz giderek daha da derinleşmeye devam etmektedir. Yaşanan krizden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, kamu harcamalarında lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınma anlayışı hedeflenmeli, tarım sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tarımın yapısal sorunlarını gideren planlamalar, acil olarak gündeme alınmalıdır.
Meslektaşlarımızın, üreticilerin ve tüketicilerin refahı ve tarım sektöründe yaşanan olumsuzlukların çözümü için ilgili kurumları uyarmaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye, çözümler üretmeye devam edeceğiz.
Mesleğimizin itibarsızlaştırılması, mesleki yetkilerimizin elimizden alınması, meslek örgütümüzün işlevsizleştirilmesi ve bölünmesine izin vermeyeceğiz.
Yaşasın TMMOB
Yaşasın ZMO
Yaşasın ZMO Örgütlülüğü