YAĞLI TOHUMLARDA DESTEKLEME PİRİMİ ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR (BASIN AÇIKLAMASI)
Ülkemizde; ürün bazında destekleme teşvik primi uygulaması ilk defa 1993 yılında yağlı tohumlardan olan pamukta başladı.
Ülkemizde; ürün bazında destekleme teşvik primi uygulaması ilk defa 1993 yılında yağlı tohumlardan olan pamukta başladı. Daha sonra bu prim uygulamaları ağırlıklı olarak arz açığı bulunan yağlı tohumlardan zeytinyağı, soyafasülyesi, yağlık ayçiçeği, dane mısır, kanola ve aspirde de destekleme prim uygulamaları farklı yıllarda uygulama başlatıldı.
Ancak IMF ve Dünya Bankası ile 2000 yılından beri uygulanan ekonomik program kapsamında tarımdaki birçok destek ya kaldırıldı ya da miktarları düşürüldü. Tarımsal destekler içerisinde hem tarım sektörüne nefes aldıracak hem de ihtiyacımız olan yağlı tohumların ekim alanını artıracak bir tek ürün teşvik bazında uygulanan destekleme primi kalmıştı. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı şimdi bu destekleme primini düşürecek ve üretimle bağını kopartacak bir çalışma içerisindedir. Yani ürün bazında destek yerine alan üzerinden dekar başına destek ödenmesine geçiliyor.
Oysaki ürün bazında verilen destekleme teşvik primleri ihtiyacımız olan ürünleri artırmak ve kaliteli ürün yetiştirmek açısından olduğu gibi bu modelle bu sektördeki kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış oluyordu. Aynı zamanda ihracatçıda piyasa koşullarında ürün alarak rekabet gücünü artırıyordu.
Yeni uygulamada üretime değil de dekar başına uygulanacak prim uygulamasının Doğrudan Gelir Desteği (DGD) den bir farkı kalmayacak. Çünkü DGD modelinin yıllardır çeşitli örgütler tarafından yanlışlığı vurgulandı. Bu model ile ilgili şikâyetler hat safhaya ulaştı. 59. hükümet döneminde çıkarılan Tarım Yasası ile DGD‘nin genel destekler içerisindeki payı %85‘ten %45‘e indirildi. Zaman içerisinde bu rakam sıfırlanıp üretimle ilişkilendirilecekti. DGD den tarımcılar şikâyet ederken hükümetler bile bu sistemden şikâyetçiydi. Ancak yeni uygulamada tıpkı DGD de olduğu gibi üretime, verimliliğe ve kaliteye bakılmadan destekleme primi dekar başına ödenecek. Aynı zamanda arazi sahibi ile araziyi kiraya işleyen arasında çeşitli sorunlar baş gösterecektir.
Bu değişikliğin gerekçesi DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) kurallarına ve AB ortak piyasa düzenine uyum sağlanması olarak söyleniyor. Fakat asıl neden destekleme primlerini artıracak kaynak bütçede yok. Çünkü tarım bütçesinin çoğu seçim yatırımı olarak harcanmıştır.
Destekleme primlerinde uygulanacak olan bu radikal değişiklik yürürlüğe girdiği zaman pamukta 2006 yılında 1kğ kütlü pamuk primi 34,8 YKR dan dekara 600kğ hesaplandığında dekar başına 209YTL olarak ödendi. Yeni uygulama ile dekar başına verim 407 kğ‘ma düşürülmek istenmektedir.
Prim rakamları aynı kalsa bile 2007 de dekar başına yaklaşık 142YTL olarak görülmektedir. Burada ciddi kayıp söz konusudur. Aynı zamanda hazineye ait olan arazilerin Milli Emlak‘tan kiralanarak yani ecri-misillerini yatırıp orada elde edilen ürünlere alan bazında ya da ürün bazında teşvik primi ödenmemesi ileriki yıllarda pamuk ekim alanlarını daha da azaltacaktır.
Avrupa Birliğine bağlı ülkelerde ve ABD‘de bu tür destek ve diğer tarımsal destekler yüksek miktarda uygulanıyor. Bundan amaç ise, bu ülkeler kendi üreticilerini korumak için üretim maliyeti ve üretici karı ile satılmak istenen fiyat ile dünya fiyatı arasındaki farkı prim olarak sektöre ödüyor ve uluslar arası rekabeti sağlıyor.
Sonuç olarak; milyarlarca dolar dövizin bu ülkede kalması ve ülke tarımına yatırım olması, yağlı tohumlardan elde edilen ürünlerin artırılması ve ülke ihtiyacını karşılaması için destekleme primlerinin üretimle bağlantılı olması gerekmektedir. Aksi takdirde milyarlarca dolar döviz ülkemizden uçup gidecektir.
Kamuoyuna Saygılarımızla...
AYHAN BARUT
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
ADANA ŞUBE BAŞKANI