TOHUMCULUK ALANI DA PİYASAYA TERK EDİLİYOR - 8. GÜN
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın: “Bağımsız Türkiye için, Bağımsız Tarım Modeli”
8. GÜN – Günaydın, yaptığı açıklamada, AB Uyum Paketi içinde TBMM’de görüşülecek olan “Tohumculuk Kanunu Tasarısı”nın, tohum alanından kamuyu çekerek, sektörü tümüyle çok uluslu şirketler ve onların yerli taşeronlarının egemenliğine terk etmeyi amaçladığını kaydetti. Gökhan Günaydın, açıklamasına şöyle devam etti:
“Tasarı ile Türkiye’de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü (TAGEM)’e bağlı Enstitülerin tarımsal ar-ge faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü (TİGEM)’e ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal sistem “demode” ilan ediliyor; devlet bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onlara taşeronluk edenlere yeni kar alanları yaratılıyor.
Çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da, yıllardır TAGEM ve TİGEM’lere kaynak aktarılmayarak, teknik elemanlarla oynanarak kurumların içi boşaltılmış ve sektör özelleştirmeye hazırlanmıştır. Günümüz Türkiye’si, sebze tohumluğunda % 90’ın üzerinde dışa bağımlıdır. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak % 25’i üretilebilmektedir.
Dün “devlet sucukçuluk mu yapar” diyerek Et ve Balık Kurumu (EBK)’nu tasfiye eden; bunun sonucunda hayvancılık sektörünü çökerten ve bu telaşla kalan EBK işletmelerini yeniden çalıştırma çabasına giren zihniyet; şimdi de adeta; “devlet tohumculuk mu yapar ?” demektedir.
Kamu tohumculuk yapar, yapmalıdır. Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, Tasarı’da öngörülen ve üretici yaşamını perişan edecek aşağıdaki düzenlemelerin yaşama geçmesine neden olur;
Tasarı’nın “Tazminat” başlıklı maddesinde, kusurlu tohumluk nedeniyle zarara uğrayanın zarara uğradığının tespitinde ıspat yükü zımnen üreticiye devredilmekte, böylece tazminat alma hakkı baştan önemli ölçüde sınırlandırılmış olmaktadır.
Yine Tasarı’nın “yetki devri” başlıklı maddesi ile; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak Türkiye Tohumcular Birliği’ne süresiz olarak devretme hazırlığı yapmaktadır.
Böylece, üretim yapanın kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Birlik, tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak, tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek gibi yetkilerle donatılmakta, sermayenin üreticiyi ezeceği yeni bir yapı, aradan kamu çıkartılarak oluşturulmaktadır.
Bununla da yetinilmemekte, alt birliklerden oluşturulacak Hakem Kurulu, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılınmaktadır. Burada “üçüncü kişi” diye anılan, geniş anlamda üreticidir. Böylece şirketler, üretim – sertifikasyon - ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma gelmektedirler.
Tohumculuk Kanunu Tasarısı’nın içerdiği en tehlikeli hüküm ise, çeşit’in; “.. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı” olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınmasıdır.
Türkiye’ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.
Hükümet, “Ulusal Biyogüvenlik Yasası”nı üç yıla yakın süredir çıkarmayarak, ithalat lobilerinin rahat çalışacağı bir ortamı hazırlamaktadır. Tüketicinin tükettiği ürünün GDO’lu olup olmadığını etiket üzerinden görme hakkını bile tanımayan, bu alandaki AB uygulamalarından söz bile etmeyen bu felsefe, şimdi çok tehlikeli bir adım daha atma peşindedir.
Bu doğrultuda Ziraat Mühendisleri ODASI, Tasarı’nın geri çekilerek, ülke ve üretici yararına düzenlemelerin yaşama geçirilmesi konusunda TBMM’den duyarlılık beklemektedir.”