"YENİ" KAPİTÜLASYON DÖNEMİNE HAYIR !...

MERKEZ
06.07.2006
 

“YENİ” KAPİTÜLASYON DÖNEMİNE HAYIR !...

6 Temmuz 2006

 

Türkiye, TBMM’nin tatile girmesi öncesinde, yine “15 Günde 15 Yasa” “telaşını yaşadı”…

Toplumsal istemler doğrultusunda değil, küresel sisteme eklemlenme adına gündeme getirilen çok sayıda tasarılarla, ülke insanı gerçek gündemden uzaklaştırıldı ve yaratılan yeni sorunlarla birlikte sömürü çarklarına terk edildi…

Artık Türkiye Cumhuriyeti bir dönüm noktasında. Ya küresel sömürüye tümüyle evet diyerek sömürgeleşecek; ya da “Tam Bağımsız Türkiye” diyerek onurlu ve dik duracak, direnecek, kurtulacak.

Kapitalist küresel sömürü düzeninin ilgi alanında; doğal kaynaklar, enerji, sanayi, çevre, tarım, gıda, madenler yanında çalışma yaşamı ve insanlık onuru bulunuyor. Kapitalist küresel sömürü yönteminde; ikna var, işgal var. Türkiye’de “ikna” yöntemi kullanılıyor, Irak’ta işgal. Ülkemizde siyasal iktidarlar, ayrımsız, gereğini yapıyorlar. “Ev ödevinden” az bir sapma olursa önce ekonomik, sonra siyasal ve sonra da sosyal kriz ortamı devreye sokuluyor.

Bizler, mühendisleriz. Yaşamın her alanıyla, her aşamada, her düzeyde ilgiliyiz. Üreteniz, üretimi yönlendireniz. Geleceği planlayan, bugünü gerçekleştirenleriz. Gören, gördüğünü açıkça söyleyenleriz. Halkla iç içe, halka, topluma hizmet edenler, kamu yararını önde tutanlarız. “Üreterek Büyüyen Paylaşarak Gelişen Bir Türkiye” peşinde özveriyle koşanlarız. Yanlışları yargıya götürerek engelleyenleriz. Sömürüye dur diyenleriz. İşte bu gerçekler, bizleri de artık “açık hedef” haline getirmektedir, getirmiştir.

Bu bağlamda; IMF Başkanı, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı, Avrupa Yatırım Bankası Başkanı, TÜSİAD Başkanı, TOBB Başkanı, YASED Başkanı, TİM Başkanı ve dünyanın önde gelen bazı ulusötesi tekellerinin üst düzey yetkililerinin katılımıyla 29 Nisan 2005 tarihinde İstanbul’da düzenlenen 2. Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı Sonuç Bildirgesi’nde yer alan; “Yatırımların önündeki idari ve bürokratik engellerin yabancı personel çalışma izinlerine ilişkin sorunları da kapsayacak şekilde ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesi,  yatırımlar açısından yargı sürecinin etkinliğinin artırılması, Türkiye’deki yatırım ortamının yatırımcılar tarafından daha iyi algılanabilmesini teminen ülkenin yatırım yeri olarak tanıtımına yönelik çabaların artırılması” önermeleri doğrultusunda, bizzat Başbakan’ın girişimiyle önümüze yeni yasal düzenlemeler getirdiler.

Bunlardan biri; 4817 sayılı “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”dır. İlgili idare olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TMMOB’nin mevcut yasal yetkilerini koruyan bir değişiklik teklifi hazırlamış olmasına karşın, Başbakanlık’ta teklif değiştirilmiş, küresel sermaye odaklarının istedikleri, verilen sözlere uygun bir tasarı haline getirilmiştir. TBMM’deki ilgili komisyonlarda üst örgütümüz TMMOB’nin hiçbir önerisi dikkate alınmaksızın tasarı Genel Kurul’a sevk edilmiştir.

Tıpkı, “Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı” gibi. Tıpkı, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” gibi. Tıpkı, yabancıların taşınmaz edinimine izin veren tasarılarda ve yasalarda olduğu gibi. Tıpkı, “AB’ye Uyum” aldatmacasıyla kabul edilen bir çok yasada olduğu gibi.

Açıkça söylüyoruz: Yabancıların ülkemizde koşulsuz her alanda çalışmasının önünü açmak, yurttaşlarımızın geleceğini karartmak anlamına gelir. Yabancıların, yargı kararlarına karşın, ülkemizde koşulsuz her yerde sınırsız taşınmaz ediniminin önünü açmak, vatan kavramının sorgulanmasını gerektirir. Yargı kararlarına karşın, yıkılması gereken fabrikalar için anayasal sistemi zorlamak, hukuk devletini daha da aşındırır. Eğitim sisteminin çöküş nedenlerini sorgulamadan, çıktıları yani biz yurttaşları, uluslararası standartlar doğrultusunda yetersiz görmek ve niteliksiz konumuna düşürmek, ülkemizin ve insanlarımızın geleceğini tartışmayı gerektirir.

Bu ülkede, eleştirilecek bir çok yönü ve maddesi olsa da, Anayasa var. Bu ülkede, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu, 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun var. Bu ülkede, eleştirilecek bir çok yönü ve maddesi olsa da, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu var. Bu ülkede, yabancıların çalışma izinlerine yönelik TMMOB Yönetmeliği, ilgili diğer TMMOB ve Oda Mevzuatı var. Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kapsamında getirilen sınırlamalar var.

Bu ülkede halkı temsil etmek için seçilmiş milletvekilleri, Anayasa’nın çizdiği sınırlar içinde görevini titizlikle yürüten Cumhurbaşkanı var. Bu ülkede, müzakere salonları kurşunlansa da, doğru kararlar veren yargıçlar var. Ve bu ülkede, mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları var, onların Odaları var, üst örgütleri TMMOB var.

İnanmak istiyoruz ki; bu ülkenin yurttaşlarının, mühendislerinin ve örgütlerinin sesi, TBMM’de duyulacak, küresel dayatmalara, aynen “Irak Teskeresi”nde olduğu gibi, “dur” denilecektir. İnanmak istiyoruz ki; 4817 sayılı “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” ya geri çekilecek ya da tam bağımsızlığın ön koşulu olan karşılıklılık ilkesi korunacak, akademik ve mesleki yeterlilik aranmaya devam edilecek, meslek Odaları alanı düzenleyen konumda yer alacaklardır.

Türkiye, yabancıların haksız rekabet koşullarında denetimsiz olarak hizmet sunabilecekleri bir “iç pazar” olamaz… Mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları “Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı” dışında tutulmalıdırlar… Cargill ya da diğer şirketlerin nitelikli tarım topraklarını yok eden uygulamaları için yeni aflar getirilmemeli, ve yargı kararları uygulanmalıdır. Yargı kararlarına direnen kamu yöneticileri hakkında gerekli işlemler daha fazla gecikmeksizin yapılmalıdır. “Vatan” denilen bu ülke topraklarının yabancılara satışına olanak tanıyan yasalar derhal ortadan kaldırılmalıdır.

Kısacası, “yeni kapitülasyonlara” geçit verilmemelidir…

Bu ülke, bu vatan, bu halk satılık değil.

 

Gökhan GÜNAYDIN

Yönetim Kurulu Başkanı

Okunma Sayısı: 1664