YAŞAMIMIZ VE SUYUMUZ SATILIK DEĞİLDİR
Bileşeni olduğumuz Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu 22 Kasım 2010 günü ön ödemeli kartlı su sayacı uygulamasına dava açtı ve basın açıklaması yaptı.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi önünde yapılan ve ardından duruşmasına girilen konuyla ilgili açıklama aşağıdadır.
YAŞAMIMIZ VE SUYUMUZ SATILIK DEĞİLDİR
İstanbul‘da;
"İSKİ‘nin mekanik su sayacını kullanıcının izni ve rızası dışında sökülerek yerine ön ödemeli kartlı su sayacı takılması" uygulamasının ve bu uygulamaya dayanak olarak gösterilen;
"İSKİ‘nin 24.06.1999 tarih ve 1999/558 sayılı Yönetim Kurulu Kararı‘nın" Anayasa‘ya, insan ve yaşam haklarına, temel hak ve özgürlüklere, tüketici haklarına, kamu yararına, hizmet gereklerine aykırı olduğu iddiası ile yürütmenin durdurulması ve takibinde iptali davası açılmıştır.
Ülkemizde sularımızı satan başta AKP olmak üzere düzen partileridir. Kapitalist sistem insan değil kar merkezlidir. Kapitalizm, emperyalizm ve işbirlikçileri hayatının her alanında olduğu gibi sularımızı ve sağlıklı yaşam hakkımızı da elimizden alıyor.
Tüm Anadolu‘da suyun ticari bir mal haline getirilmesi saldırısı çok yönlü ilerliyor. Bu saldırının bir yönünü nehirlerin, göllerin, akarsuların, su kullanım hakkı anlaşmasıyla, 49 yıllığına sermayeye devredilmesi ve üzerlerine yüzlerce hidroelektrik santralin kurulması oluştururken, diğer yönünü ise halka "paran kadar su tüket" anlayışını dayatan ön ödemeli (kontörlü) elektrikli su sayaçlarının devreye sokulması oluşturuyor.
Ön ödemeli sayaçların demokratik kitle örgütlerinin açtığı davaların ardından "hukuka uyarlığı" bulunmadığı tespit edilmiştir. ASKİ tarafından, 200 TL sayaç bedeli, 100 TL montaj bedeli olmak üzere toplam 300 TL karşılığında zorunlu olarak takılan kartlı ön ödemeli su sayacı uygulamasının iptali için 2009 tarihinde iptal davaları açılmış ve uygulama iptal edilmiştir. Açılan davalar sonucu mahkeme kamu hizmeti anlayışında tüketim garantili biçimin değil, hizmet garantili biçim lehine karar vermiş oldu. Kısacası ön ödemeli su sayaç takılması ve uygulaması hukuk dışıdır.
Ön ödemeli sayaçlar halkın değil sermaye gruplarının yararına bir uygulamadır. Nasıl ki suya yapılan zamlar suda israfı önleme gerekçesine sığınılarak yapılmaya çalışılıyorsa ön ödemeli sayaçlar da aynı yalanlarla savunuluyor. Uygulamanın sonucu, su tüketiminin özellikle yoksullar arasında azalması, salgın hastalıkların ortaya çıkması yani insanca bir yaşam hakkının gasp edilmesidir. Oysa hiçbir kurumun halkı susuz bırakma yetkisi yoktur. Hala Anayasa uyarınca, herkes maddi ve manevi varlığını geliştirme, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Ön ödemeleri elektronik sayaç kullanımın doğal sonucu, kontörü biten ve yeni kontör almak için parası olmayan abonenin, içme, temizlenme, bulunduğu yeri temizleme hakkından mahrum kalmasıdır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, herhangi bir insanın susuz bırakılması kabul edilemez. Parası yok diye bir insanın ailesinin, okulların, devlet dairelerinin, hastanelerin, üniversitelerin susuz bırakılması kabul edilemez.
Ön ödemeli elektronik sayaçlarla halk, hizmet garantisi almaksızın belediyeye ve belediyelerin anlaşmalı olduğu sermaye gruplarına ödeme garantisi altına sokuluyor/ her tür idarenin yapacağı ödeme talebine zorunlu kılınıyor. Önceden parası ödenen su ile şirketlere sağlanan sıcak paranın kamu yararıyla ya da su israfının önlenmesiyle bir ilgisinin olmayacağı ise herkesin bildiği bir gerçektir.
Ön ödemeli sayaçlarla sayaç okuma maliyeti azalacak deniliyor. Kontörlü sayaç uygulamasına fiili olarak geçilen yerlerde suyun faturalandırılması açısından herhangi bir indirim söz konusu olmadığı gibi suyun bedeli giderek arttırılmakta, tüketici suya ne kadar zam yapıldığını da izleyememektedir. Üstelik kullanmakta olduğumuz sayaçlarda ne kadar vergi kesintisi olduğu görülürken, ön ödemeli sayaç uygulamasında zaten vergilendirilmiş miktarlar üzerinden tüketim yapılmaktadır.
Belediyelerin, İSKİ, ASKİ gibi kurumların temiz su elde etme, su kaynaklarının korunması ve halka ücretsiz su ulaştırma gibi görevleri olmasına karşın, ön ödemeli sistemlerle, suyun kar elde edilebilir bir mal haline getirilmesi süreci başlatılmış oluyor.
Suyun piyasalaştırılması süreci ise yıkım tablosunu ortaya çıkarıyor. Dünyada ortaya çıkan örnekler sağlığa uygun yaşam için gerekli ve yeterli su tüketemeyen insanların salgın hastalıklarla baş başa kaldığını gösteriyor.
Türkiye‘de ise ön ödemeli sayaçlar hukuki olarak durdurulmasına rağmen fiilen uygulamalara hukuka aykırı biçimlerde devam ediliyor.
Tekrar tekrar gündeme getirilen yerlerde uygulama idare tarafından halkın haberi olmaksızın veya zorla ya da hukuk dışı kararlarla dayatılarak eski sayaçların sökülüp sermaye gruplarına/şirketlere yeni kar kapısı olarak sunulan, kontörlü sayaçların takılmasıdır. Dayatma ile yapılan bu uygulama hukuk dışıdır. Bu uygulamayı yapan idare bilmelidir ki durdurma yetkisi tüm yurttaşların elinde bulunmaktadır.
İstanbul‘da İSKİ olmak üzere Ülkenin her yerinde İdarelerin sağlığa uygun suyu halka ulaştırması görevi ve sorumluluğudur.
İdareler bu görev ve sorumluluğu yerine getirirken kar amacı güdemezler.
Tüm ön ödemeli su sayaçların sökülerek eski hale getirilmesi talebimizdir.
Temiz suya ulaşamamaktan ötürü herkesin; kadınların, yaşlıların, çocukların yaşayacağı her türlü mağduriyet ve hastalıktan sorumlu olacaklarını hatırlatıyor ve uyarıyoruz.
Görevini kötüye kullanan yerel idare sorumlularını izlemeye devam edeceğiz, bir kez daha bildiriyoruz.
Biz, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu olarak, suyun metalaştırılması saldırısının olduğu her yerde suyun bir meta değil doğaya ait olduğunu, yaşam için gerekli olduğunu savunacak, suyun ticarileştirilme adımlarından biri olan ön ödemeli sayaçlara karşı hem hukuki hem de fiili mücadelemize devam edeceğiz.
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu