V. TÜRKİYE ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ TEKNİK KONGRESİ

MERKEZ
01.01.2000
 

Sunuş Metni

Prof.Dr. Gürol ERGİN
TMMOB-ZMO Başkanı

Yeni bir yüzyılın eşiğindeki Türkiye‘de, teknik ve sosyal anlamda temel bir sektör olan Tarım‘ın, kısıtlarını ve olanaklarını bilimsel bir tartışma düzlemine taşıyacağımız V. Teknik Kongre‘nin, tıpkı kendisinden önce düzenlenenlerde olduğu gibi, tarımdaki değişme sürecini beşer yıllık dönemler halinde saptayıp tartışmaya açma konusundaki eşsiz katkısını ülkenin ekonomik ve sosyo-politik evrenine sunmanın onuru ve kıvancını taşıyoruz.

Yaşadığımız günler, herşeyin eskisine göre çok daha hızlı değiştiği bir süreci taşıyor. Değişimin dinamikliği karşısında, yeni politikaların belirlediği paylaşım farklılıklarından etkilenen aktörlerinde, değişimin tanımını "gelişim" olarak somutlayabilmelerinin en öncelikli koşulu; öngörme - tavır belirleme - uyarma -saptama -, sektörün gücünü harekete geçirme konusunda reflekse sahip olma yetenekleridir. Ancak tanımlanan bu süreç, birikimli, donanımlı ve yılmayan bir üretim gücü ile olanaklıdır.

Başlangıç olarak saptanmalıdır ki, içsel dinamikler politikalardaki belirleme güçlerini yitirmektedir. Gelişmiş kuzey - yoksul güney ekseninin giderek daha belirgin olduğu küreselleşme süreci, Dünya‘nın yeni anayasalarını hazırlamakta dır. Uluslararası hukuk eski yaptırımsız konumundan çıkmış ve uluslarüstü bir nitelik kazanmıştır. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) kap samında ABD ve AB öncülüğünde saptanan politikalar ulus devletlere dayatıl makta ve bir dünya politikası haline getirilmektedir. Bu bağlamda özellikle GATT Uruguay Turu ile düzenlenen üretim cephesinin yanında; yatırım alanı da Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI: Multinational Agreement on Investment) ile düzenlenmeye çalışılmaktadır.

Tarım da bu sürecin en öncelikli alanlarından biri durumuna gelmiştir.insan beslenmesinin yaşamsal önemi ve doğaya açık yetiştirme koşulları nedeni ile Uruguay Turu‘na değin kısmen liberalizasyon kapsamının dışında tutulan tarım, 1986-1993 yılları arasında yaşanan büyük pazarlıklar sonucunda liberalizasyona açılmıştır. Tarım alanındaki bu radikal değişimin kaynağı ise, Atlantik‘in her iki yakasındaki aşkın üretim kapasitesidir. ABD ve AB, her türlü destekleme enstrümanını cömertçe kullanarak eriştikleri ve ulusal gereksinimlerinin çok üzerin deki tarımsal üretimlerini dışsatımla eritmek konusunda karşılaştıkları güçlükleri aşmak için, öncelikle tarım ticaretini liberalize etmeyi amaçlamışlardır. ABD ve AB arasında bu alanda ortaya çıkan çıkar farklılıkları, pazarlığın tahmin edilen den çok daha uzun sürmesine neden olmuştur. Ancak, şunun önemle altı çizilmelidir ki, bu iki dev tarım potansiyelinin çıkarları, ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun çıkarları ile paralel değildir.

Tarımdaki liberalizasyon sürecinin devam edeceği yönelik öngörüler doğru çıkmış ve 1999 yılı sonunda büyük protesto gösterileri altında ABD‘nin Seattle kentinde başlayan GATT Millenium Round‘un ana konularından birisi, tarımda tam liberalizasyona geçmek (Full liberalization in Agriculture) olarak belirlenmiş tir. Millenium Round‘un 2002 yılında tamamlanması planlanmakla birlikte,bu kez GOÜ‘lerin de yükselen itirazları bu süreyi öteleyebilir.

Her koşulda şu açıktır ki, ulusal tarım politikalarında dış dinamiklerin belirlemegücü artık baskındır. Bu sürecin, tarım için yıkım ve tarımcı için yoksullaş ma eğilimini içinde barındırdığı da bir gerçektir. Bu kapsamda, teknik bir sektör olarak tarımın öncelikle altyapı sorunlarına çözüm sağlanmalı, gelir dağılımının zaten çok bozuk olduğu ülkemizde kişi başına düşen ulusal gelirden en düşük payı alan üreticilerin gelir düzeylerinin korunması ve artırılması konusunda politikalar üretilmelidir. 4 milyon‘un üzerindeki işletme sayısının %5‘inin toplam tarım alanının 1/3‘üne sahip olduğu bir işletme yapısı ile,hem teknik ve hem de sosyal anlamda bu sorunları çözmek olanaklı değildir.

Uluslararası Para Fonu (IMF)‘na verilen niyet mektubunun tarımla ilgili bölümleri, tarımı teknik bir sektör olarak görmemekte ve konuya yalnızca, kamu bütçesinden tarıma ayrılan kaynakların nasıl kısılabileceği perspektifinden yaklaşmaktadır. Türkiye‘de uygulanan destekleme politikalarının etkinlikten uzak yapısı konusunda bir görüşbirliği vardır. Ancak, tarımın altyapı sorunları çözülmeksizin desteklemeyi, ürün - destek tercihinden doğrudan desteklemelere ve buna paralel prim ödeme sistemine dönüştürme, tarım sektörüne olumlu sonuçlar taşımayacaktır.

İçsel ve dışsal olarak bir sorun yumağı ile sarmalanmış Türkiye tarımının gelişim olanaklarının ortaya çıkartılabilmesi konusundaki bilimsel katkıların V. Teknik Kongre ile üretilebileceği inancını taşıyoruz. Bu bağlamda, Kongre‘mizin hazırlanması konusundaki her türlü katkıyı en başından beri büyük bir özveri ile koyan başta Sayın Prof.Dr.Ekrem KÜN olmak üzere Bilim ve Düzenleme Kurulu üyelerine ve bilimsel birikimlerini Kongreye taşıyan tüm bilim insanı ve uzmanlarımıza, çalışmalarımızda destek ve katkılarını esirgemeyen tüm kurum ve kuruluşlara içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Okunma Sayısı: 1500