YENİ ŞAFAK GAZETESİ: NE KADAR SÜTÇÜLÜK O KADAR KURBAN- 7 AĞUSTOS 2019

MERKEZ
07.08.2019
 

 

En son söyleyeceğimi en başta ifade ederek sütle ilgili detaylı rakamlara geçmek daha doğru olacak.

Aile tipi süt üreticiliğini kırsal bölgelerde yeniden canlandıramazsak, büyük baş hayvan sayısı hızla azalırken fiyatlar uçacak ve önümüzdeki yıllarda kimse yerli hayvanla kurban kesemeyecek.

Vatandaşın, kurban yükümlülüğünü yerine getirmek için yurtdışındaki kurban organizasyonlarından başka tercihi olmayacak.

Ülkemizde kurban kesme ibadeti uzun yıllardır geleneğe dönüşmüş durumda.

Kurban kesmek Anadolu’da statü simgesi olarak görülüyor.

Gücü varken kesmeyenler de yadırganıyor.

Zaten birçok kimse de ekonomik olarak kurban kesmeye gücü olmasa da krediyle taksitle kendini zorlayarak kurbana iştirak ediyor.

Şimdi gelelim kırmızı et sektörünün geleceğini belirleyen sütçülüğe.

Ziraat Mühendisleri Odası’nın süt raporundan sektörle ilgili rakamlara bakalım; 1980 yılına kadar tüm hayvan türlerinde görülen artış, 1990 yılından itibaren tersine bir gelişim göstermiş.

1990 yılından sonra sığır dışındaki hayvan sayılarındaki düşüş devam etmiş. Küçükbaş hayvanlardan elde edilen süt oranı 18 yıl önce yüzde 17 imiş.

Keçi üretiminin desteklenmemesi, ülkenin tek mandacılık enstitüsünün kapatılması, Türkiye’de ciddi bir keçi ve manda kaybına neden olmuş. Koyunların sayısı da, gerek PKK teröründen kaynaklanan sorunlar, gerekse sağlıkta ilaç satmak için uydurulduğu iddia edilen ‘kolesterol’ kaygısı yüzünden azalmış.

Son olarak da damızlık, canlı hayvan ve karkas et ithalatları sektörü olumsuz yönde etkilemiş.

TÜİK rakamlarına bakıldığında 2011 yılından itibaren hayvan varlığında bir artış söz konusu.

Özellikle de son beş yılda verilen desteklerle birlikte artışlar görülüyor. Geçtiğimiz son beş yıllık süreç içerisinde sığır varlığı yüzde 18,2 artarak 17 milyon başın üzerine, koyun varlığı yüzde 20 artarak 35,1 milyon başa ve keçi varlığı da yüzde 18,4 oranında artarak 10,9 milyon başa yükselmiş.

Süt hayvancılığında küçük ölçekli aile işletmeleri azalsa da hâkim durum devam ediyor.

Ancak süt işletmeleri kriz anında ellerindeki düveyle birlikte örneğin 5 ineğinden birini satarak üretimde kalmayı tercih ediyor.

İşletmelerin yüzde 71,5’ini (10 başın altında) oluşturan küçük işletmelerin yaşatılması ülkemizin gıda egemenliğini yitirmemesi açısından çok önemli.

Bu işletmelerin ayakta kalması nasıl olur?

Üreticiye kandıracak tarzda kurulacak kooperatif ve birlikler ile.

Ülkemizde 2010 yılında 9 milyon 790 bin ton olan çiğ süt üretimi 2018 yılında 22 milyon 120 bin 716 ton olarak hesaplanmış.

Üretilen sütün 20 milyon tonunu (yüzde 90,6) inek sütü, 1,4 milyon tonunu (yüzde 6,5) koyun sütü, 561 bin tonunu (yüzde 2,5) keçi sütü ve 75 bin tonunu da (% 0,3) manda sütü oluşturuyor.

2012 yılında inek sütü üretimindeki kayıtlılık oranı yüzde 9,6 iken, 2018 yılında bu oran yüzde 50’ye yükselmiş.

Bu oranın artmasında devlet tarafından verilen primler ve destekler önemli rol oynamış.

İçme sütü üretim miktarı son beş yıl içerisinde yaklaşık olarak yüzde 25,4 artmış.

Ülkemizde ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütünün büyük bir kısmı (yüzde 16,5) içme sütü olarak tüketime arz ediliyor.

Üretilen toplam içme sütünün yaklaşık yüzde 92’sini UHT sütler, geri kalanını da pastörize sütler oluşturuyor.

Gelecekteki trendin pastörize sütten daha uzun, UHT sütten daha kısa raf ömrüne sahip olan ultra pastörize sütlerden yana olacağı söyleniyor.

ZMO Raporunun sonunda Türkiye’de süt sektöründe karşılaşılan sorunları ve bunlara ait çözüm önerileri sıralanmış.

Özetle deniyor ki; Sütte kayıt dışılık azaltılsın, küçük işletmeler canlandırılsın. Yani süt üretimi artarsa hayvan sayısı da artar, hayvan sayısı artarsa hem süt üreticisi kazanır hem vatandaş.

Et fiyatları ucuzlarsa kurban kesenlerin sayısı artar.

Aile tipi süt üreticiliğini yaygınlaştıramazsak bir kaç yıl sonra kurban kesme geleneği, Afrika’ya kurban gönderme geleneğine dönüşür.

Kurban parasını internetten gönderen vatandaş kurban ibadetini yerine getirmenin verdiği keyif(!) ve huzur(!) ile akrabalara da sosyal medyadan dokunaklı bir bayram tebriki gönderir sonra da kendini Akdeniz sahillerinde ödüllendirir!

Olayın tek kazananı da turizmciler olur!

 

Haber: Yaşar SÜNGÜ

Yaşar Süngü

 Haber kaynağına ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Okunma Sayısı: 598