TOHUMA DİKKAT! - STAR

MERKEZ
20.09.2006
 

ŞEREF OĞUZ

Kendine yeterli az sayıda ülke olma özelliğimizi kaybedeli beri tarımda ilginç gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor. Yabancıların elindeki fauna ve flora bilgisine para ödememiz bir yana her yıl tonlarca fauna hırsızlığı da cabası.

Yetmedi, meraları yok eden anlayışın eseri olarak yavaş yavaş elindeki sığırı satıp üreticilikten tüketiciliğe geçen köylülerimiz...

Yaylalara dahi kentten süt gidecek duruma geldik. Hayvancılığımızı AB kapısındaki bir ülkeye tarım yakışmaz şaşkınlığıyla öldürdük.

Yetmedi şimdi sıra tarımın diğer alanlarına geldi. Mesela tohum...

Bitkisel üretimin temel materyali olan tohum, tarım sektörü için de stratejik bir öneme sahip. Tohumun yoksa, gelecek yılki ürünü unutabilirsin. Ya da tohumuna kim hükmediyorsa, gelecek yılki hasadına o karar veriyor demektir.

AB Uyum Paketi içinde Meclis’te görüşülen bir yasa tasarısı var; Tohumculuk Kanun Tasarısı...

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, bu tasarı ile kamuyu tohum alanından çekerek, sektörü tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli taşeronlarına terk etmenin amaçlandığı iddiasında. Tohum, kentte yaşayanların pek derdi değil gibi ama bana göre son derece ciddi bir iddia...

Tasarı ile Türkiye’de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı enstitülerin tarımsal AR-GE faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal sistem demode ilan ediliyor; Devlet bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onlara taşeronluk edenlere yeni kár alanları yaratılıyor.

Çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da, yıllardır TAGEM ve TİGEM’lere kaynak aktarılmayarak, teknik elemanlarla oynanarak kurumların içi boşaltılmış ve sektör özelleştirmeye hazırlanmış. Günümüzde, sebze tohumluğunda yüzde 90’ın üzerinde dışa bağımlı. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak yüzde 25’i üretilebiliyor.

Aslında özel sektör, sebze, mısır, ayçiçeği gibi yabancı döllenen tohum piyasasının kárlılığını çoktan fark etmiş durumda. Bu bağlamda özellikle Hollanda, İspanya ve İsrail kökenli firmalar, yerli ortaklarıyla Türkiye’de tohum üretip pazarlıyor ya da doğrudan ithal ürün satış ağı oluşturuyorlar. Yerli çeşitlerimizin neredeyse tamamının kaybolmasına neden olan bu süreçte, örneğin bir kg. domates tohumu 18-20 bin dolar fiyatla satılıyor.

Yabancı ve yerli aracıların etkisiyle, üreticinin eline geçen gelirden yaklaşık 5 kat fazla fiyatlarla domates tüketen tüketicinin eski domateslerin tadını arama düzeyinde kalan yakınmaları, üretici ve tüketici dayanışmasına yönelik anlamlı bir sonuç üretemiyor.

Buna karşılık buğday gibi kendine döllenen ürünlerde, ıslah çalışmalarının çok uzun zamana ihtiyaç göstermesi nedeniyle, bu alanda özel sektör faaliyeti, yüksek verimli tohum çeşitlerini ithal edip pazarlama esasına dayanıyor. Bu tohumlar da, çevre koşulları ve genetik açılmanın bir sonucu olarak kısa sürede verim, kalite ve hastalık-zararlılara dayanıklılık özelliklerini yitiriyor, bu tabloya eklenen sulama yatırımı eksikliğinin de etkisi ile ülke, AB ortalamasının 1/3’ü verim düzeyiyle buğday üretimi gerçekleştirebiliyor.

Kırsal alanda açıkça yaşanan bu gerçekler görmezden gelinerek hazırlanan bu tasarı, Türkiye’nin tohum üretim gücünü tümüyle kırarak, alanı, üretici üzerinde egemenliğini ilan edecek bir yapıda çokuluslu şirketlere açıyor.

Dün devlet sucukçuluk mu yapar diyerek Et ve Balık Kurumu’nu (EBK) tasfiye eden; bunun sonucunda hayvancılık sektörünü çökerten ve bu telaşla kalan EBK işletmelerini yeniden çalıştırma çabasına giren zihniyet şimdi de adeta; devlet tohumculuk mu yapar? diyor.

Kamu tohumculuk yapar, yapmalıdır.

Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, tasarıda öngörülen ve üretici hayatını perişan edecek gelişmeleri de beraberinde getirecek. Bunların neler olduğuna yarın devam edeceğim.

Okunma Sayısı: 496