ULUSAL KANAL İLE RÖPORTAJ - GDO

ULUSAL KANAL İLE RÖPORTAJ - GDO
MERKEZ
24.07.2015

ODA Başkanımız Özden GÜNGÖR, GDO`lu 3 mısır genine ithalat izni verilmesini değerlendirdi.

 

 

ODA Başkanımız Özden GÜNGÖR, 24 Temmuz 2015 Cuma günü Ulusal Kanal ile bir röportaj yaparak, Biyogüvenlik Kurulu‘nun GDO‘lu 3 Mısır genine ithalat izni vermesiyle ilgili ODA‘mız görüşlerini dile getirdi.

Röportaj ile ilgili haber ektedir.

 

Ulusal Kanal: Biyogüvenlik Kurulu, Genetiği Değiştirilmiş 3 Mısır ve 2 Soya genine ithalat izni verdi. Bu konudaki görüşleriniz nedir?

ZMO Başkanı Özden GÜNGÖR: Bu durumu 2 yönüyle ele almak gerekir. 

Öncelikle Türkiye, birçok ürünün yetiştirilmesine imkan veren iklim ve ekolojik özellikleri nedeniyle tarımsal üretim açısından avantajlı bir ülke olup, toplam istihdamın %24,6`sı tarım sektöründe yer almaktadır. Türkiye, 78 milyon hektar yüzölçümü üzerinde büyük bir tarım potansiyeline sahiptir. Türkiye ‘de tarım yapılan 23,8 milyon hektar alanın 15,6 milyon hektarı tarla bitkilerine ayrılmıştır. 

Türkiye`de tarımda son 10 yılda gelinen nokta istenilen düzeyde olmayıp,  2,7 milyon hektar tarım arazisinde üretici üretimden vazgeçmiştir. 

 

Bunun en önemli nedeni, yüksek girdi fiyatlarının maliyetleri artırması (Tohum, Gübre, İlaç, Mazot, Sulama v.s.) ve yüksek üretim maliyetleri ile çiftçinin rekabet gücünün düşmesidir. 

 

Bugün tarım dışına çıkan alanların sadece  5-6 milyon dekarında Mısır ve Soya üretimi için devlet desteği sağlansa bu ürünlerin ithalatından kaynaklanan döviz kaybımızın önüne geçilmiş olur. Ayrıca GDO`lu soya-mısır ithalatının da önüne geçilerek, gıda güvenirliği konusunda önemli bir sorun giderilir.

 

Son 13 yılda Türkiye 11 milyon ton mısır ithalatı karşılığında 3 milyar dolara yakın dövizi yurt dışına aktarmıştır. 

Aynı dönem içerisinde ülkemizde yaklaşık 810 bin ton soya üretilmiş, buna karşılık yaklaşık 13 milyon ton soya ithalatı yapılmıştır. Bu ithalat karşılığında da 5,5 Milyar $ dışarıya ödenmiştir. 

Peki bu durumu olumlu olarak değerlendirebilir miyiz? Bu kaynakları dışarıya akıtmayıp da kendi ülkemizde yetiştirmeyi, üreticimizi desteklemeyi niye düşünmüyoruz? Şunu da unutmamak lazım GDO`ya verilen her izin dışarıdan Soya ve Mısır ithalatının önünü açmak demektir. Bu nasıl bir ulusal tarım politikasıdır anlamak mümkün değildir.

 

İkinci konu olarak Biyogüvenlik Kurulu‘nun almış olduğu karar...

 

Öncelikle durumu bir özetleyelim. BESD-BİR ve YUM-BİR, genetiği değiştirilmiş toplam 37 adet gen için (14 mısır+9 soya+10 pamuk+4 kanola-yem amaçlı) Mayıs 2015 tarihinde Biyogüvenlik Kurulu‘na başvurmuştur. Biyogüvenlik kurulu 16 Temmuz 2015 tarihinde 2 soya ve 3 mısır genine izin vermiştir.

 

Soru şu; 3 yıl önce bu Kurulun zararlı diye izin vermediği T25, MIR604 ve MON863 genlerine 3 yıl sonra zararsızdır diye nasıl izin verilebilir?

 

Biyogüvenlik Kurulu anladığımız kadarıyla, "3 yıl önce elimizde yeterli derecede araştırma, bilgi, belge yok" derken bugün geldiği noktada varmış gibi karar alıyor.

 

3 yıl önce insan, hayvan, çevre sağlığı ve biyolojik çeşitliliğe karşı risk var diyordu. Hatta bazı makalelerde şu anda izin verilen MON863 geninin hepetorenal toksisite başta olmak üzere dalak, immün sistem üzerinde olumsuz etkisinin olduğu belirtilmekteydi. 

 

Bir de şu gerçeği göz ardı edemeyiz: EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi), AB`den finanse edilen bağımsız bir Avrupa ajansıdır ve 2002 yılında kurulmuştur. Bu kuruluş, GDO`lar, pestisit, yem katkı maddeleri ve bitki zararlıları konusunda çevre risk değerlendirmesi yapar. Çalışmaları sonucunda ne sonuç çıkarsa ona tüm Avrupa Birliği uyar. Çıkardıkları sonuç kanun gibidir. Yani EFSA açıklamaları ne derse o olur da diyebiliriz.

 

EFSA`ya göre, Türkiye`de Biyogüvenlik Kurulu‘nda izin verilen genler, daha önce EFSA tarafından kabul edilmiştir. Yani bunlar Avrupa`da yasaklı sınıfında değildir.

 

Başvuru sahibi birlikler tarafından GDO`lu söz konusu genler için izin istenmesine gerekçe olarak, "Türkiye`deki laboratuvarların bulaşıklık oranını tesbit edememesi" gösterilmektedir. 

 

Ayrıca Türkiye`nin soya üretimi 125.000 ton, iken hayvancılık sektörünün soya ihtiyacının 2,5 milyon ton olduğu ifade edilmektedir.

 

BESD-BİR ve YUM-BİR, "Dünyadaki soya üretiminin % 95`inin de GDO`lu olması nedeniyle GDO`lu soya ithal etmek zorunda olunduğu, aksi takdirde hayvancılık sektörünün büyük bir yara alacağını" savunmaktadır. 

 

Bütün bunların ışığında, Türkiye`nin ulusal bir tarım politikası olduğunu söyleyebilir miyiz? 

 

Tabi ki de hayır. 

 

Ülkemizin sahip olduğu arazi miktarı, üretim bilgisi ve uygun iklim şartları soya ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Soya da yetiştiririz, Mısır da.. Yeter ki üretici desteklensin. Türkiye`nin GDO`ya ihtiyacı yoktur!

Okunma Sayısı: 982
Fotoğraf Galerisi