TRAKYA'DA DOĞA ARTIK ESKİSİ GİBİ CÖMERT DEĞİL – CUMHURİYET TARIM/HAYVANCILIK
Dr. Erol ÖZKAN
Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi
Yaşlı kıta Avrupa'nın güney doğudaki son uzantısı ve Anadolu yarım adasına el uzatırcasına duran yarımada Trakya. Ülkemiz insanı açısından Avrupa'ya, bazılarına göre ise umuda açılan ilk kapı Trakya. Başka tanımla ülkemizin kuzey batısında yer alan ve 2 372 000 hektarlık yüz ölçümü ile Türkiye'nin yüzde 3.05'ini kapsayan Trakya. Üç ayrı denize kıyılarını açmış, Meriç nehrine sınırlarımıza girmesinden itibaren 211 km'lik ev sahipliği yapmış, son yıllarda içini kemirse de 281 km'lik Ergene nehrini bağrına basmış Trakya. Uçsuz bucaksız uzanan, çoğunluğu tarıma uygun verimli toprakları barındıran hafif dalgalı araziler ve mevsimine göre yeşile, sarıya ya da kahverengi toprak rengine bürünen Trakya. Acıdır ki günümüzde verimli tarım arazilerinde fabrika bacaları tüten, kıyıları tatil amaçlı yağmalanan, ortasından koyu çamur görüntüsünde ve dayanılması güç kokusuyla zehir akan Trakya. Bu bağlamda ülkemizin bir çok yerinde olduğu gibi çelişkileri, ikilemleri bünyesinde barındıran, sanayi mi tarım mı gibi anlamsız bir ikilemin sarmalına düşürülmüş bölge Trakya. Halkının ülkemiz ortalama yaşam standardının birazcık üzerinde yaşam standardına sahip olmaları ve bu nedenle de bazen bunu kendileri açısından bir onurlanma gerekçesi olarak görmelerine neden olan bölgemiz, yöremiz Trakya. Belki de bu konuda haksız da değiller, ama "bu olumluluğun olumsuzluğa dönüşmeden daha ileriye götürülmesi sağlanabilseydi, yaşanan olumsuzluklara hep birlikte karşı durulabilseydi, bu gönenme elbette daha da anlam kazanmayacak mıydı" diye sormadan geçmek de olanaklı değil bence. Çünkü bir çok etkenle birlikte Trakya'daki tarımın ülke geneline göre daha ileri düzeylerde seyretmesini sağlayan gelişmenin lokomotif gücü olan doğal kaynaklar ve doğa eskisi kadar cömert değil. Belki de "cömertlik yapacak hali mi kaldı ki" diye sormak daha doğru olacaktır.
Bölge nüfusunun yüzde 55'inin kentlerde, yüzde 45'inin kırsal kesimde yaşaması, son yıllarda nüfus dengesinin kırsal kesim aleyhine bozulduğunun göstergesidir. Sadece bu durum bile ülkenin diğer bazı bölge veya yöreleri kadar olmasa da Trakya kırsalında yaşayan halkın da görmezlikten gelinemeyecek sorunlarla iç içe olduğunun göstergesidir. Özellikle sanayi tesislerinin daha yoğun olduğu yöreler başta olmak üzere bölgenin dışarıdan göç alması söz konusu ise de, çeşitli sorunlar ve geçim zorlukları nedeniyle kırdan kente göç önlenememektedir. Bazı yöreler için mevcut üretim yapısı ile tarımın cazibesini daha fazla yitirmesi sonucu örneğin Tekirdağ ilinde kırsal nüfus mutlak olarak da azalmaktadır.
Bir çiftçi ailesine düşen arazi miktarı 59 dekar olan Türkiye ortalamasına karşın, Trakya ortalamasının 81 dekar olması olumlu görülmekle birlikte, miras vb. nedenlerle yapılan bölüşümler sonucu işletme arazileri çok küçülmüştür ve parçalıdır. Bu olumsuzluk özellikle sulu tarımın yaygın olduğu alanlarda daha barizdir. Parsellerin aşırı küçülmesi ve parçalanması birçok olumsuzluğun yanında tarım makinelerinde verimliliği düşürmekte, tarım girdileri ve işgücünün etkinliğini azaltmakta, tarımsal üretim maliyetlerinin yükselmesine yol açmaktadır. Bunun yanında arazilerin dağılımındaki dengesizlik kendini göstermektedir. Bu durum çiftçilerinin sayısal olarak çoğunluğunun alansal olarak daha küçük araziye sahip olduğu anlamına gelmektedir. Bu da küçük işletmelerin geçimini başka yollardan sağlamak düşüncesi ile tarımdan uzaklaştığı, orta ve büyük işletmelerin daha da büyüdüğünün ifadesidir.
Tarım işletmelerinin yüzde 88'inin bitkisel üretim ve hayvancılığı bir arada, yüzde 2'sinin de sadece hayvancılık yaptığı bilinmektedir. Hayvancılığın bölge için bu denli önemli bir faaliyet kolu olduğu açık olmasına rağmen, meralar oldukça yetersizdir ve mera alanları oransal olarak Türkiye ortalamasından beş kat daha azdır. Buradan bölgede hayvancılığın daha ziyade ahır hayvancılığı olduğu ortaya çıkmaktadır ki, bu da maliyeti artırmaktadır.
İşlemeli tarıma ayrılan araziler oldukça fazla olmasına rağmen, toprak işleme tekniklerine ve pazar kaygısı ile teknik anlamda ekim nöbetine çok keresinde uyulmaması, hatta bazen üst üste hububat ekilmesi, yeşil gübre bitkilerine fazla yer verilmemesi erozyona yol açmakta ve toprakların çabuk yorulmasına, verimsizleşmesine neden olmaktadır. Bu da bölge topraklarının korunması ve sürdürülebilirliği açısından dikkate alınması gereken bir husustur. Yine toprak işlemeyi kolaylaştırmak için anızların yakılması azalmakla birlikte, halen zaman zaman da olsa bölgede görülen erozyonu artırıcı, toprağı verimsizleştirici bir uygulamadır. Bunu önlemek için yasakçı uygulamalardan öte alternatif aletler önerilmelidir.
Trakya bölgesinde yanlış arazi kullanımlarına sıkça rastlanmaktadır. Kesinlikle toprak işlemeli tarım yapılmaması gereken V, VI, VII. sınıf arazilerde dahi yer yer toprak işlemeli tarım yapıldığı; tarım arazisi olması gereken bazı arazilerin de yerleşim yerleri, turistik tesis ya da sanayileşmeye açıldığı vb. olumsuz, çarpık durumlar görülebilmektedir.
Çiftçilerin kendi olanaklarıyla yarattığı ve geliştirdiği halk sulamalarıyla birlikte, bölgenin tarım arazisinin yaklaşık yüzde 10-11'i sulanabilir özelliktedir. Fakat çiftçinin sulama alışkanlığı vb. bazı faktörlere bağlı olarak değişim gösteren sulama oranları genellikle düşüktür. Sulama çoğunlukla bilinçsiz yapılmakta, sulama programı ve bitkinin su ihtiyacı bilinmeden sulama yapılması zararlara neden olmaktadır. Bu olumsuzluğun doğal olarak tarımsal üretime ve dolayısıyla ülke ekonomisine yansıması kaçınılmazdır. Bu konuda yoğun şekilde yayım ve eğitim çalışmalarına ve bölgede birçok yerde bulunan sulama kooperatiflerinin etkinliklerinin artırılmasına gerek olduğu hissedilmektedir.
Türkiye'deki buğday ekilişinin yüzde 5.5-6.0'sı, üretiminin yüzde 10'u Trakya'daki üç ilden karşılanmaktadır. Türkiye'deki ayçiçeği ekiliş alanının ve üretiminin yüzde 55-60'ı yine Trakya'daki üç ilden karşılanmaktadır. Türkiye şeker pancarı ekim alanının yaklaşık yüzde 3.5-4.0'ü, şeker pancarı üretiminin yüzde 6'sı Trakya'dan karşılanmaktadır. Çeltikte sadece Edirne ilinin ekim alanı Türkiye ekim alanının yüzde 35'i kadardır, çeltik üretimi ise Türkiye üretiminin yüzde 57-60'ını karşılamaktadır. Zaten Trakya'da çeltik ekim ve üretiminin tamamına yakın kısmı Edirne ilindedir. Bu ürünlerin tamamı ülke için yaşamsal önemde olmasına rağmen, bu ürünleri üretenler özellikle son yıllarda uygulanan DTÖ ve IMF direktifleri doğrultusundaki destekleme politikaları sonucunda emeklerinin karşılığını alamaz olmuşlardır ve hatta küçük çiftçiler sezonu zararla kapatabilmektedir. Bunlara ilaveten kota uygulaması şeker pancarı ekim alanlarını oldukça daraltmıştır. Bölge çiftçisi şeker pancarı da dahil olmak üzere üretmek isteğindeyken, Alpullu'daki Türkiye'nin ilk şeker fabrikasının kapatılmak istenmesinin altındaki asıl nedenin iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Özellikle buğday, şeker pancarı, patates, sebzeler vb. ürünlerde bölge çiftçisi fazla gübre kullanma eğiliminde olduğundan hem maliyet artmakta, hem de toprak kirliliğine davetiye çıkarılmaktadır. 1 220 089 hektar işlenen tarım arazisine sahip olan Trakya bölgesinde, 1993 yılı verilerine göre 21.77 hektara bir traktör düşmektedir. Halbuki 30 hektar için bir traktörün en uygun olduğu düşünüldüğünde, kaynak israfı olduğu ve makine verimliliğinden uzaklaşıldığı görülmektedir.
Trakya bölgesinde üretici kooperatifleri örgütlenmesinin iyi düzeydedir. Ancak kooperatif örgütlenmesi ile üreticilerdeki kooperatif bilincinin aynı ölçüde geliştiği söylenemez. Üreticilerin kooperatifleri sahiplenme ve yönetsel ya da işlevsel anlamda etkin olma yönünde çaba gösterme istek ve tutumları yeterli görülmemektedir.
Bölgede mamul ya da yarı mamul gıda maddesi üreten veya işleyen çeşitli sektörlerden 350'den fazla fabrika ya da işletme bulunmaktadır. Ancak bu tesislerin hepsi büyük ölçekli olmayıp, yeni teknolojilere sahip değildir. Örneğin süt ürünleri işleme tesislerinin büyük kısmı fabrikadan ziyade mandıra şeklindedir, birçoğunun teknolojileri eskidir ve üretim kapasiteleri de küçüktür.
Bölgede tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanımı 1980'lerden sonra artarak devam etmiştir. Son 6-7 yıldır durmasa da hız kesmiş gibi gözükmekteyse de bu yöndeki önlemlerin sürdürülmesi ve yaptırım uygulanması gerekmektedir.
Çarpık sanayileşmeye paralel olarak Trakya bölgesinde çeyrek yüzyıla yakındır tarım açısından yaşanan diğer bir olumsuz gelişme de toprak ve su kirliliğidir. Özellikle Çorlu, Çerkezköy ve diğer yerlerdeki bazı tesislerin atıklarını Çorlu deresine boşaltmaları sonucunda 20-25 yıl önce Trakya'nın can damarı olan Ergene nehri tarım arazilerine ve bitkilere zarar verecek boyutlarda kirlenmiş, balık vb. canlının yaşaması bir tarafa yakınından geçmek bile tiksindirir olmuştur.
Trakya'da kırsal turizm için potansiyel vardır, ancak gerekli alt yapı yeterince oluşturulmamış ve geliştirilmemiştir.
Trakya tarımının çoğu sorununu ülke tarımının sorunlarından ayrı düşünmek büyük yanılgı olur. O nedenle son yıllarda ülke tarımındaki bazı sıkıntı ve gelişme engellerinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Trakya tarımı bu olumsuzluklardan etkilenmekte, ülke genelinde tarımı etkileyen bazı olumsuz gelişmeler Trakya özelinde boyut değiştirerek geçerliliğini korumaktadır.