YALOVA ATATÜRK TARIM İŞLETMESİ YARGI KARARIYLA KURTULDU; TARIM TOPRAKLARI İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR !...

YALOVA ATATÜRK TARIM İŞLETMESİ YARGI KARARIYLA KURTULDU; TARIM TOPRAKLARI İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR !...
MERKEZ
06.02.2007
 

  - BASIN AÇIKLAMASI -

  

YALOVA ATATÜRK TARIM İŞLETMESİ YARGI KARARIYLA KURTULDU;

TARIM TOPRAKLARI İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR !...

6 Şubat 2007

 

Bursa 2. İdare Mahkemesi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Tarım-İş Sendikası ve TEMA Vakfı‘nın açtığı dava üzerine, Yalova Atatürk Tarım İşletmesi‘nin tasfiye edilmesine ilişkin Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu (YPK) işlemini iptal etmiştir.

Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün Yalova‘da arazi satın alarak kurduğu ve 1937 yılına kadar bizzat kendisi işlettikten sonra "tarım yapılması ve hilesiz meyve yetiştirilmesi" için halka bağışladığı çiftlik hakkında, YPK tarafından 14.3.2005 tarihinde tasfiye kararı alınmıştı. Özellikle rant çevreleri tarafından uzun süredir ele geçirilmek istenen işletme arazilerinin, turistik tesise dönüştürülmesi için Dubai İslam Bankası‘na tahsis edileceği ileri sürülmüştü.

YPK‘nin bu kararı üzerine Tarım-İş Sendikası tarafından açılan davaya, ODA‘mız da müdahil olmuş, yerinde yaptığı tespitleri, çektiği fotoğrafları, işletmenin tarım ekonomisi analizini de içeren bir dosya niteliğine dönüştürmüş, mahkemeye sunmuş ve kamuoyu ile paylaşmıştır.

Bursa 2. İdare Mahkemesi, 26.12.2006 tarih ve 2005-1080 esas nolu kararıyla tasfiyeye ilişkin YPK kararını hukuka aykırı bularak iptal ederken, tarım topraklarının önemi konusunda siyasi çevrelere de ders vermektedir. Toprağı korumanın bir ulusun onuru olduğu vurgulanan mahkeme kararında, İdarenin tasfiye yerine, Anayasa hükümleri uyarınca "toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek" için gerekli önlemleri alması gerektiği bildirilmektedir.

Kararda, "Her şeyden önce ATATÜRK‘ün kurarak hazineye ‘hediye‘ ettiği dava konusu taşınmazın anılan kimliğinin yaşatılması tarihsel bir sorumluluktur. Bu nedenle uyuşmazlığı herhangi bir iktisadi devlet teşekkülünün karlılığı ve verimi düştüğü için tasfiye edilmesi olarak ele almak yüzeysel bir yaklaşım olacaktır. TİGEM‘in ana statüsündeki faaliyet konularında verimini artırmak için gereken yatırımların zamanında yapılmayarak işletmenin verimsiz kılınması yukarıda değinilen tarihi kimliğine de haksızlıktır" görüşü dile getirilmektedir.

Görüldüğü gibi, Bursa 2. İdare Mahkemesi‘nin iptal kararı, Anayasal bir sorumluluk olan topraklarımızın korunması ve amacına uyarlı bir şekilde işletilmesine yönelik bir ders niteliğindedir.

Kuşkusuz, yargı çevrelerinin Anayasa - yasa hiyerarşisi içinde verdiği kararlar umut vericidir. Bununla birlikte, sermayenin tarım toprağını yalnızca kendi çıkarı - yararı doğrultusunda kullanımına yönelik istemleri, üzülerek belirtmek gerekir ki, siyaset alanında yeni açılımlar yaratabilmektedir.

Bu sürece en açık örnek, 5403 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanım" Yasası‘nın, tarım toprağını amacı dışında kullananlara yönelik olarak sağladığı ve 19 Ocak 2006 tarihinde sona eren af süresini, iki yıl daha uzatmaya yönelik girişimlerdir.

Kamuoyunda CARGILL affı olarak bilinen 5557 sayılı Yasa, 7 Aralık 2006 tarihinde, "kişiye ve özel kuruluşlara yönelik somut hukuk düzenlemesi yapılamayacağı" gerekçesiyle, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM‘ne geri gönderilmişti.

AKP Hükümeti, Anayasa‘ya aykırılığı açık olan bu düzenlemeyi, Ziraat Mühendisleri ODASI Başkanı ve temsilcisi ile TEMA Vakfı temsilcisine söz hakkı tanımayarak önce Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu‘ndan geçirmiş, ardından da 31 Ocak 2007 tarihinde Genel Kurul‘dan aynen geçirerek Cumhurbaşkanlığı‘na göndermiştir.    

5578 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu‘nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" Resmi Gazete‘de yayımlandığında, tüm uyarılara ve aykırı hükümler taşıyan yasal düzenlemelere - yargı kararlarına rağmen tarım toprağını amacı dışında, toplum yararlarına aykırı bir şekilde kullanmaktan çekinmeyen şirketler, bir süre daha bu konumlarını sürdürecekler.

Yasa‘nın Anayasa Mahkemesi‘ne götürülmesi için, Ziraat Mühendisleri ODASI, gerekli girişimlere derhal başlayacaktır...

Tarım arazilerine yönelik içerdiği olumsuz hükümler yanında, 5578 sayılı Yasa, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın mevzuata aykırı tutumuna ilişkin de bir açık örnek oluşturmaktadır.

Gerek 5403 sayılı Yasa, gerekse Ziraat Mühendisleri ODASI‘nın meslek içi eğitim ve belgelendirmeye ilişkin mevzuatı  uyarınca, serbest ziraat mühendislerine yönelik "toprak koruma projesi" eğitimi verme yetkisinin yalnızca Ziraat Mühendisleri ODASI‘na ait olmasına karşın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, gerekçeli uyarıları dikkate almayarak eğitim düzenlemiş, sertifika vermiştir.

Ziraat Mühendisleri ODASI‘nın yargıya taşıdığı bu durum, Danıştay 8 inci Dairesi  tarafından incelenmiş ve söz konusu işlemin yürütmesi durdurulmuştur. 2006/4114 sayılı Danıştay kararında; "yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında, özel sektör çalışanı olan, Toprak Koruma Projesi hazırlayabilecek ve Ziraat Mühendisleri Odası‘na üyeliği zorunlu olan ziraat mühendislerine, Toprak Koruma Projesi Eğitimi vermeye davalı Bakanlığın yetkisi bulunmamaktadır" saptaması yapılmaktadır.

Bu karar sonrası, Bakanlıktan sertifika almış kişilerin toprak koruma projesi yapma yetkisi tartışılır  bir nitelik kazanmıştır.  Yukarıda belirtilen YD kararının varlığına karşın, 5578 sayılı Yasa‘ya konulan hüküm ile bu yetki Bakanlığa kazandırılmaya çalışılmaktadır...

Ziraat Mühendisleri ODASI, 81 ilde Toprak Koruma Kurullarında görev alan kendi temsilcilerini Ankara‘da toplayarak yasal ve teknik bilgilerini güncellemiş ve Kurullarda etkinlikle görev yapmalarını sağlamıştır.

Buna karşılık; Toprak Koruma Kurullarında görev alan kamu çalışanlarına yönelik hizmet içi eğitim düzenlemeyen Bakanlığın, toprak koruma projesi yapmaya aday serbest ziraat mühendislerine yönelik eğitim verme ısrarını anlamak mümkün değildir. Ziraat Mühendisleri ODASI, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı, bu ısrarından vazgeçmeye ve kendi personeline yönelik etkin bir hizmet içi eğitim çalışması yapmaya, tarım arazilerinin korunması ve amacına uygun kullanımın sağlanması yönünde Anayasal sorumluluğunu etkinlikle yerine getirmeye davet eder..

Ziraat Mühendisleri Odası, bugüne dek olduğu gibi bugünden sonra da, tarım arazilerini korumaya yönelik mücadelesini, kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir.

ODA‘mız, siyasi çevreleri, Türkiye‘nin doğal kaynakları, ormanları, kıyıları, tarım arazileri konusunda duyarlı davranmaya ve tarım alanı işgalcilerini ödüllendiren, onlara cesaret veren af düzenlemelerinden vazgeçmeye çağırmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, bu alanlar, sermayenin kuralsız kullanımına terk edilecek rant alanları değil, geçmişten devralınan ve geleceğe bırakılacak olan, ulusal ortak varlıklarımızdır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur

 

Dr. Gökhan GÜNAYDIN

Başkan

(Yönetim Kurulu Adına)

Okunma Sayısı: 1688