YENİ MESAJ GAZETESİ: SEBZE VE MEYVEDE BU FİYATLARI DA ARAYACAĞIZ- 15 ŞUBAT 2019

MERKEZ
15.02.2019
 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, "Zerzevatın suçu ne?" başlıklı, sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın perde arkasını rakamlarla ortaya koyan güzel bir rapor yayınladı.

Siyasilerin, kendi yanlışlarının üstünü örtme gayesiyle, sebze ve meyvelerdeki fahiş fiyatların suçlusunu hal esnafı, marketçi, pazarcı olarak ilan ettiği, onları stokçulukla suçladığı, "terör" kapsamında değerlendirdiği, suç unsuru olarak da soğanı, patatesi, biberi gösterdiği garip bir dönemden geçiyoruz.

Raporda şunlar ifade edildi:

"Son dönemde, yüksek çıkan enflasyon oranlarının günah keçisi olarak gıda fiyatları ilan edildi. Sorunun gerçek nedenlerini ortadan kaldırmak yerine, enflasyon oranının düşük çıkması için geçici çözümlerden sonuç alınmaya çalışılıyor. Yıllardır üretimin artırılması, bunun için girdi fiyatlarının azaltılarak, çiftçinin karlı üretim yapabilmesinin sağlanması önerileri dikkate alınmadı. İthalat kolaycılığına dayalı popülist politikalar tercih edildi.

Son gelinen noktada soğan depolarının basılması da çözüm olmayınca, belediyeler eliyle maliyetine tanzim satış yapılması uygulamasına başlandı."

Ve gerçek sorun hakkında da şu tespit yapıldı:

"Öncelikli sorunumuz çiftçinin karlı üretim yapamaması nedeniyle, üretimden vazgeçmesidir. 2004 yılından bugüne kadar tarım alanımız 3.4 milyon hektar azalmıştır. Bu alan Belçika`nın yüzölçümünden fazla bir alana karşılık gelmektedir."

TÜİK`in rakamlarına göre, tarım alanlarımız 2004 yılında 26 milyon 593 bin 178 hektar iken, 2018 yılında 23 milyon 199 bin 946 hektara düştü.

Uygulanan AB ve ABD tavsiyeli yanlış politikalar, ülkemizdeki tarım üretiminin cazibesini kaybettirmiştir. Tarım köylüsü artık üretim için istekli değildir.

Tarımın tüm üretim kalemlerinde, finans, tohum, mazot, gübre, ilaç vs. ciddi maliyet artışlarının olması, bunun karşısında çiftçinin ürün satış fiyatının maliyetlerin altında kalması elbette ki bu isteksizlikte en büyük etken…

Raporda, tanzim satış noktalarında satışa sunulan ürünlerin de ekim alanları incelenmiş. Buna göre, dolmalık biberin 2009 yılında ekim alanı 16 bin 878 hektarken, 2018 yılında 13 bin 135 hektara düşmüş. Sivri biber 30 bin 525 hektar iken, 29 bin 89 hektara; sofralık domates 126 bin 788 hektardan, 117 bin 510 hektara; sofralık salatalık 32 bin 257 hektardan, 28 bin 885 hektara; ıspanak 19 bin 302 hektardan, 16 bin 391 hektara; patlıcan 26 bin 232 hektardan, 19 bin 929 hektara; kuru soğan 60 bin 558 hektardan, 52 bin 713 hektara; patates 142 bin 874 hektardan, 135 bin 937 hektara düşmüş. (TÜİK)

Kişi başı üretim miktarlarında da ciddi düşüşler var. Örneğin, kuru soğanda 2009`da kişi başı üretim 25,49 iken, 2018`de 23,54`e düşmüş. Patateste 60,61 iken, 55,49`a; patlıcanda 11,25`ten, 10,20`ye; ıspanakta 3,11`den, 2,75`e düşmüş. (TÜİK) Üstelik bu hesaplamadaki nüfusa, 4 milyon Suriyeli dahil değil.

Siyasiler, maliyetleri düşürmek için hiçbir adım atmadı. Üreticiye yeterli destek verilmedi. Çiftçinin kar edeceği bir fiyat politikası geliştirilmedi.

Bakın çiftçinin ürün fiyatları resmi enflasyon karşısında nasıl eridi? Raporda, 2009 yılında çiftçinin satışa sunulan ürünlerinin fiyatı 100 baz değeri olarak kabul edilmiş ve 2017 fiyatlarıyla mukayese yapılmış. Buna göre, 2009`da ıspanağın baz değeri 100 iken, 2017 yılında 144 olmuş. Dolmalık biber 167, sofralık salatalık 167, patlıcan 168, sofralık domates 159, kuru soğan 104, patates 129 olmuş. Enflasyonun baz değeri ise 192`ye yükselmiş.

Dikkat ederseniz, tüm ürünler resmi enflasyon karşısında erimiş gitmiş.

Gerçek enflasyonun, resmi enflasyondan çok daha fazla olduğu hesaba katıldığında çiftçinin zararının çok daha büyük boyutlarda olduğunu görebiliriz.

Görülüğü gibi çiftçiler adeta kendi kaderlerine terk edildi. Çiftçi aldığı kredileri ödeyemedi, tarlası, traktörü, sahip olduğu her şeyi hacizlik oldu.

Ve sonuçta gözü gibi baktığı tarlasından kopmak zorunda kaldı. Bir umutla şehre geldi ama orada da umduğunu bulamadı. Yılların şehirlisi geçinemiyor ki, yeni gelen köylü kardeşim geçinebilsin.

Köylü tarlasını terk ederse, tarım üretimi biter.

Tarım üretimi biterse, bugün ucuza ithal ettiğimiz ürünleri de artık ucuza ithal edemeyiz.

Çünkü ucuza ithalatın garantisi yerli üretimdir.

Bildiğiniz gibi SEKA`ları kapattıktan sonra ithal kâğıdı asla ucuza alamadık.

Ama gıdaya bağımlılık hiçbir şeye benzemez.

Unutmayalım ki, Somali de adım adım aynı hataları yaptı ve geldiği acınası hal ortada…

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır, "Topsuz, tüfeksiz savaşılabilir ama ekmeksiz, buğdaysız asla" diye uyarmaktadır. Tarımın, tohumun bir silah olarak kullanıldığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Bugün ne AKP`nin, ne MHP`nin, ne CHP`nin, ne de İyi Parti ve HDP`nin tarımda ve gıdada yaşanan bu krize bir çözümleri yoktur. Geçici, pansuman tedibirler asla çözüm değildir, sadece seçimliktir.

Ucuz, kaliteli ve sağlıklı gıdaya, meyve sebzeye ulaşmak mı istiyoruz? Çözebilecek tek siyasi parti BTP`dir.

Çünkü BTP; uygulayan Rusya ve Çin gibi ülkeleri dünyanın zirvesine taşıyan bir modele, "Milli Ekonomi Modeli"ne sahiptir. Bu eşsiz modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, BTP`nin genel başkanıdır.

BTP, bu projeleri her il, ilçe ve beldede hayata geçirebilecek çok güçlü eğitimli kadrolara sahiptir.

Çiftçi, Sayın Baş`ı dinlememenin, O`nun projelerini iktidara taşımamanın bedelini 2001`den bu yana ödüyor.

Halbuki sadece tarım kesimi bile BTP`yi iktidara taşıyabilirdi.

Daha fazla mağduriyet yaşamamak için artık "İş aş Haydar Baş" demek zorundayız, BTP`yi hem yerelde hem de genelde iktidara taşımak mecburiyetindeyiz.

Yoksa sürünmeye devam.

Sürünebilecek toprak bulabilirsek…

 

Haber:Murat Çabas

 

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Okunma Sayısı: 505