TÜRKİYE'DE KÜRESEL ISINMADAN EN ÇOK ETKİLENEN BÖLGE ÇUKUROVA - BİRGÜN

MERKEZ
31.01.2007
 

Çukurova‘nın zor yılı

Tarım sektörü Türkiye için her zaman ekonominin taşıyıcısı ve üretim ilişkilerinin belirleyicisi olmuştur. Ancak tarım son 25 yıldır çözülme süreci yaşıyor. Bugün gelinen noktada tarımsal yapı ve tarımsal işletmeler, kurumlar cumhuriyet tarihinin en zor dönemini yaşıyorlar. Tarım kaynaklı göç ve işsizlik tarihimizin en dayanılmaz, kaldırılmaz seviyesine ulaşmış durumda. Aslında tarımın ve kırsal kesimin sorunları bugünlerde yalnızca ekonomi-politikalarından kaynaklanmıyor. Bu yıl ki Dünya Ekonomik Forumu‘nda altı çizildiği gibi "küresel ısınma" insanlığın şimdiye kadar başına gelen en büyük belalardan biri olacak. Dünya Ekonomik Forumu‘nda dünyayı yönlendirenlerin tespit ettiği 23 temel riskin ve üç felaket senaryosunun çıkış noktalarında hep "küresel ısınma" var.

Şimdiye değin "başımıza ne zaman gelecek, gelirse ne olacak" diye sorduğumuz "küresel ısınma" felaketi kapımızı çaldı bile. Ve gelirse nasıl olacak sorusunun yanıtını da şu günlerde alıyoruz. Çukurova‘da buğday ekilen ve pamuğa sermaye yapılan tarlalar umutsuzca, daha ekinler yeşermeden, sürülüyor. Trakya‘da ve Ege‘de de şimdilerde düşmeye başlayan yağışlar çiftçi için çok geç. Bazı büyük kentlerimiz su sorununun yaşamaya başladılar bile. Bu yaz su sorunu büyüyerek devam edecek. Aslında bu sorun yalnız Türkiye‘nin de sorunu değil, tarım dan elde edilen gelir dünyada da azalmakta ve küresel ısınma dünyanın her yerinde çiftçileri vurmaktadır.

AVRUPA ISINIYOR

Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından (WWF) yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa kentlerinde sıcaklık 1970‘li yıllardan beri giderek artıyor. Yaz aylarında Avrupa kentlerinde sıcaklık ortalama 2,2 santig-rad artmış. Küresel ısınmanın temel nedeni ise, atmosfere kömür ve gaz yakan enerji santrallerinden ve otomobillerden salınan sera etkisi yaratan gazlar, özellikle de karbondioksit. Küresel ısınmanın kentlerdeki sıcaklığın artmasında etken olabileceğini bildiren WWF, ayrıca artışın Birleşmiş Milletlerin tahmininden yüksek olduğunu belirtiyor.

Tarım ve hayvancılık iklim değişikliğinden genel olarak olumsuz etkilenecek ve hali hazırda etkilenen bir sektördür. Bir FA-O çalışmasının bulguları; iklim değişikliğinin 2050 yılında Afrika‘nın pek çok yerinde kuraklığa neden olacağı, 30 milyon Afrikalının daha o tarihe kadar kıtlıktan etkileneceğine işaret etmektedir.

Küresel ısınma çölleşmeyi beraberinde getirmektedir; Uzmanlar: "ABD‘de, toprakların yüzde 30‘u çölleşmeden etkileniyor. Latin Amerika ve Karayipler‘in dörtte biri çöl veya kurak arazidir. İspanya‘da toprakların yüzde 31‘i ciddi çölleşme tehdidi altında. ABD‘deki aşırı kuraklıklar ve Güney Avrupa‘daki su kıtlığı, kuzey yarım küredeki durumun ciddiyetine işaret etmektedir. Çin‘de 1950‘lerden beri, kum birikintileri ve çöllerin genişlemesi 700 bin hektar işlenen arazinin, 2,5 milyon hektar meranın, 6,4 milyon hektarlık orman, ağaçlık arazi ve çalılık alanın yok olmasına neden olmuştur. Çöle dönüşen toprakların tahmini yıllık yayılma oranı 1970‘lerde bin 560 kilometrekareyken, 1980‘lerde 2 bin 100, 1990‘lar ile 2000 arasında ise 3 bin 436 kilometrekaredir. Birçok, köy çöllerin yayılması, kum sürüklenmeleri, kum fırtınaları nedeniyle yok olmuştur." "Tahminler dünyada 2025 yılında, 1990 yılına oranla çok daha az işlenebilir arazi kalacağına işaret etmektedir. Dünyadaki tüm arazilerin yüzde 30‘u çölleşme nedeniyle tahrip olmuştur" diyor.

Çölleşen arazilerde artık ne kekik, ne o kekiği yiyerek beslenen koyun ve keçiler ne de çiçekten çiçeğe dolaşacak börtü böcek var. Ama çölleşen arazilerde avuçlarınızı her daldırdığınızda doldurabileceğiniz kum, her rüzgâr esişte yüzünüzde kum tanecikleri ve yüzünüze çarpan alazdan başka bir şey yok.

Çölleşme insanları yerlerinden ediyor. Bu anlamda dünyada yaklaşık 24 bin köy tehdit altında. 1,400 km demiryolu, 30 bin kilometre karayolu, 50 bin kilometre kanal ve suyolu, 250 milyonu aşkın insan çölleşmeden etkilenebilecek durumda.

BİR MİLYON YILIN EN SICAĞI

Ömer Madra, NASA‘dan James Hanson‘un gezegenimizin 1 milyon yıldan beri en sıcak yılını yaşadığını söylediğini aktarıyor. Ayrıca bilim insanı J. Lovelock ise "artık iş işten geçti, ne yapsak boş, Kuzey Kutbunda bir 500 milyon kişi kalırsa kalır, gerisi için yapacak bir şey yok diyor. Evet; durum böyle sürerse yeryüzünün üçte biri iklim değişikliği nedeniyle çölleşecek...

Tarım sektörü de bir yandan iklim değişikliğinden olumsuz etkilenirken diğer yandan iklim değişikliğine kaynaklık etmektedir. Tarımın küresel ısınma karşısındaki bu ikili durumu, tarımda uygulanan tarımsal üretim modeli ile yakından ilgilidir. Yani tarımda uygulanan tarımsal üretim modeli, iklim değişikliğinin yaygınlaşmasını önleyebilir de, şiddetlendirebilir de. Endüstriyel tarım modeli bugün küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden birisi. Sürdürülebilir köylü tarımcılığı (organik tarım) endüstriyel tarıma alternatif ve doğa dostu olmasına karşın kapitalizmin görmezden geldiği bir modeldir.

ÇUKUROVA‘NIN DERDİ KATMERLİ

Ülkemizde 20 yılı aşkın bir süredir IMF kaynaklı ekonomi politikalarının kurbanı olan tarım şimdi küresel ısınmanın kıskacında. Çukurova bölgesi ise bu katmerli dertten en çok etkilenen bölgelerden birisi.

ÇUKUROVA kuraklıktan kavruluyor. Adana böyle kuraklığı yaşamayalı neredeyse 60 yıl oldu. Çok değil daha 3 ay önce yağan yağmurlar pamukta kaliteyi düşürdü, pamuk üreticilerine zarar ettirdi. Şimdi de pamuk öncesi, pamuğun ekiminde sermaye olarak kullanılan buğday kuraklıktan yeşeremiyor, yeşerenler ise sararıyor. Anlayacağımız yağmurlar yağacağı zamanı şaşırdı; yağmur, zamansız yağdı zarar ettirdi, şimdi tam zamanı yağmıyor, batıracak çiftçiyi.Çukurovah çiftçiler harcama yapıp ürünü almadan buğday tarlalarını sürmek zorunda kalabileceği için kederli, uykusu kaçmış durumda. Çünkü bazı çiftçiler buğdaydan elde ettiği geliri pamuk yetiştirmede sermaye olarak kullanıyordu. Şimdi kuraklık nedeniyle bu geliri kaybedecek olan çiftçiler tefecinin eline düşeceği için endişeli. Ülkemizin tahıl ambarı, beyaz altın pamuğun diyarı Çukurova‘da çiftçilerin "eli böğründe"!

Sözü daha fazla dolaştırmayalım. Çukurova‘yı hem Çukurovah, hem çiftçi hem de Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı olan Ayhan Barut ile Karataş‘h çiftçilerden dinleyelim.

ADANA ZMO BAŞKANI AYHAN BARUT:

Çukurova ülkemizin en önemli tarımsal üretim merkezidir. Çukurova denilince ilk akla gelen isim Adana‘dır. Başta Adana olmak üzere tüm Çukurova‘da bu yıl kuraklık tehlikesi yaşanmaktadır. Meteoroloji uzmanlarına göre 1940 yılından beri böyle bir kuraklık yaşanmamıştır. Yaklaşık 70 gündür bölgemize yağmur yağmamak-tadır. 70 gün önce bölgemizde sel felaketi yaşanırken 70 gün sonra kuraklık yaşanmaktadır. Bölgemizde 70 gün önceki süreçte aşırı yağışlar nedeni ile hasadı yapılmakta olan pamuk, mısır, soya, yerfıstığı gibi ürünler önemli ölçüde zarar görmüştür. Özellikle pamukta ürün kalitesi 1. sınıftan 3. ve 4. sınıfa düşmüş fiyatlar ise 0,66 YKR‘den 0,40 YKR‘ye gerilemiştir.

Ancak daha sonra 70 gündür oluşan yağışsız süreç bölgemizde başta Buğday, Narenciye, yaş Sebze-Meyve olmak üzere tarım sektörü ve tarım ürünlerini büyük sıkıntı içerisine girmiştir.

Küresel ısınmanın ilk işaretleri sayılabilecek bu durum sektörü olumsuz etkilemektedir. İnsanlığın doğayı ve çevreyi kirlettiğini, ABD‘nin KYOTO antlaşmasını imzalamadığını ve nükleer sanayinin çevreyi kirlettiğinin acısını, emeği ve alınterini döken ziraatçiler çekmektedir.

Ülkemiz dünyada su fakirleri ülkesi arasındadır. Ülkemizin su kaynak rezervleri 115 milyar m3‘tür. Kişi başına düşen su miktarı 1.3001113. Su rezervi zengin olan ülkelerde ortalama kişi başına düşen miktar ıo.ooom.3 ‘tür. Bu durum ülkemizin su fakiri olduğunu gösterir. Buradan hareketle her damla suyun ülkemiz için önemi büyüktür. Bölgemizde de şu anda su sıkıntısı yaşanmaması için yağışların olması ve dağlık kesimlerde karların yağması gerekir. Bölgemizde şu an topraktan çıkmış olan buğday ile daha sonra kuru toprağa ekilmiş çimlenmeyi bekleyen buğday tohumları yağmurla buluşmayı beklemektedir. Yağmurun yağmaması biraz daha uzun sürerse topraktan çıkan buğdaylarda sararma ve kurumalar oluşurken, toprakaltında kalan buğdayların hem haşatı gecikecek hem de sürümleri oluşmayacaktır. Bu durum rekolteyi direkt olarak düşürecektir.

Ayrıca yağmurların yağmaması ve barajları besleyen dağlardaki karların oluşmaması su kıtlığı yaratırken yaz dönemi ekilecek olan pamuk, mısır, soya, ayçiçeği ve yerfıstığı ile yazlık yaş sebze meyvede risk altına girecektir.

NE DEDİLER?

HACI MUSA KILIÇ: Helvacı Köyü / Karataş-Adana

ACİLEN yağmur bekliyoruz. Aksi taktirde tarlaları geri sökeceğiz. Buğday bizim yaz dönemi finans kaynağımızı oluşturmaktadır. Eğer Buğday yetiştiremezsek bu yıl bizim için çok zorlu geçecektir.ABDULLAH AKSOY: Hacıhasan Köyü/Karataş-Adana

ÇİFTÇİ olarak zaten zordayız. Geçen yıl hiçbir ürünümüz para etmedi. Bunun üzerine birde kuraklık eklendi. Durumumuz çok zor, bizleri zorlu bir yıl beklemektedir. Üretici olarak destek bekliyoruz.

ZİYA PAŞA KILIÇ: Helvacı Köyii/Karataş - Adana

BİR söz var "Çiftçilerin karnını yarmışlar kırk tane bu yıl çıkmış" yani biz çiftçiler her yeni sezona başlarken yeni bir umutla başlarız. Ama her yıl ayrı bir hayal kırıklığı, ayrı bir tecrübe, ayrı bir zarar yaşarız. Bu yılda bizler için çok zor. Şu an çok masraftayız ama daha buğdayı topraktan çıkaramadık. Toprağın altında yağmur bekliyor.

Okunma Sayısı: 5082