YANLIŞ POLİTİKA TARIMDA DIŞA BAĞIMLILIĞI GETİRİYOR!

İSTANBUL
02.01.2015
 

- Basın Açıklaması -

YANLIŞ POLİTİKA TARIMDA DIŞA BAĞIMLILIĞI GETİRİYOR!


2.1.2015

TÜİK‘in Kasım 2014 dönemi Dış Ticaret İstatistikleri 31.12.2014 tarihinde yayımlandı. Buna göre yıllık bazda gıda maddeleri ihracatı 15,9 milyar dolar, ithalatı ise 10,8 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmiştir. Gıda maddelerinde dış ticaret dengesi ihracat lehine 5,1 milyar dolar olmuştur.

Buna karşın, gıda maddelerinin üretimine esas tarımsal hammadde temininde ülkemizin net bir şekilde dışa bağımlı olduğu görülmektedir. Aynı dönem için tarımsal hammadde ihracatımız sadece 915 milyon dolar iken, ithalatımız ise 5,5 milyar dolar olmuştur. Dış ticaret dengemiz 4,6 milyar dolar açık vermiştir.

Bitkisel ve hayvansal ürünler açısından ihracatımız 5,3 milyar dolar olurken, ithalatımız 7,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, 2,3 milyar dolar açık verilmiştir.

Bitkisel ürünler ticaretimiz çerçevesinde ihracatımız 4,9 milyar dolar olurken, ithalatımız 7,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, 2,5 milyar dolar açık verilmiştir.

Ülkemiz meyve ve sebze üretiminde ihracatçı iken bunların dışında kalan tarla ürünlerinde açık bir şekilde ithalatçı konumdadır. Kasım 2014 itibarıyla 733 milyon dolarlık sebze ihracatına karşın 200 milyon dolarlık ithalat yapılmış ve dış ticaret dengesi 533 milyon dolar lehimize sonuçlanmıştır. Aynı dönem için 3 milyar dolarlık meyve ihracatımıza karşılık sadece 686 milyon dolarlık ithalat gerçekleşmiş, dış ticaretimiz yaklaşık 2,3 milyar dolar fazla vermiştir. Tarla ürünleri ihracatımız 1 milyar dolar olurken, ithalatımız 6,5 milyar dolar olmuş, dış ticaret dengemiz 5,5 milyar dolar açık vermiştir.

Hayvancılık dış ticaret dengemiz 2014 yılının ilk 11 ayı için yaklaşık 199 milyon dolar fazla vermiş olup ihracatımız 410 milyon dolar, ithalatımız 211 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Et fiyatlarındaki yükselmeyi durdurmak amacıyla 2010 yılından bu yana toplam 1,3 milyon büyükbaş, 2,2 milyon küçükbaş hayvan ve 193 bin ton et ithalatı gerçekleştirilmiştir. Bu alımlar için yaklaşık 2,5 milyar dolar (5,8 milyar TL) ödeme yapılmıştır.

İthalat politikası fiyatları baskılamada başarılı olamamış, o dönemde kasaptaki fiyatı 18,50 TL olan kıymanın fiyatı günümüzde 32 TL‘ye, 20,70 TL olan kuşbaşı et fiyatı 34 TL‘ye, 18,55 TL olan dana karkas kesim fiyatı ise 21 TL‘ye yükselmiştir. Yükselen fiyatlar yine çok yanlış bir kararla ithalat ile baskılanmaya çalışılmaktadır.

Üretim alanında sıkıntılar yaşanan tarım sektörüne 2014 yılı için ayrılmış toplam destek miktarı 9,6 milyar TL‘dir. Oysa, 2014 yılının ilk 11 ayında sadece buğday, soya, ayçiçeği ve pamuk ithalatına yaklaşık 4,4 milyar dolar, diğer bir ifade ile 9,6 milyar TL ödenmiştir. Tarımımızı desteklemek üzere ayrılmış kaynak, sadece 4 ürünün ilk 11 aylık ithalatına eşdeğer bir miktar olmuştur.

Çiftçiye buğday için 2014 yılı tarımsal destekleme bütçesinden 760 milyon TL ödeme yapılırken, yılın 11 aylık diliminde 4,7 milyon ton buğday ithalatı için 1,4 milyar dolar (3 milyar TL) ödenmiştir. Soya için verilen destek miktarı 30 milyon TL iken, 1,8 milyon ton soya ithalatı için 1 milyar dolar (2,2 milyar TL); ayçiçeği için verilen destek 156 milyon TL iken, 503 bin ton ayçiçeği ithalatı için 366 milyon dolar (800 milyon TL); pamuk için verilen destek miktarı 1,1 milyar TL olurken, 850 bin ton pamuk ithalatı için 1,6 milyar dolar (3,6 milyar TL) ödenmiştir.

Tarım Kanunu 2006 yılında yürürlüğe girmiş olup, tarıma verilecek desteklerin milli gelirin yüzde 1‘inden daha az olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Kanunun uygulamaya konulması gereken 2007 yılından bu yana söz konusu oran sürekli yüzde 0,5 civarında olmuştur. Bu çerçevede çiftçiye eksik ödenen tarım desteği miktarı 44 milyar TL‘ye ulaşmıştır.

AB bütçesini bizim gibi yıllık değil, 7 yıllık bir süreç için hazırlamaktadır. Bu kapsamda 2014-2020 yılları aralığı için oluşturulan 960 milyar avroluk bütçesinin %40‘lık bölümü, yani 380 milyar avroluk bölümü tarım ve kırsal kalkınmaya ayrılmaktadır. Bunun da %95‘lik bölümü olan 360 milyar avroluk kısmı tarımsal desteklere ayrılmaktadır. Yıllık bazda tarımsal destek miktarı 51,5 milyar avroya karşılık gelmektedir. Ülkemizde tarımsal desteklerin bütçe içerisindeki payı ise %2 civarında olmaktadır.

Tarım desteklerinin ödeme şekli konusunda 2014 yılında akıllara durgunluk veren bir gelişme sağlanmıştır. Resmi Gazete‘nin 9 Mart 2014 tarihli nüshasında yayımlanan 2014/6052 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı‘nda tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu olan çiftçilere borçlarını ödeyene kadar tarımsal destek ödemesi yapılmayacağı belirtilmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 30 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanan 2014/42 sayılı tebliğ ile konu bir adım daha ileri taşınmış ve 15.9.2014 tarihine kadar borcunu ödemeyen çiftçilere yapılacak tarımsal destekleme ödemelerinin elektrik şirketlerine yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Çiftçiyi koruması ve desteklemesi gereken Bakanlık, elektrik şirketlerini desteklemeyi tercih etmiştir. Çiftçilerin açtığı dava sonucunda Danıştay 10. Dairesi 17 Kasım 2014 tarihinde verdiği karar ile bu son derece yanlış uygulamanın yürütmesini durdurmuştur.

Tarımsal desteklerden sadece Çiftçi Kayıt Sistemi‘ne (ÇKS) kayıtlı çiftçiler yararlanmaktadır. Küçük çiftçilerin bu sisteme kayıt olmak için yapacakları masrafı, çoğu zaman alacakları destek karşılamadığından küçük çiftçiler sisteme dahil olmamakta ve desteklerden yararlanamamaktadır. Oysa AB destekleme politikasını değiştirmiş, aile tarımını ön plana çıkarmış, genç ve geri kalmış bölgelerdeki çiftçilerini daha çok desteklemeye başlamıştır. ÇKS‘ye kayıtlı çiftçi sayısı son 10 yıllık süreçte 2,8 milyondan 2,2 milyona gerileyerek 600 bin kişi azalmış, bu kapsamda işlenen tarım arazileri de 167,3 milyon dekardan 147,3 milyon dekara gerileyerek 20 milyon dekar küçülmüştür. Ekilebilir tarım arazilerimiz ise toplamda 27 milyon dekar küçülmüş olup, bu arazi miktarı Belçika‘nın toplam yüzölçümüne yakın bir miktardır. Ülkemizde tarım arazileri hızla küçülür, tarımsal üretimde değerlendirilmezken, Sudan‘da 8,7 milyon dekar tarım arazisi kiralanması da ayrı bir soru işareti oluşturmaktadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın 2011 yılında 639 sayılı KHK ile yeniden yapılandırılarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı‘na dönüştürülmesi sırasında "kooperatifçiliği teşvik etmek ve geliştirmek" konusu görevleri arasından çıkarılmıştır. Tarım sektörüne AKP iktidarının ve dolayısıyla kamu otoritesinin yeterince önem vermemesinden dolayı çiftçi örgütlenmesi ülkemizde son derece zayıftır. Oluşabilen çiftçi örgütleri de tarım politikalarının oluşması üzerine çiftçiden yana etkili olamamaktadır. Bu durum üretimde maliyetlerin düşürülmesine esas girdilerin ucuza temin edilmesinin ve halkımızın gıdaya daha ucuza ulaşabilmesinin önündeki en büyük sorunlardan biridir.

Ülkemizde ekonomik ölçütlerde sulanabilir tarım arazisi miktarı 8,5 milyon hektardır. Bu alan 1980‘lerin başında mülga TOPRAKSU tarafından dönemin sulama yöntemleri dikkate alınarak belirlenmiş olup, günümüz modern sulama yöntemleri ile 12-13 milyon hektara yükseltebilmek mümkündür. Bugüne dek bu alanın 5,7 milyon hektarı sulamaya açılmıştır. Sulamaya açılan alanların %80‘inde suyu son derece fazla kullanan yüzey sulama yöntemleri kullanılmaktadır. Modern yöntemlerden damla ve yağmurlama sulama yöntemlerinde son derece su tasarrufu sağlanmasının yanında verimde de büyük artış olmaktadır. Sulama, tarımsal üretimde verimi %100-600 arasında arttırırken, çiftçi gelirini de 5-6 kat arttırabilmektedir.

Kısaca bahsedilen hata ve eksikliklerden dolayı tarım arazilerimiz yeterince değerlendirilememekte, tarım dışı faaliyetlerle yok edilmekte, üretimin maliyeti artmakta, rekabetçi yapı oluşturulamamakta, çiftçinin her geçen yıl alım gücü zayıflamakta ve tarlasını terk etmekte, tüketici gıdaya daha pahalıya ulaşmakta, üretimde kendimize yeterlilik ve kaliteli üretim sağlanamamaktadır.

Bunun sonucu olarak, bu alanda eğitim almış ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, tütün teknolojisi mühendisleri, gıda mühendisleri ve veteriner hekimler işsizlik sorunu yaşamaktadır.

Arzumuz,

  • siyasi iktidar tarafından 2015 yılında tarım sektörüne hak ettiği önemin verilerek gerçek anlamda desteklenmesi ve güçlendirilmesi,

  • tarımda altyapı sorunlarının hızla giderilmesi,

  • üretimde iyi bir planlama ve yönlendirme ile kendimize yeterliliğin sağlanması,

  • böylelikle kaynaklarımızın başka ülkelerin halklarının refahı yerine bizim halkımızın refahının arttırılması için kullanılması,

  • çiftçinin refah düzeyinin arttırılarak hizmet satın alabilecek bir düzeye çıkartılması,

  • dolayısıyla sektörle ilgili mühendislerin kamuda ve özel sektörde istihdamlarının sağlanabileceği bir ortam oluşturulması,

  • bunların bir sonucu olarak tüketiciye daha kaliteli ve güvenilir gıdanın ulaştırılmasıdır.


Ahmet ATALIK

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 

İstanbul Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 266