ÜNYE HABER / ORTAK GÖRÜŞ: "ÜRETİCİ KÖYLÜ ÖRGÜTLENMELİ" / 03 MAYIS 2018

ÜNYE HABER / ORTAK GÖRÜŞ: "ÜRETİCİ KÖYLÜ ÖRGÜTLENMELİ" / 03 MAYIS 2018
MERKEZ
03.05.2018

Tüm Köy Sen Ordu Şubesi tarafından düzenlenen panelde tarımın şirketlere teslim etme politikalarının sürdürüldüğünü, bunu engellemek için üretici örgütlenmeli...

 

Tüm Köy Sen Ordu Şubesi tarafından düzenlenen panelde tarımın şirketlere teslim etme politikalarının sürdürüldüğünü, bunu engellemek için üreticileri örgütlü olmasın gerekliliği vurgulandı.

Tüm Üretici Köylüler Sendikası (TÜM KÖY SEN) Ordu Şubesi’nin düzenlediği “ Yeşil altın fındık ve tarımın geleceği” konulu panele Tüm Köy Sen Genel Merkez Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör ve Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt ve Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hayati Tosun katıldı.

Tüm Köy Sen Ordu Şube Başkanı Zekayi Sağra’nın açılış konuşmasıyla başlayan panele CHP, İyi Parti, EMEP, ÖDP, VP, SYKP, Eğitim Sen, Tek Gıda İş, ADD, Çevre Derneği temsilcileri de yer aldı.

Tarım arazileri küçülüyor

Panelde ilk konuşmayı Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör yaptı. Güngör, Türkiye tarımının bir bütün olduğunu vurgulayarak, “Tarım alanları küçülüyor.2002’de 26.5 milyon hektar olan toplam tarım arazimiz son 14 yılda 23 milyon hektara; 15 milyon hektar olan meralarımız ise 8.5 hektara inmiş. Köyler boşalmış, genç nüfus neredeyse kalmamış.” diyerek bunları uygulanan tarım politikalarından dolay olduğunu belirtti.

Üreticiye yasal hakkı ödenmiyor

Güngör, üreticilerin yasal hakkının yıllardır ödenmediğine dikkat çekerek, “Tarım Yasası’nın 21. Maddesi hükmüne göre her yıl GSMH’nın %1’inin tarım desteği olarak ödeneceği hükme bağlanmış ama hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bakanlar Kurulu’nun 2018 tarımsal destekleme kararı üzerine; verilmesi gereken 34.5 milyar TL desteğe karşın, verilecek destek 14.5 milyar TL’dir. Bu yasanın uygulanmadığı için dava açtık, dava devam ediyor. Böyle olunca da tarımda dışa bağımlılık artıyor. Farklı ülkelerden tarım ürünleri, canlı hayvan, et alma oranımız sürekli artıyor.” değerlendirmesi yaptı.

Bilimsel esaslara dayalı politikalar gerekir

Yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerilerinde bulunan Güngör, “İthalata dayanan bu yaklaşımlar yerine bilimsel esaslara uygun politikalar geliştirilerek, üreticini maliyetini azaltacağı, kooperatifleşmelerin teşvik edilerek üretici ile tüketici arasındaki aracıların ortadan kaldırıldığı, verim ve kaliteyi artırıcı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yoksa dediğim dedik örttürdüğüm düdük politikalarıyla bu durumlar çözülmez. İthalat arttıkça çiftçi ürününü ucuza satmak zorunda kaldığı için üretimden çekiliyor, üretim azalıyor.” dedi.

Fiyatta baskılama sürekli oldu

İkinci konuşmayı Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hayati Tosun yaptı. Tosun da fındık politikalarına değindi. Fındığın şirketler lehine geliştirildiğine dikkat çekti. Fındık fiyatının serbest pazar kuralları ile baskılandığı örneklerle, istatistik verilerle anlatı. Özellikle fındık üretiminin %75’ini üreten Türkiye’nin fiyatta ve politikalarda belirleyici olamadığını vurguladı. Çözüm için üreticilerin örgütlenmesinin zorunluluğuna da değine Tosun, Tüm Köy Sen’in önemli bir girişim olduğunu söyledi.

Fındık işlenerek pazarlanmalı

Gıda Mühendisler Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt ise, “Fiyat ve değer maliyetini değerli oyuncu rolünde biz belirlemeliyiz. Fındığı dökme ürün değil işleyerek iç ve dış piyasaya sunacak üretim kanalları oluşturulmalıdır. Türkiye’nin piyasalarda kendini daha rahat tanıtabilmek için elindeki tarım imkanlarını ve sanayi deneyimini birleştirip gıda alanında dünya markaları çıkarılmalı bu yönde üretim desteklenmelidir. Fındığı işleyerek pazarlamalı, elde edilen gelir adil biçimde paylaşılarak üreticinin emeğinin karşılığını alacağı seviyeye getirilmelidir. 2000 yılında sözde özerkleştirme yasası olarak çıkarılan 4572 sayılı Kooperatifler Kanununun şirketler lehine olan hükümleri kaldırılmalıdır. Fiskobirlik üretimden pazarlamaya kadar zincirin her halkasına sahip olacak şekilde ve fındık üreticilerinin yönetimlerini demokratik olarak belirleyecekleri bir yapıya kavuşturulmalıdır.” dedi.

Büyüme eşit değil

Son konuşmacı olan Tüm Köy Sen Genel Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak da, “Ekonomi büyüdü diyorlar. Çeşitli rakamlar açıklıyorlar. % 7-11 büyüdük, kişi başı milli gelir 10 bin doları geçti vs konuşmaları hepimiz duyuyoruz. İki yıldır 10 lirayı geçmeyen fındık fiyatıyla nasıl kişi başı 10 bin dolar gelirimiz oluyor anlamak mümkün değil. Ama pinpon topuyla enflasyon hesaplayan hükümet bunda da hesabı kendine göre yapıyor. Karadeniz’in akan derelerine HES yapan, iktidarın inşaat işlerine ortak olan, mersinde nükleer santral inşaatına Türk ortak olarak giren Mehmet Cengiz’in geliriyle Aybastı’da, Gölköy’de, Ulubey’de fındık üreticisi Hikmet’in, Tuncay’ın, Ahmet’in gelirini toplayıp kişi sayısına bölüyor. Zenginin kazandığı serveti bizim paramızmış gibi hesaplayarak bize de zenginlik serabı gösteriyorlar. Halbuki zenginin geliri kendi cebinde, fakirin geçinme derdi kendi aklında kalıyor.” diyerek algı operasyonu yapıldığına dikkat çekti.

 Destekler şirketlere

Başkavak, “Şirketler hayvancılığa, tohumculuğa başladı. Kooperatifler şirketleştirildi. Şirketler üretimden ziyade ticareti dayatıyorlar. Köylüye tarım üretimi desteği verme, şirketlere ticaret desteği ver diyorlar. Nerede, ne ucuzsa alalım; getirelim, satalım diyorlar. Yıllardır yaş çay alımında değişmeyen 12-13 kuruşluk prim desteğine karşılık şirketlere işveren sigorta prim desteği, vergi indirimi, nefes kredisi vs ne varsa veriyorlar. Kaynaklar şirketlere akıyor.” Değerlendirmesi yaparak asıl desteğin üretici köylüye yapılması gerektiğin vurguladı.

 Tarım arazileri sanayi pazarına dönüşüyor

Başkavak tarım arazilerinin şirketlerin yatırım alanı olarak pay edildiğini belirterek, “Ülke tarımı enerji, maden ve sanayi şirketleri tarafından parsellenmiş. Çukurova bölgesi enerji üssü olarak belirlenmiş. Onlarca termik santral, 60’a yakın HES, nükleer santral derken bunlara bağlı demir çelik fabrikaları, çimento fabrikaları çoğalacak. Çukurova bölgesi enerji; Alanya’dan Balıkesir’e turizm; Marmara-Trakya ve Batı Karadeniz sanayi; Sinop’tan Sarp sınır kapısına kadar yaylalar maden şirketlerine; ormanlar ve sahiller Araplara (Katar Emiri’nin gezdirilmesi bundan) akan her dere HES şirketlerine pay edilmiş. İç Anadolu kaya gazı, İç Ege jeotermal enerji şirketleri tarafından parsellenmiş. İşte tüm bu uygulamalar tarımı ve üretici köylüyü etkileyecek. Tarım bitecek, köylü ya toprağını terk edecek ya da bu şirketlere işçi olacak. Sonuç olarak önümüzdeki dönem bugünkü tarım arazileri sermaye için cennet, köylü ve işçiler için cehennem olacak.” dedi.

 Fındığın denenmeyeni kaldı

Başkavak çözüme de değinerek, “Karadenizli Bakandan iyi fındık fiyatı bekledik. Karadenizli Başbakan ve Cumhurbaşkanından bekledik. Hangi iktidar, hangi hükümet geldiyse de ne fındığın ne de fındık üreticisinin kaderi değişmedi. Dönem dönem fiyat olarak kısmen iyi rakamlar çıksa da genelde sonuç değişmedi. Özerkleşme adı altında 4572 sayılı Birlikler Kanunu değiştirilerek birliklerin altının boşaltıldı. Fiskobirlik’in yararsız, üreticiye yük bir kooperatif haline gelmesine neden oldu. TMO eliyle fındık alan hükümet Fiskobirlik’i bu konuda desteklemedi. TMO’da kimi zaman köylüyle aynı anda fındık satışına çıktı. Kimi zaman da geçen yıl olduğu gibi bir önceki yıldan fındık aldı. O nedenle denenmeyeni kaldı derken şunu demek istiyorum. Tek başına fındığa çözüm bulmak mümkün değil. Kimi zaman az,  kimi zaman çok sorun yaşasak da sorunlarımız azalmak yerine artarak devam ediyor. Yani tarıma ve tarım politikalarına topyekun müdahale ederek değiştiremezsek tek başına fındıkçılar olarak sorunlarımızı çözmemiz mümkün değil. Ya ülke tarımının her geçen gün çökertilmesine seyirci kalarak bize dayatılan sözleşmeli üreticilik ve şirketlerin yanında işçilik gibi dayatmaları kabul edeceğiz. Ya da bütün ülke üretici köylüleri olarak el ele verip örgütlenip hükümetler ve siyasiler tarafından bize yazılmaya çalışılan kaderi reddederek, kendi geleceğimizi kendimiz belirleyeceğiz. Yani örgütleneceğiz. Yoksa içine düşürüldüğü çöküş sürecinden ülke tarımını ve üretici köylüleri kurtaramayız.” dedi.

Panelistlerin üreticilerin sorularına yanıt vermesiyle toplantı tamamlandı.

 

Haber kaynağı için lütfen tıklayınız. 

 

Okunma Sayısı: 210
Fotoğraf Galerisi