VETERİNERLİK, GIDA VE YEM KANUNU TASLAĞI, GIDA GÜVENLİĞİ SORUNLARINA ÇÖZÜM GETİRMİYOR! - CUMHURİYET TARIM
R. Petek ATAMAN Gıda Mühendisleri Odası Başkanı
Hasan KÜÇÜK Kimya Mühendisleri Odası Başkanı
Dr. Gökhan GÜNAYDIN Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nca 05.06.2004 yılında yayımlanan 5179 sayılı Gıda Kanununun değiştirilmesi çalışmaları kapsamında; "Gıda Kanunu", "Yem Kanunu", "Gıda Hijyeni ile Gıda ve Yemin Resmi Kontrolleri Kanunu" ve "Veteriner Hizmetleri Kanunu" taslaklarından oluşan 4‘lü hijyen paketi olarak hazırlanmış ve 2006 yılının Temmuz ayında görüşe açmıştır. Tüm kesimlerden gelen yoğun eleştiriler nedeniyle, 4‘lü hijyen paketi "Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu" adı altında tek bir kanun taslağı olarak yeniden düzenlemiş ve kamuoyunun görüşüne sunmuştur.
Bahsedilen yeni kanun taslağının 4‘lü hijyen paketinden tek farkı, kullanılan dilin hukuk diline daha uygun hale getirilmesi çabasıyla metinlerin birleştirilmiş olmasıdır. Ancak, dört ayrı kanun taslağı birleştirilirken bölümler ve maddeler arasında uyum ve bütünlük sağlanamamıştır. Kanun taslağında; gıda güvenliği ana şemsiyesinin altında bitkisel ürünler, hayvansal ürünler ve su ürünleri olması gerekirken; bu amaçtan sapılmış, gıda güvenliği tali unsur haline dönüştürülmüştür.
Diğer yandan; gıda güvenliği açısından son derece önemli olan, bitki yetiştiriciliğinde kullanılan pestisitler, hormon vb. ve su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç ve hormonlar, bu ürünlerde oluşabilecek toksinler ve benzeri tehlikeler taslak içerisinde bir kelime ile dahi anılmamıştır. Yeni taslak bu haliyle, gıda güvenliği açısından 5179 sayılı Kanun‘un da gerisine düşmüştür. Bir kez daha mesleki taassuplar galip gelmiş, taslak Bakanlık içerisinde dahi etkin bir biçimde tartışılamamıştır. Ayrıca bu Kanun‘la birebir ilişkili olan ve şu anda üzerinde çalışılmakta olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın yeniden yapılanmasına dair kanun tasarı görüşe açılmamış; öngörülen düzenlemeler ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılmamıştır.
Bizler; kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının başkanları olarak; görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev olarak görmekteyiz. Bu noktadan hareketle, "Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu" taslağı ile ilgili temel görüşlerimiz aşağıda verilmektedir:
•► Yasa AB‘ye uyum hedefiyle hazırlanmıştır ancak ev ve süs hayvanları, veteriner sağlık ürünleri, kan, tırnak boynuz gibi insanlar tarafından tüketilmesi önerilmeyen hayvansal ürünler ve yan ürünler gibi gıda değeri olmayan ürünler, gıda güvenliğini sağlamaya yönelik AB mevzuat içerisinde yer almamasına rağmen söz konusu taslakta yer almaktadır.
•► Hedefleri farklı olan temaların aynı çatı altında birleştirilmesi, mevzuatı zayıflatmakta ve kargaşaya yol açmaktadır. Bu nedenle, söz konusu Kanun Taslağı "Gıda Kanunu", "Yem Kanunu" ve "Veteriner Hizmetleri Kanunu" olarak üç ayrı kanun biçiminde düzenlenmeli; hayvansal orijinli gıdalara yönelik özel hükümler Gıda Kanunu kapsamında yer almalıdır.
•► Kanunların uygulanması, uygulayıcı Bakanlığın idari düzenlemeleri ile keyfiyete bırakılamayacağından "İlgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir" ifadesi "İlgili usul ve esaslar Yönetmeliklerle belirlenir" ifadesi ile değiştirilmelidir. Gerek yasa, gerekse yönetmeliklerin oluşumunda ilgili tüm kesimlerin (üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları gibi) etkin katılımı sağlanmalıdır. Uygulayıcı birimlerin keyfiyetine bırakılacak hükümler taslaktan çıkarılmalıdır.
•► Kanun tasarısında resmi kontrol tanımı da dâhil olmak üzere birçok hükümde, denetim yetkisinin kişi veya kuruluşlara devredilebileceği hükmü yer almaktadır. Halk sağlığının korunması devletin birincil sorumluluğu olup, bu konuda yetkileri ile birlikte sorumluluğunu devretmesi mümkün değildir. AB ülkelerinin hiç birinde resmi kontrolün devredildiğine dair uygulama örneği yoktur. Bu haliyle kanunun uygulanması olanaklı değildir. Halen gerek AB ülkelerinde, gerekse ülkemizde; sadece resmi kontrollerde alınan numunelerin analizi konusunda özel laboratuvarlara yetki verilmektedir. Uygulanabilir olan da budur. Denetimin özele devri gıda güvenliği sistemini zayıflatacağı gibi birçok hukuksal soruna da sebep olacaktır. Bu zafiyet tüketici sağlığını riske atmakla kalmayacak, ihracatta en büyük pazarımız olan AB ile olan ticaretimizi de olumsuz etkileyecektir.
•► Kanun taslağında, ithalatta resmi kontrollerde sadece belli ürün gruplarında sınırda kontrol öngörülmekte, diğer gıda maddelerinin piyasa gözetimi ile takibi hedeflenmektedir. Her ne kadar bu konudaki hükümler AB mevzuatı ile uyumlu olsa da ülkemizde piyasa gözetiminin yeterince yapılamadığı ve uzunca bir sure daha yapılamayacağı dikkate alındığında ithalatta tüm kontrollerin sınırda yapılması sürdürülmelidir.
•► Taslakta, sadece hayvansal gıdalardan kaynaklanan riskler ele alınmış ve diğer gıdalardan kaynaklanan riskler yok sayılmıştır. Özellikle mikotoksinler, pestisit kalıntıları ve metal bulaşıları gibi riskler genellikle bitkisel kaynaklı olup, kanun taslağında bu konulara da ağırlık verilmelidir.
•► Resmi kontrollerde görev yapan personelin etki altında kalmadan bağımsız bir şekilde görevini yapması için yeterli ücret almasını sağlayacak hükümler oluşturulmalıdır. Ayrıca, gıda denetçilerinin göreve başlamadan önce Bakanlık içi eğitime alınması zorunlu tutulmalı ve bu eğitime üniversiteler ve ilgili odaların da katkı sağlaması gerektiği vurgulanmalıdır.
•► Taslakta; Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu (UGKK) kaldırılmış, risk değerlendirmesinin Bakanlıkça oluşturulacak bağımsız, tarafsız ve şeffaflık esaslarına ve bilimsel kanıtlara göre çalışan bir birim tarafından yapılması yaklaşımı benimsenmiştir. Bu nokta da oldukça sıkıntılıdır. Halen var olan uygulamada Bakanlığın UGKK kararlarında belirli bir oy hakkı vardır; bunu sağlayamazsa Komisyon katılımcılarından çoğunluğu sağlayanların görüşü mevzuat haline gelmektedir. Böylesi bir uygulama da sıkıntılıdır, ancak buna karşın hiçbir komite veya komisyon olmadan sadece Bakanlığın çalışması ve görüş değerlendirmesi de doğru değildir. Bu aşamada; en doğrusu ülkemizde EFSA benzeri bağımsız bir Gıda Güvenliği Otoritesi‘nin kurulması; Gıda Kodeksi‘nin hazırlanmasında bilimsel tavsiyeler oluşturarak Bakanlığa iletmesi ve risk değerlendirmesinin bu Komite‘nin görev tanımı içerisinde yer almasıdır.
•► Taslakta yer alan ‘denetçi‘ ve ‘denetçi yardımcısı‘ ifadeleri son derece belirsiz ve yoruma açıktır. İfadelerin böyle kalması; denetim hizmetlerinin Bakanlık keyfiyetine bırakılmasına, zaman içerisinde farklı yorumlamalara ve bu alanda ehil olmayan kişilerin yanlış uygulamalarına yol açabilecektir. Özellikle bu kanunda yer alan gıda güvenliğine yönelik denetimleri üstlenecek olan denetçi ve denetçi yardımcılarının görevli olacakları alanda sahip olmaları gereken minimum eğitim düzeyleri ve uzmanlık alanları açıkça tanımlanmalıdır. Gıda güvenliğine yönelik denetimlerde; sıfatı denetçi yardımcısı dahi olsa konu ile doğrudan ilgisi olmayan kesimlerim bulunamayacağı açıktır. (Örn: Gıda denetçileri: bu konuda en az lisans eğitimi almış gıda mühendisi, kimya mühendisi, ziraat mühendisi, veteriner hekim; Denetçi yardımcısı: bu konuda en az 2 yıllık yüksekokul mezunu gıda teknikeri gibi)
•► Kesimhanelerin, av hayvanı işleyen tesislerin ve taze et parçalama tesislerinin özel denetiminde kimlerin görev alacağı hükme bağlanmış; diğer gıda işletmelerinin denetiminde görev alacak personelin niteliklerine yönelik hiçbir hüküm düzenlenmemiştir. Diğer tipteki işletmelerin denetim ve kontrollerinde en az lisans eğitimi almış ziraat mühendisi, gıda mühendisi, kimya mühendisi, veteriner hekim gibi meslek disiplinlerinin eğitim aldıkları konular çerçevesinde yetki alacağı açıkça belirtilmelidir. Bunun dışında bir uygulamaya sebep olacak torba hükümler bulunmamalıdır. İlgili AB Direktifi, işletmelerin kontrol ve denetimlerinde en uygun elemanları belirleme yükümlülüğünü ülkelere bırakmıştır. Ülkemiz gıda yasasında da bu belirleme yapılmalıdır.
•► Taslakta; sadece onaya tabi işletmelerde sorumlu personel istihdamı zorunlu tutularak "Sorumlu Yöneticilik" uygulaması işlevsizleştirilmiştir. Oysa halen var olan uygulamalarda; ülkemiz koşullarının gereği olarak, tüm işletmelerde konusunda eğitim almış sorumlu yönetici istihdamı zorunludur. Bu uygulama, özellikle orta ve küçük ölçekli işletmelerin yönlendirilmelerinde eğitilmelerinde ve işletmelerin mühendis akıl ve bilimiyle tanışarak işletmecilik zihniyetinin değişiminde önemli rol oynamıştır. Diğer yandan, ülkemiz koşullarında gıda güvenliğinin sağlanmasında denetim alt yapısının yetersiz olduğu bilinen bir gerçektir ve sorumlu yöneticilik müessesesi gıda güvenliğinin sağlanmasında bu yetersiz yapı içerisinde önemli bir işlev görmektedir, sorumlu yöneticilik uygulamasının güçlendirilerek devamı ülkemiz yararınadır.
•► Taslakta üretim izni uygulaması da kalkmaktadır. Halen var olan üretim izni uygulaması; mevzuata uygun üretim yapılmasında ve kayıt dışılığın önlenmesinde önemli bir işleve sahip olduğundan; üretim izni uygulamasına var olan sistemi daha da geliştirecek düzenlemeler getirilerek devam etmelidir. Bu uygulama işletmelerin teknik ve hijyenik kapasitesinin yükseltilmesini sağlamıştır. Taslak metinde; yem tescili yapılmasının uygun görülmesi ancak insan sağlığının korunmasında hayati önem taşıyan gıdalar için üretim izni uygulamasının tamamen kaldırılması çelişkili bir yaklaşımdır.
•► Taslakta onay alması ve kayıt yaptırması gereken işletme ve işyerlerinin Bakanlıkça belirlenmesi öngörülmüştür. Oysa birincil üretim noktaları da dâhil; tüm gıda, yem ve gıda ile temas eden madde-malzeme üreten işletme ve işyerleri kayıt altında olmalı, temel prensiplerle de olsa onay alacağı açıkça ifade edilmelidir. Halen yaşanmakta olan sorunların önemli bir kısmı kayıt dışılıktan kaynaklanmaktadır. İlave onay prosedürü gerektirenler ayrıca belirtilmelidir.
•► "Tüketici Haklarının Korunması" madde başlığında yer almasına rağmen madde içeriğinde bununla ilgili herhangi bir husus bulunmamaktadır. Sunum ve reklâm konusunda 5179 sayılı Kanun‘da daha geniş ve kapsamlı hükümler yer alırken; yeni taslakta çok genel ve amaca hizmet etmeyen ifadeler kullanılmıştır.
Sonuç olarak Kanun taslağı, bütünlüğün sağlanması açısından Bakanlığın yapılanması ile birlikte değerlendirilmeli ve her iki taslak birden görüşülmelidir. Diğer yandan; gerek Bakanlığın gerekse görüş bildiren kurumların yazılı metinlerle her zaman kendilerini etkin bir biçimde ifade edemedikleri dikkate alındığında; görüşlerin tüm kesimlerin katılımı ile oluşturulacak platform ve toplantılarda tartışılması çok faydalı olacaktır. Bizler meslek odaları olarak; yapılacak tüm çalışma ve toplantılara en etkin biçimde katılmaya ve dağarcığımızda ne varsa, ülke ve sektör yararına paylaşmaya hazır olduğumuzu bir kez daha Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.