ZİRAAT MÜHENDİSLERİNDEN HÜKÜMETE ÇAĞRI - SÖZCÜ
ZMO "ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynakların alanını önleyen ulusal bir tarım politikası" istedi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Turhan Tuncer, Onuncu Kalkınma Planı‘nda, Dokuzuncu Plan dönemine ilişkin tarım sektörü analizinde büyüme-gelişme iddiasıyla sunulan birçok verinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, "tozpembe bir tablo" yaratma çabalarından artık vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Gerçeklerin kamuoyu ile paylaşılmasını gerektiğini dile getiren Tuncer, hükümete biran önce ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynakların alanını önleyen ulusal bir tarım politikasını yürürlüğe koyma çağrısında bulundu.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Turhan Tuncer, Onuncu Kalkınma Planı‘nda yer alan Dokuzuncu Plan dönemine ilişkin değerlendirmelerde tarım sektörün analizinde büyüme-gelişme iddiasıyla sunulan birçok verinin gerçek biçimde değerlendirilmediğini vurguladı. Planda tarımsal destekleme ödemelerinin 2006 yılında 4.8 milyar TL iken 2013 yılı bütçesi itibarıyla 9 milyar TL‘ye yükseltildiğine yer verildiğini dile getiren Tuncer, cari fiyatlarla yapılan bu değerlendirmenin, propagandadan başka bir anlam taşımadığını ifade etti. 2006 yılında çıkan 5488 sayılı Tarım Kanunu‘na göre "Tarımsal destekleme için Bütçeden ayrılacak kaynağın, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1′inden az olamaz" hükmü getirilmesine karşın, son 7 yılda tarımsal transferlerin GSYH‘nın binde 6‘sını dahi geçemediğinin altını çizen Tuncer, Hükümetin kendi çıkardığı yasayı uygulayamadığını kaydetti.
"PLANA GÖRE TARIM İŞLETMELERİNİN KÜÇÜK OLMASI SORUN OLDU"
Onuncu Kalkınma Planı‘nda 2007-2012 döneminde tarım sektörünün yıllık ortalama yüzde 2.1 olarak büyüdüğünü belirten Tuncer, "Oysa bu dönemde GSYH yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 3.3 olmuştur. Bu veri uygulanan politikaların sektörde istikrarsızlığa yol açtığı: bu nedenle tarımın büyüme hızının GSYH‘deki büyüme hızının oldukça altında kaldığını ortaya koymaktadır" dedi.
Planda gıda fiyatlarının olağanüstü artmasına ve dalgalanmasına yol açan faktörlerin arasında pazardaki spekülasyon ve özellikle Avrupa Birliği‘nin ihracat sübvansiyonlarının bulunduğunu belirten Tuncer, bu faktörlerin nüfus artışı, iklim değişikliği, girdi fiyatlarındaki artışlar, ürün stoklarındaki azalma ve tarım arazilerinde biyoyakıt için üretim yapılması kadar önemli olduğunun altını çizdi.
Planda tarım işletmelerin küçük olmasının sorun olarak yer aldığına dikkat çeken Tuncer, şunları kaydetti:
"Bu nedenle IMF ve Dünya Bankası öncelikle köylüye verilen desteklerin kaldırılmasını dayatmışlardır. Küçük işletmelerin bilgi, teknoloji ve girdi desteğiyle çok daha düşük maliyetle, tüm ülkeyi doyuracak üretimi yapması teorik olarak olanaklıdır. Böyle bir üretim yapısının aynı zamanda daha dengeli bir ekonomik yapı, daha istikrarlı, iyi eğitilmiş, çağdaş kültürlü ve dolayısıyla daha demokratik bir toplumun oluşmasına yapacağı katkı da ortadadır. Planda tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanacağı, arazi parçalanmasının önüne geçileceği ve iyi işleyen bir tarım arazisi piyasasının oluşturulacağı belirtilmektedir. Halen Meclisin gündeminde olan "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı" da bunun için hazırlanmıştır. Oysa bu kanunun esas amacı, küçük ölçekli işletmelerin tasfiyesi, tarım arazilerinin merkezileşmesi ve tarımda şirketlerin hâkimiyetinin sağlanmasıdır."
"TARIMIN GSYH İÇİNDEKİ PAYI 2012 YILI SONUNDA YÜZDE 7.9‘A GERİLEDİ"
Tuncer Onuncu Kalkınma Planında yer alan 9. Plan dönemine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Plana göre, işletmeye açılan net sulama alanı 2006 yılı sonunda 2,53 milyon hektar iken, 2012 sonu itibarıyla 2,81 milyon hektara çıkmıştır. Yani bu plan döneminde işletmeye açılan net sulama alanı 280 bin hektardır. Bu rakam bir başarıyı değil, son yıllarda sulama yatırımlarının ciddi anlamda ihmal edildiğini göstermektedir. Sadece 7. Kalkınma Planı (1996-2000) döneminde, 4 yılda sulamaya açılan toplam alanın354 bin hektar olması da bunun kanıtıdır.
Plana göre; 2007-2012 döneminde ülke nüfusu toplamda yüzde 7.1 artarken, kırsal nüfus yüzde 8.8 oranında azalarak yaklaşık 22.9 milyondan 20.9 milyon kişiye düşmüştür. Böylece kırsal nüfusun toplam içindeki payı yüzde 32.5‘den yüzde 27.7‘ye gerilemiştir. Bu veri AB‘ye uyum çerçevesinde nüfusun kırsal alanlardan kopartılması planının sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır. Aynı şekilde tarımın GSYH içindeki payı, Plan dönemi başında yüzde 8.3 seviyesindeyken 2012 yılı sonuna gelindiğinde yüzde 7.9‘a gerilemiştir. Bu durum tarımın milli gelirden aldığı paydaki erimenin sürdüğünü göstermektedir.
Dokuzuncu Plan Döneminde özellikle mısır, pirinç ve ayçiçeğinde üretim artışları olduğu belirtilmektedir. Aslında üretim artışı yalnız bu ürünlerde gerçekleşmiştir. Son 10 yıllık dönemde diğer ürünlerde üretim istikrarsızdır, kendini tekrarlama veya üretim düşüşleri söz konusudur. Planda tarımsal ürünler dış ticaretine ilişkin veriler gerçeği yansıtmamaktadır. Planda kırsal yoksulluğun önemini koruduğu belirtilmekte, kırsal alandaki geçimlik işletmelerin yoksulluk ve göç sorunlarını tetiklediği belirtilmektedir. Yoksulluğun nedeni geçimlik işletmeler değil; tarımda girdi, kredi, destekleme ve örgütlenme politikalarının yoksullar lehine düzenlenmemesidir."
Tarımda "tozpembe bir tablo" yaratma çabalarından artık vazgeçilmesi gerektiğini belirten Tuncer, "Gerçekler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak hükümeti, biran önce ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynaklarımızın talanını önleyen ulusal bir tarım politikasını yürürlüğe koymaya çağırıyoruz" dedi.