"YENİ ANAYASA TASLAĞI VE TARIM" BASIN AÇIKLAMASI
Şubemiz, Denizli Gıda Mühendisleri Odası İl Temsilciliği ile beraber "Yeni Anayasa Taslağı ve Tarım" konulu basın açıklaması yaparak, görüş ve önerilerimizi Denizli kamuoyuna aktardı.
Basın açıklaması şöyle:
YENİ ANAYASA TASLAĞI VE TARIM
Taslağın tümü, sosyal hukuk devleti açısından değerlendirildiğinde, devletin görev ve sorumluluklarına ilişkin net ifadeler içermemekte, kesin bir çerçeve çizmemektedir. Bu açıdan bakıldığında, toplumumuzun temel yaşamsal alanlarına ilişkin yasaları, siyasi iktidarların kendi politikalarına uygun olarak çıkaracağı yasalara bıraktığı görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki çıkarılacak yasalar, Anayasa Mahkemesine gönderilse bile, anayasada dayanağı olmadığından geri dönmesi söz konusu olacaktır. Burada amaçlanan, siyasi iktidarlarca çıkarılacak yasaların denetlenmesini bu şekilde önlemektir.
Oysa anayasa, toplumsal bir sözleşmedir. Anayasa, toplumsal çıkarlar adına devletin gelecekteki görev, işleyiş ve tanımına ilişkin bir bakış açısı, bir yol haritası sunmak zorundadır. Ve yaşamsal alanlara ilişkin ülke ve toplumsal çıkarlar adına açık ve net ifadeler içermelidir.
Kamu hizmeti; devlet ya da kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı yada çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler dizisi olarak tanımlanır. Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinmelerini karşılayan hizmetler, nitelikleri gereği kamu hizmeti olarak kabul edilir. Düzenlilik, süreklilik, kar amacı gütmeme kamu hizmetinin en önemli ögelerini oluşturur. Çünkü bu unsurların yokluğu ya da aksaması toplum yaşamını alt üst edebilir. Kamu hizmeti tanımına giren hizmetler; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ulusal ve yerel savunma, belediye hizmetleri, demiryolu hizmetleri, elektrik, su, gaz, yol, baraj, liman, kanalizasyon, haberleşme, alt yapı vb. hizmetlerdir. Bu alandaki faaliyet kural olarak devlet tarafından yerine getirilir.
Yeni taslakta devlet, kamusal çıkarların, kişi hak ve özgürlüklerinin korunup geliştirilmesi anlayışından, sosyal devlet uygulamalarından hızla uzaklaştırılarak, toplumun geleneğine ilişkin planlama, yönlendirme ve denetleme görevlerinden de kopartılarak, neo-liberal politikaların beklentilerine yanıt verecek şekilde yeniden biçimlendirilmekte ve işlevlendirilmektedir. Devlet, kamu çıkarlarını korumaktan çok piyasa ekonomisinin gereklerini yerine getirmek için toplumu teknik ve yönetsel olarak düzenleyen bir yapıya dönüştürülmesi istenmektedir. Burada amaçlanan, devletin ulusal ve toplumsal çıkarları koruyup kollamasından ve geliştirmesinden ziyade, kamusal alanın piyasa ilişkilerine terk edilmesi, özelleştirilmesi ve bununla birlikte kamu hizmetlerinin tamamının paralı hale getirilmesidir.Bu tamamen "elveda sosyal devlet yada başka bir deyişle yaşasın sermayenin çıkarlarına hizmet eden piyasacı düzenleyici devlet" demektir.
Bu hali ile yeni taslak, 1982 darbe anayasasından çok daha geridedir. Bu haliyle yeni taslağa AKP iktidarının kendi politikalarına uygun, kendince yön verme girişimi de denilebilir. Ayrıca laiklik kavramı da sulandırılmak istenmektedir.
Bugün için AKP‘nin çıkaracağı yasaların başında, kamu yönetimini baştan aşağı değiştiren, tüm kamusal alanı uluslararası soygun sisteminin çıkar ve beklentilerine her yönü ile uygun hale getirmeyi hedefleyen Kamu Yönetimi reformu yasası gelmektedir. Nedense dış dayatmalara bağlı olarak siyasi iktidarlarca çıkarılan yasalar halkımıza hep tek kurtuluş reçetesi gibi reform adı altında sunulmaktadır. Yeni taslakta, ileride reform adı altında çıkarılacak yasaların gölgesi hissedilmektedir. Kısaca "herkes kendi başının çaresine baksın" denilmektedir ama bir yandan da devlet güçlülerin emrine hizmet eder hale getirilmektedir.
Taslağın, tarım, orman ve çevre ile ilgili yeni düzenlemelerine bakılacak olursa nasıl ki taslakta yakında gündeme getirilecek olan Kamu Yönetimi Reformu yasasının gölgesi mevcut ise,taslak da tarıma ilişkin ifadelerde de, TKB‘nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin 4 adet yasa tasarısının gölgesi hissedilmektedir. İleride bir bir çıkarılacak olan söz konusu yasaların nasıl ve neden çıkarıldığı, kimlere hizmet edecekleri göz önüne alındığında yeni anayasa taslağı bu açıdan çok doğru sorgulanmalı ve gereken yapılmalıdır. Bu kurgu daha iyi anlaşılabilir. Örneğin önceki tüm anayasalarda yer almasına rağmen, "toprak mülkiyeti, tarım ve hayvancılığın korunması, tarım ve hayvancılık alanında çalışanların korunması, kooperatifçiliğin korunması, orman köylülerinin korunması, tarım ve diğer sektörlerin dengeli ve uyumlu gelişimini sağlamaya yönelik planlama" ile ilgili maddeleri yeni taslakta yer almıyor.
Devletin, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alması önemsiz ve gereksiz görülüyor.
Taslakta tarıma ilişkin ifadelerde,üretici ve tüketicilerin örgütlenmesinin devletin görevleri arasından çıkarılmıştır. Üretici ve tüketicilerin çıkarlarının korunmasına yönelik ifadeler yer almadığı gibi, toplumun ileride oluşabilecek bazı olumsuzluklara karşı sürekli, kolay erişilebilir bir gıda güvencesi hakkını dahi devlete görev olarak vermemektedir. Tarım ve gıda alanı, taslakta serbest piyasa koşullarına bırakılacağı hedeflenerek, devletin olmazsa olmaz temel görevi olan planlama anlayışı yer almamaktadır.
Oysa planlama, aynı zamanda toplumun ortak çıkarlarını bilimsel öngörülerle belirlemek demektir. Planlamadan vazgeçmek demek, yerel ve genel güç odaklarına kamu alanlarını terk etmek demektir. Kamusal çıkarı göz ardı etmek demektir.
Yine taslakta demokratik katılımcılık, ortak karar alma ve uygulamaya ilişkin hiçbir ifade dahi bulunmamaktadır. Taslakta özetle devlete, serbest piyasa koşullarının gereklerine bağlı olarak kamusal alanı tekrar yönetişimci bir anlayışla düzenleme görevi verilmiştir.
Özetle söz konusu taslakta neo-liberal ideolojinin ve uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye üzerindeki ekonomik ve siyasi etkisinin olduğu açıkça görülmektedir.
Yeni anayasa aceleye getirilmeden, toplumun gerçekten tüm kesimlerinin çıkar ve beklentilerine yanıt veren, Cumhuriyetimizin kazanımlarını koruyan ve geliştiren, dünyadaki gelişmeleri doğru kavrayan ve doğru sorgulayan, insan odaklı, gelişmeyi ve kalkınmayı öngören, çağdaş anlayış ve uygulamaları içeren, bir anlayışla tüm toplum kesimlerinin katılımı ile hazırlanmalıdır.Asla unutulmamalı ki devletin görevi her zaman toplumun refahı ve mutluluğunu sağlamaktır.
Unutulmamalıdır ki kazananı ve kaybedeni belirleyen oyunun kurallarıdır. Kurallar adil değilse, genellikle kazananlar kural koyucular ve kağıtları dağıtanlardır. Kaybedenler ise bu oyunu oynamak zorunda bırakılan büyük çoğunluktur. Bu gerçeklilik, kağıtlara sahip çıkmanın ve kuralları belirlemenin toplumsal sorumluluk olduğunu da hatırlatmaktadır. Aksi takdirde bir Afrika atasözünde adı geçenler sürekli tekrarlanıp durur : "Aslanlar kendi geleceğine sahip çıkmadıkça, avcılar çok daha kahramanlık hikayeleri anlatmaya devam ederler"
Unutmayalım ki şimdi geleceğimize sahip çıkma zamanıdır. Bu bizlerin kaçınılmaz tarihsel sorumluluğumuzdur.
Denizli Kamuoyuna saygı ile duyururuz.
İbrahim GÜR Esin AYSAN
Ziraat Mühendisleri Odası Gıda Mühendisleri Odası
Denizli Şube Başkanı Denizli İl Temsilcisi