YENİ BÜYÜKŞEHİR KANUNU - İHA
Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Turhan Tuncer, 12 Kasım 2012 günü TBMM`de kabul edilerek geçen günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün onayına sunulan Büyükşehir Belediyesi Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun`a yönelik ciddi kaygıları olduğunu söyledi.
Ziraat Mühendisleri Odası`nın tarımsal üretimin, doğal kaynakların ve kırsal alanların geleceği açısından Büyükşehir Yasası‘na "kaygı" ile yaklaştığını bildiren Tuncer, şöyle konuştu: "Bu yasa ile öncelikle Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluş felsefesinde yer alan ve yerel yönetimleri içeren çok sayıda idari birim kapatılmakta ve ülkemizin yönetim yapısı karmaşık, kaotik ve de yöneticilerin keyfi inisiyatifine ve ayrıcalıklarına mahkûm edilmektedir. Yasa, kamuoyunda yeterince tartışılmamış, idari statüleri düşen ya da değişen yerel yönetimlerdeki yöneticilerin ve halkın görüş ve oylarına sunulmadan "acele ve telaş" içinde çıkarılmıştır"
Tuncer, Cumhurbaşkanı`ndan yasanın onaylanmamasını ve TBMM`ye iadesini talep etti.
"Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Sayın Cumhurbaşkanı‘ndan Yasanın onaylanmamasını ve TBMM`ye iadesini talep etmekte ve bunu Türk halkına karşı bir sosyal ve toplumsal sorumluluk görevi olarak kabul etmektedir" diyen Tuncer, ziraat mühendislerinin Büyükşehir Yasası`na ilişkin kaygıları olduğunu söyledi. Tuncer, kaygılarını şu şekilde sıraladı: "Yasa, üretim için kullanılması gereken verimli tarım arazilerinin, kentsel alan kapsamına alınıp arsaya dönüştürülmesinin yolunu açmıştır. Düzenleme ile oluşacak arsa rantı, doğal varlıklarımız üzerinden haksız servet edinilmesine neden olacaktır. Bu durum, bundan sonra köylerde-kasabalarda-küçük ilçelerde yaşayanların, tarım ile geçinenlerin mülkiyetleri üzerinde ciddi tehditler yapacaktır."
Yasa ile Türkiye`deki 16 bin köyün tüzel kişiliğinin kaldırıldığını anlatan Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tüzel kişiliğini yitiren bu köyler, geleneksel yaşam biçimlerinden ve geçimlik de olsa üretim kaynaklarından uzaklaşacak ve kendi yaşam ve üretim biçimine yabancı uygulamalarla karşılaşacaktır. Yasa, seçim ile işbaşına gelen muhtarların ve köy halkının tercihlerini hiçe saymakta ve Cumhuriyet`in ilk yıllarından bu yana kazanılmış olan haklar, tek taraflı düzenlemelerle halkımızın elinden alınmaktadır.Yasa ile tüzel kişiliği sona eren köylerde rantçıların gözünü diktiği kıyı alanları ve meralar, tüzel kişilikler tarafından korunamayacağı için "amaç dışı kullanıma" açılacak ve böylece doğal varlıklar ve kır yaşamı, ekosistem dengesi gözetilmeksizin tahribata uğrayacaktır.Yasa ile tarım ve kırsal alanlar ile ilgili faaliyetler, uygulamalar ve öncelikler, bu alanın uzmanları tarafından değil, konu ile ilgili bilgi sahibi olmayan ve hassasiyet taşımayan yerel yöneticilerin inisiyatifi ve ayrıcalıkları doğrultusunda gerçekleştirilecektir."
Yasa ile Türkiye‘nin kırdan-kente yeni bir göç dalgası ile karşılaşacağını belirten Tuncer, şöyle konuştu: "Üretim kaynakları sınırlanan, yaşam biçimine müdahale edilen kırsaldaki yurttaş kentlerde daha zor koşullarda yaşamaya, iş bulmaya ve barınmaya zorlanacaktır.Yasa ile söz konusu uygulamaya maruz kalacak kırsal yerleşimlerde yaşam ve tarımsal üretim maliyeti artacak ve kırsalda var olan yüksek yoksulluk oranı daha da tırmanacaktır.Yasa ile bir yandan Büyükşehir belediyelerinin yetki alanı genişlemekte, diğer yandan Valiliklerin Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ile insan kaynağı ve harcama yetkileri genişletilerek güçlendirilmekte imiş gibi bir izlenim yaratılmaktadır. Oysa bu durum, mülki idare ile yerel yönetimler arasında yeni çatışmalara yol açacak ve bundan da zaten temel hizmetlerinden yoksun kır halkı daha fazla etkilenecektir.Köylere götürülen belediye hizmetleri büyükşehir belediyelerine ya da ilçe belediyesine devredilmektedir. Burada var olan "hizmette mesafe sorunu"daha da derinleşecektir. Kırsaldaki halk Yerel Yönetim hizmetlerinin bir bölümünü Büyükşehir belediyesinden bir bölümünü de İlçe belediyesinden alacaktır. Bu durum, kırsal alanlara yönelik hizmetin bütünlüğü açısından kaotik bir ortam yaratacaktır.Kırsal alanın nüfus azlığı, oy kaygısı ile hareket eden yerel yöneticilerin, nüfus yoğunluğunun olduğu kentsel alanlara daha fazla ilgi göstermesine, kırsal alanın daha da fazla ihmal edilmesine yol açacaktır.Türkiye`nin, öncelikle toprak ve su başta olmak üzere doğal varlıklarını koruyacak ulusal politikalara ihtiyacı vardır. Dünyada yaşanan kriz, küresel ısınma ve kuraklık konusundaki uyarılar dikkate alınarak, ülkemizin geleceği için tarım arazileri ve su havzaları üzerindeki tahribata son verilmelidir."