YIRCA KÖYÜ ZEYTİN AĞACI KATLİAMINDAN ÖĞRENDİKLERİMİZ

İSTANBUL
25.11.2014
 

- Basın Açıklaması - 

YIRCA KÖYÜ ZEYTİN AĞACI KATLİAMINDAN ÖĞRENDİKLERİMİZ 

25.11.2014

 

Hepimizin bildiği üzere TBMM`de görüşülmeyi bekleyen "Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" var. Şayet Yırca Köyü zeytin ağacı katliamı yaşanmasaydı, muhtemelen günümüze kadar bu Tasarı, Meclis gündemine gelmiş ve yasalaşmış olacaktı. 

Tasarıya göre zeytinliklerimizi "Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu" koruyacak. Bu Kurul`un uygun göreceği jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, ilgili bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik yatırımlar, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri, savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı, kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunulacak yatırımlar için zeytinlik sahalarda yatırım yapılmasına Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı izin verecek. 

Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu`nun Başkanı Vali olacak. Bu noktada zeytin ağacı katliamının henüz birkaç yüz adet düzeyinde olduğu Ekim ayı ortalarında Manisa Valiliği`nden yapılan açıklama, zeytinliklerimizin ne düzeyde korunacağını açıkça göstermektedir. Açıklamada "Söz konusu ağaçların feda edilmesinin komşularımızın, Suriye`de, Irak`ta, Ukrayna`da feda ettiklerine kıyasla son derece makul karşılanması gereken bir durumdur." denilmektedir. Örnek verilen Irak ve Suriye bölünmüş, parçalanmış, can güvenliği olmayan ülkelerdir. Can güvenliği olmayan ülkelerde zeytin ağacı katliamı örneği vermek ne derece doğrudur? Kaldı ki, Irak ABD işgaline uğradığı dönemlerin dışında zeytinlik sahalarını sürekli genişletmiş bir ülkedir. Suriye`deki durum da Irak`tan farklı değildir. Ancak, Ukrayna için aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün değildir. Zira, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre bu ülkede zeytin ağacı ve zeytin üretimi hiç olmamıştır. Ülkemizdeki zeytin ağacı katliamının bu ülkeler üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılması son derece yanlıştır. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünya sıralamasında dördüncü sırada bulunan ülkemiz için yöneticilerimizin örnek alması gereken ülkeler, sıralamada ilk üç içinde yer alan İspanya, İtalya ve Yunanistan olmalıdır. 

Kurul`da Başkan Yardımcısı ve Sekreterya görevini İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü yapacak. Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü zeytin katliamının yapıldığı saha için tarım arazisi ve zeytinlik saha raporu vermiştir. Bununla da yetinmemiş, ilgili makamlara zeytin ağaçlarının kesilme riskine karşın tedbir alınması uyarısında da bulunmuştur. Yetkili makamlar ilçe için Kaymakamlık, il için ise Valilik`tir. Valiliğin açıklamasında, zeytin ağaçlarının kesimiyle ilgili şikayetlerin mahkemeye intikal ettirildiği, ancak ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından konunun suç oluşturmadığı ve kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar açıklandığı belirtilmiştir. Oysa, binlerce zeytin ağacının kesildiği 7 Kasım 2014 günü açıkladığı görüşünde Danıştay, acele kamulaştırma kararının durdurulmasına, bu karara itiraz edilemeyeceğine ve zeytinlik alanda termik santral kurulamayacağına hükmetmiştir. 

İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü üzerine düşen görevi tam anlamıyla yerine getirmiş gözüküyor. Ancak, Kurul`un tavsiye niteliğinde alacağı kararın son karar verici makamı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olacak. Bakanlığın tarım arazileri konusunda bir kamu spotu sürekli televizyon kanallarında oynuyor; "Tarıma elverişli alanların tarım dışı kullanımı geleceğimize indirilmiş büyük bir darbedir. Bu gidişe siz de dur deyin. Ülkemizde yeterince uygun alan var. Binalar tarım alanlarına değil, imara uygun alanlara yapılmalı. Tarım alanlarına yapılacak tarım dışı faaliyetlere ruhsat verilmeyeceğini kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız." Söylem güzel, ancak son on yıllık süreçte tarım arazilerimiz yaklaşık 30 milyon dekar küçüldü ki bu miktar Belçika`nın toplam yüzölçümü ile eş değer bir miktardır. 

Bakanlıkla ilgili önemli bir diğer nokta da Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi TUNÇ`un Zeytincilik Yasası değişikliği konusunda 8 Temmuz 2014 günü TBMM Tarım Komisyonu`nda yaptığı değerlendirmeleridir. Sayın TUNÇ; hiçbir bilimsellik içermeyen zeytinlik saha tanımlamasını içerisinde barındıran, zeytinlik sahaları tarım dışı faaliyetlere açan Hükümet tasarısına aynen katıldıklarını beyan etmiştir. 

Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu`na üye verecek diğer kurumlar Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı`dır. Bu dört Bakanlık ildeki üst düzey temsilcilerinden Kurul`a birer üye verecek. 

Kurum bazında baktığımızda Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel EROĞLU, hidroelektrik santrallerin (HES) çevreye olumsuz etkileri ve suyun ticarileştirilmesi kapsamında meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri ile büyük sorunlar yaşamıştır. Bu süreçte köylüler yurdun dört bir yanında derelerinde nöbet tutmaya başlamış, asker ile karşı karşıya kalmış, buna rağmen suyuna sahip çıkmıştır. 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri IŞIK ise 30 Mart yerel seçimleri öncesi Akhisar`daki AKP seçim bürosu açılışında yaptığı konuşmada Zeytin ve Zeytinyağı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması üzerine çalıştıklarını, zeytinyağının stratejik bir ürün olduğunu, hedeflerinin gerek iç pazara gerekse dış pazara bu ürünü en kaliteli şekilde ve en yüksek katma değerde ulaştıracaklarını, sadece zeytinyağı olarak değil zeytin ve zeytinin tüm türevlerinin de dünya pazarına en iyi kalitede ve en katma değerli bir şekilde ulaştırılacağını belirtmiştir. Bundan sadece 7 ay sonra, yaklaşık 40 km mesafede Soma`nın Yırca Köyü`ndeki binlerce zeytin ağacı katliamı karşısında ise suskun kalmıştır. Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK de bundan farklı davranmamıştır. 

Zeytin ağacı katliamı karşısında en ilginç tepkiyi ise Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris GÜLLÜCE vermiştir. Kolin Grubu tarafından yaklaşık 6 bin zeytin ağacının yasalara aykırı bir şekilde kesilmesinden 15 gün sonra tepki veren GÜLLÜCE, "Nasıl kıydın ona ya … Yaptığı tarifi zor bir şey." dedi. Kolin Grubu için ise "Akıllı bir adam olsaydı, boş, zeytin olmayan bir araziyi satın alırdı." ifadesini kullanan sayın Bakan bu sahada termik santral kurulmak üzere hazırlanan ÇED olumlu kararını başında görev yaptığı kurumunun verdiğini bilmiyor olsa gerek. 

Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu`nda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın merkez teşkilatındaki ilgili birimlerinden de bir üye bulunacak. Bu noktada Zeytincilik Yasası değişikliğinin TBMM Tarım Komisyonu görüşmelerinde Bakanlık Müsteşar Yardımcısı İlker SERT`in söylediklerini kısaca hatırlamakta fayda var. Sayın SERT özetle, mevcut yasa çerçevesinde Mersin Akkuyu`daki nükleer santralin yapılamayacağını, aynı durumun Soma ve Muğla`daki termik santraller için de geçerli olduğunu bu yüzden de mevcut yasanın değiştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. 

Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu`nun son 2 üyesi ise üniversite, ziraat odası, zeytincilik konusunda ulusal ölçekte faaliyette bulunan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum kuruluşlarının yerel temsilcileri arasından seçilecek. 

Toplamda 9 üyesi olan Kurul`un 7 üyesi kamu kurumlarından oluşuyor ve kurumların konuya bakış açıları ortada. Kurul`daki 5 üyenin aynı yöndeki kararı Kurul`un kararı olacak. 

Hemen her türlü tarım dışı faaliyete izin veren Tasarı önemli bir yasak içeriyor; "Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması yasak." Soruyoruz, zeytinliklerimiz için, zeytin ağaçlarının yok edilmesinin yanında kalan ağaçlarda da bitkinin generatif ve vegetatif gelişimini engelleyecek etki yaratacak olan madencilik faaliyetleri, enerji üretim tesislerinin inşası ve yol yapımları mı daha tehlikeli yoksa hayvanlar mı? Tasarıya göre "hayvanlar." Zeytinliğe hayvanı girenler 6 ay hapis yatacak. 

Sonuç olarak, zeytinlik sahalarımızda adeta yıkıma yol açacak bu Tasarı yasalaştırılmamalıdır. 

Ahmet ATALIK

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

 

İstanbul Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 208