ÜNİVERSİTE ARAZİSİNE TOKİ İNŞAATI - EVRENSEL

MERKEZ
01.03.2007
 

ARA SIRA
Prof. Dr. İbrahim Ortaş*

Uzun zamandır Adana kamuoyunu meşgul eden Pamuk Araştırma Alanı‘nın yerine TOKİ tarafından inşa edilmek istenen hastane inşaatı, hafta sonu fiilen başlamış durumdadır.

Söz konusu alana, 1. sınıf tarım arazisi olması ve ovanın küçük bir modeli olması nedeniyle Çukurova Üniversitesi‘nin Pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezi kurulmuştur. Şu anda trilyonu geçen altyapısı ile tam donanımlı merkezin yerine, yine kamu yararı denilerek güzelim buğday tarlaları iş makineleri ile çiğnenerek hastane yapımı için inşaat faaliyetleri başlatılmıştır.

ZMO, bu alan için birinci sınıf tarım toprakları üzerinde bu tür yapılanmanın, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu‘na aykırılığını sebep göstererek davaya müdahil olmuştu. Ancak halen mahkeme kararı olmamasına karşın kazı çalışmaları, hukuk çiğnenerek devam etmektedir.

İşgalci müteahhit

Yaptığımız bütün iyi niyetli girişimlere karşı şu ana kadar uyarılar dikkate alınmamış, tam bir keyfiyet anlayışı ile üniversitenin zilliyetinde olan araziye girilmiştir. Bu oldubittiyi kabul etmemiz beklenilmemelidir.

26 Ocak 2007 tarihli Yeni Adana gazetesinin belirttiğine göre Toplu Konut İdaresi Başkanlığı‘nca (TOKİ) yapılması öngörülen 400 yataklı devlet hastanesinin temelinin daha önce söz konusu edilen ÇÜ Pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezi arazilerinin olduğu yere, müteahhit firma tarafından, üniversitenin sınırlarını belirleyen teller kesilerek bir nevi işgalci konumda üniversite arazisine girmiştir. Yine basından öğrendiğimize göre yönlendirilmiş bir grubun lehte tezahüratı ile hastane istendiğini belirterek müteahhit firma, işleme başlama girişiminde bulunmuştur. Böylece kendilerine göre kamuoyu desteği de sağlanmış bulunmaktadır. Müteahhit firmanın, zilliyeti üniversite kullanımında olan alanda işleme başlamak üzere dozer ile çiti yarması, bir şekilde üniversite içinde hırsızlığa davetiye çıkarmıştır.

Üniversite Hukuk Müşavirliği, bunun üzerine 3091 sayılı Yasa‘ya istinaden müteahhit firmayı, şimdilik Yüreğir Kaymakamlığı nezdinde işgalci konumunda göstererek işlemin durdurulması talebi ile başvurmuştur. Çünkü hukukçular tarafından, geçmişte buna benzer çok sayıda Danıştay kararı olduğu belirtilmektedir. Kamuya ait ve kamu yararına kullanılan bir alanın, yine kamunun bir diğer kurumunun müdahale girişimi zilliyeti esasına dayandırılmaktadır.

Toprak bilimcileri ve tarımcıları olarak, uzun zamandır toprak mülkiyeti ile kullanımı konusunun birbirinden ayrı tutulmasını savunmaktayız. Birinci sınıf tarım arazilerinin bu şekilde amaç dışı kullanımına karşıyız. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını düzenleyen 5403 sayılı Kanun‘un 13. maddesinde; "mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazilerinin tarımsal üretim amacı dışında kullanılamayacağı" belirtilmektedir. Kaldı ki bu konuda Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı‘nın talebine uygun olarak Cargill Yasası‘nı bile iptal etmiştir. İnsanlığın ortak malı olan birinci sınıf tarım arazilerinin bu şekilde kullanımını, doğal felaket olarak tanımlıyoruz. Konunun doğrudan bilimini yapan bilim insanları olarak, toplumu bu konuda uyarmak, birinci derecede görevlerimiz arasında bulunmaktadır.

Hepimiz hukuka saygılı olmalıyız!..

Söz konusu arazinin mülkiyeti devletindir. Üniversite de kamu adına söz konusu arazide kendisine verilen yetki ile son 30 yıldan fazla bir zamandır burada bilim ve araştırma yapıyor. Bizler, bu devletin dışında bir yerde değiliz. Başka bir yere de hizmet etmiyoruz. Bütün çabamız ve amacımız, Çukurova tarımını geliştirmek ve buralarda çalışacak yetişmiş insan gücü yetiştirmektir.
Kamunun kendi arasındaki sorunlarının nasıl çözüleceği, yine yasalar ile belirlenmiştir. Kamunun arazisini, üniversitenin; en azından bu davaya taraf olan bizlerin bilgisi dışında imara açılması ve oldubitti ile parsellenmesi, hiç şık bir davranış değildir. Tabii ki yasalara saygılıyız; ancak yasalar hepimiz için geçerlidir. Bizler nasıl yasaya uygun olarak amaç dışı kullanıma karşı 5403 sayılı Kanun‘un uygulanmasını savunuyorsak, yetkili organların da yasayı doğru uygulaması konusunda üzerine düşeni yapması gerekir.

Devletin, Anayasa‘da belirtilen 44. madde ile "toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek...", 45. madde ile de "tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek..." görevleri dikkate alınarak dava açılmıştır. Anayasa‘mızın 45. maddesinin gerekçesinde; "Madde, devlete tarım arazilerinin ve çayırlarla meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevi vermektedir. Bu ifade ile amaçlanan, tarım arazilerinin endüstri ve şehirleşme sebebiyle yok edilmesinin önlenmesidir. Devlet, bu amaçla yasal düzenlemeler yapmalıdır" ifadesi yer almaktadır.

Üniversiteye yakışmayan tavır

Açıkçası bu tablo bize yakışmıyor. Ne Ziraat Fakültesi‘nin geçmişine ne de üniversitemizin kuruluş amacına. Çok üzgünüm, ancak dik duramadık. Üniversitemizin misyonuna yakışır şekilde gerekli tavrı gösteremedik. Üst yönetim, maalesef bu konuda taşıyıcı olamadı; ancak eski-yeni tüm yöneticilerimize, şimdi büyük görevler düştüğünü ve desteklerine ihtiyaç duyulduğunu da unutmayalım. Bu konuda derneğin girişimleri takdire şayandır. Ancak yalnız derneğin çabalarlının yeterli olmadığını da bilirim.

Silkinip kendimize gelmenin, üstümüzdeki ölü toprağını atmanın zamanıdır. Topraklarımızı bugün savunamazsak yarın araştırma yapacak yer de bulamayız. Hamasi nutuklar kolay da gerçekten yapılacaklar var. Yeniden daha dirençle duyarlılığımızı göstermeliyiz. Hepinizin, her bulunduğumuz ortamda kamuoyu oluşturmamız gerektiği kanaatindeyim. Yoksa eski fotoğraflarına bakıp bir bir işgal edilen arazilerin hesabını; öğrencilerimize, torunlarımıza, eski Balcalı köylülerine, Adana‘ya ve her şeyden de önce kendi vicdanlarımıza karşı nasıl vereceğiz? Umarım, yetkililerimizin vicdanı rahattır.

Benimkisi ne yazık ki hiç de rahat değil!..

*Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi

Okunma Sayısı: 1000