TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ: TÜRKİYE'DE KURAKLIK KRİZİ Mİ KAPIDA?- 10 ARALIK 2020
"İller düzeyinde planlama olmalı, sulama geliştirilmeli"
ANKARA - Türkiye’nin kuraklık eylem planı hazırlığı olmasına rağmen azalan yağışları dikkate alarak susuzluğa karşı önlemlerini almadığı ve bu durumun gıda güvenliğini de riske attığı tartışılıyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ortaya koyduğu haritada, Türkiye Aralık ayını “şiddetli kuraklık” riskiyle karşıladı. Türkiye’nin batısı, ortası ve Doğu Anadolu Bölgesi’yle Mardin ili ve civarı “acil durum” gerektirecek şekilde, kış mevsimi olmasına rağmen şiddetli kuraklık yaşıyor. Harita özellikle tarım sektöründe endişeye yol açmış görünüyor.
VOA Türkçe’ye “şiddetli kuraklık” riskini vurgulayan haritayı değerlendiren TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır, acilen uzun vadeli çözümleri içeren önlemler alınması çağrısında bulunarak, “Bu kuraklık toplumun çok büyük bir kısmını etkileyen bir doğal afet” tespitini paylaştı. Türkiye’nin 2017 yılında kamuoyuna açıkladığı “kuraklık yönetimi planı” olmasına rağmen bunun uygulanmadığını söyledi.
“Türkiye kendi çiftçilerine destek olmalı”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ise, tarım üretiminde sıkıntı oluşacağını ve Corona virüsü salgını koşullarında Türkiye’nin gıda güvenliğinin riske gireceğini belirtti.
Hükümete acilen önlem alınması çağrısı yapan Bayraktar düzenlediği basın toplantısında, buğday başta olmak üzere Türkiye’nin ayçiçeği, pirinç, arpa ve mercimek için kuraklık kaynaklı üretim sıkıntıları olabileceğini söyledi.
Bayraktar, Rusya gibi ülkeler tarafından tarım ürünlerinde pandemi koşullarında ithalat yasakları getirilmesiyle birlikte sorun yaşanmaması için, Türkiye’nin kendi çiftçilerine destek olması gerektiğini vurguladı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez de, mevsim normalleri altında yağışlar olmasına bağlı olarak “meteorolojik kuraklık” ile şimdiden Türkiye’de kuru tarım alanlarında yüzde 10 ila 20 oranında verim kaybı görülmeye başlandığına dikkat çekti.
Önümüzdeki aylarda yer altı suları ile nehirlerde debi düşüşü dolayısıyla “hidrolojik kuraklık” riski de göründüğünü de belirten Suiçmez, bunun ilkbahar ve yaz aylarında sulu tarım bitkileri üretimini etkileyeceğini söyleyerek, Türkiye’nin gıda güvenliği için önlem alması gerektiğini ifade etti.
İklim değişikliği denilmesi kolaya kaçmak, doğal afet söz konusu”
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır da, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Türkiye’deki meteorolojik kuraklık tablosunu “doğal afet” sözleriyle niteleyerek acilen önlem alınmasını istedi.
Türkiye’nin 2017 yılında kamuoyuna açıkladığı “kuraklık yönetimi planı” olmasına ve gerekli yasal düzenlemelerinde bulunmasına rağmen “her şeyin adeta lafta kaldığını” söyleyen Çukurçayır, mevsimsel yağışlara bel bağlamak yerine uzun vadeli, deniz suyu kullanımı gibi çözümler için harekete geçilmesi çağrısında bulundu.
Aralık ayı başında yayımlanan haritayı yorumlayan Çukurçayır, “Şu anda Türkiye’de meteorolojik bir kuraklık yaşanıyor. Yani bir yağış azlığı var. Bunu Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün kuraklık analizleri haritasına baktığınızda çok net görüyorsunuz. Özellikle Türkiye’nin Batı Karadeniz kısımlarının bir kısmı dahil İç Anadolu, Güneydoğu, Doğu Anadolu’nun büyük bir bölümünde; yani Türkiye’nin hemen hemen çoğu yerinde ciddi anlamda meteorolojik kuraklık söz konusu. Dolayısıyla bu kuraklık toplumun çok büyük bir kısmını etkileyen bir doğal afet” dedi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarıyla kuraklık analizi konusunda yol gösterdiğini vurgulayan Çukurçayır, “Ocak-Şubat ve Mart aylarında mevsim normallerinde yağış bekleniyor. Sorunu çözer mi? Çözmeyebilir. Çünkü kış mevsimine belirli bir su stoğuyla girilmesi gerekiyordu. Tarımda yağışların zamanında olması çok önemli. Biz kümülatif su miktarına bakıyoruz; yani barajlardaki suya. Belirli yaştakiler bunu çok iyi bilir. Yılbaşı, aslında kar demektir. İç, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanlar için…Tarımsal olarak bakıldığında kar yağışı, çiftçi ve toprak için yağmurdan çok çok daha önemli. Biz ülke olarak kolay yola kaçıyoruz ve her şeyi iklim değişikliğine bağlıyoruz. Niye, çünkü kuraklık artık ciddi risk olarak kapımızda” sözleriyle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tabloyu değerlendirdi.
Çukurçayır, “Kuraklık çok sinsi gelişen bir olay. Siz bunu çok iyi takip etmek zorundasınız. Yağışın belirli bir miktar azaldığı andan itibaren gerekli uyarıları topluma yapmak zorundasınız. Bunlar yapılmadı. Ne zaman ki barajlardaki su seviyeleri 20’li rakamlara düştü, panik başladı. Pandemi de su tüketimini hızlandırdı. Özellikle içme suyu tüketimini. Mevsim normallerinde yağış olasılığını ummakla beraber, şu andaki durumumuz inşallah ve maşallahlara kaldı gibi duruyor” diye konuştu.
Kuraklık planlamasıyla ilgili 23 kanun ve 15 yönetmelik olduğunu kaydeden Çukurçayır, “Aslında Türkiye’de her şey var ama bunları hayata geçirme noktasında sürekliliğimiz yok. Bir hükümet değişiyor, her şey değişiyor. Siyasetten daha bağımsız kurum ve kuruluşlarca kuraklık planlaması lazım” dedi.
“Deniz suyundan içme suyu elde etme teknolojisini elde etmeliyiz”
Dünya kurulduğundan beri hidrolojik döngüde olan su miktarı aynı kaldığını belirten Çukurçayır, “Birinci sorun şu. İlk insandan beri aynı suları kullanıyoruz. Aradaki tek fark bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde su kaynaklarını koruyamıyor oluşumuz. Kağıt üzerinde yeterli gibi görünse de çok hızlı kirletiyoruz ve koruma noktasında çok gerideyiz. İkincisi, yağışa bağımlı bir yaşam sürdürmek doğru değil. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, deniz suyundan içme suyu yapabilme teknolojisi uygulanabilmeliydi. İklim koşullarıyla Türkiye’yi etkileyen hava sistemlerinin yakın zamanlarda artık etkileyemediğini görüyoruz. Yağışa bağlı bir sistemi sürdürmekten çok deniz suyundan içme suyu elde etme teknolojisini elde etmeliyiz” dedi.
“Pandemi şartlarında kuraklık nedeniyle ithal gıda alamayabiliriz”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ise, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yağış verilerini işaret ederek, toplam suyun yüzde 78’ni kullanmak durumunda olan tarım sektörü olarak ciddi endişe içinde olduklarını belirtti.
Bayraktar, “Kısa vadede sonbaharda ekilmiş kuru tarımdaki ürünler su bekliyor. Kuraklık böyle devam ederse, ilkbaharda ekilecek olan ve suya daha çok ihtiyaç duyan ürünlerde de sıkıntı yaşanacak. Tarımda kuraklık, bitkinin suya ihtiyaç duyduğu kritik dönemde yeterli toprak neminin olmamasıdır. Bu durum ürün veriminde önemli kayıpları meydana getirmektedir” dedi.
Türkiye’de kuru alanlarda yetiştirilen buğday, arpa, kanola ve kırmızı mercimek gibi bazı temel ürünlerin kuraklıktan etkilenme sınırına geldiğini belirten Bayraktar, “Bu ürünler Ekim ve Kasım ayında ekildi. Bu ürünler toplam ekili-dikili alanlarımızın yüzde 56’sını oluşturuyor. Arpa ve buğday Orta Anadolu’da görülecek kuraklıktan etkilenirken, Güneydoğu Anadolu’da kırmızı mercimek kuraklıktan etkileniyor. Böyle devam ederse, ilkbaharda ekilecek yine arz açığı verdiğimiz ürünlerden pamuk üretimi tehlike altında. Trakya bölgesinde arpa, buğday ve yine arz açığı verdiğimiz ayçiçeği, kuraklıktan etkilenecek önemli ürünlerimiz arasında. Doğu Anadolu’da kuraklık yem bitkileri ve meraları etkileyecek, hayvansal üretimin düşmesine neden olacak” dedi.
“Tedbirlerini almayan ülkeleri 2021 yılında zor günler bekliyor”
Aralık ayı ortalarına kadar yağışlar mevsim normallerinde olmazsa riskin çok daha fazla artacağını söyleyen Bayraktar, “Birçok ülkede kuraklık nedeniyle verimde kayıplar görüyoruz. Örneğin, Rusya’da kışlık buğday ekilişlerinin yüzde 22’sinde büyüme eksikliği tespit edilmiştir. Rusya ayçiçeği ürünleri ihracatına yüzde 30 ek vergi getirmeye hazırlanıyor. Bu ürünlerde ithalatçı olan Türkiye, başka ülkelere yönelmek zorunda. Ülkeler şimdiden kapanmaya başladı. Önümüzdeki yıl buğday başta olmak üzere, bitkisel ve hayvansal ürünlerde ihracat yasaklarıyla karşılaşabiliriz. Devam eden pandemi riskine bir de kuraklık riskini eklediğimizde; tedbirlerini almayan ülkeleri 2021 yılında zor günler bekliyor” diye konuştu.
“Türkiye’de en az yüzde 10 verim kaybı söz konusu”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, şu aşamada Türkiye genelinde bölgelere göre değişmekle birlikte yüzde 10 ila 20 oranında tarım ürünlerinde verim kaybı görüldüğünü ifade etti.
Sonbahar ile birlikte kuru alanlarda dikimi yapılmış ürünlerde çok kısmen çimlenme oluştuğunu söyleyen Suiçmez, “Kuru alanlarda buğday, arpa, kırmızı mercimek, kanola, ayçiçeği için risk oluşmuş durumda. Bazı bölgelerde yağış yokluğu nedeniyle üreticiler sulama yapmaya başlamak zorunda kaldı. Eğer önümüzdeki haftalarda mevsim normalleri altında yağış olursa,ya da kar yağışı olmazsa, Türkiye genelinde bölgelere göre değişiklik göstermekle birlikte yüzde 30 ila 50 oranlarında verim kaybı yaşanabilecek” dedi.
“Hidrolojik kuraklık aşamasına geçilebilir”
Şu anda “meteorolojik kuraklık” yaşandığını kaydeden Suiçmez, Aralık, Ocak Şubat aylarında kar yağışı olmaz ve yağışlarda düşüş olursa “hidrolojik kuraklık” aşamasına geçilmesini daha da riskli gördüklerini bildirdi.
Suiçmez, “Yeraltı sularımızda, nehirlerimizde ve dolayısıyla da barajlarımızda su seviyesi ciddi olarak azalacaktır. Hidrolojik kuraklık da gelecek gibi görünüyor. Mesela çeltik tarımı için risk söz konusu olacak. Bahar ve yaz aylarıyla birlikte sulu tarıma geçileceği dönemde hidrolojik kuraklık da olursa diğer tarım bitkileri de etkilenmeye başlayacaktır. Böylesi bir durumda Türkiye’nin gıda güvenliği tehlikeye girecektir” diye uyardı.
Çiftçiler elektrik, sigortalama ve sulamada maddi destek istiyor
Çiftçiler adına TZOB olarak hükümetten beklentilerini de açıklayan Şemsi Bayraktar, kuraklık ile birlikte sulama dolayısıyla elektrik tüketimi artacağı için çiftçilere yönelik acilen kolaylık sağlanmasını istedi.
“Üreticilerimizi topraktan soğutmamalıyız. Tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalıdır” diyen Bayraktar, Türkiye’de kuraklıkla mücadelede hükümetten şu taleplerde bulundu:
- Tarımda Yüzde 20’de kalan sigortalılık oranının değiştirilmesi için tarım sigortasında prim tutarları düşürülmeli veya devlet desteği artırılmalı.
- Sulamada yatırımlar bitirilmeli. Yağmurlama ve damla sulama gibi basınçlı sulama sistemleri kullanılarak etkinlik sağlanmalı. Su her kesimde tasarruflu kullanılmalı, özellikle toplam suyun yüzde 78’ini kullanan tarımda su heba edilmemeli.
- Çiftçiler açısından 5 yılda 15 kat artış gösteren yeraltı suyu kullanım ücreti yeniden 1 liraya düşürülmeli.
- Tarımda elektrik tüketiminde 2020 Aralık ayı itibarıyla birim fiyatı 85,2 kuruş. Çiftçiler mesken abone grubuna göre yüzde 16 daha pahalı elektrik kullanıyor. Uygulanmakta olan yüzde 18 KDV, tarımda kullanılan elektrik de yüzde 1’e indirilmeli. Elektrik mutlaka desteklenmeli, tarifede ciddi bir indirim yapılmalı. Aylık fatura düzenlenmesi yerine dönemlik fatura olmalı.
“İller düzeyinde planlama olmalı, sulama geliştirilmeli”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Suiçmez de, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün tahminleri doğrultusunda Aralık ayında özellikle kar yağışı olmasını beklediklerini belirterek, “Ama ani yağışlar çiftçiler için felaket getireceğinden, bizim istediğimiz kış mevsimi normal yağışları yaşanması” sözleriyle tarımdaki beklentiyi paylaştı.
Türkiye’nin 2017’de hazırladığı kuraklık planlamasına uygun hareket etmediğini söyleyen Suiçmez, “İller düzeyinde kuraklıkla mücadele planlaması yapılması gerek. Tarımsal üretimde vahşi sulama yerine basınçlı, damlalıklı sulama yöntemlerine geçilmesi gerekiyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü maalesef gerekli bütçeye sahip değil. Yine sulama konusunda çiftçilere ciddi destek olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de kapatıldığı için, tarım arazilerinde her noktaya ulaşabilecek sulama hizmeti götürülemiyor” şeklinde konuştu.
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.