VETERİNER HİZMETLERİ, GIDA VE YEM KANUN TASLAĞI HAKKINDA TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI GIDA KOMİSYONU RAPORU

MERKEZ
14.01.2008
 

Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanun Taslağı Hakkında TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Gıda Komisyonu Raporu

 
Türkiye‘nin ilk Gıda adı ile anılan Kanunu, 24.06.1995 tarihinde Bakanlar Kurulunca kabul edilen 560 "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname‘dir. Gümrük Birliği çerçevesinde uygulamaya konulan 560 sayılı KHK çerçeve bir düzenleme olarak  yaklaşık on yıl uygulandıktan sonra 2004 yılında AB mevzuatı özellikle  178/2002/EC sayılı Konsey Tüzüğü dikkate alınarak 5179 sayılı Kanun hazırlanmış ve 5179 sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun" 05.06.2004 tarihli ve 25483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5179 sayılı Kanun ile gıda kontrolü uygulamalarında etkinliğin sağlanması ve çok başlılığın engellenmesi amacıyla sular hariç olmak üzere gıda kontrolünde yetki ve sorumluluk tamamen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde toplanmıştır.

Tam uyum sağlamadığı için AB tarafindan "yetki karmaşası ve tutarsızlıklar olduğu, tüm kontrol yetkilerinin merkezi otorite ve buna bağlı yerel otoriteler tarafindan gerçekleştirilmediği, Bakanlığın bu yönde yeniden yapılandırılması gerektiği"  yönüyle eleştirilen 5179 sayılı Kanun  yerine geçmek üzere, Bakanlık yetkilileri ile AB Komisyon yetkilileri arasında yapılan görüşme  ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nca 2006 yılında "Gıda Kanunu", "Yem Kanunu", "Gıda Hijyeni ile Gıda ve yemin Resmi Kontrolleri", "Veteriner Hizmetleri Kanun" Taslaklarını  hazırlanarak 4‘lü hijyen paketi adı altında kamuoyunun görüşüne açılmıştır. Ancak gıda güvenliğini doğrudan etkileyen "Su Ürünleri Kanunu" ve "Bitki Sağlığı Kanunu" bu paketin dışında tutulmuştur. 4‘lü paketle ilgili olarak odamız gıda komisyonu çalışmalarını yürüterek bir rapor üretmiş ve raporu meslektaşlarımız, kamuoyu ve ilgili bakanlıkla paylaşmıştır.(rapor www.zmo.org.tr‘de yer almaktadır)  Kanun taslakları Odamız yanında ilgili diğer meslek Odalarının, kamuoyunun, STK‘ ların  karşı çıkmaları üzerine geri çekilmiştir.

 
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 4‘lü gıda paketinde yer alan Kanun taslakları birleştirilerek "Veteriner Hizmetleri,Gıda ve Yem Kanun Taslağı"  olarak tek bir kanun adı altında tekrar kamuoyunun görüşüne açılmıştır. Bu Kanun taslağının 4‘lü hijyen paketinden farkı, metinler birleştirilerek tek metin haline ve dili de hukuk diline daha uygun hale getirilmeye çalışılmasıdır. Ancak 4‘lü gıda paketinde yer alan Kanun taslakları tek bir taslağa dönüştürülmekle birlikte bölümler ve maddeler arasında bir uyum bulunmamaktadır. Kanun taslağında ana şemsiye gıda güvenliği ve bunun altında bitki, hayvan ve su ürünleri olması gerekirken hayvan sağlığı ve refahı, hayvanların korunması, veteriner hizmetleri, veteriner sağlık ürünleri ana unsur olarak ele alınmış bunun altında gıda güvenliği işlenmiştir. Bunun bir başka göstergesi toplam 23 sayfalık taslak kanunun metninin yaklaşık 9 sayfası gıda ve yem ile ilgili olup geri kalanı 14 sayfası hayvan sağlığı ve refahı, hayvanların korunması, veteriner hizmetleri, veteriner sağlık ürünleri ile ilgilidir. Aynı şeyi tanımlar içinde söylemek mümkündür. Eğer bu hizmetlerin gıda güvenliği ile çok yakın ilişkisi var deniyorsa Bakanlığın kendi yaptığı etki analizinde ifade edildiği üzere, bitki yetiştiriciliğinde kullanılan pestisitler, genetiği değiştirilmiş tohum ve ürünler, hormon vb. ve su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç ve hormonlar, genetiği değiştirilmiş ürünler vb. çok büyük önem taşımaktadır. Aynı şekilde bu ürünlerde oluşabilecek toksinler ve benzeri tehlikeler de insan sağlığı açısından çok büyük önem taşımaktadır. Çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak alınacak hijyen tedbirleri hem hayvansal kökenli ürünler, hem de bitkisel kökenli ürünler, hem de su ürünleri için zorunludur. Yani gıda ve yem güvenliğinin sağlanabilmesi için birincil üretim (bitkisel, hayvansal ve su ürünleri yetiştiricilik aşaması) ve ikincil üretim (gıda ve yem işletmeleri) aşaması birbirini tamamlayıcı olmalıdır. Yoksa Gıda hizmetleri bir meslek grubunun  tekeline terkedilmiş olur. Bu ise akla mantığa sığan bir husus değildir.

 Kanun Taslağının Analitik Değerlendirilmesi ve 5179 Sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"  ile Karşılaştırılması:

 1) Amaç ve kapsam bölümü, AB mevzuat hükümleri açısından yetersiz olduğu gibi 5179 sayılı kanunun amaç ve kapsamına göre de daha geri bir durum arz etmektedir. İthalat ve ihracat kontrollerini, gıda ile temas eden madde ve malzemeleri, halkın beslenmesi, yetkileri amaç ve kapsamda yer verilmemiştir.

2) Tanımlar bölümünde, hayvan sağlığına dair yönetmeliklerde yer alabilecek birçok detay tanıma yer verilmişken, gıda konusunda AB mevzuatında yer alan ham madde, mamul madde, hijyen, kalite, kalıntı, izlenebilirlik, risk, risk analizi, risk yönetimi, risk değerlendirmesi, risk iletişimi, tehlike, organik gıda, genetiği değiştirilmiş gıdalar,  serbest bölge, sertifikasyon, nihai tüketici, toplu tüketim yeri vb bir çok önemli tanıma yer verilmemiştir. Yer verilen tanımlar da anlam ve içerik olarak AB mevzuatında belirtilen tanımlar ve şimdiye kadar alışılmış tanımlarla farklılıklar ve yanlışlıklar içermektedir. Gıda tanımı bile AB mevzuatı ile uyumsuz, yanlış ve yetersizdir. Daha önce Su ürünleri Kanununda su ürünleri olarak tanımlanan tanım yerine balıkçılık ürünleri gibi yeni tanımlar geliştirilmiştir.

3) Kanun taslağının ikinci ve üçüncü kısmı, hayvan sağlığı ve veteriner hizmetleri konusu ile ilgili olarak hazırlanmış gibi izlenim verilmekle birlikte gıda, yem ve hatta su ürünleri ile ilgili konular sanki hayvan sağlığı ve veteriner hizmetlerinin bir parçasıymış gibi ele alınmıştır. Şöyle ki; hayvansal ürün tanımı içine hayvansal kökenli gıdalar da eklenerek, hem kanun içinde mükerrerlik oluşturulmuş hem de canlı hayvanlarla aynı madde içine konulmuştur. Bu şekilde bu konudaki yetkiler tek bir meslek grubunun çalışma alanı içine aktarılmaya çalışılmıştır. Dolayısı ile hayvansal kökenli ürünler gıda kanunu bölümünden ayrılmaya çalışılmıştır. Hâlbuki diğer gıdalarda olduğu gibi, bu tip ürünler de gıda tanımı içine girmektedir ve gıda mevzuatı hükümlerine tabi ürünlerdir. Özellikle Madde-9‘de Bakanlığın belirlediği kurallar ve sağlık koşullarını sağlamayan canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin başlangıçtaki kullanım amacından başka bir amaçla kontrollü olarak kullanılmasına izin verilebilecek ve bu şekilde de  halk sağlığı ve hayvan varlığının sağlığı tehlikeye girebilecektir. AB ülkeleri bu tip ürünleri kesinlikle ülke içine sokmamakta, gümrükte ya imha etmekte yada ihracatçı ülkenin onayı ile geri gönderilmektedir.

4) Kanun taslağının dördüncü kısmında; gıda ve yem güvenliği şartlarında eksiklik ve yetersizlikler vardır. 5179 sayılı Gıda Kanunu taslağı hazırlanan maddeden çok daha ileri durumdadır.

5) Sorumluluklar kısmında eksiklik ve yetersizlikler bulunmaktadır. AB mevzuatına göre, onaya tabi olan  işletmeler hayvansal kökenli ürün işleyen gıda ve yem işletmeleridir. Halbuki ülkemizde, bütün gıda maddeleri üreten işyerleri gıda siciline kaydedilmekte ve  her bir üretilen gıda maddesi için üretim izni verilmektedir. Bu uygulama işletmelerin teknik ve hijyenik kapasitesinin yükseltilmesini sağlamıştır.

Ayrıca sorumlu yönetici zorunluluğu kaldırılmış olup sadece onaya tabi gıda ve yem işyerleri için konu ile ilgili en az lisans eğitimi almış sorumlu personel mecburiyeti getirilmiştir. Bugüne kadar ülkemizde üretim yapan gıda işletmelerindeki gelişmenin, hijyenin ve dolayısı ile gıda güvenliğinin sağlanmasında  sorumlu yöneticiler çok önemli görevler üstlenmişlerdir. Sorumlu yöneticilik müessesesi, yetki ve sorumluluklarda yetersizlikler, özlük hakları, mali, hukuki ve idari konulardaki eksikliklerine rağmen gıda güvenliğini sağlama, işletmelerin mühendis niteliği ile buluşması ve işletmecilikteki zihniyet değişimine dönük kendinden beklenen işlevleri yerine getirmiştir. Ülkemiz tarım ve gıda sektörünün sorumlu yöneticilik müessesine ihtiyacı vardır. Bir meslek gurubunun kendi beklentilerini temin için bir çok meslek gurubunun ülkesinin kalkınmasına ve halkımızın gıda güvenliğinin sağlanmasına dönük hizmet etme nitelik ve iradesi ortadan kaldırılmamalıdır. Taslak metinde özel laboratuarlarda sorumlu yöneticilik müessesesi korunurken (ki tanımlarda sorumlu yöneticilik tanımı bulunmamaktadır) gıda işletmelerinde sorumlu personel kavramını ortaya koyarak sorumlu yöneticilik müessesesinin sulandırılmaya çalışılmasını anlamak mümkün değildir. Gıda işletmelerinde sorumlu yöneticilik müessesesi 560 sayılı KHK ile uygulamaya  konulmuş olup, aynı uygulama 5179 sayılı Kanunda da yer almıştır. Yaklaşık 12 yıldır uygulamada olan bu müessese gıda yasasının ana hedefi olan gıda güvenliğinin tesis edilmesini sağlamak için önemli bir unsurdur. Çünkü yasa gıda mevzuatına uyma konusunda gıda işi ile uğraşan işyeri sahibi ile sorumlu yöneticiyi birlikte sorumlu kılmaktadır. Gıda üretim işi oldukça karmaşık ve bir çok bilim dalını kullanan multidisipliner bir  alan olduğu düşünüldüğünde sorumlu yöneticiye çok önemli görevler düşmektedir. Özelliklede sorunları çok olan küçük ölçekli işletmelerin ıslah edilmesinde sorumlu yöneticilerin önemli sorumlulukları vardır

6) Gıda Kodeksi bölümünde, Bakanlığın yetkisi gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerle ilgili taşıması gereken asgari teknik ve hijyen kriterlerine indirgenmiştir. Asgari kalite kriterleri ile pestisit ve veteriner ilaç kalıntıları, katkı maddeleri, gıdaya bulaşan zararlı maddeler, numune alma, ambalajlama, etiketleme, nakliye, depolama esasları ve analiz metotlarını konusunda mevzuat hazırlama ve denetim yapma yetkisi maddeden çıkarılmıştır. Bunlar metinden çıkarıldığına göre gıda güvenliği nasıl sağlanacaktır.

Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu madde metninden çıkarılmıştır. Bu komisyon marifetiyle tarafların görüş katkısıyla gıda kodekslerinin (her ne kadar bütün konu uzmanı taraflarını bir araya getirme eksikliği olsa da)  daha nitelikli olarak ve daha kısa zamanda hazırlanması mümkün olmuştur. Taslak metinde bu hükme yer verilmemiş olması da önemli bir eksikliktir. Komisyon ilgili meslek odalarının da kapsayacak şekilde metinde yer almalıdır.

5179 sayılı kanunda bulunan ulusal gıda meclisi ve gıda bankaları birliği, bilimsel komitelerle ilgili maddeler bu taslakta yer verilmemiştir. Gıda bankalar birliğinin bu taslaktan çıkarılması olumlu olmakla birlikte tarafların bir araya gelmesini sağlayan ve ulusal gıda politikalarının oluşturulmasında önemli görev üstlenmesi gereken ulusal gıda meclisinin ve risk değerlendirmesini bilimsel bir şekilde yapacak olan bilimsel komitelere taslakta yer verilmemesi olumlu olarak bakmak mümkün değildir. İlgili meslek guruplarının da içinde yer aldığı komisyon ve komiteler yeniden metinde yer almalıdır.

7) Taslak metin madde 17 yem tescilini düzenlemektedir. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus yem tescilinin yapılmasının uygun görülmesiyle birlikte insan sağlığının korunması, hayvan sağlığının korunmasından daha önemsiz olarak değerlendirilip gıdalar için üretim izni uygulamasının tamamen taslaktan çıkarılmış olmasıdır. Bu durumu anlamakta, izah etmekte mümkün değildir.

8) Tüketici hakları madde başlığında yer almasına rağmen madde içeriğinde bununla ilgili herhangi bir husus bulunmamaktadır. Ayrıca sunum ve reklam konusunda 5179 daha geniş tanımlar varken taslakta çok genel ifadeler kullanılmıştır.

9) Risk değerlendirme biriminin bağımsız, tarafsız ve şeffaflık esaslarına ve bilimsel kanıtlara göre  Tarım Bakanlığınca oluşturulacağı ifade edilmektedir. Uygulamayı da Bakanlık yapacağına göre burada ifade edilen ilkeler nasıl uygulanacak. Bağımsızlık ve tarafsızlığın nasıl sağlanacağı konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır

10) Mevzuatta belirlenen şartları sürdüremediğini belirlenen işletmelerin kayıt ve onayı bir yıl süre askıya alınmaktadır. Bu çok uzun bir süre olup işletmenin eksikliklerini giderinceye kadarki makul süre ile sınırlı olmalıdır. Aksi durumda el altından üretime devam edip gıda güvenliğini tehdit edebilecek bir sakınca üretebilecek kadar uzun süredir. Bu sürenin işin tekniğiyle uygun hale getirilmesi gerekir.

11) Mahalli idareler bırakılan yetkilerin iptal edilerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde ve tek elde  toplanmış olması taslak metindeki olumlu görülmektedir. Belki de Taslak metindeki en olumlu husus olarak kabul edilmesi gereken bir düzenlemedir.

 12)Kontrol sonucu uygun olmayan ürünlerin ne yapılacağı konusunda idareye yetki vermesi, bunun için uygun olmayan ürünün;

a)-Başka amaçla kullanılmasına izin verilecek,

b)-Özel işleme tabi tutulacak,

c)-İmha edilecek,

 olması taslak metne olumlu yansıyan hususlardandır, ancak resmi kontrol sonucu uygunsuz olduğu tespit edilen ürünlerle ilgili olarak Madde-28 (1)-b bendinin "gıda ve yem olarak kullanımı hariç, piyasaya sunuş amacı dışında ....." ifadesi olarak düzeltilmesi yada bu bendin tamamen taslak kanun metninden çıkarılması gerekir. Aksi durumda halk sağlığı ve hayvan sağlığı için bir tehdittir bunun dikkate alınması gerekir.

Taslakta  resmi kontrol ifadesi genel itibariyle kullanılırken, bir çok yerde bu denetim olarak ifade edilmektedir. Resmi kontrol denetimi de kapsayan geniş bir uygulamadır. Dolayısı ile burada resmi kontrole dair yetkiler kapsam dışı bırakılarak Bakanlığın yetkilerine kısıtlama getirilmiştir. AB mevzuatına göre kesimhanelerde, hayvanların kesim öncesi ve kesim sonrası hayvan sağlığı kontrolü Resmi Veteriner Hekimler tarafından yapılmaktadır. Taslak metinde hukuk sistemimiz içine konmaya çalışılan Resmi Veteriner Hekimin ancak yukarda değinilen görevle sınırlı kalmak üzere görev tanımının yapılması ve görevlendirmelerde bireysel beklentiden öte ülke gerçeklerimizin dikkate alınması gereklidir. Hayvan sağlığı kontrol aşamasındaki resmi veteriner hekim  görevinden sonra elde edilen ürün (karkas) artık hammaddedir ve aynı zamanda gıda tanımı içinde yer almaktadır (aksi durum zaten bir önceki aşamadaki kontrolsüzlüğü ortaya koyar). Ancak, av hayvanları işleme tesisleri ve su ürünleri ve taze et parçalama tesislerinde yapılan resmi kontroller, hayvan sağlığı kontrolü değildir, gıda hijyeni konusunda resmi kontroldür. Gıda bilimi ve teknolojisi konusunda doğrudan eğitim alan Ziraat ve Gıda Mühendisleri (et teknolojisi, et mikrobiyolojisi ve hijyeni v.b) gibi, başka meslek grupları (Su ürünleri Mühendisleri v.b) da bu resmi kontrollerde yasal yetkiye sahiptir. İlgili meslek guruplarının yasal yetkileri göz ardı edilerek, bütün yetkilerin tek bir meslek grubuna verilme isteğinin metne yansıması en basit değimle, bilimsel gerçekler ve ülkemiz menfaati temin anlayışından uzak meslek taassubu içeren bir yaklaşımdır. Bu maddelerin taslak kanunda düzeltilmesi ve ülke gerçekleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Şu anda Avrupa‘da 5 yıllık lisans süresini tamamlamış Veteriner hekimlerin gıda kontrolünde yasal yetkisi bulunmamakta, en az 2-4 yıl arasında gıda konusunda eğitim aldıktan sonra ancak gıda denetimlerinde çalışmalarına izin verilmektedir. Diğer ülkelerde çok daha çeşitli meslek grupları (Tıp Doktoru, Biyokimya Müh., Kimya Müh, Eczacı, Gıda Kimyacısı, Biyolog, vb) bu yetkilere sahiptir. İngiltere‘de ise Veteriner Hekimler birincil üretim aşaması ve en son mezbahalarda sadece hayvan sağlığı kontrolü aşamasında görev yapmaktadır. Bu aşamadan sonraki her türlü gıda denetimi, gıda konusunda eğitim almış Mühendislerce yapılmaktadır. Veteriner Meslek Kanununa göre de 5 yıl eğitim alan Veteriner Hekimlerin gıda denetim yetkisi yoktur. Ancak İhtisas yaptıktan sonra bu yetkiye haiz olmaktadırlar.

AB mevzuatına göre (882/2004/EC regülation) resmi kontrolde görev alacak kişilerin, resmi kontrol yapılacak işletme, ürün ve imalat teknolojisi konusunda eğitimli olması şartı bulunmaktadır. AB mevzuatına göre denetim birimlerinin uyması zorunlu olan EN 45004(=ISO 17020) standardı şartları da bunu gerektirmektedir. Resmi kontroller konusunda AB komisyon yetkilileri "ülkeler kendi ülke gerçekleri doğrultusunda gerekli çalışmalarını yapmalıdır ve yapılanmaya gitmelidir, önemli olan gıda güvenliğinin sağlanmasıdır. Neyi nasıl yapacağına her ülke kendi gerçeklerini göz önünde tutarak karar vermelidir" diye çeşitli toplantılarda uyarılarda bulunmaktadır.

Taslak Kanunda, resmi kontrollerde görev alacak personel en az lisans düzeyinde denmesine rağmen, "Bakanlık gerek gördüğü alanlarda özellikleri Bakanlıkça belirlenen diğer personeli de resmi kontrollerde görevlendirir" ifadesi yer almaktadır. Bu maddeye göre, ilkokul mezunu kişiler dahi denetimde görevlendirilebilir. Bu tamamen belirsizlik içeren, gıda ve yem güvenliğini ve halk sağlığını tehlikeye düşürebilecek tehlikeli bir maddedir. Dolayısı ile taslak kapsamından bu ifadenin çıkarılması gerekmektedir.

Bakanlığın resmi kontrollerde uygun göreceği kişi yada kuruluşları görevlendirebilmesi AB mevzuatına aykırıdır. 882/2004/EC sayılı AB mevzuatında resmi kontrollerin ve sonucunda uygulanacak yaptırımların özel kişi/kurum/kuruluşlara aktarılamayacağı kesin olarak hükme bağlanmıştır. Böyle bir uygulamaya geçilmesi durumunda AB FVO misyonunun ilk tetkikinde durum eleştirilecektir ve ülkemiz ihracatı tehlikeye girecektir.

Resmi kontrollerde alınan numunelere yapılacak analizler konusunda özel laboratuarlara yetki verilmektedir. Bu yetki iyi kullanılmadığı takdirde çok kolaylıkla suistimal edilebilecek bir husustur. Bunun için bu hususun iyi düşünülmesi gerekmektedir.

Denetçiye kanunda öngörülen cezalara uygulamaya yetkili kılınmakta ancak denetçinin liyakati ile ilgili hükümler bulunmamaktadır. Bunun için denetim biriminin  ve denetçilerin ISO 17020 şartlarını karşılaması gerekmektedir.

13) İthalatta, ithalata uygun olmayan ürünler ithalatçının bilgisi dahilinde ne yapılacağı konusunda idareye yetki vermesi, bunun için uygun olmayan ürünün;

a) geri gönderilecek,

b) özel işleme tabi tutulacak,

c) başka amaçla kullanılmasına izin verilecek

d) imha edilecek.

 denilmektedir. İthalatla ilgili detay hükmün metne girmiş olması olumlu bir gelişme olmakla birlikte ülkemiz koşullarını dikkate aldığımızda ithalat kontrollerinde mevzuata aykırı olan ürünlerin "özel işleme tabi tutulması" ve "ürünün esas kullanım amacı dışında başka bir amaçla kullanılmasına izin verilmesi" ifadeleri ulusal menfaatlerimiz ve halk sağlığının korunması açısından çok büyük tehlike arz etmektedir. Bu ifadelerin taslak kanun metninden tamamen çıkarılması gerekmektedir. Ülkemiz adeta diğer ülkelerin çöplüğü haline getirilebilecek ve mevzuatta hüküm olması sebebiyle ülkemiz bu ürünlerin girişine hayır diyemeyecektir. AB mevzuatında bu ifadelerin uygulanması zorunlu değildir. AB‘de hiçbir ülke ihtiyari olan bu hükümleri uygulamamaktadır. Özellikle gıda güvenliği şartlarını taşımayan ürünler AB gümrüklerinde imha edilmektedir veya ihracatçı ülke yetkili otoritesinin onayı alındıktan sonra geri gönderilmektedir. Yetkili otoritenin onayı alınırken de bu ürünlerin ne yapılacağı, nerede kullanılacağı vb. şartlar aranmaktadır. Geri gönderirken de ürün partisinin üzerine "insan kullanımına uygun değildir" kaşesi basılmaktadır.

 14) Taslak metinde Bakanlık vereceği her türlü hizmet karşılığında ücret almayı ilke haline getirmektedir. Halbuki gıda güvenliği korucu temel sağlık hizmeti olup halkın sağlığının korunması da devletin temel görevlerindendir. Bu hususun tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Üçüncü bölüm 33 üncü maddede yer alan veteriner hizmetleri ve resmi kontrollerin finansmanı başlıklı bölümde elde edilecek gelirler ve bu gelirlerin nerelerde kullanılacağı konularının iyice irdelenmesi ve deşifre edilmesi gerekmektedir. Hizmet satın almayı ilke haline getiren anlayışla vatandaştan hizmet bedeli olarak tahsil edilecek meblağların kimlere transfer edilebileceğini kestirmek mümkün değildir. Kaldı ki "Salgın ve bulaşıcı hayvan hastalıklarının kontrolü veya eradikasyonu amacıyla, ulusal veya bölgesel düzeyde uygulanacak mücadele projelerinin hazırlatılması,  uygulanması ve hizmet satın alımında" dahi hizmet satın alınacaksa Bakanlık bünyesinde görev yapan personel ne iş yapacaktır merak konudur.

 15)Kesilen idari para cezalarının yarısı Bakanlık döner sermayesine gelir kaydedilmektedir. Bu çok tehlikeli bir gelişme olup Bakanlığın paraya ihtiyacı olduğu zaman idari para cezası kesme yoluna başvurmayacağını garanti etmek ve hizmetin suistimal edilmeyeceğini düşünmek mümkün değildir.

16) Mesai saatleri dışında görevlendirilen personele Bakanlık bütçesinden ek ödeme yapılması hususunun özellikle veteriner hizmetleri için düşünüldüğü açıktır, diğer hizmetlerinde ayrı tutulması mümkün olmayacağı için mesai dışı hizmetlerin ek olarak ücretlendirilmesi metne yansımıştır. Konunun suistimal edilemeyecek kadar kesin sınırlarının çizilmesinde yarar görülmektedir.

17) Cezai hükümler ve cezaların uygulanması, tahsili ve itirazlar bölümünde; Cezalar anlaşılabilir ve uygulanabilir olmaktan uzaktır. Öncelikle suç ve/veya kabahat belirlenmeli ve buna göre de cezalar ve yaptırımlar belirlenmelidir. Taslak kanun metninde belirtilen cezai hükümler bölümünün uygulanabilmesi bu haliyle oldukça zordur. Cezai hükümler kısmında suç veya kabahat işlenmesi durumunda uygulanacak para cezaları 5179 sayılı kanuna göre genellikle bir misli artırılmasına rağmen orantılı adaletli ve caydırıcı değildir. Gıda güvenliği tehlikesi bulunan birincil üretim aşamasındaki ürünlere ne yapılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Sorunların büyük bir kısmı birincil üretimden kaynaklanmaktadır.  Tekrar düzenlenmesi gerekmektedir.

 18)Birinci üretim, kişisel tüketim ve geleneksel üretim, av hayvanları  ilgili istisnalar getirilmesi olumlu bir gelişmedir. Ayrıca kurbanlık hayvan kesimleri ve kesim yerleri ile ilgili Bakanlığa istisnai hükümler getirme yetkisi verilmektedir.,

19)Yürürlükten kaldırılan hükümlere;

a)24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendindeki "Gıdalar ile" ibaresi, 181 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Bütün gıda maddeleriyle" ibaresi, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki "gıda maddeleri ile" ibaresi, 199 uncu maddesindeki "Her gıda maddesi ile" ibaresi ve ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "ve 188" ibaresi ve aynı maddenin son fıkrasındaki ", yenecek ve içilecek şeylere" ibaresi, 297 nci maddesindeki "ve 188" ibaresi metinden çıkarılmış ve 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi, 181 inci maddesinin son fıkrası, 183 üncü maddesinin (1) ve (4) numaralı bentleri ile 170, 171, 172, 182, 184, 188, 189, 190, 191, 192, 193 ve 198 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

b) 8.6.1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 12, 13, 29, 30, 31 ve 34 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

c) 3.11.1995 tarihli ve 4128 sayılı Kanunun 6 ve 7 nci maddeleri yürürlükten kaldırılması konulmamıştır.

Bu ileride gene dublikasyonlara sebep olacaktır.        

 SONUÇ OLARAK: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanun Taslağı ülkemiz koşulları ve menfaatini sağlamaktan öte subjektif kriterler ön planda olarak hazırlanmış ve görüşe sunulmuştur. 1995 yılında yayımlanmış ve yürürlüğe girmiş olan 560 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve denetlenmesine Dair KHK ile gıda güvenliğimizin sağlanmasında yetersiz olan denetim alt yapısına destek sağlamak, sektörde atölyeden işletmeye, işletmeden fabrikaya uzanan sürecin bir parçası olarak mühendislik biliminin sektörde aktif rol almasını sağlamak ve ülkemiz kıt kaynakları ile eğitilmiş ve bir çoğu atıl olarak tutulan mühendislerimize ülkelerine hizmet etme olanağı yaratmak amacıyla oluşturulmuş olan sorumlu yöneticilik müessesesinin ortadan kaldırılma isteği ülkemiz ve sektörümüz menfaatine değildir ve kabul edilemez.

Eşleştirme projelerinde Almanya ve Litvanya, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında ağırlıkla siyasi erk‘i temsil eden bir meslek tarafından özellikle seçilmiş ülkelerdir. Oysa bu ülkelerin tarım ve gıda ile ilgili sektörel yapısı ülkemiz şartlarına uygun değildir. Hayvansal üretim ağırlıklı tarımsal yapıları doğrultusunda var olan mevzuat yapıları ülkemiz menfaat ve gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.

Taslak metin bu haliyle halkımızın gıda güvenliğini temin edecek, sektörümüzün ülkemiz menfaati doğrultusunda kalkınmasını sağlayacak, sektöre yön verip düzenleyecek bir gıda kanundan çok veteriner hizmetleri kanunu içeriğindedir. Bu sebeple hayvan sağlığı ve refahı, hayvanların korunması, veteriner hizmetleri, veteriner sağlık ürünleri ile ilgili hususlar taslaktan çıkarılmalı ve ayrı bir kanun olarak hazırlanmalıdır. Hatta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bir Veteriner Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurularak ülkemiz gıda güvenliğinin en önemli sorunu olan hayvan hastalık ve zararlılarının eradikasyonuna yönelik çalışmalara yön verilmelidir.

TAİEX; Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu kanunlarının ayrı ayrı yapılabileceğini ifade etmiştir. Bu konuda herhangi bir engel bulunmamaktadır. AB ile mevzuat uyumu çalışmalarında asıl olan ülkemiz gerçekleri ve menfaatleri ile AB‘nin teknik beklentilerini içeren hükümlerin uzlaşısını sağlamaktır.

Avrupa Birliği Hayvan Sağlığı, Hijyen, Kontrol ve Kalite konularını 30 Nisan 2004 tarihine kadar aynı mevzuat içersinde yayımlamıştır. Bu tarihten sonra AB‘de karşılaşılan 3 Adet Krizin(Büyükbaş hayvanlarda deli dana krizi, Kanatlılarda Dioksin Krizi ve Son olarak Şap krizidir)  sonuç-neden analizi yapılmıştır(Örn:EFSA nın kurulması bu analiz sonucudur). Bu değerlendirme sonucunda, birden fazla neden  gösterilmiş ve bunlardan bir tanesi olarak yukarıda belirtilen 4 konunun (Hayvan Sağlığı, Hijyen, Kontrol ve Kalite) tek mevzuat içersinde yer alması olayı anlaşılmaz yapmaktadır şeklinde değerlendirilmiştir. Bunun sonucunda AB de 2004 yılından itibaren "Hayvan sağlığı, Hijyen, Kontrol ve Kalite" konuları ayrı ayrı mevzuatlarda çıkarılmaya başlanmıştır. AB bu 4 konuyu birbirinden ayırarak ayrı mevzuatlar yayımlamak için çalışmalarını yürütürken ülkemizde halen yürürlükte bulunan ve her biri ayrı Kanun olan; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK‘nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve Yem Kanunlarını revize etmek yerine birleştirilmesi manidardır ve amacını AB uyum süreci yada ülkemiz menfaatiyle açıklamak zordur.

Diğer taraftan; AB‘nin  178/2002 sayılı Regulasyonu- AB Parlemanto ve Konsey yönetmeliği bir Gıda Kanunu gibi anlaşılmaktadır. Söz konusu yönetmelik her bir üye ülkenin kendi gıda ve yem kanununda yer alması gereken prensip ve şartları belirtmektedir. 5179 sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK‘nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun" da bazı değişikliliklerle mevzuat uyumu sorunu çözülebilecektir.

Tüm yukarıda açıklanan gerekçelerle 4‘lü gıda paketinin"Gıda Kanunu", "Yem Kanunu", "Gıda Hijyeni ile Gıda ve yemin Resmi Kontrolleri", "Veteriner Hizmetleri Kanun" birleştirilmesiyle hazırlanmış olan söz konusu kanun taslağının üç ayrı kanun taslağı olarak Veteriner Hizmetleri Kanunu, Gıda Kanunu ve Yem Kanunu  olarak yeniden düzenlenmesinin, bunun mümkün olmaması halinde taslak metinden veteriner hizmetlerinin ayrılarak ayrı bir kanun olarak yeniden düzenlenmesinin, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından uygun olacağı kararına varılmıştır.

Kamuoyu ve meslektaşlarımıza saygıyla duyururuz. 15.01.2008

Okunma Sayısı: 11585